18 Kasım 2008
ARDA Turan, 21 yaşında olmasına rağmen 17 Yaşaltı Milli Takımı’ndan başlayarak A Milli Takım’a gelene kadar uzun bir süredir futbolun içinde. Bu kadar yükü taşımak zor. Ailesine düşkün olan bir yapıya sahip olunca da ne kadar şen şakrak olsan da bir yanında duygusallık ağır basıyor. Bir yanda A Milli Takım, diğer yanda G.Saray ve kazanma hırsı, derbide gelen yenilgi, özel düşünce ve sıkıntılar. Hepsi üst üste geldi. Arda da Superman değil. Sokağa çıktığı zaman, yolunu çevirenler, maddi yardım, formasını, çorabını, ayakkabısını bile isteyenler var. Her medya kuruluşunun peşinde koştuğu isim. Aslında farkında olmasa da, bizler anlamasak da o gencecik yaşında çok büyük yükün altına girdi. Allah’tan doktorlar kalp sorunu olmadığını söylediler de yüreklerimize su serpildi. Türk futbolunun ondan beklentisi büyük, ama onu da taşıyamayacağı yüklerin altına sokmamalıyız. Geçmiş olsun Arda.
Yazının Devamını Oku 17 Kasım 2008
AMAN ne lezzetli kanatmış... Hem Kewell yemek istiyor, hem de Arda. 40 dakika bu kanadı kim kullanacak diye birbirleriyle yarışa girdiler. Aman doktor, buna bir çare bul. Çünkü her ikisi de sol kanada geçmek istiyor. Bu işin etini, kaymağını da orada yemek istiyor. Kewell sağ ayağını kullanamıyor, orta yaparken bile topu soluna alıp öyle vuruyor. Arda ise sağ ayağını kullanıyor ama dengeyi o da sol tarafta kuruyor. Milan Baros, gol yollarında fırsat buluyor ama haftalardır bir siftahı yok. Üzerinde sanki bir baskı var. Bomboş topu bile artık kullanamaz hale geldi. Aslında, kötü topçu olmadığını herkes biliyor. Galatasaray orta sahası oyun kurarken, üçüncü bölge yani hücum bölgesine akacağı yerde geri paslarla vites düşürüyor. Bu da topu kazanan futbolcunun hızlı bir şekilde oyunu okuyamamasından kaynaklanıyordu.
Aman doktor bir çare
Doktor Skibbe, bir reçete de savunmaya yaz da, artık tribünler şu stresten bir kurtulsun. Takım öndeyken bile "ah" "vah" diye sinir harbi yaşamasın. Aman ha, bu böyle devam ederse, bu tribünlerin yarısı sezon sonuna kadar vallahi kalp hastası olur.
Rakip kim olursa olsun, her yan top Galatasaray için bir tehlike. Her yan top gol oldu, olacak. Galatasaray evinde, kendi sahasında bir farkla önde Belediye ha bire Galatasaray kalesinde, golü ha buldu, ha bulacak derken sahneye Lincoln çıktı. Usta futbolcu olduğunu da ceza sahası içinde bir kez daha gösterdi, G.Saray’ın 10 numarası. Ve Lincoln’ün attığı golle herkese bir "oh" çekti.
Sabri yalnızca futbol oynamayı düşündüğü zaman ne kadar faydalı olacağını gösterdi. Bu çocuk, birazcık aklını başına alıp, bir tek işini yapsa daha çok büyür ve başarılı olur. Bir de takımda öyle bir istikrar abidesi var ki, tam bir vazife adamı. Hakan Balta, "Görevim bu" diyor ve her maçta sessiz sedasız işinin hakkını veriyor. Galatasaray kazanmasına kazandı, dün 3 puanı alan taraf oldu ama oynanan futbol adına kimseyi tatmin etmedi. Kısaca G.Saraylıları mutlu etmek için daha yapacak çok işin var, Skibbe.
Yazının Devamını Oku 14 Kasım 2008
ASLAN’ın pençeleri dökülüyor. Geçtiğimiz hafta ezeli rakip Fenerbahçe karşısında hüsrana uğramışsın, ben "şu Kayserispor maçında bir şeyler yapıp taraftarımı sevindireyim, gıdıklayayım, iyi bir futbolla gönlünü alayım" demen lazımdı. Ama neredeee? Skibbe, uzun zamandır oynamayan Ferdi Elmas’ı sahaya sürüp neler yapacağını görmek istedi. Ancak ondan da bir şey olmadı.
Bırakın onu, futbol literatüründe bir oyun felsefesi vardır. Nedir bunlar?
Verkaçlar yapacaksın. Kanatları etkili bir biçimde kullanacaksın. Topu kazanmadan önce düşünce zenginliğini beynine yerleştireceksin. Rakibin arkasına sarkıp hedefe gideceksin. Bunların hiçbirisi dün akşam sahada yoktu.
Uzun zaman oyunun kontrolü Kayserispor’daydı. Tolunay Kafkas, çıldırdı. Nasıl çıldırmasın? Aghahowa’nın maç boyunca kaçırdığı goller genç teknik adamı adeta deli etti. Yakaladıklarını atsa, Galatasaray da havlu atardı. Galatasaray’da Milan Baros, şaşılacak bir şekilde top oynuyor. Pozisyona girmeye çalışıyor, ama bir türlü gol yollarında isabet bulamıyor.
Sadece isimleri var
Hele Galatasaray’ın defansı hem kanatlardan, hem de ortadan su borusu gibi... Dalan akıyor. Bir türlü suyu kesen vana çalışmıyor. Galatasaray’ın derdi yalnız bununla kalmıyor. Parmakla sayılacak sayıda gol pozisyonuna giriliyor.
Galatasaray’da birçok oyuncu bireysel anlamda çok iyi. Ancak isimleri var, sahada kendileri yok. Böyle bir takımı kamçılamak için iyi bir kenar yönetimi gerekli diye düşünüyorum. Çünkü Galatasaray, her maçını ah ile vah ile oynuyor.
İlk bölüm bitti, dışarı çıkıp "hava alayım" dedim. Bir baktım numaralı tribünden büyük bir kalabalık stadı terkediyor. İçimden "hayırdır" diye geçirdim. "Hem ıstırap çekiyoruz, hem de üşüyoruz. Üşüyeceğimize, gidelim" diyorlar. Artık gerisini siz anlayın... Aghahowa kaçırdı, Tolunay, kafasındaki bereyi yere attı. Daha sonra Galatasaray da golü...
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2008
BÖYLE defans olur mu? Galatasaray’ın yediği gollere bir bakın. İlkinde köşe vuruşu oluyor, kale içinden Ayhan Akman gelip çıkartıyor. Arkasından tekrar Fenerbahçe korner kullanıyor. Defans kendi alanına hala yerleşmiş değil. Ve gol geliyor. İkincisinde, Galatasaray orta sahada hücuma gidiyor, topu kaybediyor, Fenerbahçe atağa çıkıyor ama defansta kimse yok. Sarı lacivertliler ikinci golü buluyor. Üçüncü gol tam anlamıyla evlere şenlik. Roberto Carlos 35 metreden topa vuruyor. Galatasaray’ın savunmasındaki futbolcular kalecisi De Santcis’e bakarken savunmadan gelen Lugano topu ağlara gönderiyor. Galatasaray savunması "hala ne olacak?" diye sahaya bakıyor. Olmaz, olmaz... Bu defansla olmaz kardeşim.
Skibbe, Benfica maçının kadrosunu değiştirmedi. Ama sen Fenerbahçe ile oynuyorsun. Sağ kanat adeta içler acısı. Milan Baros’u oraya koyuyorsun. Bu adam Allah aşkına orada ne yapabilir ki? O kanat Fenerbahçe için otoban gibiydi. Aragones o kanadı kullandı, durdu. Gerektiğinde de oradan hız yaptı.
Kendi elleriyle verdi
Skibbe aslında hücum adamlarında değişiklik yapmayacaktı. Meira’yı defansın içine alıp, kendi kalesine bir gol atan, ilk golde de Selçuk’u kaçıran Emre Aşık’ın yerine Kewell’ı alacaktı.
Aslında Galatasaray iyi oynadığı maçı kendi elleriyle Fenerbahçe’ye teslim etti. Bir takımın iyi oynarken bu kadar hata yapmaya hakkı yok. Bir tek Ayhan bu yaşına rağmen mücadele eden, top kapan bir futbolcu idi. Galatasaray defansı yalnızca ona ayak uydursa, galip gelebilirler 9 yıllık hasrete son verebilirlerdi.
Fenerbahçe bugüne kadar sezon içinde belki de en iyi futbolunu oynadı. Hem de Alex’in yokluğuna rağmen. İyi top gezdirdiler. Futbol bir ekip oyunu. Kimse diyemez ki, o yoktu da böyle oldu. İşte dün bunun örneğini yaşadık. Arda, Portekiz’de harikaydı, Kadıköy’de silindi kaldı.
Kısaca Galatasaray yıllar sonra Kadıköy’de iyi oynamasına rağmen savunmasının hataları ile yine hüsrana uğrayan taraf oldu.
Yazının Devamını Oku 7 Kasım 2008
GALATASARAY, Benfica’yı önce tartıya koydu, sonra da peş peşe darbelerle darmadağın etti. Demek ki isteyince oluyormuş. Senin elinde Lincoln, Arda, Baros gibi silahların varsa, böyle maçlarda yararlanacaksın. Nitekim bu oyuncular sahne alınca işi bitirdiler. Galatasaray, Benfica’yı gözünde büyütmedi. Pozisyonsa buldular. Aslında işi daha oyunun başlarında bitirebilirlerdi. Ama ikinci bölüme bıraktılar.
Galatasaray, uluslararası futbol oynayan bir ekip. En kritik anlarda pas hatası yaptı ama bunu düzeltmesini bildi. Sarı kırmızılılar, Benfica alanında pas yapmaya başlayınca rakibinin dengesini bozdu. Benfica’nın teknik direktörü baktı ki, iş kötüye gidiyor, peş peşe üç değişiklik yaptı. Daha sonra sahneye Arda çıktı, Benfica’nın sol kanadını adeta felç etti. Baros gol atma ürkekliğini üzerinden atsaydı, bu skorun daha fazlası olurdu. Çünkü Lincoln onu çok besledi ama Çek futbolcu fırsatları değerlendiremedi.
Kötü oynayan yoktu
Galatasaray’ın elindeki kadro belli. Bu şekilde oynaması gerekiyordu. İstenileni de yaptılar. Hakan Balta en kritik pozisyonlarda imdada yetişti. Takımda kötü oynadı diyebileceğimiz bir oyuncu yoktu.
Galatasaray zaten UEFA Kupası maçlarını seven bir ekip. Benfica, Galatasaray’ı hafife almanın faturasını ağır ödedi. Şemsiye birden tersine döndü. Galatasaray, maçı izleyen 46 bin kişiyi kendisine hayran bıraktı.
Skibbe, maç öncesi, "beraberliğe değil, kazanmaya geldik" dedi. Oyuncularına güveni aşılamıştı. Üç puanı hak ederek aldılar.
Ayhan’ı tebrik etmek lazım. Orta sahada Lincoln’le birlikte ekibine yön verenlerden biriydi. Yani G.Saray takımı bugüne kadar en güzel maçını oynadı. En önemli şey güven. O güveni de buldular. Ve nefis bir futbol sergilediler. G.Saray bu maçı daha farklı alırdı. Çünkü herkes görevi neyse onu yaptı.
Karşılaşmanın İngiliz hakemini çok beğendim. Mükemmel bir maç yönetti. Kendisini kutluyorum.
Yazının Devamını Oku 3 Kasım 2008
İLK 10 dakika sağ kanatta oynayan Arda, Kewell’a gitti. "Gel kardeşim bu tarafa ben sola geçiyorum" deyince bir anda kanatlar değişti. Bu değişim, Galatasaray’ı ateşledi. Arda’nın kanadından da goller geldi. Sonra Galatasaray, biraz tempoyu düşürdü, ara sıra çıkarttı. Golleri bulmak istedi, olmadı. Olmayınca da oyundan soğudu. Hele, sağ kanatta oynayan bir Sabri vardı ki İstanbul türküsü gibiydi. Telgrafın tellerine kuşların konduğu gibi Gaziantep de Galatasaray’ın sağ kanadına işte öyle kondu. Antep’in kullandığı penaltının gelişimi onun kanadından başladı. Sabri, yanından geçen kuşu tutmadı, yalnızca bakmakla yetindi ve gerisini herkes gördü.
Takımda bir kaptan var ki her şeyiyle o bandı hak ediyor. Oyunun temposunu ayarlıyor, takımının her hareketini okuyor ve yönetiyor.
Servet, yine başladı son günlerde kötü huyuna. Sürekli arkasına adam kaçırıyor, sonra da etrafına bağırıyor. Bir de Arda’ya birkaç lafım var. Sen bu takımın artık yıldızısın. Sen kendi sahandaki maçta top kaleye girecek olsa bile nasıl onu elle kesersin. Hele ki haftaya Fenerbahçe maçı varken? Hakem kazara, bir kırmızıyı çıkarıp yüzüne vursa, bunun telafisi olur mu? Soruyorum sana Arda Turan?
Skibbe ne yapsın?
İkinci bölümde Gaziantep gerçekten G.Saray’ın üzerine karabasan gibi çöktü. Rakip sahada top oynamaya başladı. Sanki G.Saray’ın üzerinde bir ağırlık vardı. Ama istekli oyuncular biraz daha kendini sıkınca Galatasaray’ın üstünlüğü yine ortaya çıktı. Örnek mi? Milan Baros. Adam o kadar gol atmak istiyor ki, kendini adeta yırtıyor ama bir türlü golü bulamıyor. Bir de Antep’in yaptığı geri pası hakem Halis Özkahya çalmayınca Galatasaray iyice kendine geldi. Gol atma zamanı yoksa gider bu iş dercesine Galatasaray canlandı. Ve Arda herkese ’oh’ dedirtti..
Skibbe’ye de hak vermek lazım. Tamam, Galatasaray bazı maçlarda düşüş yaşıyor. Ama, bakın bir Galatasaray’ın kadrosuna sakatların dışında Skibbe’nin sahaya süreceği kim var? Bunları düşünelim, ondan sonra bu adamı yargılayalım. Adamın zaten oynatabileceği oyuncuların hepsi sahada gerisi de tedavide. Galatasaray ne zaman çıkışa geçecek biliyor musunuz? Sakatları düzelecek işte o zaman Florya’da forma savaşı rekor düzeye uaşacak ve herkes daha iyi bir Galatasaray izleyecek. Şimdiden buradan herkese duyurulur.
Bu arada son bir dipnot, Galatasaray dün aldığı galibiyetle Kadıköy’e de çok rahat çıkacak.
Yazının Devamını Oku 31 Ekim 2008
GALATASARAY deplasmandan ürküyor mu, sevmiyor mu? Sahaya bakıyorsun, ’oyun felsefesi’ diye bir şey bulamıyorsun. Hele bir orta alan var ki, güya takımın en kritik yeri, ama en zayıf yeri. Tamam anladık, Ayhan, Barış, Mehmet Topal ve Linderoth gibi çok önemli eksiklerin var. Ah be birader sen koskoca Galatasaray takımısın; dört tane eksiğin yerini dolduramıyor musun?
Sevgili Mehmet Güven kardeşim, biliyoruz; gençsin, yeteneklisin ve şans da buluyorsun. Gel gör ki, bunun karşılığını veremiyorsun. İyi mücadele ediyorsun ama boşa dönen çamaşır makinesi gibi boşa elektrik harcıyorsun. Aldığın topları nereye, ne zaman ve nasıl kullanacağını maalesef bilmiyorsun. Veya biliyorsun da yapamıyorsun. Gelelim orta sahanın diğer kritik adamı Meira’ya. Kariyerin müthiş. Boyun posun da öyle... Ama dün sende de bir şey göremedik. Topa vuracağına rakibinin poposuna vuruyorsun. Bu ne isabetsizlik! Sanıyorum Skibbe dün bir kez daha görmüştür; senden orta saha oyuncusu olmaz.
Evlere şenlik
Defans desen o ayrı bir şenlik. Artık rakipler duran top kullanınca tüm Galatasaraylılar korkar oldu. Çünkü, hiçbiriniz duran toplarda kimi, nasıl tutacağınızı bilmiyorsunuz. Örnek mi, Galatasaray’ın Ankaraspor’dan yediği gol. O De Nigris ki, Türkiye Ligi’nin en akıllı santrforlarından biri. Adam her yeriyle gol atabilecek bir yetenek. Siz kalkıp bu adamı marke etme görevini gencecik Murat’a veriyorsunuz. O De Nigris de tabii Murat’ı kolaylıkla ekarte edip golünü attı. Hadi Murat adamını kaçırdı diyelim, korner atıldığı sırada ceza sahasındaki Galatasaraylı sayısı Ankarasporlu futbolculardan fazlaydı. Ama nereye baktıkları, ne için orada bulundukları belli değildi. Sanırsınız ki, Ay tutulması var da, kafayı yukarı dikip havaya bakıyorlar. Oh ne güzel! Galatasaray’da oynayan futbolcuların haline bak!
Lincoln’ü hep söylüyoruz, yazıyoruz, bir daha yazalım. Bu adam sadece Ali Sami Yen Stadı’nda sahneye çıkıyor. Onu sadece seyirci gazı gıdıklıyor.
Galatasaraylı futbolculara tavsiyem; Ankaraspor maçının kasetini alıp baştan sona izlesinler. ’Biz ne yapmışız’ diye izlesinler. Koskoca Galatasaray, Ankaraspor’a mahkum oynuyor. Rakip takım 8-9 kişiyle gol ararken, Galatasaray kontratak oynuyor. Vah ki vah.
Yazının Devamını Oku 29 Ekim 2008
GALATASARAY’daki başıbozukluğu anlamak mümkün değil. Bugüne kadar hakemlerle uğraşan bir-iki isim vardı. Şimdi tüm takım adeta kabadayı olmuş. Skibbe, yapı olarak kibar bir insan. Takımın saha içindeki tek patronu olmalı. Ama, futbolcuya laf geçirecek ağırlığı yok.
Eğer ipin ucunu kaçırırsa, kendisi kaybeder. Ortaya da futbolcuya dayalı bir takım çıkar. Ondan sonra da işin içinden nasıl çıkacağını düşünür, durur.
Bugüne kadar devamlı saha içi kabadayılığı yapan Sabri’ye Eskişehir’de kimse "dur" diyemedi. Genç olmasına rağmen kendini bir anda kral ilan etti. Ve yavaş yavaş bütün takıma bu kabadayılık virüsünü bulaştırdı. İkinci kabadayılığı da başka bir genç aldı, yürüyor. İsmi Arda Turan. Hakemlerden kendini üstün görüyor. Düşüş gösterdiği zamanlarda suçu kendisinde değil hakemlerde arayıp, sıyırmaya çalışıyor. Çünkü çabuk yükselişin sarhoşluğunu yaşıyor.
Kibarlık bir yere kadar
Skibbe tipik bir Alman. İşi gereği futbolcusunun form durumuna bakar, ona göre karar verir, takımını oluşturur. Bunu anladık. Peki, futbolcularının saha içindeki olumsuz davranışlarından dolayı oluşan rahatsızlığı kim çözecek? Başkan Adnan Polat’ın soyunma odasına inip, "Ne yapıyorsunuz, kendinize gelin" diyerek oyunculara uyarıda mı bulunması lazım? O zaman da "başkan Skibbe’nin işine karışıyor" demezler mi? Lafı fazla uzatmanın bir manası yok, bu işi çözmek takımın attığı her adımdan sorumlu olan Skibbe’ye düşer.
Başarısız sonuçlar alındığında herkes efendi Alman’ın üzerine gidiyor. Neymiş efendim? Yok aynı takımı üç maç üst üste sahaya sürmüş, takımda rotasyon yapmamış. Kardeşim, bu adam rotasyonu kiminle yapsın? Zaten takımın yarısı sakat, yedek kulübesi yetersiz. Kendisi mi çıkıp oynasın? Skibbe’ye yüklenmek yanlış. Fakat o efendi, kibar Skibbe de artık masaya yumruğunu vurup futbolcusuna tokat gibi cevaplar vermezse, yakında o koltuğu mumla arar.
Yazının Devamını Oku