5 Aralık 2002
<B>GALATASARAY</B>'ın futbolunu anladıysam arap olayım. Futbol oyunun belli kalıpları vardır. Bu kalıplar da birbirine bağlantılıdır. Bu bağlantılar da kurulunca, ortaya futbol adına güzel şeyler çıkar. Defansa bakıyorsun, orta saha ile bağlantılı değil, iletişim yok. Düz pas alışverişi yok. Orta alana bakıyorsun, hücumla kendi arasındaki bağlantılarda ne verkaç var, ne arkaya adam kaçırmak var. Hücuma bakıyorsun, hücum adamları topun ayaklarına gelmesini bekliyor. Anlayacağınız koca oyun boyunca, ‘‘Ya şu hareket ne güzeldi’’ demek için her tarafı kazdım, bulamadım.
Hasan'a baktım, sol kanatta ya Yozgat'ı sevmemiş, ya sahayı sevmemiş, ya da maçın havasına girememiş. Sol kanatta duran bir adam. Oyunda o kadar kalması bile Fatih Terim'in yanlışıdır.
Sahada futbol olmadığına göre, ben de kişileri inceledim. Uzun zamandır sakat olan Hakan Ünsal dikkatimi çekti. Sanki ameliyat olmamış gibi sahada diri, garantili oyun, rizikosuz paslar yaptı. Bu adamı tebrik etmek lazım. Bu kadar sakatlanıyor. Yine hiçbirşey olmamış gibi sahnedeki yerini alıyor.
Değerleri bil Fatih
Defansta Emre sağlamcı, düz oynayan bir isim. Tam bir defans anlayışında mücadele ediyor. Sistemini bozmuyor. Aslında Y.Yozgat maçının Galatasaray için önemli bir tarafı vardı. Beşiktaş maçının arifesinde saha içi parsellemesinde neler yapabiliriz, oyun felsefesine ne katabiliriz düşüncesi hakim olması gerekirdi. Ama nerede...
Orta sahada Ümit ile Cihan oyun böyle devam etse, bitse de gitsek havasındaydılar. Daha fazla birşeyler yapmak için çaba harcama isteği ikisinde de yoktu. Pinto'nun bazı hareketlerine bayılıyorum. Topu kazanması, topla birlikte diripling atması ve çabukluğu çok az kişide mevcut. Oraya kadar tamam. Ama ondan sonra lastik patlıyor. Bu güzelim hareketlerin sonucu hüsranla bitiyor.
Ümit Karan'ın devamlı oyunda kalması Berkant'ın sağ kanada yerleşip oynaması Beşiktaş maçı öncesinde bu iki futbolcunun hırslı olduklarını gördüm. Almaguer, sakatlanıp çıktı ama sakatlanmadan önce de sahada yoktu. Bizim amatör takımlarda Almaguer gibi bir dünya adam var. Top kazanması, saha içi dengesi bir hayli bozuk.
Valla Fatih artık Almaguer'le onla bunla sahaya çıkıp ne bizi ne kendini üzme. Elinde Emre gibi, Vedat gibi, Bülent gibi değerler var. Onların değerini bil macera arama, sakın aklından bile geçirme Fatih.
Yazının Devamını Oku 1 Aralık 2002
<B>ADALELERİ</B> buz tutmuştu, kaskatıydı... Oyuna hiç ısınamamıştı G.Saray. Daha ikinci dakikada Mehmet Polat patinaj yapıp kayınca, olanlar oldu. G.Saray darbeyi yedi. Kanatlarda oynayan Ümit Davala ve Vedat eski bir türküye gönderme yapıyordu, ‘‘Burası Muştur. Yolu yokuştur. Giden gelmiyor...’’
Suat sakatlanıp çıktıktan sonra Fatih Terim rizikoya girdi, hücumu kalabalıklaştırdı. Oyunun kırılma noktası, G.Saray'ın attığı beraberlik golünün öncesiydi. Bu golün öncesini belki TV'de bile izlemediniz. A.Gücü Teknik Direktörü Stoichita kulübede bas bas bağırıyordu, ‘‘İleri çıkın’’ diye. Baidoo ona baktı ve ileri çıktı. Ama geç kalmıştı. Ümit Karan golü atmıştı bile. Herkes, ‘‘ofsayt’’ diye durakladı. Ama bu bal gibi goldü.
İkinci bölümde, uzun zamandır forma giyemeyen Berkant, bu kez kanatlardan, ‘‘Giden gelmiyor’’u değiştirdi. Devamlı bindirme yaptı. Hasan da, solda aynı şekilde bindirme yapınca, oyunun sonucunun 3'te 2'lik bölümde belli olacağı resmen göründü. G.Saray için olmak ya da olmamak maçıydı bu çünkü. A.Gücü de oyundan düşmüştü. G.Saray da yerleşim planını rakip alana plase edince, A.Gücü dağıldı.
Bravo Aydın
Şimdi, kırmızı kart görüp takımını 10 kişi bırakan Yılmaz'a bir çift lafım var. Yılmaz, futbolu bıraktı, önce Suat'a sert girdi ve ortalığı karıştırdı. Sonra bir faul yaptı ve isyan etti. Kime isyan ediyorsun Yılmaz? Bravo Aydın'a. Bu futbolcuyu atmakta geç bile kalmıştı.
G.Saray'da bir gerçek ortaya çıktı. Artık Ümit Karan'ın ve Berkant'ın devamlı sahnede olmaları gerekiyor. Bu iki futbolcu da, futbol oynamaya aç kalmışlar. Hırslı ve inançlılar. Fatih Terim'in bu ikilide ısrar etmesi gerekir.
Geçen hafta Ankara'dan yaralı ayrılan G.Saray, dün bu maçı kopardıysa, önce A.Gücü'nün beceriksizliğine dua etsin. Sonra da özellikle ikinci yarıda varını yoğunu ortaya koyan futbolcularına. Uzun zamandır maç kazanma şansına erişemeyen G.Saray, son 25 dakikada bu maçı alırım havasına girmişti. Bu havaya girdikleri zaman her şey olur. G.Saray da bunu yaptı. Soğuk bir Ankara akşamında sıcak bir nescafe içti ve İstanbul'a döndü.
Yazının Devamını Oku 25 Kasım 2002
<B>NEREDE </B>o günler... G.Saray'ın bir makine dairesi vardı, topu göremezdi rakipler. Belki 7-8 pas yapar, rakip allak bullak olurdu. Ne yapacaklarını, nasıl önlem alacaklarını şaşırırlardı. Şimdi o dönemler mumla aranıyor. G.Saray'daki o makine dairesini dün akşam G.Birliği'nde gördüm. Ahmed Hassan, Serkan, bu iki futbolcu eski G.Saray'ın Okan ve Emre'si gibiydi. Hiç durmadılar, pres yaptılar, hücuma kalktılar, G.Saray'ın orta sahasını çökerttiler.
G.Saray'ın birinci bölümde hiçbir olumlu teşebbüsü yoktu. Kimi topu ıskalıyor, kimi rakibini arkasına kaçırıyordu... G.Birliği de inanın farkı kaçırıyordu. G.Saray'ın bir çare bulması lazımdı. O çareyi de kimde buldu, biliyor musunuz? 10 günden fazladır idman yapmayan, kadroda bulunmayan Felipe'de.
Zaten Felipe'ye yapılan yanlıştı. G.Saray'da oyunun lideri Felipe'den başkası olmaz. Bu doğru. Adam idmansız diyorlar bu da doğru. Ama hiç olmazsa top yapmasını, oyunu okumasını bilen tek futbolcu. Felipe olayında kim yanlış yapmışsa bunu iyi düşünmeli. Hem de çok iyi düşünmeli.
Fark olurdu
G.Saray defansı zor duruma düşüyorsa bu, orta sahanın yok oluşundan kaynaklanıyor. G.Birliği resmen farkı kaçırdı. G.Saray'ı iyi okumuşlar. Rakip biraz ileri çıkınca, kontra toplarla G.Saray'a aktılar. Aktıkları zaman da, hep gol pozisyonu buldular. G.Birliği hücum adamları, hele Youla, biraz dikkatli olsaydı, gol atmaması imkansızdı.
G.Saray bir kabus yaşıyor. Hala bir düzen yok. ‘‘Olursa olur'' havasında oynuyor. Bunu da kim düzeltecek? Herhalde Fatih Terim. Ama düzelecek gibi de gözükmüyor. Bir tek Christian bir şeyler yapmaya çalışıyor, ama nafile. Herhalde G.Birliği Teknik Direktörü Ersun Yanal çileden çıkmıştır. Bu kadar pozisyon yakalayan futbolcuları ben kenara çeker, ‘‘Sen ne yapıyorsun, kendine gel’’ derdim. ‘‘Sana bu hakkı kimse tanımaz’’ diye ekler, ceza keserdim.
G.Birliği bu kadar çok pozisyona giriyorsa, G.Saray'ın oynadığı futbolu siz düşünün. Futbol adına hiçbir şey yapamadılar. Oyunda bir tek gol vardı. Buradan bana göre ofsayt gözüktü ama anlamak güçtü tabii.
G.Saray bu mağlubiyetten sonra yeni bir yol arayacak. Bu yolu nasıl bulacak merak ediyorum.
Yazının Devamını Oku 17 Kasım 2002
<B>İŞTE </B>futbolun güzelliği... Tenis maçı gibi... Top bir o alanda, bir bu alanda... Tempo nefis... Oyunu güzelleştiren, her iki takımın defanstaki futbolcuların en zayıf halkayı oluşturmaları. İlk bölümde G.Saray'ın kazandığı topları Hasan o kanalı ‘‘maden bulmuş gibi’’ kazıyor, yaptığı ortalarla Trabzon defansını ‘‘dalgaya tutulmuş’’ gibi sallıyordu. Atılan uzun toplarda Trabzon defansı, ‘‘batacak’’ gibi oluyordu. Boylu poslu gözüken Erdinç ve Hüseyin adeta ‘‘ikramcı’’ gibiydi. İşte böyle bir pozisyonda Christian ‘‘affım yok’’ diyordu.
Arif ilk bölümde telaş yerine akıllı olsa, Trabzon sallanacaktı. Ya G.Saray defansı ne yapıyordu? Nispetiye Caddesi gibi karşılık veriyordu. Sağdan ve soldan akıyordu. Defans deprem yaşıyordu. Mehmet Polat, Erdinç'i kaçırıyordu. Oradan adam kaçırırsan, yetişemezsin. Yüklemeye girersin, penaltıyı da yaptırırsın. Bir de Mondi'den bahsedelim. Fatih Tekke penaltıyı kaçırdı. Sonrasına ne gerek var? Kaçıran futbolcuya saldırı yaparsan, ayıp etmiş olursun. Böyle bir tahrik sonrası kırmızı kartı görmen işten bile değildi.
SADECE AYHAN
G.Saray'ın orta alanı çözmesi gerekir. Çünkü işlemeyen dişliler var.Ayhan bir başına çabaladı durdu. Bir kendi defansında top çıkarıyor, yetmiyor, orta sahada savaşıyor. Harıl harıl top taşıyor. Ayhan'ın da canı var. Pinto iyi olacak diyoruz ama çizgide oynuyor. Direkt kaleye gitmeyi düşünmüyor. Düşünmeyince de sahada yok olup gidiyor. Suat'ın oyunda kalacağı süre kısıtlı. Bir yere kadar oynuyor, gidip gelmeleri de haklı olarak yapamıyordu. Fatih Terim anında değişim yaptı. Baliç girer girmez topla buluştu, akıllı bir iş yaptı. Bir akıllı iş yapan da ilk bölümde kaçak dövüşen Arif'ti. Top öyle bir yere gitti ki, işi bitirdi.
Bir de hakem Selçuk Dereli'den bahsedelim. G.Saray gole giderken faul çalıyorsun. Aslında orada elle oynayan Hasan'dı. Sen yanlış karar verdin. Son pozisyonda Suat'ın öne çıkmasında gösterdiğin sarı kartta haklısın. İkincisinde düdüğü çalmışsın, atış yapılması lazım. Trabzonlu oyuncu vuruşta tereddüt ediyor. O gol olsa ortalık karışacaktı. Bir de yıllarca yardımcı hakemliği sürdüren Münir Takbak var. Tecrübeli olmasına rağmen gecikmeli bayrak kaldırıyor. Duraklıyor, son anda karar veriyor. Sen yıllarca bu işi yapıyorsun, hala hatalı bayraklar kaldırıyorsun. Yeniler ne yapsın?
G.Saray'da hırs vardı, inanç vardı. Bu inanç sayesinde maçı kazandı. Fatih Terim bir de baktı ki, işler kötü gidiyor. Hücumda Christian'ı çıkarıp, defansta Sarr'ı alıp, orayı kalabalıklaştırıyor. Akıllıca bir iş yaptı. Tribünde hiç meşale yakılmadı. Yalnızca kere sahaya bir madde attılar. Onda da hakem anonsunu yaptırdı. Bu işler birden kesilmez. ‘‘Buna da şükür’’ diyelim.
Yazının Devamını Oku 14 Kasım 2002
<B>DE Boer </B>tehlikeli bölgede patinaj yapmış. Yuvarlak cisim de <B>Baliç'</B>in önüne lokum gibi düşmüş.Baliç'in etrafında ne jandarma, ne bir zabıta memuru, ne de polis var. Kimseye de kelepçe vuracak halleri yok. Acelen ne, altı pastasın. Topu güzelleştir, oyna. Kaleciyi de geç. İşi bitir. İşte G.Saray'ın kader anlarından biriydi. O gol olsa, roller değişirdi.
G.Saray oyuna ağırlığını koymuş, rakip alana doğru yerleşmişti. İşte o an yok mu, o an... O an bitiyor, rakip de havalanıyordu.
Hep aynı gol...
G.Saray'ın yediği gollere bakın. Yine bir ölü top, defans kalabalık, Gerard bomboş pozisyonda topu kaleye gönderiyor. Adamı mı paylaşamıyoruz, sevgili diye topa mı bakıyoruz nedir? Bu pozisyonları bir türlü halledemiyoruz.
Eski G.Saray'dan eser kalmamış. Nerede o G.Saray, Avrupa sahalarında rakipleri ezen, çıldırtan... Arıyorum, bulamıyorum. Ben mi çok kötümserim, bir türlü anlamıyorum. Hakan Ünsal, bir değişim içine girmiyor. Sağ kanatta Sarr sabit bir asker gibi çakılı duruyor. Yediğimiz gollerin çoğunda hataları vardı. Öncelikle Cihan'ın bir yanlış pası, arkasından defansın hatası.
Mondragon'un uzaktan beklemediği şutla atılan gollerdi bunlar. Bir takım Barcelona ile oynar ve çok pas hatası yaparsa, o işi bir daha toparlayabilir mi? Herkese sormak gerekir. Ben aslında buraya gelirken ‘‘G.Saray inanır ve kendini futbola verirse yener’’ diye yazmıştım. Şimdi de bu ekibe diyorum ki: ‘‘İsyan ediyorum, sözlerimi geri ver.’’
Biri bana anlatsın...
Kadere bak! Şampiyonlar Ligi'nde kuralar çekildiği zaman birileri çıkıp da, ‘‘G.Saray bu gruptan çıkamaz’’ dese vereceğim karşılık, ‘‘Hadi canım sen de’’ olurdu. Bu, yapılanmanın gecikmesi midir, oyuncuların uyumsuzluğu mudur, boşvermezlik midir, inancın azalması mıdır, doyuma ulaşmanın sonucu mudur? Anlayamıyorum. Anlayan varsa, gelsin bana anlatsın.
Bundan sonra suçlu mu arayacağız? Atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Laf ola beri gele...
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2002
<B>BU </B>futbol topu yok mu, ne yapacağı hiç belli olmaz. Bir bakarsın havada döner döner istikamet değiştirir, gitmeyeceği yere gider. Bazen de gideceği yeri pas geçer. İşte G.Saray'ın kadersizliği topla başladı. Kaleciyi geçen üç topu direkten dönüyor, adres değişikliğine uğruyordu. Onlardan biri gol olsa, oyunun akışı değişir, bambaşka olurdu.
Fatih Terim arabanın hasarlı dişlilerini yağlamak istiyor. Bazıları oluyor, bazıları olmuyor. Mesela, sağ kanadı pas tutmuş. Oraya bir çare bulamıyor. Sarr'ı koyuyor, orta yapamıyor. Pinto bir yere kadar gidiyor, sonrası yok. Defansta bir tek Bülent var. Onun yanında civatası gevşek kişiler oynuyor. Bir türlü oraya da bir oyuncu monte edemiyor.
Dün bana göre, orta sahayı yavaş yavaş hallediyor gibiydi. Oyunda kaldığı sürece Felipe milimetrik paslar atıyor, hiç boş top kullanmıyor. Daha oyunun başlarında Arif'in koşu yoluna bir top atıyor, ama olmuyor. Bana göre Felipe devamlı sahada kalmalı, yönetmen olmalı. Bir de paslı olan orta alanı Ayhan dün Cihan'la beraber yağlayıp durdu. Bana göre bu üçlüden vazgeçmemek lazım. Sol kanatta Hasan harikaydı, Ergün'le birlikte.
Yüksek toplar
İlk bölümde devamlı yüksek top atıldı. Ama hücum adamları kısa olduğu için bu toplar değerlendirilemedi. İkinci bölümde Fatih, ‘‘Bu oyun devam eder’’ dedi, Christian'ı koydu. Bu sefer orta yapılmadı. Sağ kanadın yolgeçen hanı olduğunu gören Fatih Terim, Berkant'ı oyuna alıp, yardımcı aktör olarak kullanmak istedi. G.Saray kendi kalesinde de çok pozisyon verdi.
Adanaspor yabana atılacak bir takım değil. Defansın göbeğinde oynayan Halilagiç hiç kimseye geçit vermedi. Dedim ya, Adanaspor çok pozisyona girdi diye. Bereket, Mondragon vardı. Bir topta kendisine yardım eden direk vardı.
G.Saray'ın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Şiddetli bir rüzgar çıkması gerekir. Dün bu rüzgarı hafif olarak gördüm. Bu vidalar sıkıştırılıp, yağlanırsa makine hareket eder, kendine yol bulur. Bir de futbolcuların psikolojik açıdan kendilerine güvenlerinin geri gelmesi lazım. G.Saraylı futbolcular kendilerine bir yol bulur, ‘‘Ben bu işi yapacağım’’ derse, bu oyunla benim şahsi görüşüm, İspanya'da Barcelona'yı yener.
Yazının Devamını Oku 8 Kasım 2002
<b>AYNI </b>filmi ikinci kez izliyor gibiyim. <B>Fatih Terim</B>, 1996 yılında takımın başına geldiğinde de aynı sıkıntıları yaşamıştı. O dönemde de G.Saray iyi oynamıyor, Terim eleştiri, hatta tepki alıyordu.
Öyle ki, G.Saray'ın cezalı olduğu için İzmir'de oynadığı ve 1-0 kazandığı Ç.Dardanel maçından sonra taraftar takımı ve hocasını protesto ediyordu.
Çatlak sesler yükselmeye başlamıştı.
- Bu Fatih, 14 yıl futbol oynadı. Bir kez bile şampiyonluk göremedi.
- Fatih Terim'de ne buluyorsunuz da bu adamı devamlı destekliyorsunuz.
O dönemdeki kötü futbol ve eleştiriler Ç.Dardanel maçıyla da sınırlı kalmadı. Ankara'da oynanan G.Birliği yenilgisi sonrası tepkiler artıyordu. Ama Terim'in tavrı o günden bu yana değişmedi.
İstifadan döndü
- Böyle sonuçlar sonrasında kimsede suç bulmam. Tek suçlu benim. Yönetim Kurulu ile görüştükten sonra istifa edeceğim.
Ama, bugün olduğu gibi, o gün de G.Saray yönetimi, Fatih Terim'e tam destek verdi. Başkan Faruk Süren hemen devreye girdi. Hiç bir zaman G.Saray otobüsüne binmeyen, takımla birlikte olmamaya özen gösteren Süren, havaalanına kadar Terim ile birlikte ilk kez otobüse bindi. Terim'i istifa yolundan geri çevirdi.
Sonrasını ve ard arda gelen başarıları hepimiz biliyoruz.
Fenerbahçe maçı sonrası yaşananları düşününce aklıma geldi. Dedim ya, aynı filmi ikinci kez izliyor gibiyim.
Yazının Devamını Oku 7 Kasım 2002
<B>HAFTA</B> içinde <B>‘‘Dertleri aynı, ancak böyle maçlarda yıldızlar ortaya çıkar‘‘</B> diye yazmıştım. İşte yıldızlar ortaya çıktı. Bir Ortega, oyunu alıp götürdü. En kiritik anlarda yaptığı işlerle kendisini gösterdi. Ama attığı tekme bu güzel hareketlere gölge düşürdü.
Bir yıldız daha vardı, o da Tuncay'dı. G.Saray'ın hem sağ tarafını, hem de sol tarafını felç etti. Sonradan uzun zamandır oynamayan Yusuf da ortaya çıktı. Ve o da yıldızlaştı.
F.Bahçe'nin attığı ilk 3 gol yanlardan geldi. G.Saray, bunları pek hesaplamamıştı. G.Saray'ı 6 tane gol yedi diye yerden yere vurmam yanlış olur. Çünkü oyunun bir bölümünde bütün kalıpları denedi. Üçlü defans, ikili defans yaptı. Orta sahayı değiştirdi. Hücumda zaman zaman Christian tek başına kaldı. Gelin görün ki, Christian topu kale yerine kendi alanına çekince ilk bölümde daha fazla topla oynayan G.Saray oyuna havlu attı.
Mondragon'un 6 gol yemesine rağmen sabrına hayran oldum. Bu kadar gol yiyeceksin ve sesin çıkmayacak. Yabancı madde atıldı, yine sesini çıkarmadı. O da inanmamıştı kendi defansının hatalarına. O yalnızca savunma hatalarına sinirlendi. Atılan yabancı maddelere değil. Başkan Aziz Yıldırım bile sinirlendi kendi taraftarlarının yaptığı bu olaylara. Oyunun ikinci bölümünde çıktı, kendisini anons yaptırdı. Ama dinleyen yoktu...
F.Bahçe bu maça inanmıştı. G.Saray'da bir gevşeklik vardı. Bu inanç eksikliğini anlayamadım. Hem oyuna hakimsin hem topla daha fazla oynuyorsun. Ama bitirici işler yapamıyorsun.
Ben G.Saray'a bu kadar fark yedi diye kızmıyorum. Kızdığım tek nokta işin ciddiyetine sahip olmayan futbolcular.
Yazının Devamını Oku