19 Ağustos 2007
İzmir’in ve Ege’nin simgesi.<br><br>Anıların mekanı. Sevinçlerin, mutluluğun.
Bazen hüznün, ayrılığın.
Bazen bitmek bilmeyen dakikaların son durağı. Bazen en güzel buluşmaların.
Dedim ya; bir anılar buketi.
Bir sevgi ormanı.
O kadar mı? Evet; o kadar.
Efes, İzmir’in "Kaşıkçı Elması".
Turizmin "amiral gemisi".
5 yıllık bir ayrılık.
Efes Oteli’nde 5 yıllık boynu büküklük.
Hüzün, beklenti.
Artık hasret bitiyor.
İzmir ve Ege, Efes’e, Efes, İzmir’ine kavuşacak. Otelde yeni restoranlar, kafeteryalar, barlar, salonlar ve kongre merkezi düzenleniyor.
Efes, İzmir’in efsanesiydi.
Efsane geri dönecek.
Efes yeniden açılınca...
Bir koşu...
Anılara, sevgi buluşmalarına...
İzmir’in güzelliğine, Ege’nin incisine, doyulmaz Kordon sefasına...
Faytona, buzlu bademe...
Kaç mekan böyle sevgiyle beklenir?
Swissotel Grand Efes Genel Müdürü Andre Muhlemann konuğumdu.
Büyük heyecan içinde.
İzmir ve Ege için önemli olan bir tesisin bir an önce hizmete girmesi için çaba gösteriyor.
Herkesin gözü onda.
Ve geri sayım başladı.
65 milyon dolarlık dev bir yatırım. Büyük bir yenileme.
Swissotel Grand Efes 1 Kasım 2007’de, Grand Efes Convention Center ise 1 Aralık 2007’de kapılarını açacak.
Yeniden.
SwissOtel Grand Efes ve Grand Efes Convention Center’ın tekrar açılmasıyla İzmir 406 odalı otel ve 9 bin metkerare alana sahip kongre merkezine kavuşacak.
Otelin çalışkan Genel Müdürü Muhlemann, kongre merkezi açılmadan 2007, 2008 ve 2009 yılları için organizasyon talepleri almaya başladıklarını söylüyor.
Demek ki, oluyormuş.
Demek ki, kentler markalarla büyüyormuş.
Muhlemann, "Otelimizin inşaatı sorunsuz ve planlı bir şekilde devam ediyor. Şu anda sahada 650 işçi var ve bu sayı önümüzdeki haftalarda bini aşacak. Swissotel Grand Efes’te kişiye özel ayrıcalıklı servis mükemmelliğini baz alan, teknoloji ve konforu bir arada sunan 55 süper lüks suit oda olacak" diyor.
Ve ekliyor: "Satış müdürlerimiz MITT Moskova, IMEX Frankfurt ve ATM Dubai gibi önemli uluslararası turizm fuarlarına katılarak hem Swissotel Grand Efes’i ve hem de İzmir’i tanıttı. Bizler için bir başka gurur kaynağı ise, henüz renovasyon aşamasında iken almaya hak kazandığımız ilk uluslararası ödülümüz olan Adrian Awards - 300 veya daha fazla odalı oteller Reklam Özel Kategorisi Bronz Ödülü. Geçen şubat ayında Swissotel Grand Efes olarak Leading Hotels Of the World (Dünyanın En İyi Otelleri) ve Leading SPA’s of the World (Dünyanın En İyi SPA Merkezleri) üyeliği için başvurmuştuk. LHOW dünyanın 80’i aşkın ülkesinde süper lüks 430 otel ve SPA’nın üyesi olduğu bir kuruluş. Gururla belirtmek isterim ki, Swissotel Grand Efes, Leading Quality Assurance Müfettişi tarafından gerçekleşen ilk teftiş sonucu son derece yüksek skorlar kaydederek büyük bir başarıya imza atmıştır. Teftiş sonuçları arasında en sevindirici olanı ise şüphesiz Amrita SPA&Wellness’ın aldığı yüzde 100’lük tam puandır. Türkiye’de LHOW üyesi olmayı başarmış ve süregelen teftişler sonucu bu üyeliği devam ettirebilmiş sadece iki otel var, bunlardan biri Swissotel ailesinden kardeş otelimiz Swissotel The Bospohorus İstanbul’dur. Swissotel Grand Efes’in Amrita SPA ile birlikte Türkiye’de ilk kez hem LHOW ve hem de LSOW üyeliğini almayı başaracağına dair inancımız sonsuz."
Tablo bu. Çok az gün kaldı, çok az.
Efes ile İzmir ayaklanacak.
Bir otel, bir kongre merkezi demeyin...
Önemli olan; sinerji.
Efes; İzmir’e o sinerjiyi verecek...
Sürükleyecek...
Göreceksiniz...
Yazının Devamını Oku 15 Ağustos 2007
Öyle böyle derken, tatilin de sonu göründü.<br><br>Şunun şurasında ne kaldı, okulların açılmasına. Ondan çok önce malum hazırlıklar.
Alışveriş, kitap, defter.
Bütçede ciddi bir kalem!
Tabi bu arada eğitim sistemi ile ilgili tartışmalar da hız kazandı.
Tartışmaların ana ekseni; yeni anayasa değişikliği ve burada öngörülen din derslerinin seçmeli olması.
Bundan 15 - 20 yıl önce böyle bir tartışma yoktu, çünkü din dersi seçmeliydi.
Sonra siyaset devreye girdi ve bu konu "oyuncak" oldu.
İki ileri bir geri!
Bir seçmeli, bir zorunlu.
Şimdilerde yeniden seçmeli olması gündemde.
Elbette bu anlamda Alevi yurttaşlarımızın bazı taleplerinin değerlendirilmesinde büyük yarar var.
Bu konuda zorlama değil, gerçekçi çizgilerle "dinin öğretilmesi" temel olmalı. Zorla değil, içtenlikle.
Basmakalıp bir ezbercilikle değil, bilimin ışığında.
Yoksa insanın dinini öğrenmesinin ne zararı olabilir ki!
Dedim ya; konu saptırılmaya başlandı.
Oysa asıl önemlisi; çocuklarımızın geleceğe iyi hazırlanmalarının sağlanması.
Bunun içinde eğitim sisteminin yenilenmesi, geliştirilmesi ve çağdaşlaştırılması.
Mesleki ve teknik eğitimin ağırlık kazanması.
Öğretmen kalitesinin yükseltilmesi ve özlük haklarının iyileştirilmesi. Dünya ile tam bilimsel entegrasyon.
Bilgisayar ve internetin "sözde değil özde" sistemin içine sokulması.
Göstermelik olmadan öte her öğrencinin evine girmesi, bunun altyapısının sağlanması.
Ders kitaplarının çağdaşlaştırılması ve güncel bilgilerle yenilenmesi.
Yaşamın içine sokulması.
Daha yapılacak o kadar çok şey var ki.
Yoksa... Son sınavların ışığında "tehlike sinyalleri" çaldığını söyleyebiliriz.
Elbette eğitim sistemi için.
Elbette bundan direkt ilgilenen çocuklarımız için.
Umutsuzluk, hedefsizlik bir çıkış olabilir mi?
O zaman... Türkiye için bir şeyler yapma zamanı.
Zor da değil aslında.
Bazı takıntılardan kurtulsak...
Senin adamın, benim adamım sığ çekişmesinden sıyrılsak...
İleriye baksak...
Her şey daha güzel olacak.
Okulların açılmasına kısa bir süre kala ailelerden gelen yankılanmalar bunlar.
Tek tek konuştum birçoğu ile sohbet ettim.
Bir bölümüyle yazıştık.
Ben onların duygularının tercümanıyım.
Derler ya; anlayana...
Ama... Anlama zamanı...
Daha güzel bir Türkiye için...
Yazının Devamını Oku 8 Ağustos 2007
Uzun yıllardır sancılı bir konu.<br><br>Bir türlü çözülemeyen bir sorun.
Hep öneriler, arayışlar...
Ama... Sonuç; yetersiz.
İstenildiği gibi değil.
Maalesef Türkiye’de büyük bir ilaç savurganlığı var.
Yazının Devamını Oku 22 Temmuz 2007
Asıl tatil bundan sonra. <br><br>Öyle ya da böyle, seçimler tatil planlarını etkiledi. Malum ’vatandaşlık görevi’.
Malum ’iyi vatandaş, iyi insan olma’ istemi.
Tatile başlayanlar olsa da, bölündü...
Kimi gitti geldi.
Kimi aileler bugünü bekledi.
Dedim ya; asıl şimdi bavullar sırtta.
Arabada, otobüste.
Turizmciler de, kalan 40 günün hesabını yapıyor.
Tabii 1 Eylül dedin mi; okul planları.
Kitap, defter, kıyafet.
’Yarış atı’ haline gelen çocuklar için gecikmeden kurs.
Hem en iyi olacak, hem de bütçeye en uygun!
Zor ki, zor!
Eylül’e dek tatil keyfi.
Ailecek. Küçüklü büyüklü. Çoluklu çocuklu.
Ege en gözde bölge.
İzmir’den başlayın ta Muğla’ya dek güneyde...
Kuzeyde Çanakkale’ye kadar dayanın.
Dünya cennetleri.
Çeşme, Alaçatı, Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Göcek, Dalyan, Ören, Bozburun, Fethiye, Ayvalık, Erdek, Burhaniye, Cunda, Dikili, Foça, Urla, Seferihisar, Bozcaada, İda, Özdere, Gümüldür, Davutlar...
Gönlümden değil, kalemimden kaçanlar affetsin!
Tatil güzel de...
Dikkat edilmesi gereken bir şey var:
Çocuklar, gençler...
Onları bekleyen tehlikeler.
Maalesef çevreleri ’ateş hattı’.
Bir büyük bela.
Kısa yoldan köşe dönmecilerin, devlet millet düşmanlarının, çetelerin, şebekelerin çirkin oyunu.
Hap, uyuşturucu belası.
Geçenlerde bir deneyimli polis şefiyle konuştum.
Ona göre de ’tehlike büyük’.
Çünkü... İşin içinde ’büyük paralar’ var.
Bu anlamda en uygun alan ’gençler’.
Geleceğimiz.
Onları kandırmak için de çeşitli numaralar.
Sempatik görünümlü, sevecen elemanlarla sahte dostluklar...
Kandırmaca.
Onlarla yakınlık kurma. Sözde dertlerine ortak olma.
Zaman zaman ikramlar.
Barlara, diskolara ücretsiz giriş.
Oralarda içki, kola, bira.
Her şey ’bir yatırım’.
Hep ’kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ mantığı.
Sonra ’al bi kafan dağılır’ muhabbeti.
Parasız olanlara ’cennet vaadi’.
Hapa, uyuşturucuya bulaştırma.
En çok da kolejli çocuklara...
Aman dikkat.
Tehlike büyük.
Dürüst, namuslu bir işletmeciye açtım konuyu.
’Maalesef doğru. Bu iş kirletildi, bozuldu. Elbette düzgün olanlar, helal süt emmişler var, ama...’. Aması mafyanın bu işe girmesi.
Düzgün işletmecinin, namuslu adamın yaratılan rantla mücadelesi zor.
Bir olan kira 5 kat.
İşin içinde ’kara para’ var ya.
Bu yüzden de en büyük görev aileler de.
Sıkı takip.
Aileler arası diyalog.
Hatta belli ölçülerde gözlem.
Bir başka görev; mülki amirlerde...
Emniyet’te, kaymakamlarda ve valilerde.
’Karanlık kişiler’in iyi takibi.
Barlarda, diskolarda sıkı denetim.
Yaş kontrolü.
Ve diğer tehlikeli unsurlar.
İstenirse olur! Önlenir!
Devletin gücü, ailelerin özeni... Hep birlikte...
’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığı...
Yanlış...
O yılan her yere girip çıkıyor.
Toplumu zehirliyor.
Yaz tatili asıl şimdi başlıyor.
Bunun için de herkes görev başına...
Çocuklarımız için.
Mutlu bir gelecek için...
Yazının Devamını Oku 1 Temmuz 2007
İnternet çağın önemli bir buluşu.<br><br>Neredeyse her evde var. Yaşlı genç, bir alışkanlık.
Aslında varoluş nedeni; çağdaşlık, sürat, etkinlik...
Bilgiye kolay ulaşma.
Zaman kaybının en aza indirilmesi.
Ancak... İnternetin yarattığı sorunlar da bir hayli çok.
Ekonomik bir takım sancılardan ahlaki değerlere kadar...
Yalan dolan, kandırma... Hatta bazen ahlaksızlık...
Bu konuda uzmanlaşmış bazı Emniyet görevlileri ile konuştum:
"Önlem alınmazsa gidişat kötü" diyorlar.
Öyle ya, internet kanalıyla yaşananlar ortada.
Yanlış ilişkiler kuran insanlar... Zaman zaman ölüme dek varan arkadaşlıklar...
Cinayetler... Kararan yaşamlar... Rezillik...
Banka hesaplarından hortumlamalar... İnsanları karalamalar...
Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada da sorun.
TV kanallarını açın bakın, hemen her gün internet konusunda bir program var.
Yararları, zararları... Artıları, eksileri...
Elbette kolaylığı, çağdaşlığı...
Ama... Bir o kadar da yarattığı sorunlar. Hal böyle olunca da iş ciddiye biniyor tabi!
Yani... Öyle gülünüp geçilecek, umursanmayacak bir şey değil...
Bütün dünya tartışıyor.
Özellikle de çocuklar ve gençler için ciddi tehlike.
Bazı abuk sabuk sitelerle yanlış bilgilendirmeler, yönlendirmeler...
Yanlış arkadaş seçimleri... Çirkin ilişkiler...
Sanal bir dünya!
Kendi düşen ağlamaz! Masal dinlemek isteyen büyüklere diyecek bir sözümüz yok.
Ama... Çocuklar... Gençler...
Onlar bizim her şeyimiz...
Aydınlık bir gelecek için umudumuz...
Onları koruyup kollamak zorundayız...
İyi diyalog kurmak... Yanlışı anlatmak... Doğruya yönlendirmek...
Tamam da... En önemlisi "kontrol".
Dikkatlerini fazla çekmeden, rahatsız etmeden...
Hangi sitelere girdikleri.
Kimlerle arkadaşlık ettikleri.
Bir deÖ Kötü, sakıncalı, sapık sitelerin engellenmesi...
Bunu sağlayan programlar var.
Aileler öncelikle bu programları değerlendirmeli...
Çocuklarını bu sitelerden uzak tutmalı.
Sonrası... Sıkı kontrol...
Bıkıp - usanmadan.
Elbette okullarda rehber öğretmenlerin katkıları.
Doğruyu, güzeli anlatmaları...
Tabi aynı tür bir kontrol devletin de görevi.
Sağlıklı kuşaklar yetişmesini sağlamak için...
Yanlış, kanunsuz, kamu vicdanını zedeleyen internet bağlantıları iyi izlenip, gerekirse kapatılmalı.
Ağır cezalar uygulanmalı.
Bilimin bu konuda "internet suçlularından, sapıklarından" geri kalma hakkı yok!
Evet... Yok!...
Yazının Devamını Oku 27 Haziran 2007
Son dönemlerde İzmir’de ciddi sıkıntılardan biri de; delik deşik yollar.<br><br>Yazın kavurucu sıcağına karışan, insanları bezdiren toz duman. Her yerde.
Plansız, programsız.
Doğal gaz çalışmaları bu anlamda önemli bir faktör.
Ama... Sadece doğal gaz mı?
Eline kazma küreği alan bir yerlere dalıyor!
Yollar, kaldırımlar... Delik deşik...
Elektrik, telefon, kanalizasyon, şebeke...
Bir sürü şey...
Bir dolu kazı.
Vatandaş şikayetçi.
Kazılan yer aylarca pislik, toz duman saçıyor.
Bir plansızlık ki, sormayın gitsin.
3-5 metrelik yerler bile aylarca kapatılmayı bekliyor!
Nerede?
Bu konuda en çok şikayete muhatap kişilerin başında da Aziz Kocaoğlu geliyor hiç kuşkusuz.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da dertli.
Sonuçta yaraya neşteri vuruyor.
Önemli bir sorunun üzerine gidiyor.
Artık kazı çilesine son!
Yani... Kazma - kürek, toz - duman terörüne...
Evet. Terör diyorum, çünkü milleti bezdirdi.
Başkan Kocaoğlu’nun tavrı net:
"Bundan böyle kentteki tüm kazılar izne bağlı. Kimse istediği yeri kazamayacak... Biz uygun gördüğümüz yerlere izin vereceğiz. O çalışmalar da kontrollü yapılacak. Sonra iş bitince üstü kapatılacak."
Dedim ya; kazı sadece doğal gaz kazısı değil.
Her şebeke yenileme işlemi, her kurumun çalışması sokakların, caddelerin, kazılması demek.
Bugüne dek böyle gelmiş, böyle gidiyor!
Artık planlama zamanı.
Doğal gaz için de aynı şeyler geçerli.
4-5 ilçede aynı anda başlayan çalışmalar şu an kontrol altında.
İşler bitirilecek, pislik kaldırılacak, toz duman son bulacak...
Sonra yeni izin.
Yani... Yeni kazı ve çalışma.
Normali de bu değil mi?
Aylardır nereye gitsem bu yakınma.
Yani kazılı yollardan, toz dumandan şikayet.
Bazıları ricayla, medya takibi ile çözülüyor.
Ama... Dertlerine derman olunmayan öyle çok yer var ki...
Sadece pislik toz duman değil, arabalar da perişan...
Ne alt takım kaldı, ne teker, ne lastik! Geç de olsa çözüm...
Artık bu terör bitecek gibi görünüyor.
Umarım; kurallar aşınmaz...
Yani... Delinmez...
"Benim oğlum dönüp dönüp yine aynı şeyi okumaz!".
Yazının Devamını Oku