İlhan Söyler

Mancini'nin oltasına çok balık takılır

26 Aralık 2013
Bir futbol takımı teknik direktör değişikliği yaptığı zaman ne olursa olsun sarsıntı yaşar. Hele yeni gelen teknik adam başka bir ülkeden gelmişse; bilmediği, tanımadığı bir ülkede kendini ister istemez boşlukta bulur.

İşte Galatasaray'ın teknik adamı Mancini…
Bir çok takım çalıştırdı, bunların çoğu memleketi olan İtalya'da bir kez de ülkesi dışında İngiltere'de.
Galatasaray’dan gelen teklife, kendisini beklemeye almış olmasına rağmen, uzun görüşmelerden sonra evet demiş…

Üstelik Galatasaray'da bir çok oyuncusunun yapısını bilmiyor, onları tanımıyor. Zorluk çekmeyip de ne yaparsınız?
Bizlerde hemen eleştirmeye bayılırız. Altından girer üstünden çıkarız. Ama Mancini bu alemi bildiği için hiçbir gerginlik yaşamadan kendi bildiği yoldan devam etmeyi yeğledi.
Bunca takımda önemli başarılara imza atan, böyle bir teknik adam…

Yazının Devamını Oku

Hayata dönüş

24 Aralık 2013
FUTBOL kitabı, oyun kalıbı için bakın neler der; “Kanatlardaki oyuncuların, orta alan ve hücum adamlarıyla arasındaki ilişki iyi olmalı.”

İşte Galatasaray’ın sol kanadında oynayan Riera bunu yapan tek oyuncuydu. Galatasaray oyunun üçte birinde adeta kış uykusundaydı. Sonra Sneijder, öyle bir füze çıkardı ki, kaleci Onur güçlükle kurtardı.
Futbolda bazen ‘Al gülüm ver gülüm’ diye paslaşmalar yapılır. 10 tane boşa pas yapacağına iki üç pası yap hedefe git. İşte Galatasaray’ı dirilten bu paslardı. Nasıl oldu? Drogba, Sneijder, Burak ve gol... İşte ben buna “Evet” derim. Riera, Trabzonspor’un silahı olan Olcan’ı adeta oyundan silmesini bildi, ama bir kere kaçırdı onun faturası da ağır oldu. Bence Sneijder, Galatasaray’ın maçta kalmasını sağlayan kişi oldu. Burak da uzun zamandır gol yollarını unutmuştu, o da tekrar hayata dönmesini bildi.

BİR ALKIŞ DA ONUR’A

ALKIŞLANACAK biri varsa o da Trabzonspor kalecisi Onur’du. Atılan şutları panter gibi kurtarması, sadece alkışı hakeder. G.Saray’ın ilk yarıdaki hücumlarında olmayan Burak ve Drogba’nın ikinci yarıda şahlanması sarı kırmızılıları galibiyete götürdü. Melo tek kelimeyle kusursuzdu. Takımını ateşleyen temel faktör olurken, enerjisini sahanın her yerine yansıttı. Muslera’nın maçın adamı Onur’a nazire yaparcasına, kritik anda yaptığı kurtarış da ayrı bir alkışı hak etti. Selçuk eskisinden biraz daha eksik olduğunu gösterdi. Ama kim ne derse desin, futbolun içinde olan birçok sahneyi yaşadık. Dikkat çeken bir diğer nokta da, Drogba’nın son zamanlardaki gerginliğinin sürmesi... Bunun sebebi bilinmez ama hem sahadan hem ekrandan bu gerçek çok aşikar.

MAÇIN İYİSİ

Riera, Onur ve Burak Yılmaz.

MAÇIN KÖTÜSÜ

G.Saray’ın ikinci yarıdaki futbolu.

Yazının Devamını Oku

Bir kafaya bir puan!

16 Aralık 2013
KİMSE G.Saray’ın defanstan çektiği kadar çekmedi...

Savunma hattı sanki, Mancini’nin verdiği taktikten uzak kalan isimlerden kurulu... Yenilen goldeki manzaraya bakın; Stancu önde topla, Gökhan ve Semih ardından topsuz koşuyor! Sorsanız nereye koştuklarını, onlar da bilmiyor. Stancu, zayıf bir şut atıyor. Muslera çıkarabileceği bu topu kurtarsa, arkadaşlarının hatası da görünmez olacak. Ama top ağlarda... Gençler’de Tosic, hem defans hem hücum oyuncusu. Eboue dün onun kanalını kapatamadı. Mancini elindeki kağıt parçasıyla ‘bakkal hesabı’ yapar gibiydi Ankara’da... Skora bakınca sakın, “G.Saray hafta içi Juventus’la oynadı, yorgundu” demeyin. Dünyada futbol artık bu şekilde oynanıyor.

NEREDE VİZYONUG.Saray, futbol vizyonundan uzaktaydı. Öyle ki;
Takımın en iyilerinden Selçuk, sadece frikiklerde topun başında durdu.
Sneijder bir pozisyon buldu, onu da ‘kepçe’ yapıp değerlendiremedi.
Umut, dün tam bir ‘buluttu’. Kendini sola hapsetti.
Burak, huysuz oynadı. Drogba olmasa 1 puan da hayal olurdu.

Yazının Devamını Oku

Altın vuruş

12 Aralık 2013
YAZIYA önceki gün oynanan yarım saatle başlayalım. G.Saray salı günü, istediklerini yapamadı.

Rakip üzerinde baskı kurmaya çabalasa da kazançlı çıkamadı. Çok pas yaparak Juventus’u oyundan düşürmek isteyen takım, başarı sağlayamasa da İtalyanları ‘geri vitese’ zorladı. Ancak yine de, Melo ve Selçuk savrulup durdu. Riera, ceza sahasına isabetli ortalar yapsa da Drogba, rakip savunma arasında kaybolup gitti. Sneijder de, Conte’nin takımını oyundan düşüremedi.
Ve dün kaldığı yerden devam etti oyun... Takımda değişen neydi? Drogba kenarda, Burak ortadaydı. Atılacak uzun topları kovalaması için Burak’a görev veren Mancini’nin önüne geçemediği tek şey oyuncularının zorla kazandıkları topu, düşüncesizce kullanmalarıydı.

MISIR TARLASI GİBİ

Bu isimlerin başında Eboue, zaman zaman Melo geliyordu. Gökhan ve Semih gibi anahtar oyuncular, hem kendilerini yordu hem de rakibin ekmeğine yağ sürdü. Uzun toplarla hücumda aktif olmaya çabalayan Galatasaray, oyunun ilk bölümü bitene kadar hedefi vuramadı. İkinci devrede adeta, 30 yıl öncesine gittim. Dün de devam eden yağışla iyice ağırlaşan zemin, ‘mısır tarlası’ gibiydi.
Sahada futbol ver-kaçlarla bile oynanamıyordu. Düz bir oyun hüküm sürmeye başlamıştı. Galatasaray iki şutta, bir gol buldu. Mancini tam zamanında bir değişiklikle Eboue yerine Umut’u oyuna aldı. Umut-Drogba-Sneijder üçlüsü işi bitirdi.
İtalyan hoca, kusursuz top kullanan Riera’yı da devreye soktu. Maç boyu herkesi “G.Saray skoru ne zaman değiştirebilecek” merakı sardı. Aslında Juventus da fazla tehlikeli bölge içerisine giremedi. Tek çare, altın ayakların, altın kafaların sahneye çıkmasıydı artık... Futbol felsefesinin “Vuruş sınırlıdır, fakat yaratıcılık sınırsızdır” temel kuralı, Sneijder’le hayata geçti. Ve Hollandalı, altın vuruşu yaptı. Aslan resmen, İstanbul’un kışını, yaza çevirdi.

MAÇIN İYİSİ

Zaferin gizli kahramanı Riera.

Yazının Devamını Oku

Arızasız

7 Aralık 2013
HAFTA içinde kupa maçı sonrasında Mancini dertlendi. Ama Elazığ maçı, düşündüğünden daha rahat geçti.

Çünkü Galatasaray skora erken gitti. İtalyan hoca, ‘Takımın hangi bölgesini tedavi etmeliyim’ düşüncesindeydi. Önce takımın makine dairesinde, dişlileri kontrol etmeliydi. Öyle de yaptı. Dişlilerde ufak değişiklikler yaptı. Önce Yekta’yı defansın önüne yerleştirdi. Selçuk, yine takımın beyniydi. Sahanın her yerinde iyi çalışıp, rakibe top bırakmadı.
Melo, takımın enerji ve temposunu korudu. Elazığ’a geçit vermedi. Peki defans ne alemdeydi? Önceki maçlardan daha derli topluydu. Seken topları bırakmadılar. Muslera’ya neredeyse hiç iş düşmedi. Gökhan hamleleri ile önünde oynayan Riera’yı çok iyi rahatlattı.

Skoru korudular

Attığı güzel frikik golünde Burak’ın içine mi doğdu bilinmez, direkt topun başına geçti. Vuruşu da mükemmeldi. Ama kimse Burak’ı ofsayta düşmemesi konusunda uyarmıyor mu? Aynı zamanda yerlere yatmaya da, yine devam ediyor. Galatasaray’ın hırslı, kazanma duygusu taşıdığı, özverili futbol oynadığı bir maç sonucunda galibiyet geldi. Oyuncular, hem takım olgusunu oturtmuş, hem de tatlı bir rekabete girişmiş durumda...
İlk yarı golleri bulan Cimbom, 2. yarıda aynı oyunla skoru korudu. Birkaç pozisyonda golü bulsa fark daha da artardı. Şimdi G.Saray’ın önünde Juventus maçı var. Bu fizik gücü devam ederse, Elazığ maçında ‘arızasız’ bir görüntü çizen sarı kırmızılılar Juve, mücadelesinden de hasarsız çıkar.
Dün gece, Mancini’nin etkileri;

1-Mancini, Galatasaray’a uzun bir aradan sonra heyecan getirmiş.

Yazının Devamını Oku

Neresini tutsan elinde kalır!

2 Aralık 2013
G.SARAY’ın oynadığı kalabalık ve kötü futbolu, kimse temizleyemez.

Takım tamamen yıkılıp baştan yapılsa anca! Sadece Kasımpaşa değil, Galatasaray’ın daha önce karşılaştığı takımların da her atağı büyük tehlike yaratıyor... Melo, sahada adeta takımın kabadayısı... Kendiyle ilgili olmayan sorunları bile kavgayla çözmeye çalışıyor. Takımda sadece o değil, hiç kimse, öyle veya böyle kaptanlığa kadar yükselen Sabri’nin yakasına yapışıp “Sen kimsin” diyemez.
Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nın zemini kaygan... Kasımpaşalı oyuncular düşmüyor, Galatasaraylılar adeta karda kayıyor. İnsan zemine daha önceden bakıp, ona uygun ayakkabı giyer. O da maçın kaderine etki eden küçük bir detaydı.

Drogba da iyice bize benzedi
Bir de, hakemin vermediği bir penaltı var. İlhan, Eboue’nin topuğuna vuruyor, hakem ‘Bir şey yok’ diyor. Olmaz. Penaltıysa, vereceksin. Drogba, günden güne bize uymaya başladı. En küçük faullerde bile kendini yere atıyor. Baktı takım arkadaşları ve diğer takımdakiler öyle yapıyor, kolayını buldu. Chedjou, Semih ve Riera adam kaçırmak için birbirleriyle yarışa girmiş.
Roberto Mancini baktı ‘Birini değiştirsem diğer ikisi kalacak’ diye uzun müddet sabırla bekledi.
Çünkü nereden tutsa elinde kalıyor. Bana göre Mancini kendi kendisine soruyordur, “Neredeydim, nerelere geldim” diye...

Yazının Devamını Oku

Galatasaray'da fırtına dinmeden devam ediyor

28 Kasım 2013
Sarı kırmızılılardaki bu kötü hava, başkan Ünal Aysal yönetimindeki bazı değişiklerle esmeye başladı.

Yönetimdeki bu değişiklik fırtınasi dinmeden, bu kez Fatih Terim krizi patlak verdi ve ortalık toz duman oldu.
Ama bu havada rüzgar bir türlü dinmek bilmiyordu...
Bu kez futbolcular arasında "Sen, ben" sözleri fazla duyulmasa da saha içinde ve dışında gözle görülür bir şekilde yansıyordu...
Durum bu haldeyken Florya'da gerçek anlamda bir "komutan" tayini yapmak için kollar sıvandı fakat o komutanı bulmak milli piyango tutturmaktan daha zordu. Sürekli çekliş yapılıyor ama çekilen hep amorti...
Bu kez de, futbolun ve kulüplerin en tehlikeli sorunlarından biri "futbolcuya dayalı" bir ekip kurmak...
Her takımda şöhretli futbolcuya ihtiyaç vardır, bu kaçınılmazdır. Ancak onun da zaman ayarı vardır, sevildiğini bildiği için zamanla tehlike çanları çalmaya başlar...
Drogba, sezon başından bu yana sevilen bir kişi oldu. Zamanla takımın yükünü taşıdı...

Yazının Devamını Oku

Yol geçen hanı

28 Kasım 2013
ÇABUK oynayayım derken, telaşa düşersen...Top kullanırken önceden düşünmezsen...

Yerini tutamayıp, görevini lakıyıyla yapamazsan...Sökülen kazak gibi ipin ucunu kaçırır, çökersin.
Eboue... Defansın, hele hele böyle bir rakibe karşı asla hata kaldırmadığını hala öğrenemedin mi? Top kazanamıyorsun, pas atamıyorsun ama adam kaçırmakta pek ustasın... İyi ki karşında Ronaldo yoktu! Amrabat... Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama görev verilen yerini kullansan, kazandığın topu rakibe değil, arkadaşına atabilsen, belki bir şeyler yapacaksın.
Eray... Sana bir fırsat geldi, böyle bir maçta kaleyi koruyorsun. Fizik olarak bir kalecide olması gereken her şeye sahipsin ama kurtarışın yok dün akşam...Bence bunu bir düşün. Devam edelim. Selçuk, rakiple mücadele etmekten arkadaşlarına servis yapmaya yönelemedi.
Ve G.Saray’ın en büyük sorunu defansı, dünkü hezimetin bir numaralı nedeniydi. Birbiriyle bu kadar uyumsuz savunma oyuncularından daha iyisini beklemek zaten mümkün değil.

JUVE GALİBİYETİ AKLAR

REAL oyunun büyük bölümünü 10 kişi oynadı ama G.Saray bunu lehine çevirecek durumda değildi. Çünkü İspanyol ekibi oyunu çabuk oynuyor, çabuk düşünüyor ve uyguluyor. G.Saray ise oyun değerlerinden çok uzakta. Karar verme ruhunda eksiklik var.
Umut, takımda kazanma hırsı ve arzusunu taşıyan tek adamdı. Drogba gol pasının dışında verimli olamadı.Ve Real’den iki maçta 10 gol yeme hezimetini silmenin tek bir yolu kaldı. Juventus’u yenip, gruptan çıkmak.Bu futbolcular, bu formaya layık olmak istiyorsa, en azından bunu başarmak için canlarını dişlerine takarlar!

MAÇIN İYİSİ

Yazının Devamını Oku