Paylaş
GALATASARAY geçen sezonun ortalarından beri bir sorunun cevabını arıyor. “Rijkaard nasıl hoca?” Kimilerine göre kariyeri tartışılmaz. Dolayısıyla iyi hoca ama kimilerine göre de Türkiye’de kariyeri ile ters orantılı şeyler yaptığı için başarısız bir hoca.
Bu sorunun cevabı tartışıladursun asıl tartışma artık “Rijkaard’ın yerine kim gelsin”e doğru gidiyor.
Şimdi kritik döneme girildi. Galatasaray Rijkaard’la devam mı etmeli, yoksa şampiyonluk yarışı devam ediyorken yolları ayırmalı mı?
Aslında burada en zor durumda olan Başkan Adnan Polat. Çok kritik bir karar vermek zorunda. Belki kararını vermiştir ama uygulamakla ilgili çekinceleri olabilir. Bu çekinceler;
- Rijkaard’la mutlaka devam edeceğini devamlı sözlü ve yazılı olarak beyan ettiği için sözünü yemek istemeyebilir.
- îYüksek tazminat ve ayrıca ayrılmanın Avrupa’daki negatif yansımalarını düşünebilir.
- Gerets, Feldkamp, Skibbe, Ümit Davala ve Bülent Korkmaz’dan sonra Rijkaard’la da ayrılık, problemin sadece hoca göndermekle çözülmeyeceğini ortaya koyup yönetimi hedef yapacağı için istemeyebilir.
- Başkan olduğu 3 yılda 5 teknik adam değiştirmiş olmanın Galatasaray ve Adnan Polat imajını olumsuz etkilemesini istemeyebilir.
- Galip gelirse herşeyin bambaşka bir hal alabileceği Fenerbahçe derbisini bekleyip risk almak isteyebilir.
3 önemli kriter
PEKİ, eğer Sayın Başkan bu ayrılığa karar verirse sonra ne olacak. Kimler gelebilir ya da gelmeli? Bir kere herşeyin zamanlaması çok önemli... Gelecek hocanın ne zaman geleceği ve takıma ne artısı olacağı da ayrı bir soru işareti. Bu değişiklikler için Milli Takım araları en uygun zamandır ama bu dönem zaten geçti. Galatasaray’ın içinde olduğu ve ligin durumunu göz önünde bulundurursak 3 önemli kriteri göz ardı etmemek lazım.
- Gelecek hocanın Galatasaray’ı ve oyuncuları tanıyor olması.
- Taraftarın ve camianın kabul edeceği bir isim olması.
- Galatasaray gibi önemli ama sıkıntılı bir takımı çalıştıracak yeterliliğe sahip olması.
Bu kriterlere uyan ve isimleri konuşulan gelebilecek birkaç hoca var. Fatih Terim, Ersun Yanal ve Abdullah Avcı en başta gelenler.
Çok ağır basıyor
FATİH Terim, Ersun Yanal ve Abdullah Avcı’nın ortak özellikleri hepsinin Türk ve Galatasaray’ı tanıyor olması. Aralarındaki farkları oluşturan otorite, tecrübe, kariyer ve karizma. Bu özellikleri ve bununla beraber ligdeki durumu birleştirince ortaya net bir isim çıkıyor, Fatih Terim.
Eğer bir değişim olacaksa ben bunun için en uygun zamanın devre arası olacağını düşünüyorum. Çünkü, devre arası yeni hocaya 3 şey kazandırır.
Birincisi, takımıyla kamp yapma ve fiziki problemleri giderme şansı yakalar. İkincisi, eksik gördüğü yerlere transfer yapabilme olanağı bulur. Üçüncüsü, demoralize olmuş, özgüven kaybına uğramış oyuncularını tedavi edebilir.
Fatih Terim’in artıları
Ne olursa olsun G.Saray’ın efsane hocası ve taraftarın güvendiği bir isim.
Otoriter ve karizmatik olması Galatasaray’daki büyük bir eksikliği kapatır.
Oyuncuların ve takımın performans olarak dipte olması en ufak değişimlerin bile büyük kazanımlar sağlamasına sebep olur.
Takımdaki özgüven kaybını giderecek ve oyuncuların kendine gelmesini sağlayacak tecrübesi var.
Oyuncuları, uğruna oynatabilecek kadar etkileyici karaktere sahip.
Uzun zamandır kulüp takımı çalıştırmıyor olmasının verdiği istek ve arzu.
Güçlü ve etkili mesaj verebilme özelliği.
Fatih Terim’in eksileri
Galatasaray’da “Teknik adamlık ceketimi astım” cümlesinin devamlı aleyhine kullanılacak olması.
G.Saray’a geldiği ikinci dönemde başarısız olmasının kafalardan silinmemesi.
Eleştiriyi sevmemesi, işler kötü giderse oyuncuları baskı altına alması sonucu performans düşüklüğü yaşanması.
Bütün yetkileri kendinde isteyecek olmasının yönetimde oluşturacağı tepki.
2000 ruhunu ve benzer bir takımı geri getirme beklentisi.
Rijkaard’ın artıları
Tazminatının yüksek olması.
Arda ve Baros gibi çok iyi oyunculara sahip olması.
Taraftarda hala kredisinin olması.
İsmi ve kariyerinin olmasının getirdiği beklenti.
Fenerbahçe’nin de iyi başlamaması ve Galatasaray’ın yarışta hala var olması.
Rijkaard’ın eksileri
Bir buçuk yıldan beri takıma bir kimlik kazandıramamış olması.
Takımda gelişme yerine geri gidiş olması.
Suçu hep başkalarına atması ve başka yerlerde araması.
Oyuncuları ile bağının olmaması
Yönetici ve oyuncularla ilişkilerinin kötü olması.
Avcı’nın artıları
İstanbul BŞB ile uzun yıllardır istikrarlı bir çizgi yakalaması.
Galatasaray’da çalışmış olması dolayısıyla sevilen bir isim olması.
Genç, hırslı ve başarılı olma isteği.
Galatasaray’ı bildiği için adapte zorluğu çekmeyecek olması.
Yönetim, futbolcu ve ekibiyle çok iyi iletişim kurması.
Avcı’nın eksileri
Yıldız oyuncularla şimdiye kadar çalışmamış olması.
Strese şimdiye kadar maruz kalmaması.
Mantalitesini değiştirmek zorunda olması.
Yıldız oyuncuları etkileyebilecek bir isme ve kariyere sahip olmaması.
Şimdiye kadar hep şeker gibi yöneticiler ile çalışmış olması.
Yanal’ın artıları
Yeni jenerasyonun önde gelen ismi olması.
Baskı ve stresin olduğu takımlarda çalışmış olması.
Başarıya aç ve istekli olması.
Yeni bir oyun anlayışı ve takım karakteri kazandırabilme becerisi.
Takımlarının heyecan veren ve ofansif oyun oynaması.
Yanal’ın eksileri
G.Saray taraftarı ile arasının iyi olmaması.
Camianın kabul etmekte zorlanacağı bir isim olması.
Yıldız oyuncularla yaşadığı problemler.
İsminin neredeyse unutulmaya başlanmış olması.
Camiayı ve taraftarı etkileyebilecek söylemlere sahip olmaması.
Hiddink’e soruyorum Mehmet Topal ve Volkan neden yok?
LİDER Bursaspor’un ve ligimizin şu anda tartışmasız en formda oyuncusu Volkan Şen ve Avrupa’nın en önemli takımlarından İspanya lideri Valencia’nın iyi oynayan oyuncusu Mehmet Topal, Milli Takım kadrosunda yok. Bursaspor’da tek başına ayakta kalan ve savaşan oyuncu Volkan. Tabii bu kadar iyi olunca doğal olarak Milli Takım’da olmuyorsun. Acaba Hiddink, Volkan Şen’i kaç kez seyretti. Eğer seyrettiyse başka birini mi seyretti?
Milli Takım’a oyuncu seçme kriterleri demek ki değişti. Takımın ligde liderse sen takımında banko oynuyorsan, gol atıp takımının kazanmasına katkı sağlıyorsan ve hala Milli Takım’da yoksan bir yanlışlık var ve bu yanlışlık kesinlikle Mehmet ile Volkan’da değil.
Forma için reçete belli
İKİ oyuncuya da tavsiyem oynamayın, formsuz olun, hatta kulübeye çakılın, milli formayı kapın.
Bu arada dikkatimi çeken bir başka nokta Frank Rijkaard’ın, Galatasaray’da başarısız olması ile darbe yiyen Hollandalı hoca imajının, Hiddink’in seçimleri ve tavırlarıyla büyük erozyona uğruyor olması. İsme ve kariyere sahip olmak, sahada hala başarmak zorunda olduğunuz gerçeğini örtmez. İsim ve kariyerin her zaman geçerli olduğu yer, faal olmadığın zaman insanların kalpleridir. Ama o bile saha içerisinde başarı varsa geçerliliğini korur.
Cimbom’un derdi sakatlar ve Rijkaard
GALATASARAY’da problem her ne kadar sakat oyuncuların yokluğuna bağlansa da en az bunun kadar Rijkaard’ın oyuncuları sakatlayan anlayışının da payı var.
Sıkıntının had safhada olduğu bir maç öncesi işi Servet ile probleme daha doğrusu mağlubiyete dönüştüren Rijkaard, sadece saha içi problemleri çözememenin yanında saha dışında da oyuncularla iletişim problemi yaşadığını gösterdi.
Aslında bu durum bence pek Rijkaard’ın umurunda değil. Çünkü suçu hep atacağı birileri var. Geldiğinden beri ben Rijkaard’ın özeleştiri yaptığını görmedim.
Kendine bakmıyor
Ya kadro yetersiz ya oyuncular formsuz. Ya yönetim istediklerini almadı ya da Hiddink suçlu. Fakat, Rijkaard kendi kariyerinden ve isminden gelen bir ego ile hatayı hiç kendinde aramıyor. Halbuki bir kere dahi olsa, “Hata bende” diyebilse herkesin gözünde daha büyüyecek.
Önemli insanlar sorumluluğu üzerine alabilecek kadar güçlü bir karaktere sahiptir. Ama Türk futbolunu ve futbolcusunu küçük gören bir anlayışın varsa hata hep başkasındadır.
Paylaş