GALATASARAY, Benfica’yı önce tartıya koydu, sonra da peş peşe darbelerle darmadağın etti. Demek ki isteyince oluyormuş. Senin elinde Lincoln, Arda, Baros gibi silahların varsa, böyle maçlarda yararlanacaksın. Nitekim bu oyuncular sahne alınca işi bitirdiler.
Galatasaray, Benfica’yı gözünde büyütmedi. Pozisyonsa buldular. Aslında işi daha oyunun başlarında bitirebilirlerdi. Ama ikinci bölüme bıraktılar.
Galatasaray, uluslararası futbol oynayan bir ekip. En kritik anlarda pas hatası yaptı ama bunu düzeltmesini bildi. Sarı kırmızılılar, Benfica alanında pas yapmaya başlayınca rakibinin dengesini bozdu. Benfica’nın teknik direktörü baktı ki, iş kötüye gidiyor, peş peşe üç değişiklik yaptı. Daha sonra sahneye Arda çıktı, Benfica’nın sol kanadını adeta felç etti. Baros gol atma ürkekliğini üzerinden atsaydı, bu skorun daha fazlası olurdu. Çünkü Lincoln onu çok besledi ama Çek futbolcu fırsatları değerlendiremedi.
Kötü oynayan yoktu
Galatasaray’ın elindeki kadro belli. Bu şekilde oynaması gerekiyordu. İstenileni de yaptılar. Hakan Balta en kritik pozisyonlarda imdada yetişti. Takımda kötü oynadı diyebileceğimiz bir oyuncu yoktu.
Galatasaray zaten UEFA Kupası maçlarını seven bir ekip. Benfica, Galatasaray’ı hafife almanın faturasını ağır ödedi. Şemsiye birden tersine döndü. Galatasaray, maçı izleyen 46 bin kişiyi kendisine hayran bıraktı.
Skibbe, maç öncesi, "beraberliğe değil, kazanmaya geldik" dedi. Oyuncularına güveni aşılamıştı. Üç puanı hak ederek aldılar.
Ayhan’ı tebrik etmek lazım. Orta sahada Lincoln’le birlikte ekibine yön verenlerden biriydi. Yani G.Saray takımı bugüne kadar en güzel maçını oynadı. En önemli şey güven. O güveni de buldular. Ve nefis bir futbol sergilediler. G.Saray bu maçı daha farklı alırdı. Çünkü herkes görevi neyse onu yaptı.
Karşılaşmanın İngiliz hakemini çok beğendim. Mükemmel bir maç yönetti. Kendisini kutluyorum.