İlhan Söyler

Doymuşluk yorgunluk ve yeni yıldızlar

4 Temmuz 2014
DÜNYA Kupası pür telaş içinde devam ediyor... Ancak idareciler ve hocalar galiba bir yerde hata yaptılar.

Mesela klasik Avrupa futbolu galibiyetleri gelmiyor. Sadece Avrupa mı? Favorilerden Brezilya bile, her an kupaya veda edebilir. Aslında bu kupa net bir şeyi ortaya koydu. futbol bütün dünyada birbirine benziyor. Önemli olan becerilerini mücadeleyle harmanlayabilmek. Tabii bir de başarıya açlık ve Avrupa futbolunun getirdiği yorgunluk var...
La Rochefouauld’nun dediği gibi ‘En cömertçe bağışlanan şey nasihattir.’ Bizim nasihat çekecek bir kariyerimiz yok ama hala görebilmek için gözlerimiz var. İspanya’nın hali ortada. Başarıya doymuşlar. Yorgunluğa en güzel örnek de Portekizli Ronaldo değil mi? Aslında Messi de aynı Ronaldo gibi bitkin. Ama galibiyet gelince sorun hasıraltı ediliyor. İran maçında golü atana kadar Messi için tribünde mırıltılar varı. Gol ise her şeyi değiştirdi.

Doğru nota Belçika

Peki ya kupanın ortaya çıkarttıkları yok mu? Mesela İsviçreli Xherdan Shaqiri. Tam futbol için yaratılmış. Sanki sihirli güçlere sahip. Ya Belçika’ya takım olarak ne demeli. Yeni doğmuş bir bebek gibi. Genç, dinamik, Hazard, Lukaku ve Origi gibi oyuncularla becerili... Ayrıca takım oyunu denilince de Almanya ile birlikte ilk akla gelen takımlar. Tüm oyuncular kendi kulvarında çalacakları enstrümanı ona göre ayarlıyorlar ve yanlış notaya basmıyorlar.
‘Dünya Kupası’nı kim alacak’ çok iyi bir soru olmaz. Ne demişler: Aslında yok birbirlerinden farkları. Ama yine de geride kalan günler bir süpriz finalist gösteriyor gibi...

Yazının Devamını Oku

Arjantin'in işi zor

2 Temmuz 2014
JOHAN Cruyff, “Futbol daima güzel bir şekilde oynanmalıdır, hamle tarzını bilen oyunculara ihtiyaç var, o zaman muazzam bir gösteri olur” der.

Şimdi Arjantin-İsviçre karşılaşmasını bölüm, bölüm anlatayım.
Birinci yarıda neler oldu?
Her iki takımda kişisel becerileri fazla oyuncular var, bu maçta da bu göründü.
İsviçre’de Shaqiri’nin futbol yapısında neler mevcut :
-Serbest Düşünme.
- Bireysellik.
-Saha içinde artistlik ve sanatsal düşünce.

Yazının Devamını Oku

Makine gibi...

27 Haziran 2014
BİR takım düşünün, oyunu devamlı kanatlara yayıyor, kullanılan her top hedefe giden mermi gibi yerini buluyor.

Özellikle Almanya’nın sağ kanadında oynayan Boateng, kazandığı topları olumlu kullandı.
Ama hücumda oynayan sahada Podolski var mıydı, yok muydu anlamadım. Şayet bu ikili biraz daha etkili olabilirse düğüm en başından çözülürdü.
Bugünlerde Lahm’ın orta sahada oynayıp, oynamayacağı tartışılıyor... Dün izlediğim Lahm’ın performansı ve Boateng ile pas alışverişi kusursuzdu.
Amerika’nın amacının önce gol yememe olduğu çok net belli oluyordu. İyi kapanan ABD kontratakla sonuca gitmeye çalıştı.

PODOLSKI’Yİ İYİKİ ALDI

LÖW oyunun ikinci bölümünde oyundan aldığı Podolski için doğru seçim yapmıştı. Bırakın gol atma, rakip defansı zorlamaya bile gitmedi...
İlk yarıda oyuna renk getiren Boateng’i, arkadaşları uzun zaman dilimi içinde unutup gittiler. Oda herhalde böyle mutlu olduğu için fazla kendisini yormadı. Bizim yakından tanıdığımız oyuncular da vardı dün sahada... Mesut gibi...

Yazının Devamını Oku

Aç kurt, Aslana saldırır

2 Haziran 2014
Bir deyim vardır "Aç kurt, Aslana saldırır" diye…

Yeni bir Milli takım, yeni gençler, yeni isimler ve yeni bir futbol anlayışı.

ATATÜRK ne demişti;

“Ordu Yok dediler, Kurulur; Para yok dediler, Bulunur; Düşman Çok dediler, Yenilir” dedi. Ve bütün dedikleri oldu.

Şimdi Fatih Terim böyle bir topluluğu bir araya getirip, geçmişe bir sünger çekmek için kolları sıvadı.

Fatih Terim için asıl önemli olan 2016 Avrupa Şampiyonası için daha güçlü bir ekip kurmak. Hazırlık maçlarına bakıldığında her oyuncu milli takımı daha üst seviyelere taşımak için yarış içinde.

Yazının Devamını Oku

Zamanın hızlı ikilisi

29 Mayıs 2014
Her ikisi de Galatasaray için yıllarını verdi.

Önce yönetimde bulundular, sonra, Futbol Sorumluluğunu üstlendiler ve Başkan oldular.

1990 yıllarının sonlarında Adnan Polat futbol sorumluğunu, Mehmet Cansun ise ikinci başkanlığı görevindeydi.

Her zaman takımla birlikte olan ikili, Teknik heyet dışında takımın tüm zor durumlarında öne çıktılar.

O zamanlar Antalya’da yapılan devre arasında kampında Adnan Polat’ın saçları simsiyah ve şimdi olduğu gibi beyaz ve kısmı dökülmüş durumda değildi.

Yazının Devamını Oku

İlhan Söyler'le nostalji

23 Mayıs 2014
Bazı oyuncular vardır, futbolculuğunun yanı sıra kişiliği ve giydiği formanın büyüklüğünü hiç unutmadan çizdiği imajla taraflı tarafsız herkesin gönlünde unutulmaz bir yere sahip olur. Tıpkı, Metin Oktay gibi...

Küçük yaşlarımda kendisini hayranlıkla izler, hayaller kurardım. Zaman öyle hızlı akıp geçti ki; yıl 1968'i gösterdiğinde Gençlerbirliği formasını giymeye başladım. Ve küçükken acaba karşı karşıya yada yan yana oynayabilir miyim diye hayaller kurduğum Metin Oktay, Galatasaray formasıyla karşımda duruyordu. Ankara 19 Mayıs Stadı'nda Metin Oktay ve arkadaşlarına karşı oynamak için sahaya çıktığımızda oldukça heyecanlıydım. Ancak arkadaşlarım sahadayken ben o anda yedek kulübesinde oturuyordum.

Henüz maçın başında takım arkadaşım Burhan Tözer'in serbest vuruştan attığı golle 1-0 öne geçtik. Soyunma odasına da bu üstünlükle gittik. İkinci yarıda ise Metin Abi, kendine has vuruşlarından biriyle beraberliği getiren golü attı. Golden sonra hocam bana "İlhan sahaya" dedi. Maçın başındaki heyecanım bir anda gitmişti. Oyun 1-1 devam ediyordu ve maçın bitmesine kısa bir süre kalmıştı.

Sağ taraftan Burhan oldukça güzel bir orta yaptı. Galatasaray kalesinde Nihat Abi vardı. Ondan önce yükseldim ve top ağlarla buluştu. İnanılmaz bir sevinç yaşıyordum ve benim golümle Galatasaray'ı 2-1 yenmiştik.

Maç bittiğinde soyunma odasına doğru yürürken Metin Oktay yanıma geldi. Küçüklüğümün kahramanı yanımdaydı ve benimle konuşuyordu. "Küçük" diye başlamıştı cümlesine ve devam etti, "Seni sahanın öbür ucundan izledim. Kafaya çıktığını gördüm. Zamanlaman nefisti. Attığın gol ise çok çok iyiydi. Böyle devam et" dedi ve yanaklarımdan öptü.

Bunu söyleyen Metin Oktay olunca sevincim ikiye katlanmıştı. Efsanenin son senesiydi. Ben de o yıllarda Deniz Kuvvetleri'nde askerlik yapıyordum. Matan sonra da karargaha döndüm. O dönem, Albay Muzaffer Ataklı’nın postasıydım. İzin kağıdı almak için günün geçmesini bekliyordum. Güler yüzüyle tanıdığım albayın suratı asıktı. Nedenini merak ediyordum. En sonunda “Şu paltomu tut. Bir daha da Galatasaray’a gol attığını görmeyeceğim. Ama senin attığın gol de güzeldi" deyince rahat bir nefes almıştım.

Futbola 9 yıl daha Gençlerbirliği formasıyla hizmet ettim. Zamanı geldiğinde ise antrenörlük yerine gazeteciliği tercih ettim. Milliyet’te görev aldım. Metin Oktay ise İzmir de Milliyet’te yazarlık yapıyordu. Yeşil sahalarda birlikte oynama şansı elde ettiğim Metin Oktay'la bu kez gazetecilik mesleğinde bir aradaydık. Göztepe, Altay ve Karşıyaka gibi büyük takımların maçlarında birlikte olmaya başladık. Artık abi kardeştik. Onunla birlikte olmak her zaman ayrıcalıklıydı. İstanbul ‘da Metin abi yaş gününü kutladık. Galatasaray adasında yapılan toplantıda neşesi yerindeydi, güldük eğlendik... İki gün sonra ise o acı haberi duyduk. Metin abiyi trafik kazasında kaybetmiştik.

Bu büyük futbol adamını hem yeşil saha içinde hem dışında tanıma şansını elde etmiş biri olarak oldukça gururluyum.

Yazının Devamını Oku

Ne çektiyse dilinden çeken Yılmaz Vural

21 Mayıs 2014
Ne çektiği ise çenesinden çekti.

Türk futbolunda Teknik adam olarak büyük takımların haricinden bir çok takımda görev yapan Yılmaz Vural, son olarak da Mersin’den olaylı olarak ayrıldı.

Bir basın toplantısı yapan Yılmaz Vural adeta açtı ağızın yumdu gözünü.

Gidişini çeşitli yönlerden gelen pusuları çözemediğini, kendisi gibi uyanık bir kişinin böyle bir tuzağa nasıl düştüğünü anlayamadığını söyledi.

Neyse Yılmaz Vural tüm takımlarından ayrıldıktan sonra hep bir olayla karşılaştı.

Antalyaspor’da iken kendisiyle gelecek için bir söyleşi yapmıştım .

Şu sözleri söylemişti:

“Kulüp adeta fareler cirit atıyor, toparlamak için zor günler yaşıyorum. Ekonomide bozuk, bu kulüp binasını daha lüks hale getirmek için yoruldum, diğer yandan da takımı ligde tutundurmaya çalıyorum”

Bende bu konuşmaları yazdım.

Yazının Devamını Oku

G.Saray burun farkıyla kazandı

17 Mayıs 2014
Futbol felsefesinde şöyle bir deyim var; “Tek kale oynadı.”

İşte Galatasaray böylesine futbol oynarken, K.Erciyes adeta Galatasaray’a izledi durdu. Hiç kaleyi düşünmeyen bir oyun kalıbı ile oynarsan tabi ki arkana yaslanıp durursun.

Galatasaray’ın oyunu geliştirenlerin arasında Selçuk adeta” Hayal gücünü kulandı, çözüme ulaşmak için durmadan bir çok kapıları zorladı”… Hem kanat arkadaşlarını , hücum adamları harekete geçirenlerin başında geldi.

Burak önce yapmak istediği rolünü önce yaptı, Ceza sahasına girerken, Diakate ile mücadele ye girdi, rakibin ayağı sabit olarak yerde, Burak ayaklarını içine atıyor düşüyor, isyan ediyor Penaltı diye.

Hem hakemi, hem taraftarı, hem de Mancini isyanlarda yapma be kardeşim artık bunu kimse yemiyor.

Snejder öylesine bir pozisyonu kaçırdı ki kendisine bile yakıştıramadı. Bereket versin ikinci bölümde Burak’a öylesine bir pas attı ki bu topu Burak’a yalnız dürtmek kaldı.

Galatasaray son haftaları noktalarken bazı oyuncuları da kazanma adına bir kardı.

Örneğin Chedjou öylesine emin ve disiplin içinde oynadı ki, ben de varım diyordu.

Manci’nin sezon boyuncu defansın sağından hava alıp durdu. Mancini bir çok adamları denedi olmadı, hiç birinde tam bir randıman alamadı.

Yazının Devamını Oku