KOCA bir bölüm geçiyor. Bir tane bile estetik hareket yok. Bir gol teşebbüsü yok. Yok oğlu yok.
Hagi, onu bunu anlamam. Eğer G.Saray’da uzun vadeli isen seni çok önemli bir görev bekliyor. Bu takımda 1.5 yıldır yönetmen, rejisör, oyunu okuyan, lider bir beyin yok. Ama sen Hagi’ysen, saha içinde senin futboluna uygun, oyunu okuyan, liderlik vasfı olan, takım arkadaşlarını sevk ve idare eden dublörünü bul. Bulamazsan sen de ıstırap çekersin.
Hagi, yeni oyun felsefesinde garantili oynamayı kafasına koymuş. Rakip hücum ederken, dörtlü defansın önüne bir ikili oturtmuş. Onun kenarlarına da Sabri ve Hasan’ı alıp kenarları boş bırakmış. Orta göbeğini sağlam tutuyor. Yani bir yerde 1996 yılında Fatih Terim’in başarılı olduğu ‘yarım ay’ sistemini uyguluyor.
Arif ve Hakan Şükür ilerideyken,bir Allah’ın kulu ‘Al kardeşim sana bir pas veriyorum, değerlendir’ demedi. Bu yapılmayınca da futbol arap saçı oluyor. Oyunun en kritik noktalarından bir tanesi birinci bölümün sonunda oluştu. Ben buradan tribünden görüyorum. Bülent’in Hüseyin’e yaptığı hareket penaltı. Ver kardeşim. Burada verilmeyecek ne var yani. Zaten hakemler ayyuka çıkmış. Bu dertlere bir de sen yenisini ekleme.
Tesadüf olur
Hakemin ikinci hatası da Mondragon konusunda yaşandı. Mondi, her şeye maydanoz oluyor. İki rakip kendi kendine tartışıyor. O kalesini terkedip yanlarına gidiyor. El kol hareketleriyle saldırıya geçiyor. Dua etsin ki hakem ona sarı kart gösterdi.
Hagi, en büyük hatasını Sabri’yi oyundan almakla yaptı. Çünkü Hasan, dün yine yoktu. Onun için Hasan’ı alması gerekirdi. G.Saray’ın futbolcusunu heyecanlı göremiyorum. Saha kenarında Hagi’nin heyecanı daha fazlaydı. G.Saray artık bu sezon ununu eleyip eleğini duvara astı. Şimdi yapılacak olan, kim gitsin, kim kalsın, bizim işimize kim yarar, kim yaramaz düşünüp taşınsınlar. Bundan sonra oynanacak maçlarda kimse kimseyi aldatmasın. Güzellik olsa bile tesadüf olur.