DE Boer tehlikeli bölgede patinaj yapmış. Yuvarlak cisim de Baliç'in önüne lokum gibi düşmüş.
Baliç'in etrafında ne jandarma, ne bir zabıta memuru, ne de polis var. Kimseye de kelepçe vuracak halleri yok. Acelen ne, altı pastasın. Topu güzelleştir, oyna. Kaleciyi de geç. İşi bitir. İşte G.Saray'ın kader anlarından biriydi. O gol olsa, roller değişirdi.
G.Saray oyuna ağırlığını koymuş, rakip alana doğru yerleşmişti. İşte o an yok mu, o an... O an bitiyor, rakip de havalanıyordu.
Hep aynı gol...
G.Saray'ın yediği gollere bakın. Yine bir ölü top, defans kalabalık, Gerard bomboş pozisyonda topu kaleye gönderiyor. Adamı mı paylaşamıyoruz, sevgili diye topa mı bakıyoruz nedir? Bu pozisyonları bir türlü halledemiyoruz.
Eski G.Saray'dan eser kalmamış. Nerede o G.Saray, Avrupa sahalarında rakipleri ezen, çıldırtan... Arıyorum, bulamıyorum. Ben mi çok kötümserim, bir türlü anlamıyorum. Hakan Ünsal, bir değişim içine girmiyor. Sağ kanatta Sarr sabit bir asker gibi çakılı duruyor. Yediğimiz gollerin çoğunda hataları vardı. Öncelikle Cihan'ın bir yanlış pası, arkasından defansın hatası.
Mondragon'un uzaktan beklemediği şutla atılan gollerdi bunlar. Bir takım Barcelona ile oynar ve çok pas hatası yaparsa, o işi bir daha toparlayabilir mi? Herkese sormak gerekir. Ben aslında buraya gelirken ‘‘G.Saray inanır ve kendini futbola verirse yener’’ diye yazmıştım. Şimdi de bu ekibe diyorum ki: ‘‘İsyan ediyorum, sözlerimi geri ver.’’
Biri bana anlatsın...
Kadere bak! Şampiyonlar Ligi'nde kuralar çekildiği zaman birileri çıkıp da, ‘‘G.Saray bu gruptan çıkamaz’’ dese vereceğim karşılık, ‘‘Hadi canım sen de’’ olurdu. Bu, yapılanmanın gecikmesi midir, oyuncuların uyumsuzluğu mudur, boşvermezlik midir, inancın azalması mıdır, doyuma ulaşmanın sonucu mudur? Anlayamıyorum. Anlayan varsa, gelsin bana anlatsın.
Bundan sonra suçlu mu arayacağız? Atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Laf ola beri gele...