Paylaş
Son sözleriydi bunlar. Önce boğuldu, sonra kanının bir kısmı çekildi, ardından parçalara ayrılıp poşetlere konuldu.
Ekim ayında yaşanan, kanımızı donduran korku filmi “Cemal Kaşıkçı Cinayeti”.
Nihayet BM’nin bir şekilde gündeminde. Bir şekilde diyorum, ortada bir resmi soruşturma yok henüz.
Şimdilik tek gelişme BM keyfi ve yargısız infazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın kendi girişimiyle başlattığı soruşturma için Türkiye’ye gelmiş olması. Yani soruşturma bağımsız. Callamard’ın dünya genelindeki infazları soruşturma yetkisi bulunuyor. Başlattığı çalışmaya ilişkin Reuters’a verdiği demeçte Callamard suç koşullarını, “hem şahısların hem de devletlerin bu cinayetteki sorumluluklarının tabiatını ve boyutunu” değerlendireceğini söylemiş, “Bulgularım ve tavsiyelerim Haziran 2019’daki oturumda BM İnsan Hakları Konseyi’ne bildirilecek” demişti.
DÜNYA LİDERLERİNİN DUYGUSAL(!) BAKIŞI
Vahşi cinayeti günlerce konuştuk. Ulusal basın ve uluslararası basında her gün yeni bir ayrıntı çıkmış ve kanımız donmuştu. Türkiye yürüttüğü akıllı strateji ile tüm dünyayı bir anlamda ayağa kaldırmıştı. Tüm oklar cinayetin arkasındaki isim olarak Veliaht Prens Selman’ı gösterse de, Prens konusunda kimse bir adım atmadı, atamadı. Bunun başta ABD olmak üzere ülkeler açısından bir takım “duygusal(!)” ve uzun vadeli “stratejik ama yine duygusal(!)” sebepleri olduğu şüphe götürmeyen bir gerçek. Türkiye bu konuda hiçbir pazarlık içinde olmadığını ve olmayacağını birçok kez her düzeyde açıkladı. Şimdi yeniden hamle zamanı. BM Özel Raportörü’nün soruşturması bağımsız olsa da Türkiye’nin elindeki ve tüm dünya ile paylaştığı deliller öyle kuvvetli ki raportör bunu BM İnsan Hakları Konseyi’ne bildirdiğinde konuya tamamen duygusal(!) yaklaşan dünya ülkelerinin liderleri yine kör ve sağır taklidi yapabilecekler mi merak ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı çok açıktı: Konunun uluslararası yargıya taşınması. Bunun için ilk kez bu köşede BM yoluna başvurulacağını yazmıştık. Zaten raportörle Ankara’da yapılan görüşmelerin önemli maddelerinden biri de buydu. BM konusunda iki yol bulunuyor. Bunlardan biri soruşturma için BM Güvenlik Konseyi’nde karar alınması. Malum nedenleri göz önünde bulundurursak bunun kolay olmadığı ortada. Diğer seçenek ise “cinayetle ilgili gerçeklerin ortaya çıkarılması” amacıyla BM Genel Sekreteri ya da İnsan Hakları Komiseri tarafından bir komisyon kurulması. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, diğer ülkelerle çalışıldığını söylemişti. Bu konuda bir gelişme olacak mı göreceğiz. İnsanlık vicdanı açısından resmi soruşturma şart. Diğer yandan Türkiye bir “muz cumhuriyeti olmadığını”, canı isteyenin operasyon yapamayacağını, cinayet işleyemeyeceğini izlediği strateji ile ortaya koymuştu. Şimdi bunun devamının gelmesi gerekiyor.
O SESLER VE SÖZLER UNUTULMASIN!
Suudi Arabistan ise bu konuyu gündeminden düşürmüş görünüyor. Veliaht Prens’ten de ses çıkmıyor. Oysa isteyen her ülkenin istihbarat şefine ya da görevlisine MİT tarafından dinlettirilen ‘tak tuk’ sesi ile elektrikli otopsi testeresinin sesi dünyanın tam ortasında, insanlığın vicdanında bangır bangır duruyor. Çok yazıldı ama yeni okuma fırsatı buldum. Gazeteciler Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman’ın araştırması, Ferhat Ünlü’nün kaleminden ‘Diplomatik Vahşet-Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları’nı okumanızı tavsiye ederim. Korku filmi demem boşuna değil. Veliaht Prens’in muhaliflerini ortadan kaldırmak için kurduğu “kaplan timi” de, Cemal Kaşıkçı’nın parçalanmadan önce kanının çekilerek banyo giderine akıtılması da nasıl bir zihniyetle, nasıl bir katiller sürüsü ile karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. 15 kişilik infaz timinin içinde yer alan Suudi Arabistan Adli Tıp Kurumu Başkanı Salah Muhammed Ed Tubeyki’nin cinayet öncesi rahat sözleri ise kan donduruyor. Tubeyki, “Kesmeyi iyi bilirim. Şimdiye dek hiç sıcak bir beden üzerinde çalışmadım ama onu da kolay hallederim. Normalde kadavra keserken kulaklığımı takar müzik dinlerim. Bir yandan da kahvemi, sigaramı içerim. Cemal’in boyu uzun, yaklaşık 1.80 civarında. Kurbanın eklemleri kolayca ayrılır ancak parçalamak yine de zaman alacaktır. Ben parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız” demiş....
Suudi Arabistan, kral, veliaht prens ve duygusal(!) nedenlerle sessiz kalan ya da sesi çıkıyormuş gibi yapıp kafasını kuma gömen tüm liderler, ne yazık ki bu sözler ve cinayeti işlerken çıkardıkları sesler insanlık vicdanında asılı duruyor.
Paylaş