Bu iki başlıktaki görüşmeler aktörler arasında sürüyor. Gelinen noktada kim nerede duruyor, kim neye itiraz ediyor, kırmızı çizgiler neler? Bu yazıda bu soruların yanıtlarını farklı kesimlerle yaptığım görüşmeler çerçevesinde sizlerle paylaşacağım.
GÜVENLİ BÖLGE
ABD, birliklerini bir aksilik olmaz ise yaza kadar çekecek. Her ne kadar Pentagon başta olmak üzere bu çekilmenin durmasını, yavaşlamasını isteyenler olsa da Trump çekilme kararında ısrarcı. Trump’ın 30-32 kilometrelik güvenli bölge önerisi ile ilgili iki ülkenin askerleri, diplomatları, istihbaratçıları çalışacaklar. Hazırlıklar başladı.
ANKARA: Ankara kendi planını yaptı. Ankara’nın hazırladığı güvenli bölge belli noktalarda yaklaşık 60 kilometreye kadar iniyor. “Belli noktalarda” diyorum, çünkü bazı bölgelerde daha derin, bazı bölgelerde ise daha kısa bir hazırlık. Farklı derinlik, risk ve tehditlere, bir de TSK’nın kaynak, silah, asker ve yol kullanımına göre belirlendi.
Ankara açısından öncelikli amaç terör örgütü YPG/PYD/PKK’nın sızmasını engellemek, drone, roket kullanımlarının önüne geçmek ve sınır güvenliğinin tam anlamıyla sağlanması.
WASHINGTON: A’dan Z’ye tamamlanmış ya da sunulmuş bir hazırlıkları yok. Görüşmelerde Türkiye’ye iletilen önerileri 30-32 kilometrelik bir güvenli bölge. “Bazı yerlerde Türk askeri konuşlansın, bazı yerler boş kalsın” şeklindeki önerilerinin yanı sıra gündeme “Bir kısım askerimiz kalabilir ve konuşlanabilir” görüşünü de getirdiler. Kısacası bu konuda belli ki kafaları karışık. Diğer yandan YPG/PYD silahlı unsurlarının Cezire bölgesine yerleştirilmesini gündeme getirdiler. Boşalan alanlara Araplar, sivil Kürtler, Türkiye’deki Suriyeliler yerleşebilecek. Burada dile getirilen endişelerden biri, “Acaba Kuzey Irak’taki yapı, Suriye için de kurulur mu?”. Bu konuda Türkiye, ABD’ye tavrını çok net iletti, “Böyle bir yapıya asla müsaade etmeyeceğiz” dedi.
MOSKOVA:
Son sözleriydi bunlar. Önce boğuldu, sonra kanının bir kısmı çekildi, ardından parçalara ayrılıp poşetlere konuldu.
Ekim ayında yaşanan, kanımızı donduran korku filmi “Cemal Kaşıkçı Cinayeti”.
Nihayet BM’nin bir şekilde gündeminde. Bir şekilde diyorum, ortada bir resmi soruşturma yok henüz.
Şimdilik tek gelişme BM keyfi ve yargısız infazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın kendi girişimiyle başlattığı soruşturma için Türkiye’ye gelmiş olması. Yani soruşturma bağımsız. Callamard’ın dünya genelindeki infazları soruşturma yetkisi bulunuyor. Başlattığı çalışmaya ilişkin Reuters’a verdiği demeçte Callamard suç koşullarını, “hem şahısların hem de devletlerin bu cinayetteki sorumluluklarının tabiatını ve boyutunu” değerlendireceğini söylemiş, “Bulgularım ve tavsiyelerim Haziran 2019’daki oturumda BM İnsan Hakları Konseyi’ne bildirilecek” demişti.
DÜNYA LİDERLERİNİN DUYGUSAL(!) BAKIŞI
Vahşi cinayeti günlerce konuştuk. Ulusal basın ve uluslararası basında her gün yeni bir ayrıntı çıkmış ve kanımız donmuştu. Türkiye yürüttüğü akıllı strateji ile tüm dünyayı bir anlamda ayağa kaldırmıştı. Tüm oklar cinayetin arkasındaki isim olarak Veliaht Prens Selman’ı gösterse de, Prens konusunda kimse bir adım atmadı, atamadı. Bunun başta ABD olmak üzere ülkeler açısından bir takım “duygusal(!)” ve uzun vadeli “stratejik ama yine duygusal(!)” sebepleri olduğu şüphe götürmeyen bir gerçek. Türkiye bu konuda hiçbir pazarlık içinde olmadığını ve olmayacağını birçok kez her düzeyde açıkladı. Şimdi yeniden hamle zamanı. BM Özel Raportörü’nün soruşturması bağımsız olsa da Türkiye’nin elindeki ve tüm dünya ile paylaştığı deliller öyle kuvvetli ki raportör bunu BM İnsan Hakları Konseyi’ne bildirdiğinde konuya tamamen duygusal(!) yaklaşan dünya ülkelerinin liderleri yine kör ve sağır taklidi yapabilecekler mi merak ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı çok açıktı: Konunun uluslararası yargıya taşınması. Bunun için ilk kez bu köşede BM yoluna başvurulacağını yazmıştık. Zaten raportörle Ankara’da yapılan görüşmelerin önemli maddelerinden biri de buydu. BM konusunda iki yol bulunuyor. Bunlardan biri soruşturma için BM Güvenlik Konseyi’nde karar alınması. Malum nedenleri göz önünde bulundurursak bunun kolay olmadığı ortada. Diğer seçenek ise “cinayetle ilgili gerçeklerin ortaya çıkarılması” amacıyla BM Genel Sekreteri ya da İnsan Hakları Komiseri tarafından bir komisyon kurulması. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, diğer ülkelerle çalışıldığını söylemişti. Bu konuda bir gelişme olacak mı göreceğiz. İnsanlık vicdanı açısından resmi soruşturma şart. Diğer yandan Türkiye bir “muz cumhuriyeti olmadığını”, canı isteyenin operasyon yapamayacağını, cinayet işleyemeyeceğini izlediği strateji ile ortaya koymuştu. Şimdi bunun devamının gelmesi gerekiyor.
O SESLER VE SÖZLER UNUTULMASIN!
Suudi Arabistan ise bu konuyu gündeminden düşürmüş görünüyor. Veliaht Prens’ten de ses çıkmıyor. Oysa isteyen her ülkenin istihbarat şefine ya da görevlisine MİT tarafından dinlettirilen ‘tak tuk’ sesi ile elektrikli otopsi testeresinin sesi dünyanın tam ortasında, insanlığın vicdanında bangır bangır duruyor. Çok yazıldı ama yeni okuma fırsatı buldum. Gazeteciler
Erdoğan-Putin zirvesinin en dikkat çeken başlıklarından biri haline geldi. Öneriyi masaya Rusya Devlet Başkanı Putin getirdi. Yüksek ihtimal bu düşüncesini görüşme öncesi Esad ile de paylaşmıştır. Putin basın toplantısında da açık açık Adana Mutabakatı maddelerinin Türkiye’nin güney sınır bölgesiyle ilgili birçok endişesini giderici nitelikte olduğunu söyledi.
1998 yılında Türkiye ile Suriye’yi söz konusu mutabakata götüren süreçte tansiyon çok yüksekti; Türkiye, Suriye topraklarına girmeye hazırlanıyordu. Birazdan ayrıntılarına değineceğim mutabakatta Suriye’nin Türkiye’ye taahhütleri yer alıyor. Putin, “Türkiye bu mutabakatı işletmeli” derken, aslında Suriye’nin Türkiye’ye 1998 yılında verdiği sözleri bugün yeniden gündemine alıp uygulaması gerekiyor. Bunun için de Putin’in asıl Esad’a “Mutabakatın gereğini yerine getir” demesi lazım. Yüksek ihtimal Esad, Putin’in bu öneriyi yapacağını zaten biliyordu. Önce mutabakatı hatırlatacağım, sonra bu mutabakatın nasıl işleyebileceğini ele alacağım.
SURİYE SABRIMIZI TAŞIRIYOR!
Tarih 17 Eylül 1998.
Yer: Suriye sınırı Reyhanlı Hudut Karakolu.
Orgeneral Atilla Ateş (Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı): Apo denen eşkıyayı destekleyerek Türkiye’yi terör belasına bulaştırdılar. PKK destekçisi Suriye sabrımızı taşırmaya başladı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır.
Sürecin en dikkat çeken konuşmasıydı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’nın bu açıklamalarının ardından Türkiye tepkisini ve “Adım atmazsan vururuz” ifadesini hemen her düzeyde söyledi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Bu iş ciddidir. Türkiye çok ıstırap çekmiştir” dedi. Mısır araya girdi, 17 Ekim tarihinde Abdullah Öcalan Suriye’den ayrılmak zorunda kaldı. 19-20 Ekim tarihlerinde ise Türkiye ve Suriye yetkilileri Adana’da buluştu. Türk heyeti adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Uğur Ziyal, Suriye Heyeti adına Siyasi Güvenlik Başkanı Tümgeneral Adnan Badr Al Hassan tarafından Adana Mutabakatı imzalandı.
Metindeki Suriye’nin Türkiye’ye taahhütlerine gelince:
Erdoğan: Çekilme kararınızı etkilemek için yapılmış açık bir provokasyon bu saldırı.
Trump: Biliyorum ama geri adım atmayacağım. Kararlıyım, çekileceğiz.
İki lider arasındaki görüşmede bu sözlerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DEAŞ konusunda endişe etmeyin, gerekli her türlü adımı atmak için hazırlıklarımız tamam” dedi. Ardından da bir kere daha Türkiye’nin YPG/PYD ve PKK terör örgütlerine ilişkin endişelerini ve mücadeledeki kararlılığını anlattı.
İki ülkenin genelkurmay başkanları arasındaki görüşme ele alındı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da hattaydı, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın ise Erdoğan’ın yanındaydı. Trump, “Güvenli bölge ve çekilme ile ilgili sürecin hızlanması lazım. Koordinasyon Bolton’da olsun” dedi. Önce Bolton söz aldı, ardından da İbrahim Kalın konuştu. Kalın, “Askerler ilk görüşmeyi yaptı ama süreci hızlandırmak için kısa süre içinde görüşelim” dedi.
Trump konuyu bir kez daha ticarete getirdi. ABD Başkanı, “Türkiye’nin imkân ve kabiliyeti, ekonomik becerisi büyük. İki ülke arasındaki ticaret hacminin de bir an önce arttırılmasını istiyorum. Bu hafta ticaret bakanım ile görüşüp talimat vereceğim” dedi.
BİR MİKTAR ASKER BIRAKALIM
Bolton ve Kalın, sürecin koordinasyonuyla ilgili liderler tarafından görevlendirildiler. Bugün yarın telefonda görüşmeleri bekleniyor. Askerler, istihbarat görevlileri ve diplomatların katılımı ile görüşme süreçlerinin hızla başlaması hedefleniyor. Trump, çekilmenin hızla gerçekleşmesi ve güvenli bölgenin şekillenmesi konusunda kararlı. Ancak askerler başta olmak üzere güvenlik kurumları, planı ağırdan almaktan yana. Hatta Ankara’ya güvenli bölge konusunda farklı mesajlar ulaşıyor. Güvenli bölge konusunda en hararetli tartışma kimin, hangi ülkenin ya da ülkelerin konuşlanacağı noktasında. ABD Genelkurmayı’nın “Suriye’de bir miktar asker bırakalım, güvenli bölgeyi birlikte koruyalım” teklifi Ankara’ya ulaştı. Ancak Ankara, Trump’ın buna karşı olduğunu biliyor. Yani ABD yönetimi arasında bu konuda bir uzlaşma olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Bununla birlikte Ankara’daki tavır net, güvenli bölgeye Türk askeri konuşlanmalı. ABD’nin tam çekilme yapması durumunda koalisyonun diğer ülkeleri ya da Roj peşmergeleri ile ortak devriye, ortak konuşlanma gibi seçenekler kabul edilebilir ve gerçekçi bulunmuyor.
TÜRKİYE’NİN TEKLİFİ
1 Ekim 2018’de Aziz Kocaoğlu bir kere daha aday olmayacağını açıklamıştı. O tarihten bugüne üç buçuk aylık bir süre geçti. Üç buçuk ay çok da uzun değil diyenler olabilir. Ancak bu üç buçuk aylık sürede cumhur ittifakı adayını belirledi, Nihat Zeybekci çoktan sahalara indi. Yine bu süreçte başta Ankara ve İstanbul olmak üzere millet ittifakı da önemli büyükşehirlerde adaylarını çıkardı. Geriye bir İzmir kaldı...
CHP’nin yerelde en prestijli tepe noktası, bu yüzden İzmir’i gönlünden geçiren çok. Bence CHP ve Aziz Kocaoğlu’nun belediye başkanlığını her konuşmasında öven CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, biraz daha hızlı davranıp tartışmalara yer vermeden adayını daha erken belirlemeliydi.
KOCAOĞLU: PARTİME ASLA İHANET ETMEM
CHP kulislerinde, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ismi MYK toplantısına getirilecek iddiası yayılınca ortalık karıştı. Kılıçdaroğlu ile sürpriz bir görüşme yapan ve sonrasında yeniden aday olmayı gündeme getiren Aziz Kocaoğlu ile konuştum. Bana o görüşmeyi anlattı. Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmede “Yanlış birini aday yaparsanız bu kentte yaşayamam, ama 71 yaşımdan sonra bu kentten gidemem de. Olumsuz bir arkadaş olur, bayrak ileri taşınmaz, ilçeler kaybedilirse en büyük hayati sorumluluk bende” ifadesini kullandığını, ardından da “Ne düşünüyorsunuz” sorusunu yönelttiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Henüz belli değil” deyince de adaylığını açıklamak istediği yanıtını verdiğini anlattı.
Aziz Kocaoğlu, telefon görüşmemizde açık bir şekilde Tunç Soyer’in isminin MYK’ya getirileceği istihbaratı sebebiyle Genel Merkez’e gittiğini söyledi. “Bu gidişe ‘dur’ demem lazımdı. Tunç Bey ile kişisel sorunum yok, ama belediye başkanlığı yapma yetisinde problem var” dedi. Kocaoğlu’na “Tüm bu uyarılarınıza rağmen Tunç Soyer ya da mesafeli durduğunuz bir isim aday gösterilirse ne yaparsınız? Bağımsız aday olur musunuz” sorusunu da yönelttim.
Aziz Kocaoğlu, “Hayır, bağımsız aday olmam. Kimse bana adaylık da teklif edemez. Partime asla ihanet etmem. İzmirlilere çıkar, ‘Ben doğru bildiklerimi söyledim’ der, ardından da partim için çalışmaya devam ederim” yanıtını verdi.
TUNÇ SOYER: ARTIK GENEL BAŞKANIN TAKDİRİ
Kocaoğlu
ABD Başkanı Donald Trump, haftaya sosyal medyadan bu açıklama ile başladı. Açıklamanın Türkiye’ye yönelik tehdit bölümüne Ankara’dan peş peşe sert yanıtlar geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptıkları açıklamalardan da yararlanarak Ankara’daki tespitleri sıralayalım.
TRUMP BASKI ALTINDA
- Ankara, Pentagon başta olmak üzere güvenlik birimlerinin Trump’ı çekilme kararından vazgeçirmeye çalıştığını düşünüyor. Kaynaklarım, “Kafasını bulandırıp baskı kurmaya çalışıyorlar” dedi. Ankara-Washington hattında hem Trump hem Erdoğan nezdinde iyi ilişkileri olan bir başka kaynağım, “Trump’ın başından beri aklında Suriye’den çıkmak vardı. Askeri toplantılarda ‘Biz hâlâ niye oradayız?’ sorusuna net yanıt alamıyordu. Hatta bu son çekilme kararında Trump ‘Çıkacağım’ deyince, Pentagon ‘Anons etmeyin’ teklifinde bulundu, Trump Pentagon’u dinlemedi. O günden beri ABD’de çok güçlü bir lobi Trump’ı kararından vazgeçirmek için çalışıyor. Trump’ın yardıma ihtiyacı var” yorumunu yaptı.
TERÖRLE MÜCADELEDEN TAVİZ YOK
- Ankara çok net biçimde Kürtlerle sorunu olmadığını söylüyor. “Kürtlerin hamisiyiz” mesajını veriyor. Ancak PKK-YPG-PYD terör örgütleri ile mücadelenin süreceği, bu konuda bir geri adım atılmayacağı belirtiliyor. “Türkiye ekonomik tehdidi asla kabul etmeyecek” bilgisi paylaşılıyor.
Ancak benzer bir tehdidi ve sonuçlarını Ankara rahip Brunson sürecinde yaşamıştı. Benzer zarar ile karşı karşıya kalmamak için bu süreçte müzakerelere önem verilecektir.
GÜVENLİ BÖLGE
Ankara, ABD Başkanı’nın
Bu sabah birkaç dakikanızı ayırıp lütfen bu yazıyı okuyun.
Hepimizin en büyük korkularından biri çocuğunun madde bağımlısı, özellikle de uyuşturucu bağımlısı olmasıdır. Aklımıza her geldiğinde uykumuz kaçar, çocuğumuzu sürekli takip altında bulundurmak isteriz. Bir anne olarak her aklıma geldiğinde “Allah korusun” dediğim en büyük kâbusumdur.
Bugün sizlere İçişleri Bakanlığı’nın hepimize yol gösterebileceğini düşündüğüm çalışmalarından bahsedeceğim.
Dün Ankara’da ‘Çalışan Gazeteciler Günü’nde benim de yönetim kurulu üyesi olduğum Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği, madde bağımlılığına karşı başlatmış olduğu “Sporla Kal Güvende Kal” kampanyasında Başkan ve meslektaşım Şebnem Bursalı’nın emeğiyle madde bağımlılığı ile mücadelede ilgili bakanlık, gençler, sporcular bir araya geldi. Onur konuğumuz ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi ve toplumsal projelere desteğini esirgemeyen Sayın Emine Erdoğan’dı. Şebnem Bursalı konuyu Sayın Emine Erdoğan’a açtığında hiç tereddüt etmeden destek olacağını söyledi ve projenin arkasında. Madde bağımlılığı başlığı altında birçok alt başlık sıralayabiliriz. Ancak ben uyuşturucu konusuna eğileceğim.
UYUŞTURUCU TERÖRÜ
Uyuşturucu kartelleri Türkiye’yi transit ülke ve hedef ülke olarak görüyor ve kullanıyorlar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun verdiği bilgiler ışığında önce tespitleri sıralayalım.
Dünyada uyuşturucu arzı artıyor.
Afganistan’da ham madde üretiliyor, Avrupa’ya geçiyor.
‘Pentagon çekilmeye hâlâ karşı. Trump’ı kararından vazgeçirme arayışında...’
Ankara, Suriye’den çekilme konusunda ABD’den yapılan resmi açıklamaları ve “kaynaklara” dayandırılarak yaptırılan haberleri işte bu iki cümle ile yorumluyor.
TRUMP’A BASKI VAR
Yazıya hızlı bir başlangıç oldu. Ancak bugün önemli; Türkiye ve ABD arasında kritik görüşmeler yapılacak. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, DEAŞ ile Mücadele Komisyonu Özel Temsilcisi James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford, dün Ankara’ya geldi. Heyetin hem Cumhurbaşkanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı’ndaki görüşmelerinin ana gündem maddesi, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı.
DEAŞ ile mücadele, YPG’nin durumu gibi kritik başlıkları içeren görüşmeler için henüz masaya oturmadan John Bolton’ın “ABD askerleri Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri korumaya yönelik bir anlaşma olmadan çekilmeyecek” sözü Ankara’da tepkiyle karşılandı. Buna bir de geçtiğimiz günlerde Pentagon kaynaklarına atfen Wall Street Journal’da belli ki özel olarak yaptırılan, “Türkiye DEAŞ ile mücadeleyi yürütemeyecek, buna yeterli imkânı yok” mealindeki haberi de eklersek tablo Ankara açısından netleşiyor.
Tüm bunlara, bugünkü görüşmelerde masaya konulacaklarla bir anlamda zaten yanıt verilecek.
Ancak Ankara, Pentagon’un halihazırda çekilmeye isteksiz olduğu ve hâlâ Trump’ı vazgeçirmeye çalıştığı tespitini yapıyor. Üst düzey kaynaklarım, “Kırılgan bir ortam var, Trump’a kararını tersine çevirmesi için baskı yapıyorlar” dedi.
Biliyorsunuz, Fırat’ın doğusuna yönelik Türkiye’nin operasyonu, çekilme kararı ile zaten beklemeye alınmıştı. Şimdi bu son gelişmelerle Ankara