SAHNE 1: Galatasaray’ın futbolunun özeti şu; Saldım çayıra, mevlam kayıra. Futbol adına oynadığı sıfır.
Futbol oynayan Denizli, pozisyona giren Denizli, gol kaçıran Denizli, kurtarıcı Mondragon. Denizli oynuyor, Galatasaray izliyor.
Denizlisporlu Yusuf elini kolunu sallayarak, ceza sahası içerisine giriyor. Dur tabelası yok. Gerets’e bakın. Bu zamana kadar, birinci bölümlerde hemen hemen hiçbir oyuncu değiştirmedi. Ama bu maçta değiştirdi. Demek ki, oyuncularını iyi hazırlayamamış, sistemini oturtamamış.
Okan’ı ve Cihan’ı çıkartıp, Ilıç ve Hasan Şaş’ı oyuna aldı. Demek ki kendine güveni sıfır. Mondragon gününde olmasa, daha ilk dakikalarda kalesinde en az 2 gol görebilirdi. Ama iyi ki Mondragon vardı. Yoksa havluyu atarlardı. Bir kalecinin ne kadar önemli olduğunu dün gördük.
Arda yok oluyor
Galatasaray’da, kişisel becerisini kullanan ve pozisyon üreten bir tane bile oyuncu yoktu. Gerets o kadar şaşırmıştı ki, elindeki malzemeleri değiştirmek zorunda kaldı. Her maç İnomoto diyen Gerets nasıl oldu da oyunun son bölümünde onu çıkartıp Ayhan’ı aldı, hayret.
Sayın Gerets,Arda’yı yok etmek üzeresin. Bu Arda oyun kurucu bir adam. Koy orta sahaya diyoruz, hala yapmıyorsun. Elindeki malzemen belli. Bu malzemeden değişim yapman şart. Çünkü başka alternatif yok. Kendi kafana göre birşey yapıyorsun. Ama tutmuyor. İnatçılığın devam ediyor.
Galatasaray ne oyun kurmasını, ne hücuma kalkmasını biliyor. Bir telaş içinde futbol oynuyor. Bu böyle olmaz. Neymiş, şampiyonluğa adaymış. Bu kalıpla ve felsefeyle bir yere varılmaz.