Türk futbolunun derdi Hiddink filan değil, derdi çok hangisini yanalım.
Aslında burada en önemli olan TFF başında kimlerin olmasıdır.
Bir iş adamı Mehmet Ali Aydınlar, basketboldan gelme Lütfü Arıboğan gibi, bu kurumda yalnız yönetimin içinde bulunan futboldan gelme Cüneyt Tanman var oda çıkıp bir futbol adamı olarak, "3-0 geriye düşen milli takım değil istanbu'da hiç bir ilde destek göremez" diye koşnuşuyorsa futbol işçisi olduğu için rahatlıkla böyle bir açıklamayı yapıyor.
Futbol başlı başına bir emek, bir meslek, bir sanat ve iş dir, bu işin içinde kavrulmuş bir çok kişi hala bazı takımların başlarında örneğin bir, Fatih Terim futbol'da yaptığı yaptın, UEFA kupasını aldın milli takımlarda başarılı oldun, artık sana eşofman giymek yakışmıyor, Bir Mustafa Denizli keza öyle, Fenerbahçe'de senbolleşmiş , TV 'de yorumculuk daha kolay olduğu için bir Rıdvan Dilmen ve Sergen gibi bir çok Ekrar fareleri , çıkarın takım elbiselerinizi, ekranları bırakın soyunun futbolun başına. Sizlere Futbol olarak haklar verilmiş, onları TV lerde değil, futbolun içinde yer alarak görev yapın. Ama sizler rahatı bulduğunuz için zor geliyor.
Federesyonda her seçimlerde adayların hepsi futbol dışı olan kişiler talip, hiç mi futbolun içinden gelip de "Bizler de varız" diyecek futbocu yok.
Bakın bir Hakan Şükür, futbolun yerine Millet vekili oldu, ilerde belkide futbolun içine dalacak.
Bu başarılara bir çok imzası olan Fatih Terim'in daha önce basarak söylediği bir söz vardı," Felsefemi değiştirmem" di...
Şimdi Galatasaray'ın başında olan Terim son zamanlarda devamlı değişime gidiyor.
Bir kazanılmış Kayserispor maçı vardı, Terim bir aksilik olmadığında takımın kalıbını değiştirmezdi. Ama Mersin İdmanyurdu karşısında böyle bir değişimi yaptı. Aylar sonra Ayhan'ı oynatıp iyi bir performans gösteren oyuncuyu Terim'in Mersin karşısında onun yerine Sabri'nin yer herkesi şaşırttı, bu birinci neden idi. Sabri bir kere o yerde istediği futbolunu oynayamıyor, bunu da gördüğü için daha oyunun başında değişime gitmeyi düşündü ama, gecikmeli olarak yaptı.
Sabri'nin oynacağı sağ kulvarında 100 metre içinde gidip gelmesi olan bir yapıya sahip.
İkinci de Kazım ısrarı.
Kazım oynadıkça kendini topla uzaklaştıran bir yapısı var, Mersin maçı da bunu gösterdi.
Üçüncü ise transfer ayında Riera gibi bir oyuncuyu hem de büyük rakkamlar verilerek yapılan anlaşma. 31 yaşında olan bu oyuncu bir kere Galatasray yapısına uymuyor, zaman gelince bu oyuncuyu satsan satılmaz, dört yıl gibi bir de sözleşme yapılmış oynasada oynamasa da parasını alacak bir yerde.
Fatih Terim tek kazancı Semih Kaya. Bu oyuncu kusursuz da futbol oynadı, 20 yaşındaki oyuncuda kendine güven, top kullanmada beceri, rakip ile mücadele yapması ve gereken futbol kurallarını yaptı ve Terim gözünü kırpmadan takımdaki yerini Mersin karşısında verdi.
Neden mi?
Bir yandan bu kadar sakat ve cezalı olması için geçen hafta Galatasaray'da fırtınalar koptu, eksiğiz Kayserispor maçı zor olacak diye inleyenler vardı.
Ama büyük bir takım böyle ufak tefek olay yüzünden ağlamak yakışmaz. Ama bir tek kişi vardı, oda saha içi patronu Fatih Terim düşündü taşında takımını Kayserispor karşısında nasıl bir oyun kalıbı kuracağına karar verdi ve doğru çıktı...
Bugüne kadar çeşitli yerlerde oynayan Eboue sağ kanatta oynarken, Kayserispor'un en tehlike oyuncusu Amrabat 'a nefes aldırmayınca, bu futbolcu sahanın diğer kısımlarında kendine yer arayıp durdu.
Yalnız orta alanda bazı gençleri, Onur, İrfan Başaran ve Hakan gibi yetenekleri kazanmak istiyor.
Bir takım düşünün ilk bölümde oynama isteği olan, ancak ikinci bölümde bundan eser kalmayan oyun oynarsan, yenilmediğine dua etmeli.
Başta Fatih Tekke rakip savunmayı yoran, gol yollarını bulmakta zorlanan, pozisyon bulmak için koşan bir santrafor hüviyetinden eser yoktu.
Culio futbolu bilen bir kişi, ama kazandığı topu fazla kullanma içine girince, zamanında pas yapma hastalığında vazgeçmezse hem kendisini yorar , hem de arkadaşlarını.
Gosso topu kesiyor ama pas atmada etrafı taramadan hareket edince hata hata üstüne yapmaya başladı.
Birde defansın merkezinde Yalçın, Sedat ve Emre gereksiz yerlerde faul yapmalarından vazgeçmeleri gerekir, bu kadar disiplinsiz, sinirli oyun yapılarına birileri dur demeleri gerekir, yoksa uzun bir lig süresinde çok dert olur.
Metin Diyadin bazı futbolcularını dinlendirmeye alması gerekir. Yoksa devamlı iyi giden düzen arıza yapar.
Neden kolay olmadığına bir bakalım...
Sezon başında takımın yenilenmesi kaçınılmazdı. Ama öyle bir transfer yaptılar ki takımda oynayan futbolcular sanki daha önce bir arada oynamış havasında göründüler. Tam 19 futbolcu transfer edildi. Takımda şu anda forma giyen iki yerli oyuncu kaldı: Ali Çamdalı ve Emre .
Önce yönetimi, sonra da takımın başında olan Metin Diyadin'i tebrik etmek gerekir. Sezon başında Bolu'da kamp yapan Orduspor'u ziyaret ettim.
"Benim biraz zamana ihtiyacım var" diyen Metin Diyadin konuşmasına şöyle devam etti; "Çeşitli ülkelerde oynayan bir ekip elimde. Bakıldığında herkes futbola aç yapıya sahip. Benim de aradığım buydu. Birlikte olduğum zaman içinde bunları gördüm. Ama bu yetmiyor, benim oyun kalıbıma uymaları da gerekiyordu onu da hallettikten sonra takım olmaya başladık. Başkan Nedim Türkmen ise alınacak oyunculara hiç karşı çıkmadı. Kendisinin de hedefleri de vardı. Bir iş adamı olarak geleceği hep düşündü. Ekibine Ordulular'a hep güvendi. Takımı daha iyi yerlere getirmek için hep yeni şeyler aradı buldu. Şimdi iyi şeyler yapmak için arayışları devam edip duruyor. Başta Stancu gibi futbolcu kendisini bulmak için Orduspor'da adeta kendisini yırtıyor. Kiralık olarak Galatasaray'dan alınan ikinci oyuncu ise Culio takıma yavaş yavaş uyum sağlamaya başladı. Birçok kimsenin tanımadığı diğer yabancı ise Gosso. Takımın Ali Çamdalı'nın olmadığı zaman kaptanlığına getirildi, tam bir ön libero futbolcusu. Savaşçı, rakibi her zaman yoran bir yapıya sahip. Tanıdığımz Fatih Tekke ise daha kendisinden aranan oyunu sahaya yansıtmış değil. Sanki gücünü yitirmiş gibi bir hava içinde. Kaleci Fornenzi ise zor bulunacak kişiler arasında."
Ligin ikinci sırasında yer alan Orduspor sessiz sedasız bir şekilde basamakları teker teker teker çıkıyor. Bakalım bu yükseliş nereye kadar sürecek?