Paylaş
Aşkın gücüne olan inancımın kırılmak üzere olduğu günlerdeyim... Oğuzhan Koç’un “Küsme Aşka” şarkısını bolca dinleyip ayakta tutmaya çalışıyorum yitirmekte olduğum bu değerli hissimi...
Bu arada Ayça ve Murat’ın hikayesini dinlemek üzere yollara düştüm. Küçücük bedenlerine koca bir yürek sığdırmış ikisi de. O kadar güzeller ki...
Allah onları tüm engellere rağmen anne babalıkla ödüllendirmiş.
“18 yaşıma kadar kırılmadık yerim kalmadı” diyen Murat ile “Kişisel temizliğimi eşim yapar” derken yanakları kızaran Ayça’nın hikayesini okuyacaksınız bugün.
Aşka olan inancımı tazeleyen bu çiftin dayanışmasına, minik oğullarına, çizgi film gibi mutfaklarına, çalışmak için yaşadıkları drama rağmen bitmeyen umutlarına hayran kaldım...
* Sizleri tanıyabilir miyim?
- Ayça Özeker: 25 yaşındayım. İlkokul mezunuyum. Ev hanımıyım. Doğuştan skolyoz hastasıyım. Çocukluğum hastane köşelerinde geçti. Gelişim geriliği yaşıyorum ve boyum uzamıyor. Skolyozum karnıma baskı yapıyor. Kalp rahatsızlığım da var ayrıca. Bugüne kadar dizlerimden ve kalçamdan birkaç kez ameliyat oldum. Kalbimden de ameliyat olma ihtimalim var. Doktor ameliyatı yapmak istedi, ama anne olamayacaktım ameliyat olsaydım. Çünkü doğuma izin vermiyorlar ameliyattan sonra. O yüzden önce anne olmak istedim.
- Mesut Özeker: Ben cam kemik hastasıyım. 18 yaşıma kadar kırılmadık yerim kalmadı. Sekiz kez ameliyat oldum. Üç yaşıma kadar hastalığımla ilgili bir şey ortaya çıkmamış. Sonrasında vücudumda kırılmalar başlayınca hastalığım ortaya çıktı. Çocukken geçirdiğim bir ameliyattan sonra 3 ay alçıda kaldım. 18 yaşına kadar sürekli hastaneye gittim geldim.
* 18 yaşından sonra ne oldu?
- Mesut Özeker: Kırılmalarım azaldı. Şu anda 36 yaşındayım. Bu biraz da kendine bakmakla alakalı. Bende hiperaktiflik var. Çocukken bile ayağım alçılı olduğu halde sürüne sürüne dışarı çıkmaya çalışıyordum. Lisede sınıfım 3’üncü kattaydı. Her gün üç kat merdiven çıkıyordum. O yüzden hep okula 1 saat erken gittim. Dinlene dinlene sınıfa çıkıyordum. Hayatın bazı eziyetleri beni eğitti. Pratikleştirdi. Çalıştığım zaman da böyleydi.
* Ne işler yaptınız?
- Mesut Özeker: Telefon tamircisinde de çalıştım ayakkabı da boyadım. Bir süre demir boyama işindeydim. Marangozluk da yaptım. Kendimi bildim bileli çalıştım.
* Fiziksel durumunuz nedeniyle düşük maaşla çalıştırılmak gibi ayrımcılıklara uğradınız mı?
- Mesut Özeker: Düşük maaş aldığım zamanlar oldu. En son çalıştığım firma beni engelli statüsünde çalıştırıyordu ama tüm çalışanlarla aynı anda işe
başlayıp onlardan daha geç çıkıyordum zaman zaman. İşim kameradan işçileri gözlemlemekti. Pentagon’daki gibi odam vardı. Kimseyi sokmuyorlardı.
* Ayça Hanım siz çalışabildiniz mi?
- Ayça Özeker: 1 ay Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’nde basın sorumlusu asistanlığı yaptım. Çalışma hayatı çok iyi gelmişti. Sonra eşimle tanışıp onunla kaçınca işi bırakmak zorunda kaldım.
HAMİLELİĞİM RİSKLİYDİ AMA GÖZE ALDIK
* Çocuk sahibi olmaya nasıl karar verdiniz?
- Ayça Özeker: Çocuk sahibi olmayı eşim de ben de çok istiyorduk. Doktora gittik. Tüm tahliller yapıldı. Çocuk sahibi olmak için herhangi bir sorun olmadığını söylediler. Genetik test de yapılsa çocuğumuzun hasta olma riski yüzde 50’ydi. “Hamilelikte 12’nci haftada bebekte bir hastalık olup olmadığını anlayabiliriz, bu riski alıyor musunuz” dediler. Eşimle bu riski almaya karar verdik. 12’nci haftadan sonra detaylı ultrasona girdim. Doktor “Belki boyu kısa olabilir ama onun dışında hiçbir sorun yok” dedi. “Önemli olan onun sağlığı, boyu hiç önemli değil” dedik ve doğurma kararı aldım. İyi ki de dünyaya getirdik.
* Hamilelik süresince fiziki olarak taşımak da zorlanma oldu mu?
- Ayça Özeker: Hiç zorlanmadım. Erken doğum oldu. 34 haftalık doğdu. 1 kilo 750 gramdı. Bir ay yoğun bakımda kaldı. Şu anda hiçbir sıkıntısı yok. İki yaşında. İki buçuk ay anne sütü aldı.
* Doktor, “hiçbir sıkıntı yok” dedikten sonra ne hissettiniz? Nasıl bir duygu evlat sahibi olmak?
- Ayça Özeker: Tarif edilemez bir duygu. Artık geçmişe bakmıyorum. Geleceğe bakıyorum. Oğlum için yaşıyorum. Ona güzel bir gelecek bırakmak istiyorum. Allah korusun Mesut’a ya da bana bir şey olursa ortada kalmasın. Başını sokabilecek bir evi olsun istiyorum.
* Boyu doktorun dediği gibi kısa olursa ona bunu nasıl anlatmayı düşünüyorsunuz?
- Mesut Özeker: Ben boydan dolayı hiç sıkıntı çekmedim. Sadece koltuk değneklerimden dolayı sıkıntı yaşadım. Ona boyuyla ilgili sıkıntı yaşamayacağını anlatırım. Ben hep yabancı programları, dizileri izledim. İşitme sorunum da var. Altyazılı şeyler seyrediyordum. Kendimi geliştirdim. Hayata karşı hep pozitif yaklaşıyorum.
AYÇA’YI HER ŞEYİYLE KABUL ETTİM
* Aşkı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Mesut Özeker: Ayça ve Murat olarak tanımlıyorum.
- Ayça Özeker: Benim için de sadece ikisi. Onlar için yaşıyorum.
* Romantik misiniz?
- Ayça Özeker: Eşim aslında romantik ama dışa vuramıyor. Ben daha çok dışa vuruyorum. O içinde yaşıyor daha çok.
- Mesut Özeker: Ben ev hanımı gibi eşimin peşinden ayrılmıyorum. Eli ayağı gibiyim.
* Eşim olmadan yapamam dediğin neler var?
- Ayça Özeker: Eğilmem gereken hiçbir şeyi yapamıyorum. Hep eşim yapıyor sağ olsun. Benim elimden gelen yemek yapmak, çamaşırları yıkamak. Elimden geleni seve seve yapıyorum.
- Mesut Özeker: Ben Ayça’yı her şeyiyle kabul ettim. Tırnaklarını bile keserim dedim. Yeter ki birbirimizi sevelim. Bizim için önemli olan sevgi ve saygı.
BİRLİKTE DIŞARI ÇIKAMIYORUZ
* Yapmayı çok istediğiniz ama yapamadığınız bir şey var mı?
- Mesut Özeker: Birlikte dışarı gidemiyoruz. Çünkü oğlumuz Murat’ı taşıyacak biri olması gerekiyor. Murat henüz yürüyemediği için çok zor oluyor. Engelliler için arabalar var. Onlardan olursa dışarı çıkabiliriz. Ama öyle bir imkanımız yok. Murat’ın ayağa kalkması lazım. Fiziki olarak bir sorunu yok. Doktor keyfinden yürümediğini söylüyor.
İLK KARŞILAŞTIĞIMIZDA SARILAMADIK
* Nerede tanıştınız?
- Mesut Özeker: İnternette. Çalışırken molalarımı internette geçiriyordum. Bir gün Google’a “Erkek arkadaş arayan engelli bayan” yazdım. Sonrasında bir siteye denk geldim. Orada Ayça’nın “Hiç kimse beni anlamıyor, bir arkadaşa ihtiyacım var” yazdığını gördüm. Sonra ona mesaj attım. “Ben arkadaş değil de evlenebileceğim birini arıyorum, uygunsa bana döner misin?” dedim. İki-üç gün sonra baktım bana yanıt vermiş. Üç hafta birbirimizi hiç görmeden konuştuk.
* Birbirinizin hastalıklarından, nelerden hoşlandığınıza kadar her şeyi konuştunuz mu?
- Mesut Özeker: Evet. İkimiz de çok araştırmacıyız. Ben hastalığımı söyler söylemez Ayça internette araştırmış. Hastalığımla ilgili her şeyi biliyordu. Ben de aynı şekilde.
* İlk buluşma nasıl oldu?
- Ayça Özeker: İlk buluşmada kaçtık zaten. O yüzden ilk buluşma diye bir şeyimiz olmadı.
* İnternetten tanıştığın, 2-3 hafta hiç görmediğin bir adama ilk buluşmada kaçtın mı? Ya başına bir şey gelseydi?
- Ayça Özeker: 20 günlük bir yazışma sonrası kaçtık. Bir kere kamerayla birbirimizi gördük o kadar. Mesut’a güvendim.
* Aile baskını nedeniyle mi kaçmak zorunda kaldınız?
- Ayça Özeker: Mesut bana evlenmek istediğini söyledi. Ben de bunu anneme söyledim. Ama o zaman 19 yaşında olduğum için annem “Çok küçüksünolmaz, baban kabul etmez” dedi. Ben de bunu eşime söyledim. Eşim de bana “Ben evlenmek istiyorum, benimle kaçar mısın?” dedi. “Kaçarım” dedim. Yanıma bir torba aldım ve kaçtım. Eşyalarım sonradan geldi.
* Kaçma anı nasıl oldu?
- Ayça Özeker: Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda buluştuk. Benim ailem İstanbul’da yaşıyordu. Mesut İzmirli. Ekonomik nedenlerden dolayı evlendikten sonra Aydın’a taşındık.
- Mesut Özeker: Ben İstanbul’a gittim Ayça’yı kaçırmak için. Dönüşte iki kişilik uçak bileti aldım. Ayça’ya “Eğer uçakta yanımdaki koltuk boş kalırsa başkasını oturtacağım” dedim. Ayça da bana “Sözüm söz” dedi. İstanbul’a gelince bir gece otelde kaldım. Ertesi gün saat 10.00’da buluştuk.
* İlk görüşme anını anlatır mısınız?
- Ayça Özeker: İlk anımızda birbirimizi görmeye fırsatımız olmadı. Çok heyecanlıydı.
- Mesut Özeker: Birbirimizi görünce sarılamadık bile. Bir arkadaşım arabayla götürdü beni. Ayça’yı görünce “Ayça” dedim. “Evet” dedi. Hemen içeri çektim, koltuğa oturttum ve arabayla havaalanına gittik.
* Ayça hiç mi bu adam bana acaba ne yapar diye düşünmedin? Korkmadın mı?
- Ayça Özeker: Ne bileyim o anda aklıma hiç öyle bir şey gelmedi. Kader belki de. İlk buluşmamızda etkilendim Mesut’tan. Aşık olduk birbirimize. Yoksa 5 sene evli kalmazdık zaten.
* Sonra ne oldu?
- Mesut Özeker: Havaalanına gidince hemen onun sim kartını ve bataryasını çıkardık. İlk gün Ayça’nın ailesine haber vermedik. Ailesini üçüncü gün aradı. O sırada nikâh işlemlerine başladım.
* Peki, aileniz meraktan ölmedi mi o üç gün boyunca?
- Ayça Özeker: Çok merak etmişler. Hatta organ mafyası kaçırdı diye düşünüp polise gitmişler. Haber verdikten sonra İzmir’e geldiler. Konuştuk ve hallettik. Aramızda sorun yok.
* Kaçtınız ve İzmir’e geldiniz. Nerede kaldınız?
- Mesut Özeker: Ben Seferihisar’da kalıyordum çalıştığım için. Ayça’yı annemin yanına bıraktım. Aramızda 2 saatlik mesafe vardı. Hafta sonları Ayça’yı görmeye geliyordum. Maaşımı annemlere yolluyordum düğün hazırlıkları için. Ayça’yı kaçırdım ama her şeyini yaptım.
* Kayınvalidenizin tepkisi nasıldı?
- Ayça Özeker: İlk gün aramızda bir soğukluk oldu. Daha sonra birbirimize alıştık.
- Mesut Özeker: Ayça’yı kaçırmadan önce telefonda annemle tanıştırmıştım. Anneme durumu anlattım. Ailesinin evlenmesini istemediğini, henüz çocuk gibi gördüklerini hatta mutfağa bile hiç sokmadıklarını söyledim. Ama Ayça şimdi mutfakta döktürüyor. Annem “Hayırlı neyse o olsun” dedi. Kaçıracağım deyince de “Hapse mi gireceksin” diye endişe etti. Ama Ayça 18 yaşından büyük olduğu için sorun yaşamadık.
DEVLET KENDİ VERDİĞİ MAAŞA KREDİ VERMİYOR
* Devletten maaş alıyorsunuz ama keşke devlet şurada da elimizden tutsa diyeceğiniz bir şey var mı?
- Mesut Özeker: Devlet kendi verdiği maaşa kredi vermiyor. Keşke kredi verse de biz de kirada oturmasak. Kredi çeker kendi evimizin parasını öderdik. Mesela diş doktoruna gidiyorum, cam kemik hastası olduğumu söylüyorum. Hiçbiri bakmıyor. Bir gün diş ağrısından duramıyordum. Bir dişçiye gittim. “Dişini çekersem en kötü ihtimalle çeneni kırarım ama çekmezsem de ölürsün, hangisi” dedi. Çekmesini kabul ettim. Doktor saatlerce uğraştı. Çenem de kırılmadı.
BÜTÜN ENGELLİLERİ AYNI KEFEYE KOYMAYIN
* Toplumsal olarak sizce engellilere bakış nasıl?
- Mesut Özeker: Engelliler için zor olan şey bütün engellileri aynı kefeye koymaları. Bedensel engelli de olsan görme engelli de olsan insanlar sanki kafanda sorun varmış gibi davranıyor. Hiçbir sözün geçerlilik kazanmıyor. Mesela ben asker kaçağı olarak askerlik şubesine gidiyordum. “Sen git abin gelsin” diyorlardı. En sonunda gizlice içeri girip oradaki komutana kimliğimi gösterince ben olduğuma ikna oldular.
ÇORABIMI BİLE EŞİM GİYDİRİYOR
* En çok ne yapmakta zorlanıyorsunuz?
- Ayça Özeker: Hastalığım her şeye engel oluyor. Eğilip kalkamıyorum. Kişisel temizliğimi eşim yapıyor. Çorabımı bile kendim giyemiyorum. Eşim giydiriyor. Önceden annem yardım ederdi.
- Mesut Özeker: Çocukluğum camdan ve balkondan dışarıda oynayan çocukları izlemekle geçti. 18 yaşıma kadar mesela hiç futbol oynayamadım. Çocukların yanına gittiğim zaman en ufak bir şakalaşmada kemiklerim kırılıyordu. Hapşırırken kalçam çıkıyordu. Babam vefat ettikten sonra hastaneye gitmem de zorlaştı. Bazen kırılan yerlerimi kendim evde sarardım. Biz 6 kardeşiz. Bir tek bende bu hastalık var.
Paylaş