Çılgın bir çağa girdik  

Hepimizin uzaktan izlediği Silikon Vadisi’nde inovasyon, gelecek vizyonu konularında öncülük yapan ve aynı zamanda teknolojide küresel bir lider olan, Afrika’dan Amerika’ya akıllı teknolojilerin mimarlarından Ayşegül İldeniz ile bir araya geldim. Uzunca süredir kendisini gururla ve merakla takip ediyordum. Başarı onu bulmamış, o başarıyı çalışkanlığıyla, aklıyla, azmiyle, tutkusuyla elde etmiş biri. O; ülkesine, milletine inanıyor, gençlere güveniyor. Kendisinin milyonlara ilham olduğunun farkında mı bilmiyorum ama Ayşegül İldeniz büyük düşünüyor ve başarıları da o ölçüde büyük oluyor. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de bilime, bilişime, teknolojiye, yapay zekaya ilgiliyseniz -ilgili olmasanız bile hayatımızın her yanındalar, bilmek durumundayız-, başarı hikayelerini merak ediyorsanız, ülkemizin bir değerini tanımak ve dünyadaki gelişmelere içeriden bir gözle bakmak istiyorsanız Ayşegül İldeniz’le yaptığım bu röportajı okuyup, saklayın. Zira ‘ilham olmaya’ devam ediyoruz!

Haberin Devamı

Çılgın bir çağa girdik
 

* Ayşegül Hanım işletme mezunusunuz ve şu anda bütün dünyaya teknolojiye liderlik eden bir konumdasınız. Bu ilgi nereden geliyor?

- Babam elektrik mühendisi ve kendi projeleri vardı. Kendisi Türkiye’de 60’larda sıfırdan elektrikli motoru yapmış biri. Araba motorları yapmış, icat tarafı olan bir babam vardı. Bundan dolayı bizim evde bu konulara hep bir merak vardı. Mesela radyonun içi açılır, sonra tekrar bir araya getirip, toplanırdı. Babam tekne sahibi olmaya karar veriyor. Teknesini kendi dizayn ediyor. Bizde her şey yapılabilirdi sadece babamla ‘Nasıl yapılabiliriz?’ diye düşünürdük. Yani arkeoloji, teknoloji gibi konuların konuşulduğu bir ortamda büyüdüm.

Haberin Devamı

* Silikon Vadisi’nden dünyaya müthiş işler yapıyorsunuz. Başarı kavramınızı merak ediyorum, sizin için başarı nedir?

- Koyduğunuz hedefle alakalı. Minik bir hedef koyarsınız, onu başardığınızda kendinizi başarılı ve memnun hissedebilirsiniz. Kendinizi nereye konumlamak istediğinizle alakalı. Ben kariyerim boyunca büyük hedefler peşinde koştum. Biri benden küçük bir şey istiyorsa bile ‘Onu nasıl çok daha büyük yapabilirim? Makro ölçekli, global yapabilirim?’ diye hep kendime sorarım. Silikon Vadisi’nin başarı tanımı çok spesifiktir. Başarı, global ölçekte bir şey yapmaktır. Yani 8 milyar insanı ilgilendiren bir şey yaparsanız başarılısınızdır. Orada daha iyileştirmek diye bir hedef yok. Herkesin kullandığı ve dünyada hiç yapılmamış bir şey ise o iş başarılıdır. Bu kriteri koyduktan sonra siz de kendinizi ancak o hedefte başarılı görebiliyorsunuz. Tabii ki böyle büyük bir hedef koyunca da bunun peşinden gidiyorsunuz ve yapıyorsunuz.

Çılgın bir çağa girdik

* Çok iyi anlıyorum… Belki de daha küçük ölçekli bir yerde olsaydınız bu kadar global düşünmeyebilirdiniz…

Haberin Devamı

- Ben onları da yaptım. İlk Türkiye genel müdürüydüm, sonra bölge başkanı oldum. Türkiye-Ortadoğu-Afrika başkanı oldum ve Avrupa yönetim kuruluna girdim. Orada Rusya, Afrika, Ortadoğu, İngiltere, Almanya ve birçok Avrupa ülkesi var. O perspektiften dünyaya bakmaya başlıyorsunuz. Tabii bu çok başka bir bakış açısı. Tüm bunlardan sonra Silikon Vadisi’ne gittim, dünya başkan yardımcısı oldum ve tüm yeni teknolojilerin başına geçip içine sinir ağları dediğimiz yapay zekayı dahil ettiğimiz ürünler geliştirdim. Sonra İntel'den ayrılıp ABD’de halka açık bir şirketin COO’su oldum. Orada da spesifik bir hedefimiz vardı: Şirketi, teknoloji ile dönüştürmek ve akıllı şehirler inşa etmek. 2 yılda bunu yaptık ve şirketi sattık. Şirketle dünyanın birçok şehrini akıllı şehir haline getirdik.

Haberin Devamı

* Ülke olarak yeni çağı yakalayabilmemiz için bir fikriniz var mı?

- Bana göre Türkiye teknolojiyi kullanma konusunda dünyanın birçok yeri ile koşut. Tabii ki daha akıllı, daha otonom şekilde çalışan, altyapı hizmetli şehirler var. Bu imkânla alakalı ama bana, “Türkiye’nin bundan sonraki sıçramasını tanımla” derseniz, tanımladığımız bu yüksek teknolojileri üreten bir ülke haline gelmemizi arzu ederim. Bunu üretmek için de bu konudan para kazanan şirketler olması gerekiyor. O şirketlerde çalışacak, entelektüel kapasitede Ar-Ge yapabilecek mühendislerimiz, araştırmacılarımız, bilim insanlarımızın olması gerekiyor. Biz teknolojiyi kullanıyoruz ve zaten büyük şirketlerimiz de teknolojiyi gayet iyi adapte ediyorlar ama üretiyor olma aşamasına geldiğimizde o zaman çok daha yaygın, örgün, herkesin içinde olduğu, daha teknolojik bir toplum olabiliriz.

Haberin Devamı

Çılgın bir çağa girdik

* Bu bahsettiğiniz uzun bir zincir…

- Size bir örnek vereyim: Sanırım 2012 idi... İngiltere’de daha olimpiyatlar olmamıştı. Teknoloji şirketlerini davet ettiler. O zaman İngiltere Başbakanı David Cameron, “Bir vizyonumuz var ve olimpiyatlar da buna neden olsun istiyoruz. Biz burayı özellikle eğlence ve oyun sektörünün gelişeceği ve teknolojiyi burada var edebilecekleri bir merkez haline getirmek istiyoruz. Siz de buraya yer açarsanız size destek olacağız” dedi. Bu anlamda bir odaklanmaya karar vermişlerdi ve yıllar içinde gerçekten bunu yaptılar. Dünyanın büyük stüdyoları, Londra’da olimpiyat tesislerinin olduğu yerde sıfırdan bir yer yarattılar. Teknik insanları, şirketleri toparladılar. Onların vizyonuyla ilginç şirketler ortaya çıktı. Burada zincirleme bir reaksiyon oluştu. Bu bakış açısı ile yaklaşılırsa kümelenme yapılır ve özel bir odak seçilirse tabii ki yapılabilir. Bunu oluşturmak gerekiyor.

Haberin Devamı

* Beynimizi tam kapasiteli kullanamadığımız söylenir. Siz bilimin içinde biri olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Beynimizde 90 milyar civarında nöron var. 100 trilyon sinaps var. Bunların her biri birer fonksiyon görüyor. Beynimiz çok karmaşık olduğu için kullanıp kullanamadığımızı da bilemiyoruz ama çok sofistike olduğunu ve bu evrenin içinde gayet rahat bir şekilde opere edebilmemize destek olduğunu biliyoruz. Ben genelde beyinle, bilgisayar ve bilişim arasında benzetme yapıyorum. Beynimiz 20-30 vat gibi çok düşük bir enerjiyle gün boyunca bizi götürebiliyor. Beynimiz çok karmaşık işlemler yapabiliyor. Aynı anda durmadan 100 milyarlarca algoritma çalışıyor ve tüm bunları paralel bir şekilde yapabiliyor. Halbuki bilgisayarlar bir soruyu 0101… gibi trilyonlarca dijital rakama dönüştürüp, çok yavaş ve çok güç harcayarak size iletiyorlar. Bugünlerde bilim insanları bilgisayarlar, beynimizin çalışma prensipleri olan paralel bir şekilde düşünebilme ve bunu aynı anda çok hızlı bir şekilde yapabilme sistemini adapte etmeye çalışıyorlar.

Çılgın bir çağa girdik

* Ve yapay zeka mı giriyor devreye?

- Yapay zeka bu anlamda çok ilerledi, büyük sıçramalar yaptı. Aslında 30-40 yıldır yapay zeka diye bir şey var. Bilim adamları bunu önermeler üzerine giden yöntemlerle çalıştırmaya çalışıyorlardı. Şimdi olabildiğince beyin sistemine adapte etmeye çalışıyorlar ve son derece hızlı sıçramalar yaptılar. Tabii bu büyük bir devrim fakat bugünkü yapay zekanın çalışması için hala hem çok büyük miktarda veriye hem de çok büyük miktarda bilişim gücüne ihtiyaç var. Bunun sonu yok! Daha geçenlerde Facebook'un sahibi olan Meta şirketi 30 milyar dolarlık işlemci satın aldı. Yani işlemci gücü gerekliliği ile veri ihtiyacı doğru orantılı bir şekilde ilerliyor. İlginç bir döneme girdik.

* O zaman bilgi artık hamallık olacak… Bir çiple bütün bunlara erişebiliyor olacağız. Tüm bunların yerini başka şeyler alacak. Peki bu nereye doğru gidecek?

- Evet, çok doğru. Önümüzde iki büyük soru var. 1. Teknoloji ne yapacak? 2. İnsanlar ne yapacak? Ben 30 yıldır bu işin içinde olan biri olarak teknolojinin hiç bu kadar hızlı koştuğunu görmemiştim. Biraz korkutucu bir hızla gidiyor. Her 6 ayda bir bu dil modelleri çoklu olarak iki katına çıkıyor. Bu şu demek: Yapabileceği işlem gücü ve yaptığı şeylerin sofistikasyonu giderek artıyor. Benim her zaman referans verdiğim, sinir ağlarının kurucusu olan bilim adamı Geoffrey Hinton, “Yapay zekada şu anda 2 trilyon parametreyle işlem yapılabiliyor. İnsan beyninde zaten 100 trilyon parametre var” diyor. Yani çok da uzak değiliz. Tabii sadece tanım olarak kullanıyorum bunu. İnsan beyni çok daha sofistike ama yapay zekanın artışı hızlanıyor. Teknolojinin akıllanmasını, giderek hızlanacağını öngörebiliyoruz ve bugün düşünemediğimiz şeyleri yapabileceğini farz ediyoruz. Etrafımızdaki her şey akıllı değil ama olabilmesi için gereken bütün teknoloji var, sadece para meselesi.

Çılgın bir çağa girdik

* Teknolojiyle birlikte nasıl bir hayat bekliyor bizi?

- İleride bizim üzerimizde ya da etrafımızda küçük akıllı ajanlarımız/asistanlarımız olacak. Onlar bize destek olacaklar. Bir şey sorduğumuzda ya da belki de düşündüğümüzde bu ajanların onu önceden farz edebildiğini düşünün. Dünya bu tarafa doğru evrilecek ama insanlar bununla ne yapacaklar, bununla nasıl başa çıkacaklar? İnsanların robotlarla ilginç bir ilişkisi var. Birincisi biz makineleri bizim dışımızda gri, ruhsuz, teknolojik bir alet olarak görme eğilimindeyiz. Bize benzemeye çalışan ama tam da bizim gibi olmayan şeyleri sevmiyoruz. İnsanlarla, makinelerin, robotların ilişkisini gerçekten bir düzene koyabilecek miyiz? En çok bunu merak ediyorum.

* Peki Ayşegül Hanım bu sene üniversitelere giren birçok gencimiz olacak. Mezun olduklarında okudukları bölümün belki de geçerliliği kalmayacak. Sizce gençler nasıl bir yol izlesinler?

- Gençler kendi geleceklerine kendileri karar verecekler. Bir yerden mezun olup diploma aldığında bir mesleğin olacağının garantisi yok. Bu hiçbir zaman olmadı. Bu tamamen kişisel motivasyonunuzla ilerleyebileceğiniz ve nereye gitmek istediğinizi biliyorsanız tek başınıza tırnaklarınızla var etmeniz gereken bir durum. O kadar bilinmez bir çağa adım attık ki şu anda bu teknolojilerin bize nasıl bir kültür, iş hayatı, ürünler ve yaşam var edeceğini bilmiyoruz. Silikon Vadisi’nde insanların para ve yetenek ellerinde olduğu için bunu tanımlamaya çalışan yüz binlerce kişi var. Bizim o tanımlayıcıların arasında olmamız gerekiyor. Bu anlamda benim gençlere önerim bir an önce kendilerini yapay zeka konusunda, en azından kullanan olarak yetiştirmeleri lazım. Ben teknolojinin içinde evrilmiş biriyim. 10 yıl önce sinir ağlarını çiplerin içine entegre ettim. Büyük dil modellerini ben de sıfırdan öğreniyorum, hepimiz öğreniyoruz ve öğrenmek zorundayız. Dünyada sonsuz kaynak var. Hepsine erişebiliyoruz. Türkiye’deki şirketler, “Biz bu konuda ne yapmalıyız?” sorusunu soruyorlar ve bu konuda fikri olan insan arıyorlar. Eğer fikriniz ve katabileceğiniz değer varsa çok doğru bir zamandasınız. Yaşınızın 18 ya da 65 olması fark etmiyor. Bilen ve perspektifi olan insanlara ihtiyaç var. O yüzden, “Bu konuya derhal dalın” diyorum. Tabii herkesin teknolojiye ilgi duyması gerekmiyor. “Genç olarak bilinmezliğin çok olduğu bu dünyada nasıl hareket edeceğiz?” diye gençler bana sorarlarsa üç tavsiyem var: 1. Merak edin! Gördüğünüz dünyayı öyleymiş gibi kabul etmeyin, sorgulayın. Genç olmak düzeni sorgulayan demektir. Sorgulayana genç diyoruz. Ben mesela çok genç bir insanım, 90 yaşında da genç olacağım çünkü soru sormaya, merak etmeye devam edeceğim. Dolayısıyla gençlere, “Merak edin, ilgi alanlarınızın dışına taşın” diyorum. Hiç ilgilenmediğiniz konuları okuyun. Onun da iki formülü var: Gezeceksiniz ve okuyacaksınız. Başka formül bilmiyorum, bilen varsa söylesin bana. 2. “Yola çıkın” diyorum, oturup beklemeyin. Bir gün bir şirketin yöneticisi olmak istiyorsanız o şirketin kapısından giremiyorsanız, bacasından girin. O şirkete girmenizin de bir önemi yok. “Köşedeki kahvecide barista olun” diyorum. Çünkü olayın yarısı insanları tanımaktan, insanlarla iyi geçinebilmekten geçiyor. Gözlemlemek, öğrenmek ama ondan da önemlisi kendinizi tanımak önemli. “Yeter ki yola çıkın, kendinizi tanımlayın, dünyayı anlayın, başka insanlarla başa çıkmayı öğrenin” diyorum. Ayrıca fiziksel olarak da yola çıkmalarını tavsiye ediyorum. Alsınlar çantalarını, dünyayı gezsinler. Dünyayı gezemiyorlarsa Türkiye'mizi gezsinler. Türkiye’nin bütün vilayetleri muhteşem güzel! Oturmasınlar, gezsinler. 3’üncü tavsiyem de hiç durmadan değişsinler. Olduklarıyla yetinmesinler. Yepyeni şeyler öğrenip gördükçe otomatik olarak insan değişiyor, yeni kariyer, yeni şehirler, yeni ilgi alanları, yeni şahane insanlarla tanışıyor.

* Enerjiniz düştüğünde kendisi nasıl motive ediyorsunuz?

- Hayat tecrübesi diyelim. Tabii ki çok zor şeylerle karşılaşıyorum. Zorluklar geldiği zaman kendime bir zaman veriyorum. “Bu geçecek” diyorum. Hayatı değiştirecek zorluklar değilse, başka şeyler düşünerek, oyalanarak o günü geçiriyorum. “Ertesi sabah güneş yeniden doğacak” diyorum. Güneşin ne olursa olsun yeniden doğacağını biliyorum! Genel olarak o problemi ertesi sabah çok daha iyi ve analitik bir şekilde değerlendirebileceğimizi bilmemiz gerekiyor. Hayat bana bunu öğretti. Zorluklar karşısında kendime bir süre verdikten sonra hala başa çıkamazsam, başa çıkmama destek olacak bir dostumla, yoksa da bir bilenle konuşurum. Belki de benim bu problemle başa çıkmamam lazım ve o problemi fark etmem yetiyordur. Hepimiz çok farklıyız. Beyin çok ilginç… Siz uyurken de bir sürü şeyi proses etmeye (işlemeye) devam ediyor. Başa çıkabilme mekanizmamız, direnç dediğimiz şey çok önemli ve bence biz ulus olarak o kadar dirençliyiz ki her çeşit dalgada dimdik ayakta durabiliyoruz. Zor şeyleri, ekonomik krizleri atlatabiliyoruz, savaşlardan geçmişiz, cumhuriyetimizi kurmuşuz… Başa çıkmadığımız bir şeyimiz yok, o yüzden biz çok dirençli bir ulusuz.

* Çok haklısınız… Bu konulara da değindiğiniz ‘Ayşegül Işınla Bizi’ diye bir kitap çıkardınız. Okuyucuyu neler bekliyor?

- Bu kitap benim otobiyografim. İzmir'de başlayan ve Silikon Vadisi’ne uzanan öykümü yazdım. Tabii ki özellikle iş hayatımdaki deneyimlerimi, işle birlikte dünyada yaptığım seyahatleri ve insanlara dair perspektiflerimi, öğrenimlerimi paylaştım. Gençlere bir öykü anlatmak istedim. Bir de değişime açık ve değişme derdi olan insanlara bir şeyler söylemeye çalışıyorum: Aynı şeyi bir süre yapın ama sonra yapmayın. Artık değişin. Hem beyinsel olarak hem mekânınızı hem de işinizi değiştirin. Şahane başka şeyler var. “Bunları deneyimlemekten korkmayın” demeye çalışıyorum.

* Işınlanmakla neyi kastediyorsunuz?

- Öyle çılgın bir çağa girdik ki bildiğimiz normal hayat dengesi ile oraya gidemeyiz. Vakit ışınlanma zamanı. Herkesin kendi ışınlanması olacak ama benim için ışınlanmak çok hızla farklı düşünerek, başka perspektifle, yepyeni şeyler yapmak demek.

 

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

* Çok samimi, olduğu gibi, özgüvenli.

* Enerjisi çok yüksek.

* Yaşama karşı iştahlı, merak duygusu yüksek -gelişime açık bir merak bu-

* Ne istediğini bilen, artı ne katabilirim odaklı, çözüm üreten bir kafa yapısı var.

* İnsana rahatlık duygusu veriyor.

 

İkili Seçeneklerden Birini seçin

 

Yürüyüş-Koşu: Koşu

Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek

Susmak-Konuşmak: Konuşmak

Dans Etmek-Oturmak: Dans Etmek

Klasik-Modern: Modern

Dobra-Politik: Dobra

Samimi-Mesafeli: Samimi

Uykucu-Uykusuz: Uykusuz

Sakin-Heyecanlı: Heyecanlı

Kitap-Dergi: Kitap

Doğa-Konfor: Doğa

Güneş-Yağmur: Güneş

Çay-Kahve: Kahve

Tatlı-Tuzlu: Tatlı

Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: İtalyan

Esprili-Ciddi: Esprili

 

KİMLİK

Burcu: Koç

Okuduğu okullar: Bornova Anadolu Lisesi, Boğaziçi, SFSU, Stanford

İlgi alanları: Macera seyahati, motor, yelken, arkeoloji, antik diller, tarih

 

MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN

* Kazandıklarım: Dostlarım, muhteşem yolculuklarımdaki deneyimlerim ve tanıştığım insanlar.

* Yatırımlarım: Yaptığım ürünler, yetiştirdiğim insanlar, sivil toplum çabalarım

 

SANA DAİR KISA KISA

* Zamanın olsa başka hangi mesleği yapmak isterdin?: Arkeolog olmak ve uzay araştırması yapmak.

* 30 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Gereksiz konular ve insanlara az enerji harca, yapmak isteyeceğin daha çok şey olacak ve bunlara zaman lazım!

* Hayat motton varsa nedir?: Koşmaya ve öğrenmeye devam, devamlı değişmek.

 

İYİ Kİ…

* İyi ki yapmışım: Yüzden fazla ülkeyi gezmişim. Çok kitap okumuşum.

* İyi ki kabul etmişim: Kendi konumdan çok farklı ama aynı yaratıcılıktaki insanlarla tanışacağım organizasyonlara, programlara, eğitimlere dahil olmuşum.

* İyi ki başladım: Yazı yazmaya.

Yazarın Tüm Yazıları