BU yıl Beşiktaş’ın başına geçen Schuster kısa zamanda farkını gösterdi ve siyah beyazlıları bambaşka bir takım yaptı.
Tabii ki gelen oyuncuların kalitesi de bunda etken. Ama en az Beşiktaş kadrosu kadar iyi kadrolara sahip başka teknik adamların takımlarına hiçbir katkılarının olmadığını da gördük. Dolayısı ile Schuster’in Beşiktaş’ı ‘rakip alan’ takımı yapma düşüncesi etkilerini gösteriyor. Zaten elinizde eğer Quaresma gibi sonuca çabuk giden, Guti gibi oyun zekası müthiş ve kale gibi bir Ernst varsa; üstüne büyük takımsanız maçın çoğunluğunu rakip alanda oynamayı düşünmek doğal bir durum olmalı. En büyük sorun defans Fakat bunu yaparken en büyük sorun defanstır. Defans burada hayati bir önem taşıyor. Önde oynayan takımına eşlik etmeyip rakibi geride karşılayan ya da geri kaçan defans herşeyi batırır. Yani bir risk de arkada oynayan oyuncular almak zorunda. Defansın önde oynaması için ya çabuk ya da zeki oyunculara ihtiyaç var. Bu oyuncuların baskısının 3 tane önemi var: Rakibi döndürmeyen defans 60 metre geri koşmak zorunda olmayan olan orta saha ve forvete sahip olur. Rakibi döndürmeyen defans rakip alanda daha fazla kalan daha rahat pozisyon bulan forvete sahip olur. Rakibi döndürmeyen defans mesafe kısaldığı için daha diri ve fizik gücü yüksek takım ortaya çıkarır. Bunlar artılar ve kazandıkça daha iyiye gitme ihtimali yüksektir. Bunları bir tek şey bozar; rotasyon. Rotasyon, zamanında ve ayarında yapıldığı zaman iyidir. Ama fazlası zararlıdır. Fazla rotasyontakımın iskelet yapısının oluşumunu engelleyen, sistemin oturma süresini uzatan bir durum. Hatta takımın yapısını bozduğunu da gördük. Beşiktaş çok gol atar ama... Bunun en çarpıcı örneği Galatasaray. Eğer Schuster rotasyonu Rijkaard gibi, formda oyuncularına yapar ve gereksiz derecede buna başvurursa oturtmaya çalıştığı sistem ve düşünce çöker. Bunu bize zaman gösterecek. Ama büyüklerimiz ne demiş; tecrübeyi tecrübe etmek ahmaklıktır. Beşiktaş için önemli olan fazla pozisyon veriyor olması değil fazla pozisyona giriyor olmasıdır. Bu sistem oturana kadar aksaklıklar hatta mağlubiyetler olacaktır. Ama bu devamlı gol arama düşüncesi sayesinde son dakikalarda bile çok gol bulur Beşiktaş.
Atanlar yabancı yiyenler Türk
BİR tarafta Niang, Simpson, Bobo, Baros, Teofilo, Emenike ve Alex’ten oluşan gol krallığı sıralaması. Diğer tarafta Onur, Hakan, Volkan, Ufuk’tan oluşan kaleciler sıralaması. Yani atanlar ile yiyenler. Yiyenlerin grubu futbolumuz için sevindirici. Çünkü isimlere ve yaşlarına bakarsak daha 10 yıl kaleci aramayız. 5 yıl önce kaleci bulamazken şimdi adeta kaleci patlaması oldu. Fakat gol krallığı sıralaması can sıkıcı. Listede bir tane bile Türk oyuncu yok. Hatta tepedekilere yaklaşma ihtimali olan Türk bile yok. Sercan, kaliteli ama kafası futbolla dolu değil. Umut, çok istekli ama o kalitede değil. Batdal, o görüntüde ama yeterli değil. Nihat, tecrübeli ama formda değil. Tuncay, yırtıcı ama bitirici değil. Semih, olmaya aday ama sahada değil. Kulüpler yabancı oyuncuları ile gol sorununu çözerken en büyük sıkıntıyı milli takım çekiyor. Zaten oynadığımız son 10 maçta attığımız 18 golün sadece 3 tanesini forvet oyuncularının atmış olması problemi daha net ortaya koyuyor.
G.Saray ve F.Bahçe’siz ligin zevki olmaz
TÜRK futbolunda geçen yıldan beri müthiş bir değişim yaşanıyor. Bursaspor’un şampiyon olması, ligin değeri inanılmaz rakamlara çıkması, şampiyonluğa oynayan takım sayısının artması ve yayınların daha kaliteli hale gelmesi, olumlu anlamda ciddi değişimler. Fakat bakıyorum lig hala beklediğimiz heyecan ve zevkten uzak. Bana göre bunun bir tek sebebi var;
Ezeli rakip değil ruh ikizi
Beşiktaş’ın yeni transferlerini ve takımı beğeniyorum, Bursaspor’un şampiyonluğuna ve liderliğine saygı duyuyorum, Trabzonspor’un iyi futbol oynama düşüncesini alkışlıyorum, diğer takımlara da saygısızlık yapmak istemiyorum ama Galatasaray ile Fenerbahçe’nin iyi ve iddialı olmadığı ligin zevki yok. Ezeli rakipten öte ruh ikizi olacak kadar yakın olan bu iki büyük ne zaman yarışta beraber olsalar müthiş heyecanlı ve zevkli bir lig yaşanıyor. Diğer takımların bu yarışa ortak olması ve çıtayı yükseltmesi tamam ama ligimizin olmazsa olmazı Galatasaray ve Fenerbahçe’nin ikisinin birden yarışın içinde olması..