15 Şubat 2009
BIKMAYACAĞIM, usanmayacağım, durmadan yazacağım. Galatasaray, hangi rakiple oynarsa oynasın rakip takım sağ kanada tezgahı kuruyor. Geriye alıyor, kalıba yerleştirip sonra çivilemeye başlıyor. Sürekli Sabri’nin olduğu kanattan ateşe geçiyorlar. Sabri, orayı unutup kendi halinde oynuyor. Rakibe öyle bir alanlar kalıyor ki, Ali Baba’nın çiftliği gibi.
Skibbe, bunun farkına ancak golü kalesinde gördükten sonra varıyor. Çıkarıyor Volkan’ı, alıyor sağ kanada Aydın’ı? Ama yandı gülüm keten helva..
Artık Michael Skibbe ne yapacaksa yapsın şu sağ kanada acilen bir çare bulsun. Yoksa başı daha çok ağrıyacak.
Bir de Sabri her frikik atışında topun başına geçen isim oluyor. Sanki oradan Hagi gibi jeneriklik goller atmış. Sürekli vuruyor, karavana!!!
Galatasaray, Antalya’da yine aynı filmi çekti. Ve hakem Halis Özkahya da bu numarayı yemedi. Milan Baros, Ömer’i geçti yerde kaldı. G.Saray’ın gol ayağı, yine ucuz bir şekilde kendini yere bıraktı. Hakem de bu oltaya gelmedi.
Lakayıt tablo
G.Saray gibi bir takım, Beşiktaş’ın bu yıl 5 kez mağlup ettiği takıma karşı aciz durumda kaldı. Bırakın serbest vuruşları, kale içindeki gollük pozisyonda dahi Galatasaray futbolcuları ne yapacağını bilemez hale gelmiş. Penaltı noktasından çift vuruşu bile kullanamayan plansız bir takım olur mu?
Herkes kafasına göre sahada takılıyor. Eee Florya’da böyle lakayıt bir tablo olursa, skorlar da aynı ekonomi gibi dibe vurur. Galatasaray’da profesyonelce oynayan ve hırslı olan tek futbolcu vardı, o da Servet Çetin. Hem rakip futbolculara çoğu kez geçit vermedi, hem de saha içi tartışmaları hep engelleyen isim oldu.
Galatasaray takımı, isteksiz futbol ortaya koyunca, sonuç yine hüsran oldu. Ligin ilk yarısı bitti Galatasaray niye düşüşe geçti diye düşünmeyin. Sonuç ortada. Florya’da kimine kral, kimine ise 2.sınıf vatandaş muamelesi yapılınca olanlar oldu. Hem de o harekete maruz kalan takımın en önemli dinamo taşları Türkler’di...
Son olarak hakem Halis Özkahya iyi yönettiği maça gölge düşürüyordu. Son dakikada Meira’nın faulüne maruz kalan Zitouni’ye sarı kartını çıkaran Özkahya yardımcısının uyarısıyla kararından vazgeçip, hatasından erken döndü, kartı da Meira gördü. Böylece bir tartışma konusu da başlamadan bitiverdi.
Yazının Devamını Oku 8 Şubat 2009
GALATASARAY çok kritik bir dönemeçten geçerken, önemli rakiplere karşı kritik puan kayıpları yaşadı. Üç kez karşılaştığı Sivasspor’a ligde yenilen, kupada rakibine elenen sarı kırmızılılar, ligin dişli takımlarından Kayserispor’a da sahasında puan kaybetti. Sivasspor’un buzla kaplı sahasında oynamamak için sakatlık bahanesini öne süren Baros ile Lincoln, nasıl olduysa birden bire iyileşti. Dün ikisi de sahadaki yerlerini aldılar. Baharı bekleyen kumrular gibi takım arkadaşlarının dört gözle beklediği bu ikili, G.Saray’ın olmazsa olmazı...
Dünkü maçın en önemli sahnelerinde Lincoln başroldeydi. Sambacı ceza sahasına giriyor, rakibine takılıp düşüyor. Hakem, haklı olarak devam ettiriyor ve ardından aldatmaya yönelik harekette bulunduğu düşüncesiyle sarı kartını Lincoln’e gösteriyor. Devamında Kayserisporlu futbolcu serbest atış yapmak istiyor, bir metre önündeki Lincoln ayağını uzatıyor. Hakem Dereli kurala uyuyor ve ikinci sarı kartla Brezilyalı futbolcuyu oyun dışı bırakıyor. Selçuk Dereli, kural kitabında ne yazıyorsa harfiyen uyguluyor. Ya Lincoln’e ne demeli? Avrupa’da oynamış, futbol zekası üst düzeyde birinin bu şekilde atılmaması gerekirdi. Önce sakatlık, ardından da hiç yoktan bir dinlenme kampı. Gel keyfim gel...
Bu puanları çok arar
Dünkü maçın ikinci kahramanı (!) Milan Baros. Çek futbolcu ceza sahası içinde yediği darbe ile kendini yerde buldu. Bu hareketin karşılığının penaltı olması gerekirdi. İtiraz etmenin anlamı ne? Hakemle uğraşırsan, ayvayı yersin. Bunu düşünerek kendinize gelmelisiniz.
İki takımın orta saha oyuncuları da ’biz daha iyiyiz’ diyerek kıran kırana bir mücadeleye giriştiler. Hücuma top atma konusunda birbirlerinden farkları yoktu. G.Saray, sadece bir duran topu değerlendirdi. Mehmet Topal, dün alışılmışın dışında bir bölgede görev yaptı. Hakan Balta’nın hesapta olmayan sakatlığı nedeniyle defansın solunda görev yapmak zorunda kalan Mehmet, bu bölgede de hiç sırıtmadı.
Kayserispor’da Saidou hem oyun kurdu, hem top çaldı, hem de gole kadar uzandı. Kaleci De Sanctis, birçok gol pozisyonunda kalesini başarıyla korudu. Yediği golde hatası yoktu.
Arda Turan, oyunun ritmini ayarlayan, takımı hücuma kaldıran isimdi. Daha sonra o da yoruldu ve oyundan düştü.
Skibbe, takım 10 kişi kalınca değişime gitti ve Ayhan’ın yanına Barış ile Linderoth’u aldı. Ancak yorgunluktan olacak topu kendi alanlarından bir türlü ileriye taşıyamadılar. Oyunun son dakikasında bir karambol pozisyonunda kalelerinde Mehmet Eren’in ayağından beraberlik golünü gördüler..
Fortis Türkiye Kupası’ndan elenen Galatasaray, ligdeki bu puan kayıplarını da ileride çok arayacak.
Yazının Devamını Oku 4 Şubat 2009
GALATASARAY ile Sivas adeta kanki oldu. Futbolcular 10 gün içinde üç kez birbirlerini görmekten, neredeyse ayakkabı numaralarını bile ezberlediler. Neyse, Galatasaray’ın sağ kanadı haftalarca "Aynı tas, aynı hamam" adeta bir otoban. Sivas hiç fren yapmadan oradan gelip geçiyor. Emre Güngör, rakibin kaçışını, iyi marke edememesi, yalnız topun olduğu yere bakması, arkasındaki boş olan alanı hiç kontrol edemeyince Sivas orada maden buldu. Skibbe bu arızayı haftalardır tamir etme düşüncesine hiç gitmedi.
Galatasaray takımını tetikleyen biri vardı, Arda. Sahanın bütün bölgelerini gezen, topu isteği zaman saklayan, istediği zaman yönlendiren, takımını atağa kaldıran, yaratıcılığını ortaya çıkaran futbolcuların başında geldi.
Sakat mı, değil mi? diyerek Sivas’a gelmek istemeyen, "Ben bu sahada futbol oynamaya korkuyorum " diyen futbolcuların kahrını çeken, kardan, buzdan, yağmurdan kaçmayan, varlığı hissettiren Arda’ya Galatasaray Yönetimi’nin bir nişan vermesi gerekir.
Ve film bitti
Her zaman "Nöbetçi amir" gibi takım içinde bulunan Emre Aşık, Mehmet Yıldız’a neredeyse nefes aldırmadı, bir pozisyon hariç. Yıldız’ın zaten uzun zamandan bu yana oynadığı futbol sıfır. Transfer haberleri onun bir hayli şımarık bir hale getirmiş, adeta astığım astık, kestiğim kestik olmuş!..
Orta alanda Mehmet Topal sahaya hakimdi. Yanında görev yapan Barış ve Mehmet Güven diri kaldılar ve Sivasspor orta alanını topla buluşmalarını engellediler. Ümit Karan hücumda yalnızdı. Zaman zaman Arda’nın yardımını gördü. Nonda ise gezip durdu.
Yiğidolar başta Musa, daha sonra Kamanan’la oyunu daha önce bitirecek vuruşları yapamadı. Ancak Kamanan’ın vuruşunda topun filelere gitmesi ayakta alkışlanacak goldü.
Uzun süren, Galatasaray-Sivasspor filmin sonucu altı pas vuruşlarına kaldı. Onda da Sivas, Petkoviç’le muradına erdi ve film Yiğidolar’ın zaferiyle sona erdi.
Yazının Devamını Oku 1 Şubat 2009
GALATASARAY Denizli’de tek "Kanatlı uçtu". Birinci bölümde sol kanatta oynayan, Hakan Balta, Arda ve Ayhan’ın alanı "akıcı" bir yol gibiydi. Denizlispor’un sağ kanadını yordu. Sağ kanatta ise adeta bir sis bulutu hakimdi. Denizlispor, Sabri ve Barış’ın olduğu bölgeyi bu futbolcuların açık vermesi üzerine devamlı kullandı. Milan Baros, oyuna hakim bir hücum adamı. Bir kere futbol yapısında direkt hedefe gitme özelliği var. Seçimini ne zaman, nerede yapmasını bildiği için elindeki fırsatı değerlendirmesini bildi. Bir de Ayhan Akman vardı; Bu futbolcu oyun okumasını, topa sahip olmadan neler yapması gerektiğini bilen birisi. Pas seçimleri nerede nasıl, kısa veya uzun, ayağa mı alana mı pas atacağını çabuk kestirince, Galatasaray’ın ilk golününün başlangıcının mimarı idi. Ayhan gün geçtikçe futboluna futbol katan bir oyuncu oldu. Hele Arda ile zaman zaman ikili olduklarında her an "tehlike çanları" çalmaya başlıyorlar.
Uzun zamandan bu yana forma giyemeyen Nonda sahada var mı idi derken, Sabri öyle bir pas attı, o da öyle bir vurdu ki "aaaa Nonda sahadaymış" dedim. Zaten bu oyuncu saniye önce oyundan alınmak üzeredeydi.
Ayhan’a uyarı
Ayhan’dan övgü ile söz ettik ama kendisine bir uyarım olacak. Kaptanlığın yalnız pazı bandu takıp sahaya çıkmak olmadığını, saha içinde oyun okuma sanatının olmasını gösterdi. Ama kırmızı kart görmesi yakışmadı. Bir sarı kartın var, ikinci yaptığı faul o kadar da tehlikeli bölge değildi. Arkadan hızını almadın rakibinin üstüne kapandın, hakem Koray Gencerler’de kırmızıyı sana kapattı.
Skibee baktı sıra kartlar çoğalıyor, "pabuç pahalı" diyerek bu kez de Arda’yı oyundan almak zorunda kaldı. Çünkü uzun zamandan bu yana Lincoln sahalarda yok, havaların ısınmasını, sahaların halı gibi olmasını, deplasmanların da azalmasını bekleyen, arkadaşlarının her alanda savaşmasını umursamayan Lincoln bir hafta sonra "sakatlığım geçti hazırım" diyecek. Zor zamanlarda sahada koşanlar da geçmişi unutacaklar. Galatasaray Denizli’den üç puan çıkardıysa, bu biraz da Denizlispor’un bu kadar kötü olmasının bir eseridir.
Yazının Devamını Oku 29 Ocak 2009
SİSTEM arayışına rağmen Beşiktaş’ın tek forvetle oynayamayacağını öğrenememek çok garip. Savunmada beş metreye pas atılmıyor. Çok garip. Pazar günü İnönü Stadı’nda yapılacak Süper Lig maçının zor geçeceğini Antalyaspor ikinci yarıdaki oyunu ile ortaya koydu. İki yıldır üst seviyede oynamasına rağmen "Bizim mahallenin çocuğu" diye bakılan Serdar Özkan Fortis Türkiye Kupası’nda Antalyaspor önünde sergilediği oyun ve efor ile takımın liderliğini sırtlaması gelecek için iyi bir adım. Liderlik, sürekli bir değişim oluşturmayı gerektirdiğinden yönetmenlikten farklı bir olgudur.
Teknik direktör Mustafa Denizli’nin elindeki malzeme ile en iyisini yönetmek ve mevcut yapıyı korumak için seferber olması dikkatlerden kaçmıyor. Beşiktaş’ın lider oyuncu ihtiyacını kaptanlık bandı ile sahada yerini alan Serdar Özkan ile karşılaması sevindiricidir.
’Çağdaş lider’ Serdar Özkan
Maçın ilk yarısında Serdar Özkan’ın rakip ceza alanında presi olmasa birçok takımın peşinden koştuğu Bobo boş kaleye golünü atamayacaktı. Brezilyalı golcü coşamayacaktı! Teknik direktör Denizli "Çağdaş lider" olarak Serdar Özkan’ı ön plana çıkardı. Cisse, Sivok ve Holosko’nun istikrarsızlığını omuzlayan Serdar Özkan ile birlikte İbrahim Toraman ve kaleci Rüştü’nün tecrübesi her zamanki gibi vitrinde yer aldı.
Maç boyunca iki önemli ayrıntı yaşandı. Birincisi, maçın hakemi Deniz Çoban. Uğur’un ceza alanı içinde eliyle kestiği pozisyonu kaçırmadı düdüğü ile penaltıyı gösterdi. Penaltı atışı sırasında uyarılarına rağmen siyah beyazlı oyuncuların ceza alanına girmesi kural ihlalidir.
Penatı doğru, penaltı atışı gol oluyor. Kurala göre tekrar ettirmesi gerekli ama düdüğünden ses çıkmadı. İkinci ayrıntı ise Cisse sağ tarafta oynuyor demek ki, Sivok, Uğur İnceman ikili ön libero oynarsa başarılı olacak. Ama gol yollarında büyük paralara alınıp da ülkesine postalanan Higuain’in eksikliği hissedildi. Tek forvetli sistemde çok iş yapardı!
Yazının Devamını Oku 28 Ocak 2009
LINCOLN, Kewell yok, Galatasaray’ın da tadı yok... Sivasspor’un merkez savunmasında görev yapan Bilica ile Diallo ise, başta Baros olmak üzere sarı kırmızılıların hücum elemanlarına kaleyi göstermedi. Lincoln’ün yokluğunda lider oyuncu pozisyonuna soyunan Ayhan Akman da yetersiz kaldı. Bilica-Diallo ikilisi o kadar iyi anlaştılar ki, oluşacak tehlikeleri başlarken bitirmeleri Galatasaray’ın sıkıntılı bir döneme girmesine neden oldu. Sağ kanatta oynayan Aydın, derin hücumlarla atağa kalktı ama ona da zamanında top akışını ne Mehmet Topal ne de Barış sağlayabildi. Aslında tipik bir kanat oyuncusu ve süratli olan Aydın, yaratıcılığını konuşturma gayreti içindeydi. Ama Skibbe, onu oyundan alarak takımın hücum gücünü azalttı.
Ortalığı karıştırdılar
Sivasspor’a bakıyoruz, Mehmet Yıldız tek başına Emre Aşık-Fernando Meira ikilisi arasında kıskaçta kaldı. Birinci bölümde rakip kaleye tek şut dahi atamadı. Kenardaki Bülent Uygun, baktı ki Mehmet Yıldız yalnızları oynuyor, hemen taktiğini değiştirdi. Balili’yi yanına monte etti. Bu ikili adeta "mikser" gibi ortalığı karıştırıp, durdular. Doğal olarak yorulan Mehmet Yıldız, sahada yürümemek için değiştirilmesini istedi. Uygun da hemen onu kenara aldı.
Skibbe, takımını sergilediği kötü futboldan kurtaracak ve maça ortak edecek hamleler yapmalıydı. Ama Alman hoca ne yaptı? Sahada birçok kötü futbolcu varken, Aydın’ı çıkardı. Yerine Yaser’i sürdü.
Arda bitkin haldeydi
Arda, daha önceki maçlarda sol kanatta rakiplerinin kafasını allak-bullak eder, gol noktalarına kadar iner, arkadaşlarına "Buyurun size getirdim, golleri attın" der misali paslar çıkarırdı. Ama dün, Arda bana göre bitkin bir haldeydi. Yalnız o mu, birçok futbolcu ikili mücadelelerde Sivassporlu futbolcular karşısında ayakta duramadı.
Sabri’nin her pozisyonda topa vurma hastalığı sürüyor. Bunun yanında yanlış ortalar, hakemle dadaşmalar gibi futbolunu oynamaktan öte ne ararsanız var onda. Geçen hafta buzlu zeminden şikayet ettiler. Peki, halı gibi Ali Sami Yen Stadı’nın zemininden sonra nasıl bir mazerete sığınacaklar? Yönetime, burdan sesleniyorum; Futbolcuların ayakları yerine çeneleri konuşuyor. Yol yakınken buna bir çare bulunmalı. "Şu ana kadar ne yaptık?" diyerek çare bulamazsanız, atı alan Üsküdar’ı geçer.
Yazının Devamını Oku 25 Ocak 2009
OLAY mahalline bakalım... Karşı kapalı tribünün hemen önünde Ümit Karan topu kaybediyor, isyanlarda. Hakem Yunus Yıldırım’ın yardımcısı Erdinç Sezertam bayrağını kaldırıyor. Yıldırım yanına koşuyor ve dinleyip cebinden kırmızı kartını çıkartıyor. Kimine göre küfür var, kimine göre su sıçratma. Biz küfürü yakından duyma şansına sahip değiliz. Ancak bir hakemin durup dururken kırmızı kartını çıkaracak hali de yok. Diyelim ki, yanlış bir şey oldu. Ümit sen bu takımın kaptanısın, oyundan atılana kadar hiç durmadın, ona itiraz ettin, buna itiraz ettin. Sana kaptanlık pazubandını takıyorlar, sen takım arkadaşını yöneteceğine kendini yönetemiyorsun, sonra da ’bunu şunu yapmadım’ diyorsun. Yazık.
İtiraz hastalığı
Galatasaray’da bu itiraz ve kart konusu hastalık haline geldi. Hele Sabri... Oyun oynanıyor, yan hakem bayrak kaldırmadı diye alkışlıyor, bereket Yunus Yıldırım’ın arkası dönük, göremiyor. Görse o da gidecek. Galatasaray Futbol Şubesi’nde bulunan herkesi uyarıyorum, bu böyle gitmez. Kaptanlık için kavgalar oluyor, ama hiçbir kaptan da gerçek kaptanlığı yapamıyor. Verin bir kişiye kaptanlığı alsın götürsün takımı. Galatasaray’da bir şımarıklıktır gidiyor.
Sahaya bakıyorsun... Öyle bir zemin ki, çimen buz tutmuş. Herkes kayıyor, düşüyor. Her iki takım futbolcusunun da topu ayarlaması imkansız. Hele topa sahip olmazsan vay haline. Futbolcular birbirine pas atmak istiyor, ama nafile. Koşu yoluna atsa bir dert, ayağına atsa başka bir dert. Çünkü top olmadık yerde takılıyor. Buzlu zeminde krampon vidaları gevşiyor, futbolcular saha kenarında malzemeciye sıktırıyor. Böyle sahalarda futbol oynamak zor ve sakıncalı. Hele atılan bir topa ilk hamlede müdahale edemiyorsan bir daha o topla buluşman imkansız.
Bravo Uygun
Aslında Galatasaray birinci bölümde oyunu Sivasspor yarı alanına yerleştirmişti. Bu buzlu zeminde nasıl oynaması gerektiğini de iyi kestirip uygulamıştı. Ama ilk yarının son dakikasında kaptan Ümit Karan’ın atılması, zaten sakat ve cezalısı çok olan Galatasaray’ı teslimiye götürdü. Sahaya baktığınızda Galatasaray’da koşan, mücadele eden bir tek Barış vardı. Sabri hakemlerle oynayacağına, kendi kanadından gelen gollere engel olmaya çalışmalıydı.
Skibbe’nin dün yapacak bir şeyi yoktu. Oyuncu değişikliğine de girse, elinde Alpaslan, Semih, Yaser, Aydın gibi isimler vardı. Onların da bu maçta yapabilecekleri sınırlıydı. Bülent Uygun’u kutlamak lazım. Yükselmek için, daha ileri gitmek için her şeyini harcıyor, Sivasspor’u basamak basamak yukarı taşıyor. Bir Anadolu takımına unvan kazandırdı, bravo. G.Saray’a son bir söz... Böyle laubalilikle giderse yolda kalır. Dünkü yenilginin de tek suçlusu Ümit’ti.
Yazının Devamını Oku 18 Ocak 2009
FUTBOL bir tiyatro sahnesi gibi. İkisinin ortak özelliği toplulukla oynanmasıdır. Tiyatroda olduğu gibi futbolda da başrol oyuncuları vardır, diğerleri ise olayın kahramanlarıdır. Futbol oyununda, izlemekten zevk aldığımız yıldızlar ön plana çıkar. İşte size Arda. Topa öylesine hükmediyor ki, onunla oynamıyor adeta sevişiyor. Top da ondan hoşlanıyor olsa gerek, ayağına yakışıyor. Takımda dengeler bozulunca, kendisini orta alana atıyor ve oyunu yönetmeye başlıyor.
Lincoln idmansız olduğu için henüz istenilen kıvamda değil. Kısa sürede gerçek rolüne bürünecek ve izleyen herkesi büyüleyecektir. Arda ve Lincoln G.Saray’da başrole soyunan isimler. Bir de bu ikiliyi tamamlayan unsurlar var. Mehmet Topal-Ayhan Akman ikilisi bu göreve soyunan isimlerin başında geliyor. Başrol oyuncularına en büyük yardımı bu ikilisi yapıyor. Ya Sabri ile Hakan Balta’ya ne demeli? Sabri eski günlerine dönüş sinyalleri verdi. Sahada son derece diri bir görüntü sergiledi. Hakan Balta’nın futboluna diyecek yok. Oyun disiplini, servisleri, adam markajı yerinde ve dört dörtlük.
Kritik hatalar
Aydın gerilere kadar gelip top çıkarmakla kalmadı, sağ kanadı sık sık kullanarak "bu rolde ben de varım" mesajı verdi. Galatasaray’ın mendireklerinde sallantı var. Rakibe öyle pozisyonlar veriyorlar ki... Özellikle yan toplarda sarı kırmızılı takımın savunması büyük sıkıntı yaşıyor. Verilen pozisyonların çoğu kademe hatalarından kaynaklanıyor.
Malatyaspor oyunu çirkinleştirmedi, mücadelesini de verdi. Koskoca G.Saray’a kafa tutmaya çalıştı. Ancak gücü bir yere kadar yetti.
Galatasaray’ın eksikleri yok mu? Tabii ki var. Zaman zaman en kritik noktalarda olmayacak hatalar yapıyorlar. Geriye dönüşleri zayıf. Bu hataları güçlü takımlar karşısında yaparlarsa, dönüşü olmayan yola girerler.
Yazının Devamını Oku