Aurelio’nun sakatlığıyla yaptığımız mecburi Tuncay değişikliği kaleye gidemeyen takımımız için bir adamla daha önde oynama umudu verdi. Fakat bu değişiklik de makus talihimizi değiştirmedi; Almanya Milli Takımı’nın ilk yarıda defalarca yaptığı sağ kenar ataklarından gol geldi.
Milli takımımız ilk yarı boyunca sadece golü geciktirmeyi düşündü. Gol yiyeceğimiz o kadar belliydi ki, sadece ne zaman olacak diye bekliyorduk. Bu devrede nasıl oynadığımızı Alman kaleci Neuer’in hiç yere yatmamasından daha iyi bir durum anlatamaz.
İkinci yarı başında girdiğimiz tek gol pozisyonumuz cesaretimizi sadece 10 dakika diri tuttu. Bu bölümde bizim için en kötü durum geriye çok adamla yaslandığımız ve en kalabalık olduğumuz anlarda verdiğimiz pozisyonlardı. Bunlar kontra ve çabuk atak olmamasına rağmen dört tane pozisyon verdik, iki tane de gol yedik.
Bizde Nuri ve Özer en çok sırıtan oyunculardı.
Milli takımımızda iki tane enteresan oyuncu var; kendi kulüplerinde oynayan milli takımlarda tanınmayacak kadar kötü olan Mevlüt ve Nuri. Bu oyuncular her zaman sürpriz yapar ve şaşırtır.
NEDEN KAYBETTİK?
1-) Almanların bizim sol kenarımızı rahat ve etkili kullanmasını seyrettik.
2-) Korkak başlayıp, oyunu çok geride kabul ettik.
GALATASARAY geçen sezonun ortalarından beri bir sorunun cevabını arıyor. “Rijkaard nasıl hoca?” Kimilerine göre kariyeri tartışılmaz. Dolayısıyla iyi hoca ama kimilerine göre de Türkiye’de kariyeri ile ters orantılı şeyler yaptığı için başarısız bir hoca.
Bu sorunun cevabı tartışıladursun asıl tartışma artık “Rijkaard’ın yerine kim gelsin”e doğru gidiyor.
Şimdi kritik döneme girildi. Galatasaray Rijkaard’la devam mı etmeli, yoksa şampiyonluk yarışı devam ediyorken yolları ayırmalı mı?
Aslında burada en zor durumda olan Başkan Adnan Polat. Çok kritik bir karar vermek zorunda. Belki kararını vermiştir ama uygulamakla ilgili çekinceleri olabilir. Bu çekinceler;
- Rijkaard’la mutlaka devam edeceğini devamlı sözlü ve yazılı olarak beyan ettiği için sözünü yemek istemeyebilir.
- îYüksek tazminat ve ayrıca ayrılmanın Avrupa’daki negatif yansımalarını düşünebilir.
- Gerets, Feldkamp, Skibbe, Ümit Davala ve Bülent Korkmaz’dan sonra Rijkaard’la da ayrılık, problemin sadece hoca göndermekle çözülmeyeceğini ortaya koyup yönetimi hedef yapacağı için istemeyebilir.
LİGİN iki tane savaşan, koşan ve isteyen takımından, sahada kavga eden kazandı. Trabzonspor geçtiğimiz yıllara göre önemli rakiplerini yenerken zayıflara karşı zaaflı oluyor. Bu aslında Anadolu takımı zaafiyeti. Şenol Hoca’nın kırması gereken anlayış bu. Anadolu takımları İstanbul ekiplerine müthiş konsantre olup çok iyi mücadele ederken kendi aralarındaki maçlar sıkıntıdan uyku getirir. Şenol Hoca, Trabzonsporlu oyuncuların mantalitesini değiştirmek zorunda. Yoksa Belediye gibi bir takım olur.
Şimdi başka bir diyardadır
Her maçın kahramanı vardır. Bu maçınki Mustafa oldu. Takım maçı kaybetse Mustafa’nın kaybedeceği hiç bir şey yoktu. Çünkü eleştiri tercihi yapan Şenol Hoca’ya gelecekti. Ama Mustafa üstüne maçı kazandıran golü attı. Mustafa’nın maç gecesi ve bugünlerde başka bir diyardadır şimdi...
HAFTANIN ÖNE ÇIKANLARI
- Aykut Kocaman: Disiplini ile.
- Niang: Golleri ile.
- Rijkaard: Servet’i ile.
Bursaspor’un her maçında en çok göze batan oyuncu Volkan Şen. Ve Volkan, anormal iyi de oynamıyor ayrıca. Fakat, takımda iyi durumda oyuncu olmadığı için Volkan herkesin en beğendiği oyuncu oluyor. Peki bir tek oyuncunun oyunu ile Bursaspor, nasıl oluyor da hala lider, hala yenilgisiz? İşte onun cevabı da Ertuğrul Hoca’nın ezberlettiği sistem. Bursaspor, takım olarak geçen yıldan çok değişmedi ama oyuncu çok değişti.
Duran toplar koz değil
Değişikliğin sebebi ön tarafta. Bursaspor’un orta alanı zaten önce savunmayı düşünen yapıda, bu sene de aynı şekilde devam ediyor. Fakat önde işler iyi gitmiyor. Ozan İpek’in formsuzluğu, forvet oynayan Sercan, Turgay ve Nunez’in etkisizliği ile forvet arkasındaki Insua ile Batalla’nın pozisyon hazırlamadaki yetersizliği, sorunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Üstelik, geçen sezon çok maç ve puan kazandıran duran toplar, koz değil. Ertuğrul Hoca’nın ikinci yarıda yaptığı değişiklikler, biraz olsun etkisini gösterip, Bursaspor’un kıpırdanıp, net pozisyonlara girmesini sağladı. Bursaspor, kazanacak kadar pozisyonlara girdi ama işin gerçeği iyi oynamıyor ve bu puan kaybı da gayet normal.
Olimpiyat avantaj
GEÇEN yıl futbolcuların akıllarında iz bırakan iki maçın ardından bu karşılaşmanın sıkıntılı olması beklenen bir durumdu. Buna hakem Abitoğlu’nun maçın başındaki tutarsız kararları da eklenince sıkıntı sertliğe ve kavgaya dönüştü. Belediye takımının G.Saray’dan sonra Bursaspor’a karşı ortaya koyduğu oyununun iyi olmamasının iki sebebi olabilir.
- Başta defansın göbeğinde sakat oyuncular.
Bu çıkarımlardan biri pas yapmak ve topa sahip olmaktı. Ki Bursaspor maçın başlamasından itibaren ve golü yedikten sonraki bölümde bile hep çok pas yapmayı düşündü. Düşünce doğruydu, çünkü karşımızdaki rakip rahat pas yapıp pozisyona girebileceğimiz kadar dişimize göreydi. Yani Valencia’nın bize yaptığının bir benzerini biz Rangers’a yaptık. Tabi değişmeyen yine golü yiyen bizim oluşumuzdu.
İkinci öğrenilen önemli nokta panik yapmadan ve acele tercih yapmadan oynamaktı. Bursaspor rakip alanda da sakin kalıp bol pas yaparak acele etmeden doğru seçenekleri bulmaya çalıştı. Bunu yaptığımız anlarda etkili olduk. Fakat final pası ve vuruşlarındaki eksiklik aynı zamanda gol eksikliği oldu.
Kazanımı özgüven
Bir de öğrenilemeyen ve yaşayarak kazanılan eksik vardı; tecrübe. Bursaspor oyunu kontrol altında tuttuğu ve iyi oynadığı bölümde, yani rakibe konsantrasyonunun en alt seviyede olduğu bölümde gol yedi. Hem de bizim yıllardır yediğimiz klasik kolay gollerimizden.
Maçın geneline bakınca tam orta alan oyunu oldu diyebiliriz. İki takımın da pozisyona girmekte sıkıntı çektiği mücadelesi daha fazla bir maç oldu. Bursaspor’un bu maçtan tek kazanımı özgüven olur.
ARTILARPas yaptık ve oyunu kontrol ettik.
Topa daha fazla sahip olmamız defansta da az hata yapmamıza sebep oldu.
Zaten statta da bu duygusallığın etkilerini gördük. Önceki gün Beşiktaş seyircisinin Şifo Mehmet’e gösterdiği sevginin bir benzerini G.Saray seyircisinin Arif’e göstermesi benim için maç kadar önemliydi.
Uzun zamandır maça bu kadar iyi başlayan, hatta iyi başlamanın da ötesinde etkili başlayan bir G.Saray görmemiştim. G.Saray, Belediye’nin üzerine çok rahat giderken, aynı zamanda çok da rahat pozisyon buldu. Maçın başında F.Bahçe ve Beşiktaş’a karın ağrısı olan Belediye’nin G.Saray’a ilaç olacağı belli oldu.
Daha oyunun ilk çeyreği dolmadan maçın kopmasının 3 sebebi vardı:
- Ekrem’i tek yakalayan Serkan- Pino ikilisinin etkili atakları
- Yine yeni yeniden Ayhan
- Baros’un gol atma isteğinin tavan yapması.
G.Saray’da neler değişti?
Peki G.Saray’da ligin başına göre son haftalarda değişen ne?