Zaten bu iyi başlangıçta iki takımın orta alanı çok rahat geçmelerinin etkisi büyük. Yine de işler Galatasaray’ın istediği gibi giderken Emre’nin inanılmaz hatası her şeyi değiştirdi. Rakibe önlem alırsın ama bireysel hataya yapabileceğin hiçbir şey yok. Emre Güngör’ü, Servet’e göre ‘topla daha iyi’ diye tercih edersen cevabını sahada böyle alırsın.
Elano Galatasaray’a geldiğinden beri inişli çıkışlı oyunlar oynadı. Oyunları bir tarafa bıraktım, ama bu duran topları neden hala Elano’ya kullandırdıklarını anlamam. Güya Brezilya Milli Takımı’nın duran topçusu. İyi de Galatasaray’da ve Türkiye’de daha bir tane iyi ortasını görmedim. Hatta Sabri bile bu topları daha iyi kullanır. Böyle bir avantajı Elano bile olsa, bu kadar ucuz harcamaya kimsenin hakkı yok.
Keita büyük maçlarda yok
GALATASARAY’ın Ali Sami Yen takımı olduğu biliniyordu; ama Keita’nın da buna ayak uydurduğu bu maçta tescillendi. Bir oyuncu 3 haftada bu kadar mı farklı oynar? Eskişehir’de sahada yok, A.Gücü’ne karşı tek başına maç alıyor. Trabzon’da kendini bitiriyor, yine sahada yok. Trabzonlu oyuncular Keita’dan korkuyor iken daha maçın başında yerden sekip ayağına gelen suyu bahane edip kendini yere bırakması ile maçtan koptu. Futbol oynamayı düşünse inanılmaz işler yapan Keita, dikkat edin büyük maçlarda yok. Ya sinirlenmiş ya da sinmiş. Biz Cale karşısında şov yapacak derken işin açıkçası Cale’nin şovunu izledik.
Arda’nın değeri iyi bilinmeli
GALATASARAY’da Arda’nın ne kadar farklı bir oyuncu olduğu sahada gezinen oyuncuları görünce daha net belli oldu. Soğukkanlılığı, rahatlığı ve kalitesiyle varlığı her zaman takım için büyük güç olan kaptanın değerini iyi bilmek lazım. Trabzon takımında kötü diyebileceğimiz bir oyuncu yok iken ve beklenenden iyi oynayanların sayısı fazlayken. Galatasaray’da iyi diyebileceğimiz oyuncu sayısı yok gibi. Bu durum zaten maçı kimin hakettiğini ortaya koyuyor.
Maç neden güzeldi?
1-Galatasaray’ın derbiye kayıpsız girme düşüncesi. Bu düşünce Trabzon’u da iyi oynattı.
Ankaragücü, karşılaşmaya Galatasaray’ı iyi alan kapatıp kilitleyen takımları taklit ederek durdurmaya çalıştı. Ama erken gelen gol ne yapacağını bilmeyen bir takım ortaya çıkardı. Ankaragücü defansının nasıl az gol yediği ve bu takımın nasıl 2010’da maç kaybetmediğini anlamak zor. Daha maçın ilk 10 dakikasında bariz hatalardan Galatasaray skoru 3-0 yapardı.
Ya bu Ankaragücü çakma ya da bugüne kadar karşılaştığı rakipler çok kötü oynadı. Düşünün Leo Franco, Türkiye’ye geldiğinden beri en rahat maçını oynadı. Neredeyse yere yatmadan maçı bitiren bir kaleci rakibin durumunu net anlatır.
Galatasaray baskı ile golü buldu fakat sonra işi serdi. Sarı kırmızılıların problemi Kasımpaşa maçında olduğu gibi öne geçene kadar çok istekli oyun ve pozisyon üreterek öne geçmek ve sonrasında oyun bitmiş ya da rakip yenilgiyi kabul etmiş gibi skoru koruma pozisyonuna geçmek... Halbuki Ankaragücü çok bariz hatalar yapan, baskıda şaşıran bir defansa sahipti. G.Saray yine de maçı kazanmasını bildi.
DOĞRU İŞLER
BİR musibet, bin nasihattan iyidir derler, Eskişehir mağlubiyeti bu anlamda Galatasaray için hayırlı olmuş. Deplasmanda eli kolu bağlı biçimde mağlubiyeti beklediği maçtan ders almış. Dün doğru işler yaptığı bir maç oynadı. Birincisi, kenarları kullandılar; oyunu göbeğe yığmayıp kenar adamlarına oynayarak maçı geniş alanda oynadılar. Dolayısıyla rakibin kucağında kalmadan takımı oynattılar.
İkincisi Ankaragücü orta sahasının kalabalık ve baskı yapmasına izin vermeyecek şekilde, orta sahada vıdı vıdı yapmadan direkt etkili alana uzun oynadılar. Ve orta saha oyuncuları da atılan topa arkadan destek vererek top kayıplarını azalttılar.
Eskişehir maçının üçüncü faydası da mücadeleye ve isteğe olmuş. Galatasaray bu sefer ikili mücadelerde ayağını çeken, vücudunu koymayan oyuncu yoktu. Bir de buna istekli oyun da eklenince Galatasaray pozisyon vermeden farklı galibiyet aldı.
Maçın başında bu akıl sahada gözükmeyince kenarda tecrübeli akıl devreye girdi. Maçın seyrini değiştirecek hamlelere sahip taraf olan Mustafa Denizli, yanlış başlangıcını erken farkına varıp, oyunu lehine çevirdi. 25. dakikada sistem ve oyuncuların pozisyonlarındaki değişim, oyuna ve sonuca direkt etki etti.
Toraman’ı beke çekip, Ekrem’i sol öne alan Mustafa Hoca’nın takımı o dakikadan sonra pozisyonlar ve goller buldu. Kenarda Mustafa Hoca, içeride Beşiktaşlı oyuncular çok arzuluydu. Genç Necip, iyi mücadelesiyle Ernst’in partneri olacağını gösterdi.
Belediye bu sefer karşısında kendinden daha fazla mücadele eden bir takım bulunca tamamen etkisiz kaldı. Büyük maçların yıldızı İskender’in geniş alan bulamaması ile Belediye’nin elinde tek koz olan kontra da yapılamaz oldu.
NELERi BEĞENDiM?
1- Beşiktaş’ın iştahı ve mücadelesi.
2- Necip.
3- Mustafa Hoca’nın taktik zekası.
Avcı takım değiştirsin
Maçta ilk dikkatimi çeken forma ve oyuncular değildi. Uzun zamandır, hem maç yapmamış, hem de birbirleriyle oynamamış oyuncuların sahadaki uyumsuzluğu en önemli ve en göze çarpan ayrıntıydı. Oyunun da iyi olmamasında iki faktör vardı.
- 1-Hazırlık maçı olması.
- 2- Yoğun maç temposu.
Özellikle dönem itibariyle, oyuncularımızın maça ciddi hazırlandığını ve ciddi oynadığını söyleyemeyiz. Bizim bu tür maçlara bakışımız da her zaman sıkıntı olmuştur. Bunun yanında yoğun maç oynayan Arda ve Emre Belözoğlu gibi önemli oyuncuların yorgun oluşları da bir başka etkendi. Kaldı ki, bu iki oyuncu sahada oldukları sürece yüzde 50’nin üzerine çıkmadılar.
Oğuz hoca ilk defa tek sorumlu olarak çıktığı maçı doğaldır ki kazanmak istedi. Ama en azından ay yıldızlı formayı giymeyi çok isteyen yeni oyunculara şans vererek daha istekli ve daha iyi bir Milli Takım izlettirebilirdi.
Umut Bulut lazım
OFANSİF anlamda kısırlığımız Mevlüt’ten kaynaklandı. İki kenarda Arda ve Volkan top ayağında etkili oyuncular. Bu iki oyuncu, kendilerine gelip duvar olacak ya da devamlı defans arası koşular yapacak forvetle iyi anlaşır. Mevlüt, bu ikisini de yapamadığı için ilk yarıdaki oyun da iyi olmadı. Trabzonsporlu Umut, bu formatta daha çok iş yapar.
İdman ve ziyaret
Guiza ısrarıHer hocanın çok beğendiği ve daha toleranslı olduğu oyuncular vardır. Güiza böyle bir oyuncu. İyi futbolcu ama Fenerbahçe’de olmadı. Formu iyi olmayan futbolcu kendini bilir ve formayı hak etmediğini hisseder. Daum burada ısrar ötesi bir durumla Güiza’ya şans vererek hem İspanyol oyuncuyu ateşe attı hem de Semih-Gökhan Ünal ikilisini zor durumda bıraktı. Güiza’nın bu durumu Semih-Gökhan Ünal ikilisinden beklentileri daha yükseklere çekti. Girip her maçta gol atıp takımı kurtarmaları beklenmeye başlandı. Halbuki Güiza’yı dinlendirip bu oyunculara şans verse ne taraftar bu kadar gerilir ne de takım bu kadar çaresiz olurdu. Daum, artık bu inadından vazgeçip Semih’e formayı vermek zorundadır.
Santos’un yeri
Bana göre kesinlikle sol bek değil. Daum’un yanlışı defansif özelliği olmayan Santos’u arkada, ofansif özelliği iyi olmayan Vederson’u önde oynatması. Aslında basit bir yer değişikliği ile bu durum sorun olmaktan çıkıp Fenerbahçe adına daha işlevsel bir sol
kanat ortaya çıkarır. Santos’un kendi kafasına göre takılan disiplinsiz oyun tarzı, iş defans yapmaya geldiğinde ortaya çıkıyor. Santos’a bakın bazen orta saha, bazen forvet ama sol bek değil.
Fenerbahçe’nin yediği gollere bakın hep iki kenar bek öndeyken problem yaşanıyor. Bek oynayan oyuncuların birinci işi defans yapmak. Örneğin, İstanbul BŞB’nin attığı ilk golde iyi bir solbek İskender’i takip edip kademe yapardı. Fakat Santos’un ilk düşüncesi defans değil gol atmak. Daum burada Santos’u ya önde oynatmalı ya da oynatmamalı.
Kocaman’ın konumu
Daum’un, Aykut Kocaman’dan memnun olmadığını açıkça beyan etmesi takımın içindeki bir başka problem. Bu ikilinin arasında Daum kaynaklı problemin rahatsızlık boyutunun birçok şeyi etkilemiş olması ilerisi için de sıkıntı. Daum’un tek adam olma isteğine Aykut Kocaman’ın yetkilerinin engel olması oyuncu seçiminden, sisteme kadar birçok konuda yanlış kararlar alınmasına sebep olur.