Fotoğraflar: HAGGAY BAYSEL
Biz Doğa Rutkay’ı çok seviyoruz. Oyunculuğunda, girdiği rollerin hakkını veren, bugüne kadar tek olumsuz, magazinsel bir olayına şahit olmadığımız bilakis ailesine ve evlatlarına adanmışlığı ile örnek alınacak bir sanatçı.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de mesleğine olan saygısı, tutkusu ile örnek gösterilecek kadar tutarlı olan Doğa Rutkay ile sizler için ilham olacak sohbetimizi paylaşıyorum.
SOYADIMIN FARKINDALIĞINI VE KEYFİNİ SÜRDÜM
- Doğa Rutkay olmak bir çokları için dışarıdan bakıldığında kolay gibi görünse de esas zorluğun ünlü ve sevilen bir sanatçının -Rutkay Aziz- kızı olarak kendi ismini oluşturması daha zor gibi geliyor bana… Bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Fotoğraflar Aykut Uslutekin
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de Psikolog Beyhan Budak’ın bizlere mutluluğa, çocuklarımızın yaklaşan eğitim hayatlarına ve daha bir çok konuya dair, yine saklayabileceğiniz çok samimi, ufuk açıcı ve tabii ki ilham verici sohbeti ile sizleri baş başa bırakıyorum.
EŞİM ‘BEN RADYODAKİ BEYHAN’I İSTİYORUM’ DEDİ
- Beyhan bey, o kadar sakinsiniz ki hayatınızda olumsuz bir şey olsa bile içinizden değil de adeta sizi sıyırıp geçiyor hissiyatı veriyorsunuz. Nedir bu durum, hep böyle misiniz?
- Seyretmediyseniz hemen seyredin: ‘Hayatla Barış’ (Netflix’te).
- Gitmediyseniz hemen gidin: ‘Yaralarım Aşktandır’ 30 Ağustos’ta Urla Dam’da, sonra İstanbul’da...
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetlerde ilham alacağınıza, okurken tanımaktan mutluluk duyacağınıza emin olduğum sanatçı, oyuncu Nazan Kesal’ı sizler için konuk ettim. İlham olmaya devam ediyoruz!
ENGEL İNSANIN ZİHNİNDEDİR
Fotoğrafar: Haggay Baysel
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de iş dünyasının sayılan, projeleri ve oluşumları ile Türkiye’nin geleceğini adeta ilmik ilmik ören Ahu Serter ile bir araya geldik.
TOPLUMUN DAHA ÇOK ASİYE İHTİYACI VAR
- O kadar çok şey yapmışsınız ki sizi tanımlamak zor… Belki de kadın ve girişimcilik olarak iki başlık altında toparlayabiliriz. Yaptığınız işi nasıl tanımlarsınız? Girişimcilik kavramı ile başlayalım mı?
AHU SERTER: Bir arkadaşım bana ‘hayır bükücü’ demişti. Aslında yaptığım ‘olmaz’ diyene nasıl ‘oldurulur’u göstermek. Buna girişimcilik diyebilir miyiz bilmiyorum ama hep yeni ve iyiye merak duymak ve var olanı kabul etmemek, her zaman daha iyisine dönüşme ve dönüştürme arzusu diyebiliriz sanırım. Bir şey aklıma yatmıyorsa, ‘niye böyle kabul edelim’ duygusu bende hep olmuştur. Çocuk yaştan beri böyleyim ki buna ‘asi’ olmak deniyor toplumda. Aslında toplumun daha çok asiye ihtiyacı var. Ama nasıl asi olmalı?: Sonuç odaklı ve bir amaç için asi olmak, iyi bir girişimci gibi düşünerek, savaşları seçip doğru zafer için çalışmak. Ancak böyle asilerle daha iyiye ulaşabiliriz.
Kendisinden devşiriyor, dönüşüp dönüştürüyor. Hayatın sorularına dair sonsuz merakını, ilgisini, bilgisini, araştırmasını herkesle paylaşıyor, paylaştıkça çoğalıyor.
Bilim insanı, biyolog ve sinirbilim uzmanı Sinan Canan, tüm bu tanımların üzerinde insanın yolculuğunda hancı olmayı bırakıp yolculuğun mana arayışında. Zihinsel performanstan yaratıcılığa, inançlar sisteminden eğitime, sanata, nörobiyoloji ile açıklama getirirken onunla ilerleyen, soran, irdeleyen ciddi bir kitlesi oluştu.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de uzunca süredir takip ettiğim, bilgisinin yanında aktarma ve farklı dinamiklerle bezediği anlatımını çok sevdiğim Sinan Canan ile Nettalks söyleşisinde bir araya geldik. Kendisini mutlaka takip edin; bilginiz katlanacak, yeni ufuklar kazanacaksınız.
İlham olmaya devam ediyoruz...
KARNI DOYUNCA ARIZA ÇIKARAN TEK CANLIYIZ
* Ayşegül Hanım işletme mezunusunuz ve şu anda bütün dünyaya teknolojiye liderlik eden bir konumdasınız. Bu ilgi nereden geliyor?
- Babam elektrik mühendisi ve kendi projeleri vardı. Kendisi Türkiye’de 60’larda sıfırdan elektrikli motoru yapmış biri. Araba motorları yapmış, icat tarafı olan bir babam vardı. Bundan dolayı bizim evde bu konulara hep bir merak vardı. Mesela radyonun içi açılır, sonra tekrar bir araya getirip, toplanırdı. Babam tekne sahibi olmaya karar veriyor. Teknesini kendi dizayn ediyor. Bizde her şey yapılabilirdi sadece babamla ‘Nasıl yapılabiliriz?’ diye düşünürdük. Yani arkeoloji, teknoloji gibi konuların konuşulduğu bir ortamda büyüdüm.
* Silikon Vadisi’nden dünyaya müthiş işler yapıyorsunuz. Başarı kavramınızı merak ediyorum, sizin için başarı nedir?
- Koyduğunuz hedefle alakalı. Minik bir hedef koyarsınız, onu başardığınızda kendinizi başarılı ve memnun hissedebilirsiniz. Kendinizi nereye konumlamak istediğinizle alakalı. Ben kariyerim boyunca büyük hedefler peşinde koştum. Biri benden küçük bir şey istiyorsa bile ‘Onu nasıl çok daha büyük yapabilirim? Makro ölçekli, global yapabilirim?’ diye hep kendime sorarım. Silikon Vadisi’nin başarı tanımı çok spesifiktir. Başarı, global ölçekte bir şey yapmaktır. Yani 8 milyar insanı ilgilendiren bir şey yaparsanız başarılısınızdır. Orada daha iyileştirmek diye bir hedef yok. Herkesin kullandığı ve dünyada hiç yapılmamış bir şey ise o iş başarılıdır. Bu kriteri koyduktan sonra siz de kendinizi ancak o hedefte başarılı görebiliyorsunuz. Tabii ki böyle büyük bir hedef koyunca da bunun peşinden gidiyorsunuz ve yapıyorsunuz.
* Çok iyi anlıyorum… Belki de daha küçük ölçekli bir yerde olsaydınız bu kadar global düşünmeyebilirdiniz…
‘Öteki’ kavramını üzerinde durduk. ‘Kadın olmak nedir bilmem ben’ diyor çünkü önceliği olan ‘birey’ kavramının hakkını veriyor. Gazetecilik yıllarının başında yaşadığı sıkıntılara dönüp baktık. Aynı yerde uzunca süre duramayan, karavanı ile mobil yaşayan, hayata her açıdan bakma yüreğine sahip güzel insan Mine Söğüt’ün cevaplarını kelimesi kelimesine okumanızı tavsiye ediyorum.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de cesur, dingin, sarsıcı, çok özel gazeteci-yazar MİNE SÖĞÜT ile hepimize ‘ilham’ olacak ‘bayram’ tadında bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!
“BENİM İÇİN TUTARLILIK ÇOK ÖNEMLİ”
- WhatsApp'ta gördüm ‘Kim bilir neredeyim?’ yazıyor. Babanız da asker olduğu için çok uzun süre bir yerde kalmamışsınız, öyle değil mi?
MİNE SÖĞÜT: Evet bu doğru, doğduğumdan beri sürekli yer değiştiriyorum.
New York Times’taki ‘Sihirli Flüt’ tanımlaması, Şefika Kutluer’in o dingin ruhunu çok iyi yansıtan bir tanımlama. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamadığım bir sohbet oldu. O sadece profesyonel bir müzik insanı değil, aynı zamanda anne tarafı kadınlarından kendisine de geçen şifa yanını, derin maneviyatını ‘ilahi bir hediye’ olarak tanımladığı flütü ile adeta milyonlara üflüyor. UNICEF İyi Niyet Elçisi olan Kutluer, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları, çocuk işçiler, kız çocuklarının eğitimi için çabalıyor. Durmuyor dünyaya ‘Mevlana’yı, ‘Aşık Veysel’i çalıyor.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de sadece notalarla değil, ruhu ile de çalan çok özel bir sanatçı olan Şefika Kutluer ile sizler için bir araya geldim.
- New York Times’ta sizin için ‘Sihirli Flüt’ dendi. Çok naif, çok güzel bir tekniğiniz var. Bu farkı yaratan nedir?
ŞEFİKA KUTLUER: Bizlere Allah tarafından verilen nefes ile hayata başlıyoruz. O nefesin içinde çok sırlar var. Nefesimizde, bugünkü benliğimizin dışında çok geçmiş kayıtlar da mevcut. Yaşadığımız süreç içinde sınavlar var. Bize izin verildiği ölçüde öğrenebileceğimiz, gelişen bir hayatımız var. Türkmen şifacılık geleneğinin ‘ocak’ olduğunu bildiğim anneannem tarafından anneme ve bana geçen etkilerini taşıyorum. Çocukluğum kadim bilgilerin içinde geçti. Nefes de her insanın parmak izi gibidir. Aynı flütten her insan başka ses çıkarır. Bizim gördüğümüzün dışında bir de göremediğimiz bir alem var. Orası da ‘ruhlar alemi’. Biz buradaki kimliklerimizle, birbirimizle yeni tanışıyoruz ama zaten ruhlarımız birbirini tanıyor.
Buradaki ilişkiler tesadüf değil. Bazılarından bir şeyler öğrenmek, mesaj almak veya biz birine bir mesaj vermek için ya da başka bir göreve vesile olabilmek için çeşitli kişilerle tanışırız. Yani tesadüf yok! Bazen bir insanla tanışır sadece bir dakika konuşursunuz. Öyle bir kelime söyler ki sizin tüm hayatınızı etkiler. Size görevinizi söyler. Yani nefesli enstrümanın bana verilmiş olmasını ilahi bir hediye olarak görüyorum.