Gülben Ergen

İnternette tanıştık kaçarak evlendik

19 Temmuz 2017
Gülben Ergen bu hafta Aydın’a gitti ve sosyal medyada fenomen olan Ayça-Mesut Özeker çiftinin evine konuk oldu, engelli çift yaşadıkları zorlukları ve tüm merak edilenleri anlattı.

Aşkın gücüne olan inancımın kırılmak üzere olduğu günlerdeyim... Oğuzhan Koç’un “Küsme Aşka” şarkısını bolca dinleyip ayakta tutmaya çalışıyorum yitirmekte olduğum bu değerli hissimi...
Bu arada Ayça ve Murat’ın hikayesini dinlemek üzere yollara düştüm. Küçücük bedenlerine koca bir yürek sığdırmış ikisi de. O kadar güzeller ki...
Allah onları tüm engellere rağmen anne babalıkla ödüllendirmiş.
“18 yaşıma kadar kırılmadık yerim kalmadı” diyen Murat ile “Kişisel temizliğimi eşim yapar” derken yanakları kızaran Ayça’nın hikayesini okuyacaksınız bugün.
Aşka olan inancımı tazeleyen bu çiftin dayanışmasına, minik oğullarına, çizgi film gibi mutfaklarına, çalışmak için yaşadıkları drama rağmen bitmeyen umutlarına hayran kaldım...


 

* Sizleri tanıyabilir miyim?

Yazının Devamını Oku

Sizin hiç kalp bekleyen bebeğiniz oldu mu?

9 Temmuz 2017
Siz hiç beşiğinde kalp bekleyen bir bebek gördünüz mü? Ben gördüm.Kartal bebekti o…

Artık bütün Türrkiye’nin tanıdığı bebek...
Almanya’dayım...
Dilini, yolunu, huyunu bilmedikleri bir ülkenin hastane bahçesinde, varını yoğunu satıp bebeklerini son çare buraya getiren bir anne babanın gözyaşları içinde anlattıklarını dinliyorum.
Duyduklarıma mı şaşırayım, bebeğin durumuna mı kahrolayım, aileye burada sahip çıkan insanlara mı sarılayım, ihtiyaç duyulan bağışın 19 saatte nasıl toplandığının hikayesini mi dinleyeyim?
“Neden kendi ülkende değilsin?” sorgusu var bir de... Ayıpların ayıbı...
Ülkemizde ölen bebeğinin organlarını bağışlayan kaç kişi var, sorarım size? Ben dahil hangimiz bu bilinçteyiz?
Organ bağışı ülkemizin aydınlanması gereken kör noktalarından biri.

Yazının Devamını Oku

Kelebek cocuklar yardım bekliyor

5 Temmuz 2017
Fulden’in anneannesini kaybediş hikayesi ile başlıyor, yara denen acıyla tanışması... Ve kendi bağırsak kanseri ile devam ediyor hastalıkla geçen yılları. Sahnede parladığı yıllardan tanıyorum onu. Şimdi kurduğu Hayaller Gerçek Olsa Derneği ile parlamaya devam ediyor.Kelebek adı verilen son yıllarda ismini duyduğumuz, yaşaması çok zor, hassas ve önemli hastalığın ilk sahip çıkanı tabii ki rahmetli Türkan Saylan.Şimdilerde Fulden’in sosyal medyada avaz avaz çığlıkları ile farkına varıyoruz bu yaralı yaşamın zorluklarına... Bu zorlukları, ömür boyu bu yaralarla yaşayacak Zeynep ve Ramazan’dan dinledim. Siz de yüreğinizle okuyun...

◊ Ramazan, kaç yıldır kelebek hastasısın?
- Ramazan Çeribaş: 33 yıl oldu. Benim cildiye doktorum Türkan Saylan’dı. 10 yaşımdayken gelecekte nasıl olacağımı bana gösterdi. Çocukken onun odasına muayene için gittiğimizde klasik müzik çaldığını hatırlarım. 15-20 günde bir kontrole giderdik. Beni ve benim gibi hastaları takip ederdi. Bana 20’li ve 30’lu yaşlarımda hastalığımın ağırlaşacağını söylediğinde “Olmaz öyle bir şey, ellerimin kapanması imkansız” dedim. İnanmadım. Şu anda ellerim kapalı.
- Fulden Uras: Hastaları dermatoloğa götürdüğümde inan bu hastalığı bilmediklerine şahit oluyorum. Hastalığı tıp fakültesinde okumuşlar ve unutmuşlar. Türkiye’de hiçbir dermatolog bunun üzerine gitmemiş.
Türkan Saylan bundan 20 sene önce bu hastalığı araştırmış ve bu hastalara bir yol çizmiş. Gerçekten hocaların hocası.
- Ramazan Çeribaş: Ben uzuvlarımı yavaş yavaş kaybettim. Ve Türkan Hoca’nın yönlendirmesiyle Yeditepe Üniversitesi’nde Edebiyat Öğretmenliği okudum.

Yazının Devamını Oku

Tarkan'la yarışmak ayıp olur

27 Haziran 2017
Gülben Ergen bu hafta meslektaşı Demet Akalın’la, şarkıcının Bodrum’daki evinde bir araya geldi. Müzik sektöründen özel hayatına kadar merak edilen her şeyi konuştu.

Bayramın birinci günü için geçen haftadan söyleştik bizim Hanım Ağa ile. “Ev darmaduman olur ama gel takılırız” dedi. “Çocuk varsa darmaduman olmak evin hakkıdır” dedim. İstanbul’dan eşyalarını Okan’ın koca TIR’ı ile getirten bizim deli kızla başladık muhabbete. Bir de sürpriz yaptım ona giderken. Uzun yol arkadaşım Nihat (Odabaşı) ile birlikte gittik. Onun da iki klibinin yönetmeni. Bizim kız bayıldı zevkten. Elime doğan Hira pıtır pıtır havuzda yüzerken, Okan Demet’in akşamki sahnesinin prova ve orkestra kontrolü için bizimle vedalaşıp gitti.
O kadar hesapsız ve olduğu gibi cevap verdi ki tüm sorularıma. Röportaj sonrası ne yazdın, başlık ne, şunu düzeltelim, bunu keselim haklarını bir kere kullanmamasına bin alkış. Milyonlara marş ettiği şarkılarına bir o kadar alkış, topluma kabul ettirdiği tavır, söz ve davranış biçimlerine ise helal olsun diyorum.
Urfa’nın İbrahim Tatlıses’i Kadırga’nın Seda Sayan’ı Gölcük’ün de aslanlar gibi Demet Akalın’ı var. Sektörü sallayıp ille de lüks markalı kıyafetleriyle bize gülümsemeyi seven bu kadını “dinlemiyorum” diyenlerin de dinlediğini iyi biliyorum.

◊ Çocukluğunda bayramların nasıl geçerdi? O günden bugüne ne gibi farklar var?
- Bayramlar artık bizim için iş gibi oldu. Pazar sabahı Okan Bodrum’da video çekerken “Hayırlı sezonlar” dedi. Gayriihtiyari dedi ama sezon denmez sonuçta, bu bir bayram. Ben aile ziyaretlerini bayramdan 3-5 gün önce yapıyorum. Ne kadar bayram tadında olur bilinmez ama herkesin bir koşturması var. Annemlerin de öyle kayınpederlerimin de. İlk önce onları ziyaret ediyoruz. Çünkü sonra vicdan yapıyor insan. Ben kızımı da böyle yetiştirmek istiyorum. Dededen de tatsın anneanneden de. Halasını, dayısını ve herkesi bilsin. Çünkü biz öyle büyüdük. Ben annemin kucağında büyümedim. Hep anneannem, teyzelerim, yengelerim baktı bana. Büyük bir ailemiz var. Hira da o tadı alsın istiyorum.
◊ Yılbaşı ya da diğer özel günlere de mi sadece iş odaklı bakıyorsun?
- Yılbaşı gecesi çalışıyorsam gündüzü mutlaka ailemle geçiririm. Hele bir de İstanbul’da konserim varsa o gece şahane oluyor. Ama dediğin gibi iş odaklı oluyor.

Yazının Devamını Oku

Gül kına gibidir kokusu kalır

14 Haziran 2017
Tarihler boyu aşkın en güzel sembolü gülün memleketindeyim. Hayatımda bu kadar çok ve bu kadar güzel kokan gülleri bir arada hiç görmedim. Gülü toplayan da işleyen de güle benziyor. Isparta'ya, gülcülükle uğraşan Gülşah Hanım’ı dinlemeye gittim. Onlarca kimyasalın birleşiminden meydana gelen kozmetik ürünlerin içeriklerine inat bir doğa harikası olan gülsuyunun tüm yapım aşamalarını izledim. Isparta’nın gülleri meğer dünyanın nerelerine ulaşıyormuş...

 * Kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?
- Kezban Arslan: Çocukluğumuzdan beri gül topluyoruz. Benim 30 seneden fazla oldu.
- Merve Öcal: Ben de çocukken annemle babamın yanında bahçeye gide gele öğrendim. Son 3-4 yıldır kendi bahçemizin gülünü ablamla birlikte topluyoruz.

* Hasat zamanı kaçta kalkıp bahçeye geliyorsunuz?
- Kezban Arslan: Ben her gün 05.00’te kalkıyorum. Çocuklar uyuyor oluyor. Babaanneyi çağırıyoruz. O eve gelince biz bahçeye gidiyoruz. Sabah genelde 5.30’da bahçede oluruz. Bazen 4 saat bazen 5 saat sürer.
- Emine Yılmaztürk: Bahçeye erken gelmek gerekiyor. O yüzden hepimiz erken kalkıyoruz. Eğer yağmur varsa öğleden sonraya da kaldığımız oluyor. Hava durumuna göre saatlerimiz değişebiliyor.


Yazının Devamını Oku

Tarım ülkesiyiz ama nohudu Meksika'dan alıyoruz

7 Haziran 2017
Aktara giderken yolda iyileşenlerdenim. İyi geliyor bana... Topraktan gelen şifanın bu kadar renkli ve güzel sergilendiği bir yer aktarlarımız. Ayhan Ercan işini çok severek yapan bir aktar. Sosyal medyada reklamları yapılan zayıflama odaklı ve sağlığa zararlı, ciddiyetini kaybetmiş ürünler hakkında hep doğruları söylüyor. Ülkemizin altın değerindeki topraklarında yetişen onlarca sebze, meyve ve bitkileri bilinçli kullanmalıyız... Ayhan Ercan baba mesleğini ve bilgilerini bizimle paylaştı...

 

Piyasada çok sayıda “şifacı” var. Bunlar için nasıl önlemler alınmalı?

- Geçmişte sayıları daha fazlaydı. Şu anda eskisi kadar çok değiller. Sağlık Bakanlığı’nın politikalarıyla özellikle internet üzerinden satış yapan yerlere erişimler durduruluyor.

Ama bu işi yapan insanlar kolay para kazanmaya alıştığı için bir şekilde yol buluyorlar. Sözde ünlülerin sosyal medya hesaplarından ücret karşılığı reklam yapıyorlar. Kendi sayfaları gizli ve herkes tarafından görülemiyor. Fakat maalesef eskisi kadar ünlü olmayan birtakım insanlar sayfaları resmen kiraya vermiş durumdalar. Bunlar için bir bütçe var.

Takipçi sayısına göre günde 3-4 kez paylaşım yapanlar var. İnternet sitelerinden ziyade Instagram ve WhatsApp üzerinden satışlar yapılıyor. Çünkü oraları kontrol etmek daha zor. Bir ünlünün hayranı olabilirsiniz ama böyle bir reklamı gördüğünüz an bilin ki o sizin sağlığınızı 3 bin liraya satmış demektir. Sağlık Bakanlığı bu işi yapan birçok ünlüye mektup gönderdi. Maliye Bakanlığı da mektup gönderdi. Çünkü bunlar vergisiz kazanç sağlıyor ve toplum sağlığını tehlikeye atıyor.

MISIR ÇARŞISI’NDA SATILAN AÇIK BAHARATLAR SAĞLIĞA ZARARLI

Yazının Devamını Oku

Kağıt toplamaktan gurur duyuyorum

31 Mayıs 2017
Gülben Ergen, geçtiğimiz günlerde Yalova’ya gitti, karma dövüşler sanatında dünya şampiyonu olan kağıt toplayıcı Kadir Dalkıran’la antrenman sahasında bir araya geldi, Kadir’in dünya şampiyonluğunun perde arkasını dinledi.

Kadir 18 yaşında... Baba mesleği kağıt toplayıcılığı... Kendi gibi iki abisi de uzun yıllardır geçimlerini kağıt toplayarak sürdürüyor. Kadir’in dünya şampiyonu olduğunu öğrendiğimde çok gururlandım. Yalova’ya gidip onu antrenman yaptığı salonda ziyaret ettim. Kadir dünya şampiyonu olduktan sonra hayatında bir şey değişmemiş. Yine antrenmanı olmadığı zamanlarda babasına yardım etmek için kağıt toplamaya gidiyor... Onu küçümseyenlere inat, yaptığı işten gurur duyuyor. Bir barakada 7 kişi yaşadıklarını söylediğinde bile yüzü gülüyor... “Hayatta beni hiçbir şey öfkelendirmez” diyor... Kadir ve Kadir gibi tüm gençlerimize hepimizin destek olması dileğiyle... Bravo sana Kadir...

 

* Kadir öncelikle tebrik ederim… Kaç yaşındasın? Kaç sene oldu bu spora başlayalı?
- Şu anda 18 yaşındayım. 13 yaşında İbrahim Hoca’nın sayesinde spora başladım.
* Neden futbol ya da basketbol değil de dövüş sporlarını tercih ettin? Seni cezbeden şey neydi?
- Ben aslında çocukluğumdan beri futbol oynuyordum. Futbolu da çok seviyordum. Bu spora başlamam ilginç oldu. Bir gün kağıt toplamaya çıkmıştım. Yanımda arkadaşlarım da vardı. İbrahim Hoca’nın spor salonunun önünden geçiyordum. Bir anda tabelayı gördüm. MMA yazıyordu. Ama ne olduğunu bilmiyordum. İçeri girmeye çekindik. Belki almazlar diye düşündük. Birkaç gün sonra arkadaşlarımla birlikte gittik ve içeri girdik. İçeride gördüğüm hareketler ve atmosfer beni çok etkiledi.

Yazının Devamını Oku

İftar sofrasından doymadan kalkın

24 Mayıs 2017
Gülben Ergen bu hafta, Detoks ve Sağlıklı Yaşam Danışmanı Gül Kaynak ile bir araya geldi ve ramazan öncesinde beslenme ile ilgili merak ettiklerini sordu.

Adı gibi Gül, soyadı gibi Kaynak. Sağlıklı ve kaliteli yaşamın beslenmeden geçtiğine dair o kadar çok araştırması ve deneyimi var ki... Doktor değil, diyetisyen hiç değil. Minik kafesinde danışanlarıyla gayet mutlu. Toprağa ve topraktan gelen nimetlere şifa olarak bakıyor. Sağlam sebepleri olan bir vegan. Su aşığı. Kendisi lokuma benziyor ama lokum yemiyor. İşlenmiş ve paketlenmiş her besinin kabusumuz olduğunu altını çize çize söylüyor. İnsan vücudunun oluşumunu, işleyişini maneviyatla birleştiren bir donanıma sahip. En kutsal günlerimize, yani ramazana sayılı günler kala iftar, sahur ve bedenimizi yormadan geçireceğimiz günlerimizi Gül Kaynak’la konuştum. Zeytini, hurması, bademi, elması, zencefili, mercimeği bol günler dilerim...

Fotoğraflar: Levent Kulu

◊ Orucun bilimsel olarak yararlarından başlamak istiyorum… Orucun bilimsel olarak kanıtlanmış yararları nelerdir?
- 2016 Nobel Tıp Ödülü’nü Japon biyolog ve bilim insanı Yoshinori Ohsumi aldı. İspatladığı şey aslında orucun bilimsel olarak ne kadar iyileştirici olduğuydu. 16 saat ve 3 gün boyunca peş peşe tutulan oruçlar da bile yaş ne olursa olsun, insanın vücudundaki bağışıklığın arttığını ve kötü hücrelerin yok olduğunu söyledi. Buna otofaji deniyor. Bununla birlikte aslında oruç felsefesi yeniden ispatlandı. O yüzden ramazanın iyileştirici yönünü önemsemeliyiz.

◊ Farklı inanışlarda da çeşitli oruçlar var…
- Gelmiş geçmiş bütün gelenek ve göreneklerde ve birçok inanışta oruç vardır. Yurtdışında gittiğim bir eğitimde Hıristiyan bir hocadan şöyle bir şey duydum: “Bütün dinlerde değişik oruçlar ve vücudu aç bırakarak yapılan iyileştirmeler var. Ama en doğrusu İslamiyet’teki ramazandır. Ama Müslümanlar bunu yanlış yapıyor”. O sırada yanımda Mısırlı bir öğrenci vardı. İkimiz buna tepki gösterdik ve neden yanlış olduğunu sorduk. O da cevap verdi: “30 kişilik bir grubu aldık ve hepsinin kan değerlerini ölçtük. Sonrasında Müslümanların yaptığı gibi 30 gün oruç tutturduk. Fakir sofralarında olduğu gibi iftar ve sahuru besin değeri yüksek, doğal yiyeceklerden ama abartmadan yaptırdık. Oruçtan sonra da tüm kan değerlerine tekrar baktırdık. Gördük ki birçok değer normal seviyeye gelmiş. Karaciğer kendini yenilemiş. Ama Müslümanların birçoğu fakir sofrasındaki gibi iftar yapmıyor...”

UYKUYA MUTLAKA AÇ OLARAK GİDİN

Yazının Devamını Oku