Paylaş
Ne diyebilirim ki?
Yıllarca ne büyük gururla “Türkiye Davos’un Parlayan Yıldızı” diye başlık attık.
Davos’a gelen dünyanın önde gelen CEO’larının hayranlıkla Türkiye’nin ekonomik büyümesinden, reformlarından söz ettiklerini duyduk.
Daha geçen yıl DEF’in çoğu oturumunda Türkiye “örnek ülke” pozisyonundaydı.
Bu yıl ne yazık ki hiç böyle bir tabloyla karşılaşmadım.
Gezi olayları, arkasından yolsuzluk skandalı, derken doların önlenemez yükselişi nedeniyle bu yıl belki ilk kez Türkiye’nin imajı hiç alışık olmadığımız kadar parıltısı kaybetmişti.
Davos’ta bu yıl adı sıklıkla “Kırılgan Beşli” ile (diğerleri Brezilya, Endonezya, Hindistan, Güney Afrika) birlikte anılan Türkiye’ye ise en sert eleştiri Eurasia Group’un Başkanı İan Bremmer’dan geldi.
Bremmer ile tamamiyle tesadüfen karşılaştık.
Milliyet’ten Meral Tamer
ile birlikte bir kahve mollası
verdiğimiz sırada koyu sohbette olan iki kişiden birinin sürekli Türkiye’den olumsuz söz ettiğine kulak misafiri oldum.
Daha sonra merakımı yenemeyip neden Türkiye aleyhine atıp tuttuğunu sorunca karşımdaki adam kartını uzattı: Eurasia Group Başkanı İan Bremmer.
Rusya, Avrasya Bölgesi gibi bölgelere yatırım yapmak isteyenlere risk analizleri yapan grubun başkanı Profesör Bremmer aynı zamanda New York Üniversitesi’nde öğretim görevlisi.
Yazıları sık sık New York
Times, Wall Street gibi gazetelerde çıkıyor.
İan Bremmer’a göre, Türkiye artık “Yükselen Pazar” bir ülke statüsünde değil.
“Bence Türkiye Yükselen Pazar statüsünün altına düştü (sub emerging market sözlerini kullanıyor). Ülkede demokrasiden uzaklaşılıyor izlenimini veren hava ekonomiyi de etkiliyor. Türkiye artık çok kırılgan bir ekonomi” diyor.
Sonradan öğrendiğime göre, Bremmer, Davos’taki kapalı toplantılarda aynı görüşü dile getirmiş.
Yine Kongre Merkezi koridorlarında karşılaştığım, Türkiye dostu ve Avrupa Birliği üyeliğimizin ateşli bir savunucusu İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in de kafasında son siyasi gelişmelerle ilgili bazı soru işaretleri vardı.
Yine de “Türkiye’nin tek çıkış noktası Avrupa Birliği’dir” demeyi ihmal etmedi.
Bunca yıl Davos’a gidip gelirim kimsenin bana muhalefeti sorduğunu hatırlamam.
Bu kez o da oldu.
“Sizin muhalefet burada niye yok” sorusuyla sık karşılaştım.
Davos sadece iktidardaki siyasilerin değil muhalefetteki siyasilerin de boy gösterdikleri bir platform.
Nitekim bu yıl Davos’a gelen İngiltere Başbakanı David Cameron’u, Blair iktidarda iken muhalefetin en güçlü bir sesi olarak buradaki yemekli bir toplantıda dinlemiştim.
Bu arada CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’a bana sorulan soruyu ilettim.
Oran, 2011’den itibaren üç yıl peş peşe Faik Öztrak ile Davos’a gelmek için Dünya Ekonomik Forumu’nun organizatörleri
nezdinde girişimde bulunduklarını ancak “davetlilerin iktidara danışılarak belirlendiği” şeklinde bir ret gerekçesiyle karşılaştığını söylüyor.
İşin arka planı nedir bilemiyorum.
Bu yıl Davos’a otel, taşımacılık gibi hizmetler veren Publicis Events ile bir ortaklığa giden Synopsis Şirketi’nin kurucusu Selçuk Kiper CHP’nin büyükşehir adayı Mustafa Sarıgül’e Davos’a gelmesini önermiş.
“Gerekirse ben davet için aracılık yaparım” demiş.
Ancak Sarıgül hareketli bir dönem olduğu gerekçesiyle Davos’a gelmek istememiş.
Aynı “hareketli dönem” İBB Başkanı Topbaş için de geçerli.
Oysa Topbaş bir günlüğüne olsa bile Davos’a gelip iki oturuma katıldı.
Paylaş