Odunpazarı’nda çekilen fotoğraf CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşındı. Partisinin grup toplantısında Kılıçdaroğlu, “Bu tablo 21. yüzyıl tablosudur. Bu tabloyu yaratan aktör de bu tabloda görünür, Erdoğan. Bu kadıncağızın tanzim satış mağazasına gidecek parası yok. Otobüse binecek parası yok” dedi.
CHP adını açıklamasa da fotoğraftaki kadın olduğunu söyleyen Aysun Demir konuştu, “Çevredeki işyerlerinden çıkan yiyecek atıklarını topluyorum, sokak hayvanlarına veriyorum. Benim paraya ihtiyacım yok” açıklamasını yaptı.
Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan peş peşe açıklamalar geldi. Erdoğan, “Bazı basın kuruluşları fotoğrafın yalan olduğunu ortaya çıkardı. Fotoğraftaki hanım kardeşimiz ne yaptığını kamuoyuna anlattı. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı oralı olmadı. Sanki fotoğrafı gösteren kendisi değilmiş gibi yine üste çıkmaya, sağa sola çamur atmaya devam etti” dedi.
Konu şu: CHP, Aysun Demir’in yüzünün görünmediği fotoğrafın arkasında bir oyun döndüğüne inanıyor. AK Parti ise CHP’nin araştırmadan çekilen bir fotoğrafın üzerine bodoslama atladığına. Peki kim haklı ya da kim doğru söylüyor? Elimdeki açıklamaları paylaşacağım, yorumunu size bırakacağım.
Fotoğrafın baş ve tek aktörü Aysun Demir ile konuştum. Ekim ayından beri her gün çöpe atılan yiyecekleri toplayarak sokak hayvanlarını beslediğini anlattı. Eşini kaybeden Aysun Demir, “Benim paraya ihtiyacım yok, evim kendimin, kirada bir evim ve tarlalarım var” dedi. Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafını kullanması nedeniyle çok üzüldüğünü, intiharı bile düşündüğünü söyledi: “Açtığım tazminat davasını kazanırsam hayvan barınağı yaptıracağım” diye ekledi.
BİR OYUN MU VAR?
Görüşmenin ana başlıkları S-400’ler, güvenli bölge ve iki ülke arasındaki ticaretti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da telefon görüşmesine ilişkin önemli bilgileri geçen cumartesi akşamı Kanal D-CNN Türk ortak canlı yayınında anlattı. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o geceki açıklamalarından, hem de kaynaklarımla yaptığım görüşmelerden hareketle telefon görüşmesinin ayrıntılarını değerlendireceğiz.
Erdoğan-Trump görüşmesinden ve hatta Türkiye-İran-Rusya Soçi zirvesinden önce, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak ABD Başkanı Trump’ın “Türkiye, Rusya’dan S-400 alımından vazgeçsin” isteğini iletmişti. Erdoğan ise bunun “mümkün olmadığını” söyleyerek, “Bu iş bitti” demiş, üstelik ABD’nin “tehdit” mesajlarından rahatsızlığını dile getirmişti.
O görüşmeden sonra konu, Trump-Erdoğan telefon görüşmesinde de ana gündemdi. Ankara görüşmeye hazırlıklı girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Patriot’larla ilgili süreci, hava savunma sistemine duyulan ihtiyacı, Türkiye’nin aradığı kriterleri anlattı. Erdoğan bu konuda Trump’a söylediklerini canlı yayında da paylaştı. Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada “Sizin döneminizin değil, Obama döneminin getirdiği neticedir. O zaman biz talep ettik. Obama Kongre’de bunu halledebilseydi bu noktaya gelmeyecektik. Kendisi de ‘Çok haklısınız’ dedi” ifadelerini kullandı.
Bunu bir adım daha öteye taşıyacak olursak, edindiğim bilgiye göre Trump telefon görüşmesinde Erdoğan’ı dinledikten sonra, Obama dönemini açık bir ifade ile suçluyor. Türkiye’nin ihtiyacını ve neden bu adımı attığını anladığını belirtiyor. Sonra da konuya ilişkin neler yapılacağını ortaya koymak için çalışma talimatı vereceğini söylüyor.
İki ülke arasında liderlerin yürüttükleri sürecin yanında, hem ilgili bakanlar hem de kurumlar arasında yürüyen süreçler var. Liderler gündemi belirliyor ya da bir konuda çalışma yapılmasına karar veriyor. Ardından ilgili isimler o konuya ilişkin görüşmeye başlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sayın Trump ile görüşmelerimizde netice alabiliyoruz. Geçmişte bunlar yoktu” sözleriyle anlattığı süreç yukarıda bahsettiğim şekilde yürütülüyor.
İki ülke arasında halihazırda önemli ve sorunlu alanlar var. ABD yönetiminden Türkiye’nin tezlerine çok uzak, hatta tam karşısında duranlar, Trump’ı Suriye’den çekilme kararından vazgeçirmeye çalışanlar olduğu malum. Tam da bu sebepler nedeniyle Ankara, Erdoğan-Trump arasındaki diyaloğu ve liderlerin koordinasyon için görevlendirdikleri isimlerin düzenli görüşmelerini önemli buluyor.
Çekilme, güvenli bölge gibi hemen sonuçlanması beklenmeyen konular açısından iki liderin yüz yüze ve heyetler arası yapacakları görüşme de birçok başlıkta belirleyici olacaktır.
ABD çekilmeyi sulandırmışken şimdi de Türkiye’nin önüne S-400 dosyasını koydu, her zamanki “Benim dediğimi yapın yoksa yaptırım gelir” şantajcı üslubuyla.
ERDOĞAN-PENCE GÖRÜŞMESİ
S-400 hava savunma sistemleri konusunda son iki haftadır yaşanan gelişmelere bakacağız.
14 Şubat’taki Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesini ABD’nin de yakından takip ettiğini biliyoruz. Putin-Erdoğan görüşmesindeki en dikkat çeken başlıklardan birinin de S-400’ler olacağını biliyorlardı. Tam da bu nedenle zirveden iki gün önce ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı. Londra Merkezli
Middle East Eye sitesi görüşmeye ilişkin bazı bilgileri iki Türk yetkiliye atfen haberleştirdi. Ben de kendi kaynaklarımla görüştüm. Erdoğan-Putin zirvesinden iki gün önce Ankara’yı arayan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, açık bir biçimde Trump’ın S-400 anlaşmasının iptalini istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin güvenlik ihtiyacının çerçevesini çizdikten sonra anlaşmanın yapılmış olduğunu, geri dönülemez noktada olduğunu belirtti ve kısaca “Bu iş bitti” dedi.
ABD KRİTERLERİ YERİNE GETİRMİYOR
Türkiye açısından hava savunma sistemleri almak için bazı kriterler var. Erken teslimat, ortak üretim ve teknoloji transferi ile maliyet, bununla birlikte kredi konusu. Bu süre boyunca Türkiye ve ABD arasında da Patriot’larla ilgili görüşmeler yürütüldü. Türkiye, Rusya ile yaptığı görüşmelerde gündeme getirdiği söz konusu kriterleri ABD’lilerin de önüne koydu.
Kriterler ve ABD’lilerin Türkiye’ye verdiği yanıt da
Burada meselenin İngiltere, Fransa ve Almanya’yı DEAŞ’lıları almaya zorlamak olduğu anlaşılıyor. Ancak hoş olmayan alternatif diyerek başladığı “serbest bırakmak zorunda kalmak” meselesinin perde arkasına bakmak gerekiyor. Bunu da elimizdeki açık veriler ve kaynaklarımla görüşmelerime dayanarak yapmaya çalışacağız. Madde madde elimizdeki bilgileri sıralayarak gidelim...
DEAŞ’LILAR YPG’NİN ELİNDE
800 DEAŞ’lı terörist, SDG’nin, yani PYD/YPG’nin elinde. Hapishane olarak adlandırdıkları birtakım binalarda tutuluyorlar. Farklı milletlerden olduklarına dair ABD’lilerin açıklaması var.
Ocak ayının son günlerinde Fransızlar, 130 DEAŞ şüphelisi Fransız vatandaşının yargılanmak üzere Fransa’ya götürüleceğini açıkladı.
Fransa’da 2015 yılında meydana gelen terör saldırılarının ardından Avrupa’dan 3 bin, Fransa’dan 700 kişinin DEAŞ’a katıldığı açıklanmıştı.
Tüm bu süreçte, özellikle ABD’nin Suriye’den çekileceğinin açıklanmasının ardından YPG/PYD’nin elindeki DEAŞ’lıları serbest bırakmakla ABD’yi tehdit ettiği biliniyor.
TRUMP, ERDOĞAN’A DA İKİ KEZ SORDU
Sahada Türkiye-ABD görüşmelerinde süreç boyunca ABD’liler, bu konuyu
Soçi’deyiz, gündem malum. Türkiye-İran-Rusya arasındaki ikili görüşmeler ve sonrasındaki üçlü zirve. Zirvenin ayrıntılarına bakacağız. Önce Rus işadamı, namı değer “Putin’in şefi” ile başlayacağız: Yevgeny Prigozhin.
Üçlü zirveye sayılı günler kala, üstelik Putin Adana Mutabakatı’nın yeniden canlandırılmasını, yani bir anlamda Türkiye ile Suriye’nin masaya oturmasını önermişken Rusya Federal Haber Ajansı’nın “Suriye İstihbarat Servisi El Muhaberat’ın şefi General Ali Memluk gizlice Ankara’ya gelerek MİT yönetimiyle doğrudan temaslarda bulundu” haberi gündeme oturmuştu. Suriye ve Lübnan kaynaklarına dayandırılan haberde, bir uzman görüşü bile vardı. Geçen yazımda haberin doğru olmadığını, farklı amaçları olduğunu yazmıştım. Hatırlayacak olursak, tam da üçlü zirve öncesi Rusya’nın konuyu gündemde tutma amacında olduğunu, Türkiye’yi bir anlamda bu adımı atmaya teşvik ettiğini ve hem iki ülkenin hem de uluslararası kamuoyunu Suriye-Türkiye ilişkisine alıştırma amacı güttüğünü belirtmiştim. Peki bu haberi kim, nasıl yaptırdı?
Açık kaynaklar üzerinden araştırdım... Rus Federal Haber Ajansı, İnternet Research Agency’ye (İnternet Araştırma Ajansı) bağlı. Söz konusu ajans, psikolojik harekât amaçlı Rus propaganda sitesi. Sitenin merkezi St. Petersburg’da, sahibi Yevgeny Prigozhin. Yani “Suriye İstihbarat Servisi’nin şefi gizlice Ankara’ya geldi” haberini yapan Rus Federal Haber Ajansı’nın sahibi de, İnternet Research Agency adlı propaganda sitesinin de sahibi Yevgeny Prigozhin.
TRUMP SORUŞTURMASINDA VAR
Açık kaynaklardan ABD basınından devam ediyoruz: “ABD Özel Savcısı Robert Mueller 2016 başkanlık seçimlerine müdahalede bulunduğu gerekçesiyle Rus Trol Fabrikası ve sahibi Prigozhin’i de soruşturmaya dahil etti.”.
Şimdi de Mueller’in soruşturmasını hatırlayalım. Özel yetkili savcı Mueller, ABD’nin gündemine bomba gibi düşen 2016 başkanlık seçimlerine Rusya’nın olası müdahalesini soruşturuyor. Rusya’nın siber saldırı yoluyla ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiasıyla başlayan soruşturmada, 13 Rus uyruklu isim ile ilgili iddianame düzenlendi. Prigozhin ve şirketleri, sahte sosyal medya ilanları, reklamları ve sosyal medya hesaplarını kullanarak, yönlendirme amaçlı yalan haberler yaparak, sahte uzman görüşleri kullanarak seçimi etkilemekle suçlanıyorlar. Ajansa bağlı binlerce sahte hesaptan ABD seçimleri öncesinde 170 bin tweet atıldığı tespit edildi. Trol ordusu diyebiliriz.
SOSİSLİDEN TROL ORDUSUNA
İşte suçlamaların odağındaki isim
Ancak mutabakatın ve sonrasında iki ülke arasında imzalanan terör ve terör örgütlerine karşı ortak işbirliği anlaşmasının canlanması için Esad rejimi ile en azından istihbarat örgütleri arasında temasın genişletilmesi gereği üzerinde durulmuştu. Zaten Putin’in bu öneri ile amacının hem Türkiye’nin derin bir tampon bölge kurmasını engellemek hem de Esad rejimi ile masaya oturulmasını sağlamak olduğu biliniyor.
14 Şubat Perşembe günü Soçi’de yapılacak Rusya-İran-Türkiye zirvesi öncesinde Rus basınında çıkan bir haber çok dikkat çekti. Rusya Federal Haberler Ajansı’na göre, Suriye İstihbarat Servisi El Muhaberat’ın Şefi General Ali Memlük, gizlice Ankara’ya gelerek MİT yönetimiyle doğrudan temaslarda bulunmuştu. Haber, Suriye ve Lübnan kaynaklarına dayandırılıyordu. Ben de merak ettim. Böyle bir görüşme olmadığını öğrendim. Yani ne Suriye İstihbarat Şefi Ankara’ya geldi, ne de üst düzey bir görüşme oldu. Kaynaklarıma göre dönem dönem yönlendirme amaçlı yapılan haberlerden...
Ankara’nın tavrı bu konuda açık. Esad rejimini tanımak söz konusu değil, rejimin kendisi ile bir temas trafiği olmayacak. Ancak istihbarat örgütleri farklı seviyelerde bir araya gelebilir. Belli ki 14 Şubat’ta yapılacak Soçi zirvesinde Adana Mutabakatı’nın canlanması konusu Rusya tarafından yeniden gündeme getirilecek. Zirve pek çok açıdan önemli. Şöyle ki:
ABD’nin çekilme süreci: Çekilme süreci nasıl olacak, ABD çekilirken ortaya boşluk çıkmaması için neler yapılacak? Sorunun yanıtını her ülke farklı açıdan veriyor. Nasıl bir ortak noktada buluşulacağı önemli. Bu çerçevede tampon bölgenin de gündeme gelmesi bekleniyor. Rusya son görüşmelerde derin bir tampon bölgeye sıcak bakmadığını, 15-20 kilometrelik bir alanın yeterli olacağını söylemiş, Türkiye’nin güvenlik kaygısının çözümü için Adana Mutabakatı’nın canlandırılmasını önermişti.
İdlib sorunu: İdlib’de Rusya ve rejimin artan operasyonları dikkat çekiyor. Bu kapsamda bundan sonraki sürece ilişkin neler yapılacağının, özellikle 4 bin yabancı savaşçıdan oluşan radikal grupların durumunun ele alınması bekleniyor.
Anayasa komisyonu: Anayasa komisyonunun toplanması normalleşme açısından kritik önem taşıyor. Sürecin hızlandırılması gerekiyor. Türkiye, Suriye ve Irak topraklarında istikrarın kendi huzuru açısından da şart olduğunun farkında.
AK PARTİ NEDEN ANKET KONUŞMUYOR?
Mutfak alışverişimi genelde kendim yaparım. Herkes gibi ben de bu aralar “Sadece iki poşet aldım ve bu kadar tuttu” diye şaşırıyorum. Siyasetin de gündemi mutfağı karartan yüksek fiyatlar olunca, işin özünü anlamak için tarım sektöründen hal sektörüne, bürokratlara kadar birçok isimle görüştüm. İsmini vermeden tespit, öneri ve eleştirilerini sıralayacaklarım da olacak. Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
ÜRETİM MALİYETLERİ
Ocak ayını baz alırsak, üretici açısından enflasyonun yüzde 32.93 olduğunu görüyoruz. Üst düzey bir kaynağım, “Konuya önce genel ekonomi açısından bakalım, üretim maliyeti arttı” dedi ve sıraladı.
- Serada ısıtma, gübre, ilaç, tohum gibi üretim maliyetlerine bakılınca hepsinin arttığı görülüyor.
- Asgari ücret, yani işçilik de arttı.
- Kısacası üretimin temel girdileri, maliyet arttı.
- Hava koşulları üreticiyi vurdu.
- Depolamak ile stoklamak aynı değil. Örneğin soğan ve patates senede bir ay üretilir, 11 ay satış için depoda tutulur. Bunu medya
Başkentte Mehmet Özhaseki ve Mansur Yavaş arasında kıyasıya bir rekabet var.
Anketler, tahminler havada uçuşuyor. Ankara seçiminin kaderini ise geçmişte olduğu gibi milliyetçi seçmenin tercihi belirleyecek.
Başkentte MHP, AK Parti’yi; İYİ Parti CHP’yi destekliyor.
2014’teki seçim yüzde 44’e yüzde 43 bitmişti. Geri kalan yüzde 9’dan kim daha fazla pay alırsa seçimi kazanacak. Unutmadan söyleyelim, bugün için yüzde 20 civarında kararsız seçmenden bahsediliyor. MHP’nin, AK Parti’nin adayı Özhaseki’ye desteği, Yavaş’ın İYİ Parti’den gördüğü desteğe göre şimdilik daha belirgin. MHP’li kadrolar, Özhaseki’nin her programında yanında ve kürsüde muhakkak bir MHP’li söz alıyor. MHP teşkilatları AK Parti teşkilatları kadar sahada ter döküyor.
MAKAM KOLTUĞUNA OTURMAYAN İL BAŞKANI
Söz MHP’den açılmışken, MHP’nin Ankara İl Başkanlığı’yla ilgili şaşırtıcı bir olayı sizlerle paylaşacağım. MHP’nin uzun yıllardır Ulus’ta olan Ankara İl Başkanlığı Balgat’a taşındı. İl Başkanı Turgay Baştuğ’un taşındıkları 1 Ocak’tan bu yana halen makam odasını kullanmaya başlamadığını, ziyaretçilerini kendisinin de oturduğu özel kalem müdürlüğünde ağırladığını duyunca nedenini öğrenmek için kendisini aradım. İşte Baştuğ’un makam koltuğuna oturmama sebebi...
‘ÖNCE GENEL BAŞKANIMIZ