İlhan Söyler

Bugün duygulandım

19 Ağustos 2001
Tam maç başlıyordu ki, kapalı tribünden inen bir poster tüylerimi adeta diken diken etti. Bir 10 numaralı forma aşağı doğru sarkıyordu. Üzerinde de ‘‘Metin Oktay’’ yazıyordu. 60'lı yılları yaşayanlar bilir. Ben o dönemin ikinci jenerasyonundayım. Yani 68 kuşağından. Kısa pantolonla onu seyreder, heyecandan titrerdim. Sonra genç oldum, 20 yaşında G.Birliği'nde forma giyerken karşılıklı oynama şansını yakaladım.

Ankara 19 Mayıs Stadı'nda yağmur yağıyordu. Kral Metin, kafayla öyle bir gol attı ki, parmak ısırtacak cinsten. Yenik duruma düşmüştük. Sonra bizde K.Burhan gecikmeden karşılığını verdi. Skor, 1-1 oldu. Maç bitmek üzereydi. Yağmur hızını artırmış, sırılsıklam olmuştuk. Derken, sağdan bir orta geldi. Kendimi bir an Metin Oktay zannettim. Yaradana sığınıp kafayı çaktım, gol oldu. 2-1 G.Birliği kazanmıştı. Maç bitiminde Metin ağabey sinirliydi. Herkese kızıyor, bağırıyor, çağırıyordu. Sonra yanıma gelip, ‘‘küçük’’ dedi, ‘‘Attığın golü arkadan izledim. Bayıldım. İnşallah devamını getirirsin.’’ Ağlamak istiyordum. Metin Oktay beni tebrik etmişti. İşte dün o tribündeki büyük formayı görünce, 68-69'lu yıllar aklıma geldi. Gözlerim yaşardı, tüylerim diken diken oldu...

BİRİLERİ ANLATMALI

Bu yeni nesilde sahada koşan G.Saraylı futbolcuların birçoğu Metin Oktay'ı bilmez. Anlatılması gerekirdi. Kimlere mi?. Önce hücum hattındaki oyunculara. Berkant ve Arif yapılan ortalara yükselemiyor, gol pozisyonu yaratamıyordu. Sonra kenardaki Lucescu'ya bakıyorum. Metin Oktay'ı tanırmış gibi Arif ve Berkant'a dönerek, kendi zıplayıp pozisyon almalarını gösteriyordu. Ama neredeee... Olmuyor, olmuyordu. G.Saray büyük değişimlere uğradı. Kolay değil, gidenler oldu. Ha bire eksiliyordu takım. Yani eski tramvayların makasları gibi karışıklık yaşanıyordu.

Sağ kanat adeta yoktu. Bu da normaldi. Zaman zaman Hasan Şaş geliyor, zaman zaman Sergen bu alana koşuyor, boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Hele Bülent Akın orta sahada top kapıyor, bir de kaybediyor ki, önceki yazımdaki gibi ‘‘eyvah’’ diyordum.

Denizlispor iyi bir takım olduğu için katı savunma anlayışı içinde olmadı. Gerçek oyununu oynadı. Ama G.Saray fizik gücü eşit olduğu için mücadele ediyordu. Bir de bazı kişilerin ‘‘bu da futbolcu mu?’’ diye dudak büktüğü Victoria Mendez sol kanatta adeta fırtına gibiydi. Bir de Ergün kimsenin yapamadığını gerçekleştirip, yaklaşık 30 metreden şut atma düşüncesini hayata geçirdi ve golü yaptı. Burada puan kaybedebilirsin. Esas sınav çarşamba günü. Ya tamam ya devam diyeceksin. Nerede mi? Tabii ki, Sofya'da.
Yazının Devamını Oku

Gördün mü Lucescu

21 Temmuz 2001
<B>G.SARAY</B>'ın Reutlingen ile oynadığı maçta yeni sezon öncesi <B>Lucescu</B>'nun çalışmalarına yön verecek pek çok olay gördüm...Capone'nin defans için ne kadar lüzumlu olduğunu, ikili mücadelelerdeki başarısını ve uzun toplarını... Ümit Karan'ın agresifliğini ve gol noktalarındaki becerisini... Mondragon'un devamlı çizgi içinde oynadığını, defansla anlaşamadığını ve bacak arasından yediği golü... Hatlar arasında zaman zaman uyum göze çarparken, zaman zaman da kopukluklar olduğunu... Defansın göbeğindeki inanılmaz hataları ve kolayca adam kaçırmaları... Lucescu'nun takımın iskeletini kurduğunu ancak bunu 90 dakikaya yayamadığını... Futbolcuların oyundan düşüşlerini... Orta sahada Ergün ve Suat'ın oyunun bir bölümünde iyi mücadele ettiğini, onlara zaman zaman Ümit Davala, Hasan Şaş ve Hakan'ın da yardım ettiklerini...

Ben bunları gördüm... Acaba Lucescu ne gördü? Lucescu hala takımın iskeletinin oyunun tamamında sahada kalması gerektiğini göremedi. Görmesi gerekirdi... Çünkü her her maçta 5-6 tane adam değişmez.
Yazının Devamını Oku

Lucescu çare arıyor

17 Temmuz 2001
<B>LUCESCU</B> oyun kalıbına çare arıyor. Hastalık olan yere melhem sürüp, iyileştirmek istiyor. Nedir o hastalık? Daha önceki hazırlık maçlarında yazdığım gibi orta alan... Rumen çalıştırıcı burayı kalabalık tutmak istiyor. Ve devamlı oynuyor. Daha önce sağ kanatta başarılı olan Ümit Davala'yı devamlı orta alana sokmak istiyor. Suat, Hasan Şaş daha sonra Hakan'la dörtleyip orta alanı garantiye almak istiyor. Ama bu yerde bu futbolcuların yerlerini beğenmeleri önemli. Ümit Davala çizgide oynadığı zaman daha verimli, Hasan Şaş çizgi adamı olduğu için topla oynama sevgisi daha fazla olduğundan orta alandaki yerini yadırgıyor. Topla çok oynayınca kendi kendine strese giriyor. Hasan çizgide oynadığı zaman, becerisini ortaya koyuyor.

ÇABUK OLUNMALI

İkinci bölümde orta alanda aynı görevi üstlenen Bülent Akın, Ayhan ve Ergün aynı ızdırabı yaşıyor. Aslında G.Saray pozisyon zenginliğini bir hayli fazla yaşıyor. Ama Lucescu oyun kalıbını bir an önce kursun. Hücumdaki adamların topa vuruşları kötü olmasaydı goller olurdu. Bu önemli değil. Ümit Karan penaltı kaçırdı ama Ümit'in bir an önce işinin halledilmesi gerekir. Çünkü G.Saray'a çok faydalı olacak bir oyuncu. Zaman daralıyor. Lucescu oyun kalıbında karar vermesi, yönetimin de bir an önce içerdeki ızdırabı dindirmesi lazım.
Yazının Devamını Oku

Çabuk oynamalı

7 Temmuz 2001
PROVALARDA önemli olan, attığın veya yediğin goller değildir. Sahaya sürdüğün kadronun ne işler yaptığı önemlidir. İlk bölümde simalara baktığımızda yavaş futbol gördük. Ayhan topu kazanıyor, pas atıyor, sonra duruyor. Olmaz, devam edeceksin, destek vereceksin. Bol pas yapacaksın ama yerine göre. Öyle bir pozisyon oluyor ki, Emre, Emrah ve Ayhan üçgen kuruyorlar, iki dakika burada geçiyor. Aslında topun kullanımında saniyelere ihtiyaç var.

Bazı güzel sahneler de vardı. Arif ile Ümit Karan'ın birbirleriyle yaptıkları başarılı verkaçlar, rakibin arkasına nasıl çabuk sarkılabileceğinin güzel bir provasıydı. Şu an için Galatasaray'ın en sıkıntılı bölgesi sol kanat. Hakan Ünsal henüz iyileşmedi, Ergün de eski formunda değil. Yeni transfer edilen Kolombiyalı genç oyuncu Mendez hakkında karar vermek için ise çok erken.

TOPLA FAZLA OYNAMAYIN

Gelelim tekrar orta sahaya... Bu bölge çabuk işlemiyor. Toplar ayakta çok tutuluyor, aslında topu fazla sevmeyip, onu konuşturmak gerekir. Kanatlara kaçan adamları çabuk hücuma kaldırması gerekir. Çünkü kaçan adam, zamanında top alamayınca hücumda oynayan futbolcular gol pozisyonuna girmekte zorlanır.

Galatasaray için şu an en önemli konu Ümit Karan. Bu futbolcunun transfer edilip edilmediği henüz kesin değil. Ama gördüğümüz kadarıyla Lucescu, oyun kalıbını bu futbolcuya göre kuruyor. O kalıpta değişiklik olursa, bu sefer Rumen çalıştırıcı başka arayışlara girmek zorunda kalacak. Bu da Galatasaray için önemli bir zaman kaybı olur.
Yazının Devamını Oku

İlhan Söyler: Pes doğrusu

12 Eylül 1999
Adam topa öyle bir vuruyor ki... Top kavis alıyor, kaleci bile şaşıp kalıyor. Adam öyle bir pas atıyor ki... Tam anlamıyla lokum. ‘‘Düğümlüdür, çözülmez’’ diye bir laf vardır. Ama adam, öyle bir düğümü çözüyor ki, herşey açılıp duruyor. İşte Hagi bu... O, Ankaragücü maçının düğümünü çözen adamdı.Galatasaray, öyle ahım şahım bir futbol oynamadı. Orta saha zenginliği yoktu. Bir tek Suat, makina intizamı içinde hem saldırıda, hem tehlike anında bitiveriyordu. Ankaragücü'nü anlamak imkansız. Ne amaçla sahaya çıkmışlar, bilemiyorum. Sahada bir sevgili var; top. Onu bırakmış. Hakan Kutlu, topsuz alanlarda Arif'in peşinde, çaktırmadan el ense çekiyor. Fatih Sezer de Hagi'nin peşine takılmış, gidiyor. Topla hiç haşır neşir değiller. Suç onlarda mı? Kesinlikle hayır. Böyle bir düzenle sahaya süren sorumlu kişide. Öyle de olunca, oyunu nasıl olsa çözeceğini beklemiyor, aynen devam ediyor.GÖRÜNMEZ KAHRAMANBrezilyalı Capone'u geldiği günden bu yana hep methettim. Aynen devam ediyor. Sade, basit, tam bir defans anlayışı içinde. Tehlike içinde olduğu zaman en basitini yapıyor, kademeye giriyor, arkadaşlarının hatasını tamamlıyor. Bravo ona. Fatih Akyel'e yine bir şeyler olmuş. Bir vurdumduymazlık içinde. Kendisinin bildiği bir eksikliği var. O da top kullanamama. Basit topu ayak içinde kullanacağına, ayak dışında varyete şekline sokuyor. Bu da çirkin gözüküyor. Fatih, sen basit top oynamaya bak. Kapasiteni biliyorsun, fazlasına girme.Hakan Şükür, görünmez kahraman. Kalabalık rakip defansın arasında savaşıyor. Hiç yılmıyor, küsmüyor. Bir perdeyi açsa, bakın o zaman neler olacak. Marcio'nun henüz patlama gücü yok. Attığı gol ise Hakan Şükür'ün ikramı. Gol rakamı yükseldikçe, Terim'in hevesi artıyor, saldırı teşebbüsünü fazlalaştırıyor. Zaman oluyor ki, 5-6 kişiyle hücum ediyor. Bu da korkaklığın değil, cesur futbolun örneğidir.Copyright 1999   Hurriyet| ana sayfa | son dakika | haber indeksi | gündem | ekonomi | dünya | olay | spor | yaşam | yazarlar | tv programlari | fal | | hava durumu | kelebek | | | pazar | | | turizm | teknonet | interaktif tüketici | | | | seri ilanlar | e-mail | | |
Yazının Devamını Oku