Hocalık, herkesin dışarıdan gördüğü kadar kolay değildir.
Galatasaray gibi büyük bir takıma gelmek, hele ki sezon başladıktan 6 hafta sonra bu göreve atanmak her yiğidin harcı değildir.
Mancini de, Türkiye’de ilk kez bir ekibi çalıştırmak için elini taşın altına koydu.
Peki bu birliktelikte mutlu olmak için, İtalyan hocanın kimlerle olan ilişkilerine dikkat etmesi gerekiyordu?
1- Başkan ve yönetim.
2- Asistanları...
Meydana bu faktörler ışığında başarılı bir takım çıkarmak da teknik adamın işidir. Trabzonspor önünde hedefe giden, yapması gerekenleri hayata geçiren taraf Galatasaray’dı.
Selçuk’un maçın ilk dakikasından itibaren kullandığı doğru paslar, ikinci devrede meyve vermeye başladı. Milli yıldız önce Melo, sonra Yekta ve Semih’e gönderdiği müthiş pasların devamında top, usta Sneijder’in ayağıyla buluşunca, ağlara gitmesi içten bile olmadı...
YEKTA DA ÇOK ÖNEMLİ
SELÇUK, Galatasaray’da bugüne kadar küskün oynamanın sıkıntısını çekti hep... Geçmişte duran topların tek hakimi olan tecrübeli futbolcu, büyük çalışmalar sonucu bu beceriyi kazandı. Özellikle duran toplardaki etkili vuruşlarının önünün kesilmesinde, Drogba faktörünü es geçmemek lazım.
Her zaman Drogba, topun başına geçiyor ve “Bu benim işim” diyordu adeta... Selçuk da eli-kolu bağlı kalıyordu. Kendini bulan Selçuk’un yanı sıra, Yekta’nın da takımın en önemli dişlilerinden biri olduğunu belirtmek gerek. Savaşmayı, oyun kurmayı seven bir yapısı var...
ACABA NE YAPACAKLAR?
AVNİ Aker’deki karşılaşmanın en önemli isimlerinden biri de Semih’ti. Defans anlayışı dışında kendine başka bir görev de üstlenmişti. Birinci golde yaptığı hizmeti, üçüncü golde de gösterdi. Mancini’yi tebrik etmek lazım. Sanırım gelecek planları arasında Semih’ten bir sağ bek yaratma düşüncesi de var. İtalyan hocanın bir diğer olumlu düşüncesi ise skor olarak üstünken, “Aman skoru koruyayım” kafasında olmaması...
Galatasaray, Mancini’nin oyun düzenini geç de olsa kavrayabildiği için bana göre çok şanslı. Geçtiğimiz haftalarda, “Mancini gitti, gidecek” ve “Mancini’nin sonu geldi” diyenler acaba şimdi ne düşünüyorlardır?
Sahada futbolcular, hemen birbirine giriyor. Tribünlerden meşale yağıyor. İnsan, “Yok artık!” diyor. Oysa dün, güne güzel başladık. Konya’da dostluk vardı. Ne olduysa oldu, maç öncesi bıçaklar konuştu. Umarım bu tarz olaylar, bir şekilde sporumuzdan uzaklaşıp gider...
Maça dönecek olursak, ‘Ne de olsa zaman var, garanti oynayalım’ diyen iki takım karşılaştı. Hem Eskişehir, hem de Galatasaray ‘Fırsat bulursak, bir gol atarız’ düşüncesindeydi. Eskişehirspor ‘Biraz yükleneyim, ileride kalabalık olayım’ derken, pozisyon buldu ama kritik anlarda sahnede Galatasaraylı Yekta vardı. Çizgiden çıkardığı top, Galatasaray’ın dirilişi oldu.
ASLAN PAYI VE SNEIJDER
SON haftaların en kritik adamı Sabri, sahanın her yerindeydi. Mancini, ‘defansı sağlam tutayım, gerisi gelir’ mantalitesini benimsemişti. Bu mantalite, Eskişehir karşısında işe yaradı. Kırmızı siyahlılar, topla çok oynamanın zararını görüyordu. Çünkü, Melo ve Sneijder gibi yıldızları unutmuşlardı. Böyle oyuncular, bir anda ortaya çıkma özelliğine sahiptir...
Oyun içinde fazla gözükmeyen Selçuk da, Eskişehirsporlulara kendini unutturan isimler arasındaydı. Ve sonra G.Saray’ın dirilişi başladı. Çünkü yılların tecrübesiyle Sneijder, öyle bir pozisyona girdi ki, orada golü yapmak her babayiğidin harcı değildi.
İSTEDİĞİNİ ALDI
ŞİMDİ G.Saray’ı yeri geldiğinde yuhalayan, Mancini’yi istifaya davet eden taraftar kupa zaferini kutluyor. Aslında İtalyan hoca, elindeki malzemeyi kendi seçmedi. Bazı oyuncularına hayat vermek için çok fırsat tanıdı. İyi ya da kötü kupa şampiyonluğunu yaşattı. “Kupayı alırım” dedi ve aldı.
Hele bir takımda öyle bir dayanışma olur ki, onu ordu gelse yıkamaz.
Galatasaray’ın 2009, 2001’de UEFA kupasını kaldırdığı zaman, daha sonra da süper kupayı alma becerisini kazanan takımda, bir üçlü vardı k, görev yerleri değişikti.
Hakan Ünsal, Arif Erdem ve Okan Buruk.
Arif Erdem hücumda oynadığı zaman adeta fırtına gibi esiyordu.
Kayserispor, Eskişehir karşısında farklı bir galibiyet alınca “Daha önceleri, neredeydiniz” demezler mi? Gaziantep, Elazığ, K.Erciyes matematiksel olarak Rize ve Konya bile düşme tehlikesiyle karşı karşıya… Bu hafta maçlar gollü olunca seyri de bir başkaydı.
Bakalım haftanın dikkat çeken renklileri ve beklentinin altında kalan renksizleri kimler oldu?
Renkliler
Sabri (G.Saray): Maçın bitimine birkaç dakika kala sol ayağı ile yaptığı orta adrese teslim olunca “Reis” bir kez daha alkışları topladı. Takım arkadaşlarının tamamı Sabri’ye sarılmak için kartopu yığınından farksızdılar…
Veli (Beşiktaş): Ufak tefek ama ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Kasımpaşa maçında attığı golü bir de güzel asistle süsledi.
O zamanlar yazımda “Ersun Yanal başarı olacak” diye yazmıştım. Ersun hoca F.Bahçe’de başarılı olur mu” soruları havada uçuşurken, “Bal gibi başarılı olur” dedim.
Oldu da… Takımı açık ara şampiyon yaptı. Çünkü Ersun Yanal bu işe her şeyini koymuştu.
İlk deneyimi Sarayköy Belediye amatör takımında olmuştu. Sonraları Manisaspor, Denizli ve A Milli takım gibi önemli yerlerde görev yaptı.
Futbol Eğitim’in başında bulunan rahmetli Gündüz Tekin Onay’ın tezgahından geçenlerin arasındaydı. Teknik direktörlüğün özünde şu kelimeleri vardı, ”Gelecek ; sizin beyninizdedir” kafasına yerleşmişti.
O zamanla kimler yoktu ki, bu tezgahta Mehmet Özdilek, Şenol Güneş, Rıza Çalımbay, Raşit Çetiner, Ziya Doğan Hikmet Karaman, Aykut Kocaman gibi teknik direktörlüğe adım atacaklar arasındaydı.
Süper Lig'de 31. Hafta geri kaldı ve Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan etti. Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki ikincilik savaşı da farklı bir boyut kazandı. Beşiktaş Sivas’ta farklı yenilirken, Galatasaray ise Elzağıp deplasmanında tek golle kazandı ve Beşiktaş'ın 1 puan önüne geçti.
Kayserispor ise kendi sahasında kaybedince artık PTT 1. Lig'e doğru yelken açtı. Antalyaspor da Kayserispor'a eşlik edermişcesine kritik bir mağlubiyet aldı. Erciyes ise tırmalamaya devam ediyor.
Bu hafta bakalım neler olmuş:
RENKLİLER
Meireles (F.Bahçe): Orta sahada sürekli ileriyi zorladı. Rakip sahaya gitme düşüncesinde olan tek kişiydi.
Selçuk (G.Saray): Geçtiğimiz haftalarda çok durgundu. Herkes Selçuk’a ne oldu derken, o Elazığ karşısında adeta dirilişe geçti.
Henrigue (Trabzonspor): Brezilya golcü hayata dönüşü geç oldu ama temiz oldu. Attığı iki golle Trabzonspor’un tekrar canlanmasını sağladı.
Yusuf (Trabzon): Son haftalarda Olcan Adın sustu, Yusuf konuşmaya başladı. Atılan iki golde asistlerle takımının yükünü azalttı.
Ama Barış Şimşek kardeşime bir şeyler söylemek zorundayım. Faul varsa, sahanın her yerinde yapılan o faul aynıdır.
Ceza sahasında başka, sahanın diğer bölgelerinde başka değildir faul. Hajrovic’in, Telles’in pozisyonlarını Şimşek bir kez daha izlese kendi hakemliği için iyi dersler çıkaracaktır eminim.
Gelelim oyuna...
Hakemin reçetesi yanlıştı da, Galatasaray’ınki doğru muydu?
1-Oyuncu-teknik adam ilişkisi 90 dakika boyunca zayıf.
2-“Biz” ruhu gitmiş, “Ben” tutkusu gelmiş.
3-Verimlilik en alt seviye-lere kadar gerilemiş.