Hande Fırat

Şiddetle uzlaştırmayın

3 Aralık 2019
Tokat mı yedin? Tamam, affet, git aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.

Dayak mı yedin? Affet, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.

Kemiklerin mi kırıldı? Uzlaşın, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.

Düzenlemenin adı bile “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi”.

Şiddet ve aile zaten bir arada olmaz. Burada kritik olan, aileyi korumak için şiddeti görmezden gelmek. Kadın, çocuk ya da erkek fark etmez. Kimse şiddetle uzlaşmamalı. Hiç kimse şiddetle uzlaşmak zorunda bırakılmamalı. Hele hele dosya kabarıksa, birden fazla başvuru var ise uzlaşmanın ‘u’su akıldan geçirilmemeli.

Bu satırları yazma sebebim, Ankara büromuzdan Mesut Hasan Benli’nin haberi. Eskişehir’de eski eşi tarafından başına satırla vurularak öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın yaptığı her şikâyetin savcılık tarafından uzlaştırma bürosuna gönderildiğinin ortaya çıkması... Kısacası, Ayşe Tuba Arslan’ın korunmak yerine katili olan eski eşiyle uzlaştırılmaya çalışılması.

Dün çok sayıda hukukçu ile konuştum, hepsi İstanbul Sözleşmesi’nin yasalarımızdan üstte olduğunu hatırlatıyor. Ancak belki de hiçbir boşluk bırakmamak gerekiyor. Bu nedenle TBMM acil olarak kadın, çocuk, eş açısından yaralama, tehdit ve hakaret suçlarını uzlaşma kapsamından çıkarmalı.

BIRAKIN MÜDAHİL OLSUNLAR!

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı

Yazının Devamını Oku

Akşener’den HSK’ya şikâyet

29 Kasım 2019
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kendisi hakkında yaklaşık dört yıldır yürütülen, gizlilik kararı olan ve bu süre boyunca ifadesine başvurulmayan soruşturmayla ilgili Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na avukatı aracılığıyla şikâyet dilekçesi verdi. Dilekçeyi ve Akşener’in talebini ayrıntılarıyla anlatacağım.

Ancak CHP’deki gelişmelerin ardına denk düşen dilekçeyle ilgili gelişmeyi öğrenir öğrenmez, aynı zamanda İYİ Parti Genel Sekreteri olan, Akşener’in avukatı Uğur Poyraz’ı aradım. Bir süredir ifade vermek için uğraşan Akşener’in HSK’ya neden şimdi şikâyet dilekçesi verdiğini sordum. Uğur Poyraz, “Geçtiğimiz hafta siyasette oksitlenme yaşandı” dedi. Puslu hava olduğunu söyledi. Ardından da gerekçelerini sıraladı:

Türkiye’de siyasetin güvenilir, komplolardan uzak, çok sesli, temiz ve umut verici olması lazım.

Siyaset tercih değil, sorumluluk meselesidir.

Hukukun amacı dışında, yöntemler deforme edilerek kullanılmasına müsaade etmemek, bunu hukukun tanıdığı yetki ve sınırlar içerisinde dile getirmek her şeyden önce vatandaşlık görevimizdir.

Oy veren ya da vermeyen seçmenin iradesine konulan ipotekleri kaldırmak için bu soruşturmanın takipçisiyiz.

ŞİKÂYET DİLEKÇESİNDE NE VAR?

Meral Akşener, hakkındaki soruşturmada gizlilik kararını kaldırmak ve ifade vermek için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu yılın temmuz ve ekim aylarında iki ayrı dilekçe ile başvurdu. Soruşturmanın açıldığı tarih üzerinden üç yıl dokuz ay, son dilekçenin verilmesinin üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçti. Ancak hiçbir gelişme olmadı. Bunun üzerine İYİ Parti Genel Başkanı harekete geçti. Bu kez Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na avukatı aracılığıyla şikâyette bulundu. Dilekçede, Akşener hakkındaki soruşturma süreci ve uygulanan yöntemlerin, hukuk ve yargıyı siyasi amaca hizmet eder bir konuma düşürdüğü belirtildi.

DİKKAT ÇEKEN TALEP: TELEFON KAYITLARI KARŞILAŞTIRILSIN

Yazının Devamını Oku

Topyekûn mücadele

26 Kasım 2019
Türkiye hem göçün hem de uyuşturucunun geçiş yolu. Uyuşturucu ile mücadele konusunda uygulamaya konulan yeni yöntemleri ve atılması gereken adımları paylaşacağım. Uyuşturucuyla mücadele birçok alanı kapsıyor. Terör örgütlerinin finansmanından tedavi yaklaşımlarına, ulusal ve uluslararası işbirliğinden hukuki uygulamalara kadar birçok alanda çalışma yapılmasını gerektiren karmaşık ve zor bir küresel sorundan bahsediyoruz.

Uyuşturucu ile mücadele hayati önem taşıyor. İçişleri Bakanlığı ise yoğun çalışma yürütüyor. Bakanlık kullanımı, arzı, satışı, uluslararası dolaşımı adım adım takip ediyor. Operasyonları sürdürüyor. Sahada operasyon ve baskı ile uyuşturucunun rotası da değişiyor. Kısacası, bu bitmeyen bir mücadele.

Mücadeleyi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile konuştuk.

18 İLDE KANALİZASYONDA ANALİZ

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sessiz sedasız hayata geçirdikleri tedbirleri paylaştı. En dikkat çekeni kanalizasyonda atık su analizi.

Uyuşturucunun yoğun olarak kullanıldığı düşünülen 18 ilde kanalizasyonda atık su analizi yapılıyor.

Tahliller yılda dört çeyrek bölümlerde tekrarlanıyor.

Karşılaştırmalar ve analizler takip ediliyor, ona göre önlem alınıyor.

Uyuşturucu kullanımı ve satışının artıp artmadığı takip ediliyor.

Yazının Devamını Oku

Dipsiz Göl’e müfettiş

22 Kasım 2019
DİPSİZ Göl’ün adına uygun olmayan ve “Yok artık” dedirterek dibinin görülecek şekle getirilmesi Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Dün Ankara ofisimizdeki kahvaltıda sorularımızı yönelttiğimiz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bakanlığınca soruşturma açıldığını açıkladı. Olayın incelenip aydınlatılması için bir mülkiye müfettişi görevlendirildiğini söyledi.

Dün ilerleyen saatlerde görüştüğüm eski Çevre Bakanı ve AK Parti’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ise “Dipsiz Göl, Kültür Bakanlığı Tabiat Varlıkları Kurulu tarafından tescillenmeliydi” dedi. Özhaseki’nin bu sözlerinin ardından ülkemizde korunması gereken ama tescillenmemiş, Tabiat Varlıkları Kurulu’nun onayına sunulmamış kaç ‘Dipsiz Göl’ümüz var sorusu aklıma geldi. Benzer bir olayın bir daha yaşanmaması için Türkiye geneli için bir çalışma yapılmasında fayda var.

DEFİNE AVCILARI

Gelelim Dipsiz Göl’ü o hale getiren define arayanlara, define ararken asıl hazineyi yok edenlere... Hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla hem de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ile bu konuyu konuştuk. Define arayanların ilin müze müdürlüğüne başvurması, kriterlerin karşılanması durumunda alınan iznin o ilin valiliğine onaylatılması şart. Özhaseki’ye göre define arama Türkiye’de bir hastalığa dönmüş durumda. Özhaseki, “Türkiye’de bir define hastalığı var. Kesinlikle tedavi edilmesi lazım. Her şehirde 10-15 kişi var. Kendi aralarında haberleşirler. Kısa yoldan zengin olma peşindeler” dedi.

Gelelim Özhaseki’nin “Tedavi edilmesi gerekir” dediği hastalığın nedenine... Define bulunması durumunda yüzde 50’si bulanlara, yüzde 50’si devlete gidiyor. Hastalığın nedeni yüzde 50 pay. Bugüne kadar izin alıp, kazı yapıp hazine bulan ise yok.

FETÖ ALTINLARININ PEŞİNDE

“Definecilerin gözlerinde çizgi film karakteri gibi dolar işareti dönüyor”. Bu sözler, “Definecilerden yoruldum, bıktım” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ait. Soylu, definecilerin şimdiki hayali hedeflerinin ise FETÖ altınları olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı, “Koskoca adamlar kapımızı çalıyor, ‘Şurada FETÖ altınları var’, ‘Burada FETÖ’nün gömülü paraları var’ diyorlar. Herkesi kandırıyorlar, herkesi de birbirine düşürüyorlar. Bugüne kadar bir şey çıkarttıklarını da görmedim” dedi.

KORUMALAR NEDEN ÇEKİLDİ?

CHP

Yazının Devamını Oku

Anne ben bir süredir...

19 Kasım 2019
Salonda oturuyorsunuz... Çocuğunuz içeri geldi ve “Anne seninle konuşmak istiyorum, ben bir süredir sigara kullanıyorum” dedi. O an ne yaparsınız? O an ne yapmalısınız?

Çok önemli, kritik bir an.

“Çok değerli bir paylaşım. Bana anlattığın, itiraf ettiğin için çok teşekkür ederim. Ancak sen de bunun bir sorun olduğunun farkındasındır, bu sorunu çözmemiz önemli” yanıtını vermeniz gerekiyor. Bağırmadan, kızmadan, tepki göstermeden...

Okuduğunuz bu “olması gereken” davranış biçimini, Yeşilay Başkanı Mücahit Öztürk anlattı. Hatırlayacaksınız, geçen yaz 18 yaş altı çocuklarımızın tütün ve tütün ürünleri ile madde bağımlılığı sorununa; yasaya rağmen çocuklara tütün, tütün ürünü ve alkol satışı sorunlarına bu köşede yer vermiştim.

Yeşilay Başkanı ve yöneticileri ile geçen hafta görüştük. Başkan Mücahit Öztürk, çocuk-ebeveyn arasında en önemli konunun “iletişim” olduğunu söyledi. İletişim kanalları açık olacak. Tepki göstermek yerine, “neden içtiğini, neden denediğini, ne hissettiğini” sormak gerekiyor. Çocuğunuz tütün, tütün ürünü, alkol ya da madde kullanıyorsa, “Bu sorunu çözmeliyiz, birlikte çözebiliriz, profesyonel destek almalıyız” demek gerekiyor. Bu süreçte Mücahit Öztürk’ün bazı kritik uyarıları da var:

Süreçte çocuk, anne-babayı kandırdığını düşünmemeli. Külyutmaz ebeveynler olmak önemli.

Çocukların, ergenlerin özgürlük alanı olacak ama bir yere kadar...

Bağımlılıkta ilk sırada yer alan risk faktörü, merak ve çevre. Çevre, yani arkadaş faktörü kontrol altında tutulmalı. “Aşırı yasakçılığın yasaklananı cazip kılabileceğini” unutmadan, arkadaş çevresi konusunda çocuk uyarılmalı.

YEŞİLAY DANIŞMANLIK MERKEZLERİ

Yazının Devamını Oku

ABD ziyaretinin değerlendirmesi.... Fahrettin Altun: Her şeyden önce başarılı bir görüşme

15 Kasım 2019
Hemen herkes ekran başındaydı. Nasıl geçecek, sonuçları ne olacak merak ediliyordu.

ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbaşa, senatörlerle ve heyetler arası yaptıkları görüşmelerden bahsediyorum. Görüşmenin en dikkat çeken karelerinden biri heyetler arası görüşmeye ilişkindi. Türkiye’nin mücadelesi yani “Terörizm ile savaşı” masanın üzerindeydi. İletişim başkanlığı tarafından özel olarak hazırlanmış, heyet ve senatörlere dağıtılan “Türkiye’nin terörizmle ile savaşı” adlı kitapçık masada İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un hemen önünde duruyordu. Heyetin Ankara’ya dönmesinin ardından, “kritik” görüşmelerin Altun tarafından nasıl yorumlandığını merak ettim. Altun’un yanıtlarını başlıklar halinde sizlerle paylaşıyorum;

- Görüşme sadece önemli ve tarihi değil, aynı zamanda ve her şeyden önce başarılı bir görüşmeydi.

- İki ülke arasındaki birçok kriz başlığının çözümü yönünde önemli görüşmeler yapıldı, kararlar alındı.

- Ziyaretin gündemini, amacını, başlıklarını politik çıkarı için istismar eden birçok odak sözkonusu iken; “lider diplomasisi” ile ciddi bir merhale katedildi.

- Türkiye’nin Suriye, terör örgütleriyle mücadele, güvenli bölge gibi konularda tezleri tüm detaylarıyla ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan hassasiyetlerimizi ve politikalarımızı muhataplarına belgeleriyle ortaya koydu.

- Hangi terör örgütüyle neden mücadele ettiğimizi bu görüşmede tüm detaylarıyla paylaştık.

- Türkiye’nin yaşadığı tüm kayıplar ve YPG ile PKK arasındaki ilişki belge ve detaylarıyla ortaya kondu. Bu husus toplantının en başarılı sonucuydu.

- Türkiye ile ABD arasında kriz noktası olarak görülen tüm başlıklar için iki ülkenin ilgili bakanlarının karşılıklı çalışması kararı alındı. Bu vesileyle birçok konu başlığında daha hızlı ilerleme sağlanacak.

Yazının Devamını Oku

13 Kasım’a doğru

12 Kasım 2019
Krizlere dolu Türk-Amerikan ilişkilerinin en kritik görüşmelerinden biri bu hafta yapılacak.

ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir araya gelecekler. 1 Mart 2003 tezkeresiyle başlayan “sorunlu döneme” dur denebilecek mi, ilişkilerde yeni bir model oluşturulup, sorunlu alanlar tek tek ele alınıp çözülebilecek mi, yoksa “Daha kötü olmasın, en azından mevcut durum korunulsun” diyerek “tüm sorunların konuşulduğu” ancak her iki tarafın da bu sorunlara “farklı pencerelerden” bakarak farklı çözüm önerileri ve temennilerini dile getirdikleri bir basın toplantısı ile mi noktalanacak? Ya da Trump-Erdoğan başlıklara ilişkin çözümlerde uzlaşsa da Amerikan müesses nizamı bildiğini okumaya devam mı edecek? Bu soruların kritik yanıtları için gözler 13 Kasım’a çevrilmiş durumda.

SURİYE

Görüşmenin ana gündemi Suriye... Barış Pınarı harekâtının devamında ABD ve Rusya ile mutabakat sağlanmış olsa da ortaya çıkan tablo sorunlu alanlar barındırıyor.

Bunlardan ilki, ABD ile varılan mutabakat hattındaki, yani Tel Abyad-Resulayn hattındaki terör saldırılarına açık hatta terör saldırıları altındaki bölgeler. Resualyn’ın güneyindeki Tel Tamer bölgesinde konuşlu terör örgütü YPG/PYD’nin tacizi sürüyor. Türkiye, Menbiç ve Ayn-El Arap’tan sınırlarına yönelen tacizlerden de şikâyetçi. Sahadaki durum, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik sıkıntısı haritalar üzerinden anlatılacak.

Amerikalı yetkililer kapalı kapılar ardında ve sohbetlerde verdikleri “Ruslarla muhatapsınız, bahsedilen birçok bölgede Ruslarla baş başa kaldınız” mesajını tekrarlayacak mı göreceğiz. Barış Pınarı harekâtı bölgesi açısından baktığımızda ABD sadece 120 km’lik hat için konuşmayı tercih ediyor. Diğer alanların muhatabı olarak Rusya’yı işaret ediyor.

Sorun tek başına alan ve alandaki muhataplık değil. Asıl sorun NATO müttefiki iki ülkenin arasında duran PYD/YPG terör örgütü. Türkiye’yi hedef alan terör örgütü, ABD’nin Suriye’deki yol arkadaşı, kara gücü, hükümeti olmayan oyuncusu olması. Türkiye, NATO müttefiki devletin kendisine saldıran terör örgütü ile ilişkisini kesmesini istiyor. Oysa o devletin başkan yardımcısı, Türkiye’de başkent Ankara’da düzenlediği basın toplantısında terör örgütüyle angajmanını sürdüreceğini açıklamıştı. Pentagon başta olmak üzere Amerikan müesses nizamı açıklamalarıyla, görüşmeleri ile politikalarıyla terör örgütüyle ilişkisini sürdüreceğini gösteriyor.

TERÖR ÖRGÜTÜYLE YOL ARKADAŞLIĞI

Hâlâ DEAŞ’a karşı mücadele için terör örgütü PYD/YPG’yi işaret eden ABD; bu bahane ile petrol bölgelerini tutmaya, gelirlerini de YPG/PYD için kullanmaya devam ediyor. Bunu sadece güneydeki bölgeler olarak düşünmemek lazım, Kamışlı’nın doğusundaki petrol alanı Suriye’de çıkan petrolün yaklaşık yüzde 25’i.

Yazının Devamını Oku

ABD ziyaretine doğru

5 Kasım 2019
‘Trump’ın dış politika yolculuğu üç ögeliydi: Birlikte yol alabileceğimiz güçler, birlikte yol alamayacağımız güçler, yeterince gücü olmadığı için gözden çıkarabileceğimiz güçler...’ (Michael Wolff, ‘Ateş ve Öfke’)

Trump ve yakın çevresinde infial yaratan kitabın yazarı Michael Wollf, ABD Başkanı Donald Trump’ın dış politikasını, başkanlığının ilk ayları için böyle özetlemişti. Bugüne uyarlarsak Trump ve Amerika için terör örgütü PYD/YPG, birlikte yol alabilecekleri güçler sınıfına giriyor. Buna hiç şüphe yok. Mesele, Türkiye hangi kategoriye giriyor? Üstelik o kategori konusunda Trump ile Amerikan müesses nizamı arasında fark var mı? Ayrıca fark olsa bile azil konusunda sıkışan Trump, Amerikan müesses nizamına ne kadar direnebilir? Bir öyle bir böyle açıklamaları ile kafa karıştıran Trump’a ne kadar güven olur? Sahi, “Trump iyi, çevresi kötü” söylemi gerçekçi mi?

NORMALİ BUYSA VAY HALİMİZE

Soru çok... Yanıtları artık yolda görülecek. Ancak aklımızı kurcalayan sorular bile bazen tespit niteliği taşıyor. CNN Türk’te ‘Gece Görüşü’ programında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal geçen perşembe gecesi “Trump ile ilgili çok şey söylenebilir ama ben şunu söylüyorum: Trump anormal değil, yeni normal. Trump bütün bu sorunları çözerken hiç tanık olmadığımız esneklikler ve farklı seçenekleri çok hızlı bir şekilde deneyebiliyor” demişti. Yeni normal bu ise vay halimize... “Bazı konularda esneklik ve farklı seçenekleri deneyebiliyor” tespitine katılıyorum. Hatta biraz da ek yapmak istiyorum. Adına “yeni normallik” mi deriz, başka bir tanımlamamı buluruz bilmiyorum ama aklıma gelenleri alt alta sıralamak istiyorum.

Yakın çalışma ekibini ve kabinesini sık sık değiştirmek.

Dünyayı, ülkesini ilgilendiren tüm açıklamaları sosyal medyadan yapmak.

Diplomatik üslubun yitirilmesi.

Açıktan tehdit, açıktan çıkar açıklaması.

Terör örgütleri ile yol arkadaşlığı.

Yazının Devamını Oku