Paylaş
Adı gibi Gül, soyadı gibi Kaynak. Sağlıklı ve kaliteli yaşamın beslenmeden geçtiğine dair o kadar çok araştırması ve deneyimi var ki... Doktor değil, diyetisyen hiç değil. Minik kafesinde danışanlarıyla gayet mutlu. Toprağa ve topraktan gelen nimetlere şifa olarak bakıyor. Sağlam sebepleri olan bir vegan. Su aşığı. Kendisi lokuma benziyor ama lokum yemiyor. İşlenmiş ve paketlenmiş her besinin kabusumuz olduğunu altını çize çize söylüyor. İnsan vücudunun oluşumunu, işleyişini maneviyatla birleştiren bir donanıma sahip. En kutsal günlerimize, yani ramazana sayılı günler kala iftar, sahur ve bedenimizi yormadan geçireceğimiz günlerimizi Gül Kaynak’la konuştum. Zeytini, hurması, bademi, elması, zencefili, mercimeği bol günler dilerim...
Fotoğraflar: Levent Kulu
◊ Orucun bilimsel olarak yararlarından başlamak istiyorum… Orucun bilimsel olarak kanıtlanmış yararları nelerdir?
- 2016 Nobel Tıp Ödülü’nü Japon biyolog ve bilim insanı Yoshinori Ohsumi aldı. İspatladığı şey aslında orucun bilimsel olarak ne kadar iyileştirici olduğuydu. 16 saat ve 3 gün boyunca peş peşe tutulan oruçlar da bile yaş ne olursa olsun, insanın vücudundaki bağışıklığın arttığını ve kötü hücrelerin yok olduğunu söyledi. Buna otofaji deniyor. Bununla birlikte aslında oruç felsefesi yeniden ispatlandı. O yüzden ramazanın iyileştirici yönünü önemsemeliyiz.
◊ Farklı inanışlarda da çeşitli oruçlar var…
- Gelmiş geçmiş bütün gelenek ve göreneklerde ve birçok inanışta oruç vardır. Yurtdışında gittiğim bir eğitimde Hıristiyan bir hocadan şöyle bir şey duydum: “Bütün dinlerde değişik oruçlar ve vücudu aç bırakarak yapılan iyileştirmeler var. Ama en doğrusu İslamiyet’teki ramazandır. Ama Müslümanlar bunu yanlış yapıyor”. O sırada yanımda Mısırlı bir öğrenci vardı. İkimiz buna tepki gösterdik ve neden yanlış olduğunu sorduk. O da cevap verdi: “30 kişilik bir grubu aldık ve hepsinin kan değerlerini ölçtük. Sonrasında Müslümanların yaptığı gibi 30 gün oruç tutturduk. Fakir sofralarında olduğu gibi iftar ve sahuru besin değeri yüksek, doğal yiyeceklerden ama abartmadan yaptırdık. Oruçtan sonra da tüm kan değerlerine tekrar baktırdık. Gördük ki birçok değer normal seviyeye gelmiş. Karaciğer kendini yenilemiş. Ama Müslümanların birçoğu fakir sofrasındaki gibi iftar yapmıyor...”
UYKUYA MUTLAKA AÇ OLARAK GİDİN
◊ Fakir sofrasını açabilir misin...
- Fakir sofrası, sofradan doymadan kalkmaktır. Mesela, ramazan boyunca orucu suyla açmak ardından kan şekerini düzenlemek için birkaç tane hurma yemek, protein ve faydalı yağ açısından zengin zeytin tüketmek. Şaşaalı sofralardan, beş yıldızlı menülerden kaçınmalı. İftarda az yemek ve sofradan doymadan kalkmak önemli. Tok yatılmaz. Uykuya mutlaka aç olarak gitmeliyiz. Sahurda bütün gün boyunca susatmayacak ama enerji verecek yiyecekleri tercih etmeliyiz.
◊ Aç kaldığımızda vücut kendini nasıl tamir ediyor?
- Çocuğunuz hasta olduğu zaman onu yemek yemesi için zorlamazsınız. Anneler sebze çorbası yapar, ıhlamur kaynatır ya da meyve suyu sıkar. Bütün anneler bilir ki çocukları çok az ve sıvı besin alırsa dinlenecek. Aynı şey aslında bu felsefeden geliyor. Uyku da öyle. Uykuda ne yapmıyoruz da sabah çok dinç kalkıyoruz. Yemek yemiyoruz. Vücut yemek yemeyi kestiği anda bütün enerjisini tekrar topluyor. Beslenmeyi hep kalori hesabı üzerinden konuşuyoruz. Kalori hesabı yaparsak mesela bir pazar brunch’ından sonra bir stadyumun etrafında yedi kez koşabilmemiz gerek. Enerjimiz çok olmalı değil mi? Oysa biz yedikten sonra gidip koltuğa yayılıyoruz. “Galiba çok yedim burada biraz uyuklayayım” diyoruz. Yemek size enerji vermiyorsa eğer ya yanlış ya da fazla yemişsiniz demektir.
◊ Üstelik oruç tutarken kimse diyetteki gibi sizi caydırmaya çalışmaz…
- Kesinlikle. Mesela genelde pazartesi günleri başlanır diyete. Mutlaka o pazartesi günü biri sizi caydırmaya çalışır. Siz “Oruçluyum” dediğinizde ise herkes susar. Kimse sizi caydırmaya çalışmaz. Amerika’daki az önce bahsettiğim hoca “Ne kadar şanslısınız, toplum olarak detoks yapıyorsunuz” demişti. Gerçekten de öyle. Oruç tuttuğunuzda herkes sizi destekler.
◊ Anadolu’da insan ömrünün uzun olması da oruçla açıklanabilir mi?
- Köylerde daha uzun ve sağlıklı yaşayanların hep düzenli oruç tuttuğunu biliriz. Gençlere, orucun bilinçli bir şekilde anlatılmadığını düşünüyorum. Bazı insanlar oruç tutmayı felsefi olarak anladıklarını ama susuz kalmak konusunda endişe ettiklerini söylüyor. Yemek yemediğiniz zaman vücudunuza tuz da girmiyor. Doğal tuzun içinde elektrolitler, sodyum, potasyum var. Bunlar vücut için çok gerekli. Eğer biz yemek yemeyip sadece su içseydik vücutta çok büyük tehlikeler söz konusu olabilirdi. Bütün organların olduğu gibi böbreklerin de dinlenmeye ihtiyacı var. 16 saat su içmemekte bir sıkıntı yok.
ORUÇ TUTMADAN ÖNCE HAZIRLIK YAPILMALI
◊ Sahurun olmazsa olmazları nelerdir?
- Öncelikle mutlaka sahura kalkmak gerekli. Vücudumuz su almalı. Çünkü vücudumuzun en önemli ihtiyaç duyduğu şey su. Ertesi gün bizi susatmayacak ve enerjisi yüksek olan gıdalar tüketmeliyiz. Yağdan enerji almalıyız. Zeytin, zeytinyağı, ceviz, avokado, susam, tahin gibi yağı içinde olan yiyecekler yemeliyiz. Aynı zamanda susatmayacak ve tok tutacak karabuğday, kara pirinç, bulgur, mercimek ve nohut gibi yiyecekler olabilir. Badem, ceviz, fındık gibi yemişler de tok tutar. Çok fazla çaya ve kahveye yüklenmemek lazım. Nasıl ki detoks kampına girmeden önce insanlara 3-4 gün önce çayı kahveyi bıraktırıyorsak oruçta da bir hazırlık aşaması olmalı. Kişi çok tüketiyorsa siyah çayı, kahveyi, gazlı içecekleri azaltıp ya da bırakıp oruca alışmalı. Oruç bağımlılıklardan kurtulmak için çok iyi bir zamandır...
BİR AY HAYVANSAL GIDASIZ BESLENİN, KALBİNİZ YENİLENSİN
◊ Sen bir vegan olarak mesela bu bir ay boyunca et yememeyi önerir misin?
- Öneririm. Günümüzde hayvansal gıda olmadan beslenen çok sayıda insan var. Vegan beslenme şu anda bilimsel olarak kanıtlandı. Hayvansal gıdasız beslendikten sonra kalbe giden damarlar açılıyor. Türkiye’deki en büyük problem aslında kalp. Eğer ailenizde kalp hastalığı varsa gelin senede en az bir ay hayvansal gıdasız beslenin. Kalbinizi yenileyin.
◊ Detoks kelimesi yerine başka ne denebilir?
- Mesela sigara ve alkol bağımlılığından kurtulmak için arınma kelimesini kullanabiliriz. Çikolata, cips ya da asitli içeceklerin vücutlarını asidiğe doğru çektiklerini düşünen bir kesim vardı. Ben aslında detoksu alkali beslenmek olarak anlatıyorum. Alkali beslenme de diyebiliriz o yüzden.
◊ Alkali beslenme nedir?
- Bizi yaradan muhteşem bir fabrika yapmış ve kendine normlar koymuş. Vücut ısın 36,5 ile 37,5 arasında olsun demiş. 39 derecede neden panikleriz çünkü 42 derecede havale riski vardır. 48 derecede de yaşam durur. Aynı şekilde bir kan PH’ı var. Bir asit vardır bir de alkalik. Kanın PH oranı alkali olmalı. Kanın PH oranı aşırı asit olunca vücut çalışmaz. Bu basit kimya.
◊ Kanın PH dengesini neler bozabilir?
- İlaç tüketimi öncelikli geliyor. Kimseye ilaç tüketmeyin diyemeyiz ama ilaç kullanması gereken kişi alkali beslenmeli. Sigara, alkol, gazlı içecekler asidik. Siyah çayın içindeki tenin ve kahvedeki kafein de yine öyle. Bunun dışında yiyeceklerin en asidiği şeker. Sonra hayvansal protein ve hamur işleri geliyor. Mesela İngilizlerin ‘whole food’ diye bir terimi var. Tek beslenmek/gıda olarak geçiyor. Diyet bisküvi ya da buna benzer bir şey yediğinizde onun içindeki tüm bileşenleri de tüketmiş oluyorsun. İçinde birçok farklı madde var. Biz doğanın bir parçasıyız. Bizi yaratan doğayı da yarattı. Bisküvileri, kekleri biz ürettik. Sebze, meyve gibi doğal gıdalarla beslenirsek vücut o kadar genç ve sağlıklı kalır.
KINOA VE CHIA HER ZAMAN VARDI, BİZ BİLMİYORDUK
◊ Ceviz gibi kabuğu sert olan besinlerin aslında içlerini korumak için o kadar sert kabuklarının olduğunu düşünürüm. Doğru olabilir mi?
- Evet. Cevizde çok yüksek oranda omega var. Cevizi kırıp da beklettiğiniz zaman acılaşır. Bu da omegası bozulmuş anlamına gelir. Cevizin kabuğu, güneşten ya da dış faktörlerden o içindeki omegayı koruyor. Mümkün olduğu kadar anında kırıp yemek gerekli.
◊ Kinoa ve chia tohumu neden 20 sene önce yoktu da şimdi popüler oldu? Vardı da biz mi bilmiyorduk?
- Bunlar her zaman vardı. Ülkemize yeni gelmeye başladı. Önceden sadece Kuzey ve Güney Amerika’da popülerdi.
◊ Elma sirkesinin çok faydalı olduğu söyleniyor. Ben de sık tüketiyorum. Faydaları neler?
- Şu anda İngiltere’deki bütün diyetisyenler kilo vermek için elma sirkesi öneriyor. Son dönemde suyun PH’ını artırmayı çok konuşuyoruz. Böylelikle alkali oluyor. İnsanlar bunu pahalı bir şey zannetmesin. Herkes evinde yapabilir. Her bir litre suyun içine bir çay kaşığı karbonat ekleyebiliriz. Ya da bir litre suya yarım limonun suyunu sıkabiliriz. Bunları yapamıyorsak bir litre suya bir çorba kaşığı organik ya da evde yapılmış elma sirkesi koyabiliriz. Sirkeli suyla hem PH’ımızı düzeltebilir hem de zayıflayabiliriz. Gün boyu böyle hazırlanmış üç litre suyu içmenin çok olumlu etkileri olur.
◊ Suyu az tüketen insanlar için neler söylersin?
- Herkes kilosuna göre su içmeli. Bir litre su bana yeter gibi şeyler düşünmeyin. Bizim hücrelerimizin suya ihtiyacı var. Bir kişi baskülün üzerinde ne kadar ağır çekiyorsa o kadar daha çok su içmeli. Kilolu insanların daha çok su içmeye ihtiyacı var. Bazı insanlar “Su içemiyorum” diyor. Onlara hemen “Gün içinde içtiğiniz çay, kahve ya da gazlı içecekleri bırakın susayacak mısınız” diyorum. “Günde bir bardak içiyorum” diyenlere de şunu soruyorum.
Tatile giderken evdeki kedinize ya da köpeğinize bir bardak mı su koyarsınız? Sigara, alkol, kafein her gün vücudu giriyorsa daha çok su içilmeli. Vücut onları zehir olarak görüyor ve atmak istiyor. En önemli su, sabah uyanılınca içilen sudur.
TUZ ENERJİ KAYNAĞIDIR
◊ Aşırı tuz ve şeker tüketiminin zararlı neler?
- Doğal tuzu muhakkak diyetimizin bir parçası haline getirmeliyiz. Hayvanlar nasıl enerji için tuz yalarlarsa, köylerde damızlıklara tuz yedirilirse, bizim de enerji için çok miktarda değil ama kaliteli kaya ve deniz tuzunu hayatımıza koymamız gerekir. Yemeklerimizi tuzsuz yapsak da, günde bir çay kaşığı Himalaya tuzunu bir bardak suda yarım limon suyu ile eritip içmek enerjimizi çok artıracak. Şeker tüketimi ise eski zamanlara göre inanılmaz artmış durumda. Vücutta sadece tatlılar değil, hamur işleri, makarna, pilav gibi ağır karbonhidratlar, alkol, akşam yenen meyve ve süt ürünlerindeki laktoz da şekere dönüşüyor ve maalesef bunları çok tüketiyoruz. Ramazan ayı bunları azaltmak için iyi bir zamandır.
◊ Tatlıların üzerine konan tarçının faydası yok mu?
- Tarçının en çarpıcı yanı kan şekerini kontrol edebilmesidir. Tarçını günde 2-4 kere ılık su ile çay olarak kullanabiliriz. Tüm meyvelerimize tarçın serpebiliriz. Tatlılarda, hamur işlerinde yapım aşamasında ekstra tarçın kullanabiliriz. Oksitlenmeye karşı sistemi güçlendirir. Tarçının içinde bulunan polifenoller önemli bir antioksidan maddedir.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş