Hakan Ünsal

Güneş'i parlatan 3 değişim

20 Kasım 2010
2002’deki, kendisini kabul ettirmeye ve etkileyici olmaya çalışan Şenol Güneş’in yerini, her konuda ‘yeterliliğini’ fazlasıyla ispat etmiş bir teknik adam aldı.

2002 Dünya Kupası’nda beraber çalıştığım Şenol Hoca Trabzonspor’da çoktan hak ettiği payeleri geç de olsa alıyor. Şenol Hoca şimdilerde herkesin takdir ettiği bir teknik adam. Fakat yine de yaptığı işlerin çok önemsenmediğini düşünüyorum. Belki de futbolun merkezi İstanbul’dan uzak olmanın dezavantajını yaşıyor. Ben Şenol Hoca’daki değişimin ilk ayağını bire bir yaşamış ve devamına tanıklık eden eski bir öğrencisi olarak geldiği duruma hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. Bizim çalıştığımız dönemden bu yana uzun zaman geçti ama bu kadar süreleri olup geriye giden teknik adamlar da var.
Artık kendinden emin
Şenol Hoca’daki farklılığı ilk hissettiğim ve  beni şaşırtan ilk görüntü geçen sezon Ali Sami Yen’de oynanan maçtan önce oldu. Soyunma odasında çıkıp çimlerin üzerinde kulübeye doğru yürüyen kişinin Şenol Hoca görünümlü bir başka insan olabileceği aklıma gelmedi değil. Basın tribününde bir taraftan Dünya Kupası dönemlerindeki Şenol Hoca’yı düşünürken diğer taraftan önümüzdeki kulübeye doğru yürüyen o kendinden emin ve özgüveni tavan yapmış yeni Şenol Hoca’yı gördüm. Geldiği günden beri Trabzonspor’a bir kimlik ve oyun tarzı kazandıran Şenol Hoca’daki gelişimler sadece bunlarla da sınırlı değil. Bütün bu değişimleri 3 ana başlık altında sıralamak mümkün...

OYUN TARZI: Felsefesini herkese kabul ettirdi

Trabzonspor’un başına geçtiği günden beri hiç taviz vermeden uyguladığı ve artık benimsenen ‘hücum futbolu’ Şenol Hoca’yı farklı kılan bir başka özellik. Artık Şenol Hoca kendine ait bir felsefesi olan ve bunu rakibe kabul ettiren bir teknik adam. Geçmişten günümüze kendini bu denli geliştirmeyi başarmış nadir hocalar vardır. Şenol Güneş de bu isimler arasındaki yerini hakkı ile almıştır. Fatih Terim Galatasaray’a geldiğinde kafalarda ve sahada devrim yapmış ve tarihi başarılar kazanmıştı. Şenol Hoca daha işin başında ama başarının alt yapısını çok sağlam kurduğunu söyleyebilirim.

KARiZMA: Ne yapacağını biliyor

ŞENOL Hoca’da beni en çok etkileyen özellik bu oldu. Geçen dönemde kazandığı özgüven ve başarı, hocayı kendisini, olması gereken yerde görmesini sağlamış. Artık o ne yapacağını arayan, kendisini kabul ettirmeye çalışan ve etkileyici olmaya çalışan Şenol Hoca’nın yerini bütün bu donanımlara sahip bir teknik adam almış. Artık giyiminden konuşmasına maç içi müdahalelere kadar her konuda yeterliliğini fazlasıyla ispat etti.

OTORİTE: Bütün sorunları çözüyor

Yazının Devamını Oku

Vah G.Saray vah!

15 Kasım 2010
G.SARAY maçı kazanmaya hazırlık yapmıştı ama asıl hazırlığı “intikam soğuk yenilen yemektir” tadında yapan Hikmet Karaman yapmıştı. G.Saray’ın hoca aradığı dönemde teklif götürüp, vazgeçtiği tecrübeli teknik adam, bunun acısını çıkartmayı elbette istiyordu. Maçın neredeyse tamamının Hikmet Hoca’nın istediği şekilde geçtiğini de gördük.
G.Saray, son yıllarda bir çok özelliğini kaybetti. Bunlardan biri de Ali Sami Yen’de maça ilk 15-20 dakika baskılı başlayıp, rakibi boğmaktı. Şimdiki G.Saray, bunu ancak 5 dakika ve etkisi düşük düzeyde yapmaya çalışıyor. Zaten bu baskıyı kırmak için de, iki pas yetiyor.

Murat Erdoğan’ın sakin ve panik yapmadan takımını yönlendiren oyunu, G.Saray’ın ilk yarıyı ve maçı mağlup bitirmesinin ana sebebiydi. Cana, Ayhan ve Sabri gibi koşan, top kazanan oyunculara rağmen G.Saray’ın oyunu kontrolüne alamaması enteresan gelebilir. Öyle ya topla oynama özelliğin yoksa ya da azsa, en azından daha çok kazanman lazım. Ama devir değişti. Sadece koşan adamla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor, takımlar artık. O yüzden koşan değil de, koşturan olmadığın sürece mahkumsun kaybetmeye. Hagi, istediği kadar müdahale edip, oyuncuların yerini değiştirsin, hatta oyuncuları değiştirsin, bu form durumu ile hiçbir şey yapamaz. Pino, sahada yok. Kewell, çok etkisiz. Elano, kötü. Cana, etliye sütlüye karışmaz. Ayhan, düşüşte. Servet de hatalar yapmaya başlayınca, herkes Sabri’nin ayaklarına bakar hale geliyor. Zaten iş buraya gelmişse G.Saray’ın hali vahim demektir.

Şampiyonluk şansı bitti

Manisa maçının teyit ettiği bir gerçek; G.Saray’ın deplasman takımı olduğu. Kendi sahasında kazanmaya mecbur oynayınca her şey ortaya çıkıyor;

Oyunu kontrol edemiyorsun çünkü, Ali Sami Yen’de “önce savunma” diyemezsin.
Ofansif oyun düşüncesi, rakibe geniş alan verince, rakibi ve topu kontrol edemezsin.
Yetenekli ayaklar formsuz olunca, savunma silahını rakibe verirsin.
Ben Beşiktaş derbisinin her iki takımın ya da birinin şampiyonluk yarışına veda edeceği bir karşılaşma olduğunu düşünüyorum. G.Saray’ın şampiyonluk şansı bu hafta itibariyle tamamen bitmiştir. G.Saray’ı düştüğü bu durumdan kurtaracak tek yol, olağanüstü kongredir. Bu ya yeni yönetim olur ya da güven oyu almış taze bir yönetim olur.

BEĞENDİM
Lakabı “ceset” olan ama takımına hayat veren Murat Erdoğan’ı.

BEĞENMEDİM
Galatasaray’ın hem de Ali Sami Yen’de pozisyona bile giremeden kaybeden oyununu.

DİKKAT
Şampiyonluk gitti, yönetimi tebrik ediyorum.
Yazının Devamını Oku

Yok aslında farkları

13 Kasım 2010
Bana Beşiktaş’ın içinde bulunduğu durum hiç sıradışı gelmedi. Daha önceden gördüğüm ve yaşadığım bir şeyi tekrarlıyor gibiyim.

SCHUSTER’li Beşiktaş, ligde son Kasımpaşa maçında yaptığı kayıpla yarışta iddiasını kaybetmeye çok yakın hale geldi. Kupada Bank Asya 1.Lig takımlarından Gaziantep BŞB’ye kaybettiler. Artık kalan maçlarda kredisi yok. Aynı kaderi paylaştığı G.Saray ile deplasmanda oynayacağı maç ya birini ya da ikisini birden daha ilk yarı bitmeden şampiyonluk yarışının dışına itecek. Ne enteresandır ki, bu sezon aynı durumda olduğu G.Saray’ın geçen yıl yaşadığı sorunları yaşıyor.
Mesela; G.Saray’da Rijkaard, futbolculuğu, kariyeri ve ismi ile önemliydi. Beşiktaş’ta da Schuster nitelik olarak aynı ayarda.
Mesela; Rijkaard da rotasyonu çok yapardı ve sonucunda işler kötü gitti. Schuster de rotasyonu çok yapıyor ve işler kötü gidiyor ama daha sezon başı.
Mesela; Rijkaard işler kötü gidince hakemi, futbolcusunu ve kadrosunu suçlardı. Schuster de takımın kalitesini ve hakemleri suçluyor.
Mesela; Rijkaard rakibi izlemez ve rakibe göre oynamazdı, Schuster de elindeki oyunculara ve rakibe göre hareket etmiyor.
Mesela; Rijkaard oyuncularla sorun yaşadı ve bu kötü yansıdı. Schuster de bu problemleri yaşamaya başladı.
Mesela; Rijkaard’ın büyüsü ile sezona iyi başlanmış ama hoca çözülünce sonunu biliyoruz. Schuster de iyi başladı ve futbolcular artık onu iyi tanıyor.

Yazının Devamını Oku

Genç Semih!

12 Kasım 2010
BU tür maçlarda farkı ortaya koyan kaliteli takımın kim olduğu değil, en az rakibi kadar koşması ve mücadele etmesidir.

Beşiktaş’ın orta sahası maçı kontrol altına alabilecek oyunculardan kurulu olmayınca oyun normal olarak siyah beyazlılar adına defans ile forvet arasındaki geniş bir alanda oynandı. Sadece Necip öne koşu yapmaya ve pas atmaya çalışan oyuncuydu. Şans bulduğu maçlarda hep iyi oynayan genç Necip, Schuster’in sisteminin içinde kaybolan ve gelişimini tamamlamakta zorlanan bir oyuncu olup çıkıyor. Bu gidişle Necip milli takım formasına ve Türk futboluna daha geç hizmet edecek. Böyle giderse ‘Genç Semih’in Beşiktaş versiyonu olmaktan öteye geçmez.

Karmaşa

Gaziantepli oyuncular orta sahada rahat pas yapar ve oyunu kontrol ederken Beşiktaş orta sahasının çaresiz kalması anormal bir durum değil. Çünkü Fink ve Necip savunma tarafına konsantre olmuş biçimde oynarken, Tabata, Nihat ve Quaresma pozisyon hazırlamak için uğraşıyordu. Fakat burada Tabata’nın haftalardır ve fazlasıyla şans bulmasına rağmen etkisiz ve gereksiz top tutmaları problem oluşturuyor. Üstüne topu Quaresma’ya verip ne yapacak diye beklemek de cabası. İşte bu Tabata, Nihat ve Quaresma’nın devamlı yer değiştiren anlayışları ortaya sistemi olmayan karmaşa içinde bir takım ortaya çıkarıyor. Üstelik yine sol önde oynayan bir oyuncu yoktu.

Ana sorun Bobo

BU sezona iyi başlasa da, kendi gol rekorunu şimdiden yakalasa da bana göre Beşiktaş’ın asıl sorunu Bobo. Ya da bir başka şekilde söylersek bitirici forvet eksikliği. “Bobo’ya yeterince pozisyon hazırlanmıyor ya da gelmiyor” demek haksızlık olur. Oynadığı maçlarda en az 3 net pozisyon geliyor. Fakat Bobo’nun bunları gol yapma yüzdesi düşük olunca Beşiktaş maçın kırılma anlarında ya da rakibin direncini kıracağı dakikalarda işi bitiremiyor ve sonuç hayal kırıklığı oluyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyespor karşısında girdiği pozisyonlara ve bunların gol olma şansına bakın anlarsınız. Sadece bu maçta değil, bundan önceki maçlarda da sorun hep aynı.

Genel sorunlar

- Orta sahanın baskı ve pas yapamayan temposu.

Yazının Devamını Oku

Karmaşa

9 Kasım 2010
PORTO’dan moralli ve Quaresma’lı dönmüş Beşiktaş’ın geçen senenin futbol, bu senenin averaj takımı Kasımpaşa karşısında şov yapması ve gollü bir galibiyet alması büyük bir beklentiydi. Diğer taraftan rakiplerin puan kaybı oyuncuları şovdan çok 3 puanı almaya odaklamıştı. Beşiktaş saha dizilişi enteresan bir takım. İlk yarıda sol önde oynayan kimse yokken. Sağ önde de yokları oyanayan Holosko vardı. Guti, Ernst, Nihat ve Bobo ile içeriyi zorlayan siyah beyazlılar, Kasımpaşa’nın işini kolaylaştırdı. İlk yarıdaki Beşiktaş’a bakınca esas oğlan Quaresma’nın olmayışı oyunun neden bu durumda olduğunu gösteriyor. Guti’nin koşmayı ve öne oyunu mecbur eden pasları bile ilk yarıda bir değişiklik yapmadı.
45 dakika boyunca bilinçsiz şekilde ne yaptığını bilen Kasımpaşa defansına saldıran bir Beşiktaş vardı. Final paslarının gideceği adresin defansın arasında kaybolması ve dönen topların hepsinin Kasımpaşa orta sahası tarafından alınması baskının kırılmasının sebebiydi. Orta sahadaki adam paylaşım hatası fazla sayıda ve mecburi geri koşularla erken yorulmaya sebep oldu. Beşiktaş’ın oyunu için söylenecek tek şey karmaşa. Zaten karmaşanın daha fazla olduğu son 10 dakikada gol ve pozisyonlar geldi. Bu karmaşanın sebebi de Schuster. Bu kadar rotasyona gidersen sonunda eline mutasyona uğramış bir takım geçer. Kaldı ki geçen sene Rijkaard bunu denemişti ve sonucunu gördük. Schuster hiç bilmiyorsa en azından yukarıdaki takımlara baksın. Bursa, Trabzon ve Kayseri kadro istikrarını korudukları için üst sıradalar.
Beşiktaş neyi yapamadı?
1-Kenarları kullanmayı beceremedi.
2-Oyunu geniş alanda oynayamadı.
3-Bobo’ya topu verdikten sonra yardım edilmedi.
4-Kasımpaşa defansından dönen toplar alınamadı.
5-Duran toplar çok kötü kullanıldı.
Kasımpaşa neyi yaptı?
1-Çok adamla kendi alanında iyi yardımlaştı ve iyi savundu.
2-Çabuk geri döndü kontra yemedi, kontra yaptı.
3- Defanstan dönen topları kazandı, baskı yemedi ve hücuma çıktı.
4- Sakın kalip ayağa pas yaparak, hem topu dolaştırdılar hem de Beşiktaş’ı koşturdular.
Schuster
İlk yarıda oyuncularının Kasımpaşa defansına teslim oluşunu izledi. Yaptığı sadece Holosko’nun yerini değiştirmek oldu. Oysa Nihat ve Guti’nin pozisyonlarıyla oynayabilirdi. İkinci yarıda orta sahadaki problemi göremedi.
Yılmaz Vural
Takımını biraz olsun toparlamış en azından daha diri ve ciddi bir takım görüntüsü verdi. Fakat İsmail’in sol kenarı tek başına savunduğunu görüp orayı kullanmayı düşünmedi. İkinci yarı Hüseyin hamlesiyle elini güçlendirdi. Doğru zamanlamayla müdahaleler yaptı. Bu arada Beşiktaş’ın yeni çocuğu Allen Iverson da aileye katıldı. Nouma’nın basketbol versiyonu Türkiye’ye hoş geldi.
Yazının Devamını Oku

Deplasman takımı

8 Kasım 2010
HAGİ’nin takımın başına geçtikten sonra elindeki kadroya uygun sistem arayışı G.Saray’ı tam bir deplasman takımı yaptı.

Sakatlıklardan dolayı ortaya çıkan bu durum önce gol yememeyi, sonra kontra yapmayı düşünen bir anlayışı doğurdu. Bu tercihin dönemsel olarak doğru olduğu özellikle derbide ortaya çıktı. Her nekadar bu anlayış Ali Sami Yen’de oyunun son bölümlerinde kalp sıkınıtılarına sebep olsa da, yarışta geride kalmış ve sadece kazanması gereken bir takım için bu  dönemde alınan her maç, puandan çok daha fazlasını ifade ediyor.
G.Saray, Arda, Kewell ve Baros dönene kadar oynayacağı bu sistemde zor gol yer. Daha net bir ifade ile G.Saray kazanmak zorunda olmadığı maçlarda oyunu gol yemeden tamamlar. Fakat Hagi’nin geçici yeni anlayışı hiç geri düşmedi.Yani ya iyi savundu, ya da öne geçti. Geriye düştüğünde neler olabileceğini hiç görmedik. Geride iken oynamak bu tarz takımlar için kontrolsüz ve disiplinsiz kaybı ortaya çıkarır ki bu olabilecek en kötü senaryodur.

GEÇİCİ ANLAYIŞIN ARTILARI

- Arkada çok adamla oynadığın için pozisyon vermezsin ya da az pozisyon verirsin.
- Kısa mesafede oynadığın için ekonomik oynar ve maçın sonuna kadar diri kalırsın.
- Büyüklerin hep istediği önde geniş alan bulursun ve çabuk adamların yıldız olur.
- Zor gol yediğin için moralli oynar ve rakibe hata yaptırırsın.

GALATASARAY NE YAPTI ?

Yazının Devamını Oku

Rotasyonun bedeli

7 Kasım 2010
ERTUĞRUL Hoca elindeki kadroyu geniş kullanmak için az şans bulan oyuncuları oynattı.

Takımın önemli oyuncuları kenarda ya da tribünde idi. Burada Manchester maçının yorgunluğu veya daha zinde oyuncularla oynama düşüncesi devreye girmiştir. Fakat Bursaspor’un problemleri de tam burada ortaya çıkıyor. Ömer, Volkan ve kötü de olsa Sercan kilit oyuncuları.
Stepanov’un formunun Ömer’in dinlenmesine izin vermeyecek kadar aşağılarda olması, Nunez’in iyi olmayan Sercan’ın tırnağı bile olamayacak performansı, Svenson’un yaşlı dediğimiz Hüseyin’in oyun bilgisine fersah fersah uzak olması, Insua’nın koşan ama bal yapmayan arı misali çabasının Volkan’ın çok uzaklarında kalması yabancı oyuncudan yararlanamayan bir Bursaspor ortaya koyuyor.
Bu yabancılardaki durum iken, diğer tarafta yerlilerde de tablo farklı değil. Geçen sezonun flaş ismi Ozan İpek’in inanılmaz düşüşü, Sercan’ın beklentilerin çok altındaki gol ortalaması işi tamamen Volkan’ın üzerine yıkıyor. Tabii bu arada her durumda performansı aynı kalan Turgay Bahadır gibi oyuncular da var.
Avantaj kaybetti
Geçen seneye göre etkinliği azalmış oyuncuların dışında bu sene yapılan transferlerin de ortalarda olmaması işin tuzu biberi oldu. Dolayısı ile
Ertuğrul Hoca’nın bu durumda Antalya gibi sezonun sürpriz deplasmanına bu kadar değişimle çıkması biraz cesaret, biraz riskdi. Bu kadar iyi olmayan oyuncu sayısının fazla olduğu bir takım, sistemi işlese bile zorlanır.
Antalyaspor’da ise önde Tita’nın haftalardır süren formuna, cezası biten arkadaki Deniz eşlik etti. Kerem,Uğur ve Sedat’ın birbirini iyi tamamlayan oyunları zaten sıralamadaki yerin aynası. Kaldı ki Necati gibi büyük bir güçten yoksun oynadı.

Yazının Devamını Oku

Mağlubiyete hazırlık

2 Kasım 2010
KAPANIŞ maçı ve Ziya Hoca yan yana gelince Trabzonlu oyuncuları her yerde kapatan Konyaspor ortaya çıktı.

Kendi alanında daha maçın başından itibaren geri çekilen Konyaspor, milli takımdan geç dönen!! Tazemeta ile önde sadece görüntü yaptı. Ziya Hoca’nın kadrosu için kötü demek haksızlık olur ama kötü oynuyorlar. Konyaspor’un adam adama markaj oyununu hiç yapılmayacak bir takıma karşı tercih etmesi baştan mağlubiyete hazırlıktı. Trabzonspor gibi öndeki oyuncuları devamlı hareketli ve yer değiştiren bir takıma çok derin boşluklar vermek ya da sürpriz bir ismin bomboş kalması çok normal olurdu. Ancak bu hareketli oyunculara servis yapacak biri olsaydı.
Trabzon yavaş oynadı
TRABZONSPOR’un problemi yavaş oynamak kadar, kalabalık defansı açacak oyuncu eksikliği idi. Kadrodaki oyunculardan Seçuk’u oyunu bu kadar geride kabul eden bir rakibe karşı önde oynatmak ve sıkıntıyı uzaktan etkili şutlarla aşmaya çalışmak da oyun içindeki seçenek olurdu. Bunun yanında Ceyhun Gülselam tercihi Barış’a nazaran Trabzonspor’u daha etkili hale getirecek bir başka seçim olarak duruyordu. Belki ilk yarıdaki bu durumu görünce Alanzinho olsaydı denilebilir ama bu tarz kapanan takımlara karşı Alanzinho da olmazdı. Ne kadar çabuk olsa da fazlalık içinde müdalesi kolay bir oyuncu. Üstelik ikili mücadelesi yüksek bu tarz maçlarda hep 1-0 mağlup.
Yattara çok etkisizdi
ENGİN’in yeteneklerini gösterecek alan ve zaman bulamaması Trabzonspor adına pozisyon sıkıntısı yaşanmasına sebep oldu. Karşılıklı atılan goller aslında maçın özeti. Markajdan kurtulamayan, pozisyon bulamayan Trabzonspor ve kaleye zor giden Konyaspor’un duran toptan gol atmaları maçın doğal seyrinin sonucuydu. Trabzonspor’da dikkatimi çeken Jaja’nın oyunu ve pozisyonu oldu. Bir forvet gibi değil de pozisyon hazırlayıcı gibi oynadı. Fakat bunu yaparken Konyaspor’a karşı çok işe yarayacak önemli bir özelliği olan şut atmayı unuttu. Trabzonspor’da Umut, Jaja, Engin ve Burak gibi isimlerin Konyaspor’un işini kolaylaştırarak kenarı bırakıp ortada çoğalmaları maçı iyice düğümledi. Şenol Hoca, Yattara’yı hiç olmazsa bir kenarı kullanalım diye oyuna aldı. Fakat Yattara da etkili olamadı çünkü Tarbzonsporluların oyunu geniş alanda oynamak gibi bir düşüncesi yoktu.
G.Saray maçı kritik
HAFTAYA kritik bir Galatasaray maçı var. Aslında kritik olan Galatasaray’ın durumu. Trabzonspor’un kaybı çok şeyi değiştirmez ama Galatasaray’ın kaybı şampiyonluk yarışına veda hazırlığı olur. Konyaspor elindeki oyuncuların paralelinde daha ofansif bir oyun oynamadığı sürece düşmeye oynamanın stresini hep yaşayacaktır. Mantalite değişimi için ya Ziya Hoca’nın değişmesi ya da Ziya Hoca’nın değişmesi gerekiyor.

BEĞENDiM

Yazının Devamını Oku