Galatasaray'ın bünyesinde çocukluğundan bu yana sarı kırmızı formayı taşıdı...
Üç yıl önce "Bizim yabancıdan eksiğimiz ne, şans versinler o zaman görsünler" diyordu , Emre Çolak...
B.Belediye karşısında kazandığı her topu iyi izleyen olmuşsa, hatasız pas hatası yaptı. Kazanacağını topu daha önce düşünüp kullandı, sol kanatta sıkıldı orta alanda top almak için her tarafı taradı...
İşte o sırada ceza sahasının hemen dışında istediği topu buldu, solak olduğu için öyle vurdu ki, yanlız ağlar hissetti...
Sezon başında takım Avusturya'da kampa girmişti ancak, Terim'in oyun kalıbına uyan futbolcular azdı, ne yapması gerekirdi tabii ki transfer. 15 günlük kamp süresi içinde her gün bir yabancı takıma katılıyordu. Öyle ki basın mensupları her saat başı bir yabancı fotoğraflarını çalıştıkları kurumlara göndermekte yarış ediyorlardı. Takımın içinde her ülkeden oyuncu vardı. Adeta birleşmiş milletler gibi idi.
Şimdi geçmişte yapılan transferlere rolleri olan oyuncular adeta uzun bir şerit: Mohammed Adma Sarr (Senagal), Sergio Almaguer(Meksika),Jorje Felipe Loureiro( Brezilya) Fabio Pinto (Brezilya,Christian Diıniso ( Brezilya), Haim Michael Revivo (İsrail) Ali Mbola Lukunku (Kongo), Abel Luis Silva Xavier ( Portekiz), Frank de Boer,(Hollanda) Cesar Luis Prates (Brezilya) Gabnel Tamas ( Romanya), Ovidiu Petre (Romanya) ve Florin Bratu (Romanya)
Bu orkestra içinde 13 sanatçı olan kimi kanuncu, kemancı, davulcu klanertçi gibi sazlar, orkestra şefi Fatih Terim ayrı notalara vuran dan 13 kişilik bu topluluk sinirlerini bozuyordu.
Bu dağınık yanlış sesler hatanın kendisinde mi, yoksa yapılan yanlış transferler de baş aktör olmasından mı?.. Yahut da herkesin şöyle futbolcu, böyle futbolcu var diyenlere "Hayır" yerine evet" kelimelerinde mi saklı?
Bir ay boyunca sürüp gidecek.
Ama Tük takımların hepsi mali krizde...
İbrahim Toraman'ı yönetim salı pazarı stantlarına koydu ama 1 milyon dolar fiyatını belirleyince alıcılar daha çok ucuzlatmak için beklemeyi tercih ediyorlar...
Holosko da futbolcu pazarındaki yerini aldı...
Bu arada dalgalı birlikte hangi futbolcular renk verdiler, hangileri ise renksiz kaldılar.
RENKLİLER
GALATASARAY:
MELO: Galatasaray uzun zamandır aradığı orta saha futbolcusunu bu yıl buldu. Önce renk için oynayan, savaşmasını bilen, maç kazanma duygusu, attığı gollerden sonra yaptığı pitbull hareketleri, takım içinde tüm futbolcularla kurduğu yakınlık renklilerin başında geldi.
Ama Manisaspor öyle hızırlanmış ki, Galatasaray'ın her parsellerinde nasıl futbol oynadığını, hangi futbolcunun zaman ayarlarını bile ezberlemiş. Bunları yaparken de kendilerinin rakibi nasıl yeneriz diye hesaplarını yapmışlar. Şutu direkten döndü, olmadı. Galatasaray'ın burada tek yeri çalışıyordu oda sol kanadı. Emre Çolak kendisini orada hep saklıyordu, kazandığı topları hücum adamlarına santim santim ortalar yapıyordu, ama neticeleri alamıyordu, bir de Selçuk'un ortasında kafa vuruşunu ağlara gönderseydi, işte o zaman Emre Çolak, Emre Çolak olacaktı, belkide Fatih Terim ikinci bölümün ortalarında kendisini almayacaktı. Engin de girince yararlı tüm hareketleri yaptı.
Oyunun ikinci bölümünde Ahmet İlhan'ın şutunu Muslera köşeye giden topu kurtarmasaydı sonuç ne olurdu belli olmazdı.
Selçuk İnan, Manisaspor'da oynadığı zamanlarda idmanlarda yarım saat firikik atışlarını çalışırdı, işte o zaman da serbest atışlarda bir çok takımların gardını yıkan adamdı. Trabzonsopr'da yapamadıklarını Galatasaray'da yapmaya başladı. Melo Galatasaray'ın emniyet sibobu bu güzel ama, hırsını bir türlü ayarını yapamayan, yerli, yersiz hareketleri hep kendine zarar veriyor.
Manisaspor'un Yiğit'in kırmızı kart görmesi rağmen hızını kesmedi.
Ama Fatih Terim rakip ne kadar eksik olsa da bunun için işi garantiye almak felsefesinde "Ben öndeyim bunu nasıl yaptımsa, bunu korumak'da önemli" diyen bir yapısı va, buda doğru bir felsefe.Onun için Kazım'ın oyundan alıp Ayhan'ı orta alanda kalabalık tutup rakibin alanın sıkıştırmak doğru bir karar.
Şimdi Galatasaray uzun zamandan bu ilk yarıyı iderliği özleten kişi de Fatih Terim oldu. Hem de yeni bir yapınlanmış ekibine ayar yapan bir kişi. Şimdi lider ama ligin ikinci bölümünde neler olacak belli değil. Aynı sahneleri nasıl yaşayacak oda ayrı bir düşünce ama ne olursa olsun taraftarın hasret kaldığı özlemi geri döndermek ayrı bir heyecan.
Son olarak Galatasaray Manisaspor'u yenerken mağlup da olabilirdi, çünkü karşısında çetin bir ceviz vardı...
O zaman İstanbul'da, Bolu ve Ankara gibi şehirlere gittiğimde Orduspor seyircisinin akın akın takımı için sahalara koşuyordu. Hele son maçta, Ankara 19 mayıs stadını adeta tam anlamıyla doldurmuştu. Acaba diğer şehirlerde yaşayan Ordusporlular, kendi kentinde yaşayan Ordulu olmaktan daha mı heyecanlı ve sevgi dolu...
Orduspor'un Galatasaray maçını izlemek için Ordu'daydım. Şehri gezmeye başladım, her yer pırıl pırıl, yollarda bir hendek bile yok. Deniz kenarında hafta sonlarında sporunu yap oksijeni al. Galatasaray geldiği için bütün esnafın işleri tıkır tıkır , her taraf tıklım dolu .
Daha sonra yakın bir zamanda yapılan teleferik'e binip Boztepe'ye çıktım. Orası da İstanbul'dan ve diğer illerden gelmiş Galatasaray taraftar istila etmişti.
Bundan sonra daha büyük takımlar gelirse aynı kalabalığı hareketliği kesin olarak görecek. İşte Futbolun hem yarışma, hem de sanat olduğunu artık bilmeli, bundan sonra Ordu'ya bir kazanç sağlayacağını idrak etmeniz gerekir .
Orduspor'da Stancu'nun hücumda yalnız kalmaması için hemen arkasına Cuilo monte edilip, uzun zamandan bu yana forma şansı bulamayan Ribeiro sol kanada, Dalmat da sağ kanada yerleştirilince, ilk bölümde Orduspor hep Galatasaray kalesinde gözüktü. Galatasaray ise Orduspor kalesine 3 kez gitti. Bir karambol pozisyonunda uzun zamandan bu yana forma giymeyen Fevzi, topu elinden kaçırınca golü de kalesinde gördü.
Maçın ikinci bölümünde Galatasaray rüzgarı esmeye başladı. Orduspor'un hatalı olan yerlerini buldu. Başta sol kanatta oynayan Emre Özkan'ın markajda hep yanlışlıklar yapması Kazım için nimetti. Hiç de yorulmadan zaman ayarlarını yaptı. Kazım'ın golünden sonra Galatasaray'da bir rahatlama oldu.
Galatasaray biraz zorlanınca, oyunu rolentiye alayım düşüncesine büründü. Yapılması gereken de buydu. Nitekim Orduspor'un maçın başındaki savaşan havası kalmayınca, 'Bari işi idare edeyim' dedi ve amacına ulaştı.
Genç Emre Çolak, her hafta futboluna futbol katıyor, hem hücumda iyi pas yapıyor, hem orta alana gidip kendisini kaybetme yollarını deniyor, hem de Hakan Balta abisine yardımdan geri kalmıyor.
Melo, Culio'ya top oynatmamak için elinden gelini yaptı. Hal böyleo lunca, Orduspor'un gol bulması hayale dönüştü. Ancak bazı futbolcular, bir an önce kabadayı havasından kurtulmalı. Başta Melo; çaktırmadan rakibe faul yapıyor, sonra hakeme şikeyet ediyor. Baros da olmadık yerlerde isyanlara başlıyor. Bu hareketler Galatasaraylı futbolculara hiç yakışmıyor.
Galatasaray fren yapmayı düşünmüyor, ayağın gazdan çekmiyor, yola devam demeyi sürdüyor.
Alışık olmadığımız şekilde hafta içlerinde de maçlar oynanıyor. Ama takımlar yavaş yavaş bu hızlı trene alıştılar. Peki takımların futbolcularının bu yarışmalardaki durumları nedir, kim nasıl oynadı, kim yükselişte, kim inişte?
Her hafta hangi futbolcu RENKLİ, hangi futbolcu RENKSİZ...
İşte geçtiğimiz haftanın sahnesindeki futbolcuların durumları;
RENKLİLER:
STOCH: (Fenerbahçe) Fenerbahçe'nin sol kanadında adeta otoban faresi gibiydi. Hiç durmadı sahanın her metrekaresinde ayak izleri vardı.