Ernst-Aurelio ikilisinin mücadelesine Quaresma ve Guti’nin kalitesi katılınca doğal olarak Beşiktaş maça iyi başladı.
Bu 20 dakikalık dönemde siyah beyazlıların iyi olmasının sebepleri; Guti’nin akıllı ve kaliteli oyunu, maçı daha çok istemeleri ve Quaresma’nın öne doğru çabuk oynayabilmesi idi. Beşiktaş, bir de son 20 dakikada etkiliydi. Fakat burada etkinliğinin en önemli sebebi Emre’nin oyundan çıkmış olmasıydı. Üstüne, risk alarak Bobo’yu da sokan Schuster maçı döndürmeyi başardı.
Zeki mi, zayıf mı?
Enteresan bir oyuncu Alex. Rakibin dirençli olduğu anlarda ortada gözükmeyen, takım golü bulduktan ya da rakip konsantresini kaybettikten sonra ortaya çıkan ve etkili olan bir oyuncu. İşte Alex’i tartışılan hale getiren de bu. Alex, bu haliyle zeka ile zayıflık arasında gidip gelen bir durumun oluşmasına neden oluyor. O yüzden kimine göre akıllılık yapıyor, kimisine göre de kaçak güreşiyor. Ama sonuç ne diyor; Alex çıktı, gol geldi.
Emre çıkınca...
İlk yarı çok gol kaçıran ve oyunu rahat tutan Fenerbahçe’de, dengeleri Beşitkaş lehine değiştiren ne Schuster ne de Beşiktaşlı oyunculardı. Emre’nin oyundan çıkması, takımı orta sahada daha kalabalık bir hale getirse de kritik bir oyuncunun yokluğunda Fenerbahçe iyice kendi sahasına hapsoldu. Emre’nin oyunda olmadığı anlarda Fenerbahçe, baskıyı kıracak pasları ve çıkışları yapamadı. Bu kadar geri gömülmüş hangi takım olursa olsun, kalecisi iyi de oynasa hata yapar.
BEĞENDiM
Zekası, kalitesi, sorumluluk alması ve liderliği ile Guti.
Zemin ne pas yapmak isteyen Galatasaray’a izin verdi ne de çabuk kontra yapmak isteyen Bucaspor’a. İki tarafı da tuş eden zemin maçın asıl galibi oldu. Maça gelirsek, Galatasaray adına 4 sıkıntı vardı.
G.Saray’ın 4 sıkıntısı
Bülent Uygun’un Galatasaray defansına yaptırdığı baskı sonucu sarı kırmızılılar oyuna geriden başlayamadı.
Baskıyı yiyen Galatasaraylı orta alan oyuncuları oyunun hakimi de olamadı.
Bucaspor’un kendi alanına çabuk dönmesi ve iyi alan kapatması Misimovic ve Baros’u etkisiz yaptı.
Orta alandaki boş topların çoğuna Bucaspor’un sahip olması.
Uygun iyi çözmüş
MAÇ ile ilgili en dikkat çekici nokta Bülent Uygun’un G.Saray’ı iyi çözmüş ve yerinde önlemler almış olmasıydı. Önlem alamadığı Ayhan’dı. Zaten bu önlemlerin sonucu maç pozisyonsuz ve zevksiz geçti. Bunun devamında haftalardır G.Saray’ın en beğenilen oyuncularının Ayhan-Mustafa ve Servet-Lucas dörtlüsü olduğunu söylersek olay daha net anlaşılır. Çünkü bu göbekteki oyuncular o kadar çok ve rahat rakiple karşı karşıya kalıyorlar ki, mücadeleleri ile öne çıkıyorlar.
BASKETBOLCU kardeşlerimizin Dünya Şampiyonası’nda gösterdiği başarı her türlü övgüye şayan. Yaşattıkları ile maddi ve manevi her şeyi hak ediyorlar. İşin manevi boyutunu zaten Türk halkı fazlasıyla verdi.
Benim dikkatimi çeken bu işin maddi tarafı. Sakın aldıkları ödülde gözüm olduğunu sanmayın. Tam tersi helal-i hoş olsun. Sonuna kadar hak ettiler. Ne verilse azdır.
Ben bu hak edilmiş ödüllere gösterilen tepkiye dikkat çekmek istiyorum. Ya da farklılığı. Benzer bir başarıyı biz futbolda 2002 Dünya Kupası’nda yaptığımızda Türk halkını sokaklara dökmenin hazzını yaşamıştık. Hala o başarının manevi ödülünü alırız. Fakat iş başarıyı maddi ödüllendirmeye geldiğinde Aman Allahım...
Bugün doğrusunu yapıp ses çıkarmayanlar futbol milli takımına verilmesi düşünülen prim ve ödüller için Türkiye’yi ayağa kaldırmış hatta kampanyalar açmıştı. Alın teriyle hak edilmiş ödüle ortak olma düşüncesiyle yapılan kampanyalardı bunlar. Ayrıntıya fazla girmeyeyim ama herkes mutlaka hatırlar.
Türk halkının en hassas konularına dokunarak demogoji yapılmış ve adeta bu ödüllerin alınmaması için her şey yapılmıştı. Sonucunda istediklerine ulaştılar sayılır. Ama şimdi her şeyin değişmiş olması da güzel bir gelişme. Bunun iki sebebi olabilir:
- Ya Türkiye çok gelişti, refah seviyesini yukarılara çekti; bu yüzden artık bu rakamlar normal karşılanıyor.
- Ya da birileri futbolculardan fena halde nefret ediyor.
Düzgünleşen ve güzelleşen zemin, eskiden karanlıkta gibi oynanan maçları unutturan ışıklandırma ve yenilenen tribün olumlu değişikliklerdi. Peki bu değişiklikler oyunculara nasıl yansıyacaktı? Asıl önemli olan buydu.
Maçın başlangıcına bakarsak pek de iyi yansımamış. Bursaspor, kendisini şampiyon yapan havasından uzak, mücadele ve konsantre eksikliği ile başladığı ve golü yediği bir maç oynadı. Bunun ana sebebi bana göre Valencia. İlk defa bir Şampiyonlar Ligi maçı oynayacak olmak ne yaparsanız yapın kafaları o maçı düşünmeye iter. Zaten Bursaspor’lu oyuncuları Valencia maçından stada döndüren Sezer’in golü oldu. Bursalı oyuncular ilk yarıda;
- Salı gününü düşünür halde idare ediyorlardı.
- Mücadelel etmeden de 4. maçı kazanırız sanıyorlardı.
- İstekli olmadan da 3 puan alırız düşüncesini taşıyorlardı.
- Eskişehir kötü başladı, morali bozuk yeneriz düşüncesi vardı.
İkinci yarıda ise,
Ya Avrupa’da takımlar üzerinde müthiş etkileri var; bu yüzden de istedikleri zaman transfer yapabiliyorlar ya da plan program yapmadan durum ne gösterirse ona göre hareket ediyorlar. Şu da bir gerçek ki takım sezona biraz iyi başlasa bu transferlerin hiçbiri olmazdı. Peki bu dönemin anlattıkları ne ve yansımaları ne olacak?
Bu transferler ve bu dönemin anlattıkları;
1-) Yönetimin hesaplarının dışında gelişmiş ve hiç beklemedikleri zor bir süreçle karşılaşmalarına sebep olmuştur. Bunun sonucunda hesapta olmayan transferler yapmak zorunda kaldılar.
2-) İyi futbol iyi oyuncularla oynanır. Bir de hocan iyi olursa tamamdır. Yönetim bu dönemle Keita gibi bir oyuncuyu satmaması gerektiğini, Dos Santos gibi genç ve yetenekli bir oyuncuyu alması gerektiğini; üstüne daha iyi oyuncularla takviye yapması gerektiğini düştüğü durumla anlamıştır.
3-) Rijkaard’ın hocalık yetenekleri test edilmiştir. Galatasaray Yönetimi’nin iyi oyuncuları satıp daha alt seviyede futbolcularla devam etme düşüncesi Rijkaard’ın daha iyileri varken bile yapamadığını bilindiği halde bile bile lades yapmak olmuştur. Yönetim Rijkaard’ın takıma bir şeyler veremeyeceğini görmüştür.
Bu transferlerin ve bu dönemin yansımaları;
1-) Insua’nın gelmesi takıma nasıl yansıyacak? Hakan Balta’yı mı yoksa Servet’i mi etkileyecek? Görünürde çok hata yapan Hakan Balta gibi gözüküyor ama bana göre küllenmiş sıkıntı Rijkaard-Servet tütmeye başlar. Rijkaard eğer değişmesdiyse; Hakan yeni stoper olurken Servet kulübe ile tanışır. Bana göre yanlış. Eldeki Türk stoperler içinde en iyisi Servet’tir. Oyuncu istemek kolay. Ama var olan oyuncuya bir şeyler katmak... İşte o iyi hocalık belirtisi. Bu arada yıllardır oynayan Hakan’ın da kredisinin 2 maç olduğunu görmüş olduk. Futbolun acımasız yüzü.