Giresun’un düne kadar aldığı 3 galibiyetin de İstanbul takımlarına karşı (Kasımpaşa, Galatasaray, İstanbulspor) olması gerçekten enteresan bir istatistik. Rotasyonlarına alışık olduğumuz Jesus, Sivas maçının 11’inden 3 farklı isimle oyuna başladı. En ilginci Crespo’nun kulübede olmasıydı. Ama bu tür sürprizlere herkesi alıştıran Jesus’un bu tercihleri artık yadırganmıyor. Fenerbahçe her zamanki gibi maça baskılı oyunla başladı ve henüz 51. saniyede gole yaklaştı. Sarı lacivertliler ilk 15 dakikada baskılı oyununu rakibine kabul ettirmeye çalışırken Giresunspor’un 16. dakikada kaçırdığı bir gol var ki, inanılmaz! Sergio’nun pas vermekten ziyade kaleye vurmayı tercih etmesi Giresunspor’u golden etti. Akabinde 18. dakikada Ferdi’nin beş kişiyi geçerek slalom yaptığı pozisyonda Fenerbahçe penaltı kazandı ve 13. golünü atarak kariyer rekorunu kıran Valencia takımını 1-0 öne geçirdi. 40. dakikada Pedro, 13. dakikada gördüğü sarı kartın benzerini ikinci kez görerek takımını 10 kişi bıraktı. Çevre kontrolü eksikliği ve kontrolsüz hareket pahalı pahalıya mal oldu Pedro adına.
PEREZ KANDIRMAYA ÇALIŞTI
Şunu söylemeden gecemeyeceğim; bu pozisyon tamam sarı kart ama Perez’in sanki yüzüne darbe gelmiş gibi hareket yapması var ki şaşırtıcı. Buna benzer kandırmaya yönelik hareketlere dur demek gerekiyor. İlk yarının yıldızı kesinlikle Ferdi olurken en çok dikkat çeken istatistik tam 20 faul olmasıydı.
ACELECi VE PANiK HALiNDE
Fenerbahçe'nin 10 kişi kalmasından dolayı ikinci yarı dengeler değişti. Üzerine yorgunluk eklenince, Giresun doğal olarak gelmeye başladı Fenerbahçe kalesine. Bunun farkına varan Jesus, Rossi ve Zajc’ın yerlerine Crespo ve Osayi’yi alırken Ferdi’yi sola çekti, Osayi’yi de sağda oynattı.
AYNI SENARYO FARKLI FiNAL
Giresun’un üst üste pozisyon ürettiği dakikalarda Serdar Aziz’in ‘al da at’ dercesine yaptığı asisti Sainz affetmedi. Bu golden sonra Jesus, Serdar Dursun ve Emre Mor’u oyuna alıp forveti ikiledi. Tabii bu aynı zamanda bir riskti. Jesus’un felsefesi paralelinde ‘riskin azı çoğu olmaz’ dercesine yapılan değişikliklerdi. Ve bu risk Serdar Aziz’in anlık panikle yaptığı hatayla Giresunspor’un ikinci golünü getirdi. Bu golün ardından aceleci ve panik halde bir Fenerbahçe vardı sahada. Aaro’yu çıkartıp Arda’yı alması ‘ya hep ya hiç’ hamlesi idi. Sonuç itibari ile Jesus galibiyet için ne kadar risk alsa da bunun sonunu getiremedi ve Fenerbahçe sahasında ilk yenilgisini aldı.
Hocalar açısından bakıldığında olumsuz bir sonucun Şenol Güneş’ten ziyade Okan Buruk’un üstünde kara bulutlar dolaşmasına yol açacağı ama Beşiktaş’ın da mağlubiyet halinde puan olarak zirveden kopma tehlikesini hissedeceği bir maçtı. Derbilerde hangi büyük takım kendi bazı özelliklerini unutur, rakibe göre oynamayı seçerse o maçta kendi kimliğinin dışına çıkmış olur. Oyunculara ve mevkilere ekstra önlem almak asıl oynayacağın futbolu oynayamamak anlamına gelir. İlk yarı bu anlayışla oynayan bir Beşiktaş vardı. Galatasaray, baskılı ve rakibi sahasında çıkarmayan bir anlayışla başladı oyuna. Maçın başında bir ara baskıyı kıran Beşiktaş Kevin N’Koudu ile Galatasaray’ın sol kanadını defalarca yokladı.
YiNE iLK ŞUT GOL OLDU
İlk 15 dakikada birinci bölgede Beşiktaş’ın çıkarken üç top kaptırması ve bunların tehlikeye dönüşmesi ilginçti. Kanatlardan ortalarla Beşiktaş’ı zorlayan Galatasaray, Barış’ın akıl dolu kafa pası ve İcardi’nin vuruşuyla 1-0 öne geçti. Beşiktaş’ın kalesine gelen ilk şut yine gol oldu. Burada ilginç olan; bu orta yapıldığında ceza sahası içerisinde Beşiktaş’tan 2, Galatasaray’dan 3 oyuncu olmasıydı.
Sarı kırmızılıların baskılı oynadığı ilk yarı Beşiktaş, rakibinin boşalttığı açık alanlardan N’Koudu ile yararlanmak istedi. Zaten bunu yapabilecek tek oyuncu da N’Koudou idi.
CENK, iCARDi’YE NAZiRE YAPTI
Beşiktaş’ta Cenk Tosun çok içerde kalınca Rosier’e gerektiği kadar yardım edemedi. Ama aynı Cenk attığı golle ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Gol vuruşu İcardi’ye nazire yaparcasınaydı.
İlk yarının Beşiktaş adına kötüsü Josef, iyisi Gedson Fernandes’ti. Galatasaray adına kötü Torreira, iyisi Mertens’ti.
Beşiktaş ikinci yarıda biraz daha ileriye dönük ve baskılı oynamaya başladığı anda tıpkı ilk yarıda Galatasaray’ın yaptığı gibi arkada boş alanlar bırakmaya başladı ve sarı kırmızılılar bu hatayı affetmeyip ikinci golü buldu.
Maç öncesi Cumhuriyet Bayramımız’ın kutlamaları adına tribünlerde muhteşem bir görsel şölen vardı. 3.5 yıl sonra Beşiktaş’a geri dönen Şenol Güneş’in tribünleri selamlaması ve dolaşması karşılaşmaya ayrı bir renk kattı.
Güneş tarafından yapılan ilk radikal değişiklikler kaleci Mert Günok’un ilk 11’e girmesi ve kanatta Cenk Tosun’un oynaması oldu.
Saiss özellikle kafa toplarında Beşiktaş defansı için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu dün bir kez daha gösterdi. Siyah beyazlılar maça çok yüksek tempoda başladı. Yaptığı presle Ümraniyespor’u sahasından çıkarmadı. Bu baskı maçın başında penaltıdan golü getirdi.
2-0’DAN SONRA LAUBALiLiK BAŞLADI
30. dakikadan sonra boş alanlar bulup sahasından yavaş yavaş çıkmaya çalışan Ümraniyespor, Geraldo, Del Valle ve Avounou ile etkili olmaya çalışırken, tam bu sırada Gedson’un kaptığı topu Cenk’e aktarması ve bu oyuncunun pası sonrası Weghorst’un tek vuruşu ikinci golü getirdi. Bu dakikadan sonra Beşiktaş defansında laubalilikler başladı. Önce Rosier’in topu kaptırması, ardından Masuaku’nun bu sezon ikinci kez olmak üzere rakip oyuncuya hatalı pas verip, onu da Del Valle’nin güzel bir vuruşla filelere göndermesiyle fark 1’e indi.
GÜNEŞ’iN DEĞiŞiKLiKLERiNE DiKKAT
Şenol Güneş’in devre arasında yaptığı 3 değişikliğin 2’sinin Rosier ve Masuaku olması maçın dikkat çekici olaylarından biri oldu. Dele Alli’nin yerine oyuna giren Redmond ile ikinci yarıya da baskılı başlayan Beşiktaş, 48. dakikada Tayyip Talha ile üçüncü golü buldu. Ümraniyespor özellikle Geraldo ile, Umut Meraş’ın aksayan tarafını kullanarak Beşiktaş defansının arkasındaki boşlukları değerlendirmeye çalıştı ve bunlardan birinde ikinci golü buldu.
Sonrasında Cenk ile Wout Weghorst ‘maçın adamı ben olacağım!’ yarışına girdiler ve Beşiktaş’ın golleri geldi. İkinci golü yedikten sonra çok çabuk reaksiyon veren Beşiktaş, aradığı golleri bulamasaydı 3-2’den sonra sıkıntı yaşayabilirdi. Bu maçta Cenk’in içeriye koşuları, hırsı ve azmi, Dele Alli’nin rakibe presi, çaldığı topları en doğru şekilde alıp vermesi, Gedson’un geldiğinden bu yana en iyi performansını sergilemesi, Redmond’un isteği ve Weghorst’un “İşte ben buyum” demesi sahada farklı bir Beşiktaş izlememizi sağladı. Aslında Beşiktaş için bu maç Valerien İsmael ile yolların ayrıldığının açıklandığı çarşamba gecesi kazanılmıştı. Taraftara gelince... İsmael ile yaşadığı gelecek kaygısı Güneş ile silinmiş oldu.
İlk 10 hafta sonunda ligde en çok gol atan ve evinde mağlup olmayan Fenerbahçe ile en az gol yiyen ve deplasman yenilgisi olmayan Başakşehir’in bir diğer önemli istatistiği, bu sezon en fazla sayıda resmi maç oynayan iki takım olmalarıydı. Ayrıca bana göre şu an ligdeki en formda iki teknik adamın karşılaşmasıydı. Jorge Jesus’un devamlı rotasyon uyguladığı Fenerbahçe’de her ne kadar eksiklikler çok aranmasa da Ndayishimiye’nin yokluğu Başakşehir için çok önemli eksikti.
BASKIYA KARŞI UZUN TOP
Fenerbahçe, bilinen ve beklenen baskıyla başladı oyuna. Başakşehir bu baskıyı geride pas yaparak değil Okaka’ya atılan uzun toplarla kırmayı planlamıştı. Bu da zaman zaman Gustavo-Okaka ve Serdar Aziz-Okaka eşleşmelerinde nefes kesici mücadeleler yaşanmasına yol açtı.
Başakşehir düşündüğü oyun formatı paralelinde ilk tehlikeyi Lincoln-Szalai kanadından Traore ile buldu; Ferdi kademeye girerek golü engelledi. 6 dakika sonra yine Traore yine aynı kanattan tehlike yaşattı.
Dakikalar 32’yi gösterirken Batshuayi’nin kafa şutu Fenerbahçe’nin ilk yarıda yakaladığı en önemli gol pozisyonu oldu. İsmail’in olması ilk 45 dakikada Crespo’nun gol bölgelerinde daha fazla sahneye çıkmasını sağladı.
BELÖZOĞLU iYi ANALiZ ETMiŞTi
İlk yarı özeti şuydu: Fenerbahçe’yi iyi analiz eden Emre Belözoğlu, kanatları kullanarak sonuca gitmek istedi. Özellikle Traore ile Fenerbahçe’nin sol tarafına zor anlar yaşattı. 30. dakikadan sonra Fenerbahçe pozisyon anlamında yavaş yavaş dengeyi kurdu ve kanatlardan ortalarla tehlike yarattı. Bu ortalarda Batshuai ve Valencia’nın kafa vuruşları etkili oldu. Serdar Gürler ve Traore tehdidi, Ferdi ile Lincoln’ün ataklara katılmalarına engel oldu.
RAKiP KALEYi ABLUKA ALTINA ALDI
Avrupa Ligi’ndeki 4-0’lık Monaco galibiyeti ile büyük moral bulan Trabzonspor, geçen haftaya göre iki değişiklikle Beşiktaş karşısına çıktı. Sakatlıkları geçen Salih, Ghezzal ve N’Koudou’ya kavuşan Beşiktaş ise, sakat olan Saiss’in yerine forma giyen Montero hariç ideal 11’i ile sahadaydı. Maç beklendiği üzere Beşiktaş’ın oyunu rakip yarı alana yığma anlayışıyla başladı. Trabzonspor ise daha temkinliydi. Kaptıkları topları en hızlı şekilde ani hücumlarla değerlendirmeyi hedeflemişlerdi.
AYNI POZiSYON, AYNI SENARYO
11. dakikada gelen korner atışında Beşiktaş defansı adeta uyuyunca Trabzon golü buldu. Dikkat edin, top altıpasa geldiği sırada bir tek Beşiktaşlı oyuncu sıçramazken, Maxi Gomez çıkıp kafayı vurdu. 5 dakika sonra bir korner daha; bu kez Denswil kafayı vurdu. Aynı pozisyon, aynı senaryo.
Golden sonra Trabzon biraz daha oyuna hakim gözüktü. Beşiktaş ise kanatlardan Rosier, Ghezzal, Masuaku ve N’Koudou ile hücum geliştirdi. 29. dakikada sağ kanattan Ghezzal’ın pasında Rosier’in altıpasa ortaladığı topta Larsen kendi kalesini avlayınca skor 1-1’e geldi.
SAiSS’i ÇOK ARADILAR
Beşİktaş, hava toplarında Saiss’in yokluğunu çok aradı. 36. dakikada Masuaku’nun hatasında Trezeguet’nin kurnazlığı ve hızı Trabzon’un ikinci golünü getirdi.
İlk yarıda, atılan gollerin yanı sıra karşılıklı kaçan pozisyonlarla zevkli bir oyun seyrettik. Ghezzal’ın sakatlanıp çıkması, işlerin kötü gittiği Beşiktaş’ta işleri daha da zorlaştırdı.
OYUN ANLAYIŞI ÇOK DEĞiŞTi
Valerien İsmail, Salih ve Ghezzal gibi yaratıcılık becerisi yüksek iki oyuncunun yokluğunda Tayfur ve Gedson Fernandes ile başladı. İlk dakikalardan itibaren Beşiktaş baskısı Giresunspor’un atak olgunlaştırmasına veya pas yapmasına dahi izin vermeyecek nitelikteydi. Saiss’in 13’te sakatlanıp yerini Emrecan’a bırakması duran toplarda ofansif anlamda Tayyip Talha’nın ileri çıkmasına fırsat sağladı.
EN iLGiNÇ VAR POZiSYONU
Bu güneşe kar dayanır mı derken belki de VAR’ın dünya futboluna girdiği tarihten bu yana karşılaşılabilecek en ilginç pozisyonun yaşandığı esnada Beşiktaş’ın penaltısı geldi. Karambol resmen Rusların matruşka bebekleri gibiydi. VAR hangi pozisyona elini atsa altından bir başka pozisyon çıkıyordu. Nihayetinde kazanılan penaltıyı gecenin kilit ismi Onurcan kurtarınca siyah beyazlıların gol baskısı ardı arkası kesilmeyen ataklarla sürdü. Şık vuruşların birbirini takip ettiği pozisyonda Tayyip Talha’nın golü geldi.
Penaltıyı kalecinin kurtarmasından daha enteresan topun çizgide tümseğe çarpıp dışarı çıkarken birden bire içeri doğru yönelmesiydi. Buna zeminin azizliği değil olsa olsa tuhaflığı denir. Hem savunmasıyla hem hücuma katkısıyla yarınların yıldızı olmaya aday bir Tayyip Talha izledik. İlk sekiz haftaya göre daha arzulu oynayan ve dikine pozisyon yaratan roldeydi. Sezon başından itibaren hücum hattında adından çokça söz ettiren Weghorst’taki son dönemdeki düşüşü anlamlandıramıyorum.
ONURCAN FARKI ÖNLEDi
Onurcan’ın kurtarışları maçın kopmasını ve farkın açılmasını engellerken aynı zamanda ikinci 45’te de takımının oyunu dengelemesine zemin hazırladı. Bu kez de ilk 45’te esamesini okumadığımız kaleci Ersin’in kritik hamleleri geldi. Valerien İsmael’den RedmondGhezzal ve Rosier-N’Koudou hamleleri aynı dakikada geldi. İsmael’den özellikle 2. yarılarda pek alışkın olmadığımız verimli hamle girişimi, bu kez takıma taze kan getirdi. Son iki senedir oyunun geriden kurulmasının meleke olarak benimsendiği ligimizde bu sistemde oynayan takımların kesinlikle kaleci ve defans oyuncularının ayağının düzgün olması gerektiğinin ispatı bir 90 dakika izledik.
GiRESUN BASTIRDI AMA...
Futbolda en tehlikeli skor 1-0 giden maçlardır. Son anlarda Giresunspor baskısını artırdı ve beraberlik için yüklendi ve fırsatı da buldu ancak ofsayta takıldı. Beşiktaş genelinde iyi oynadığı maçtan VAR’dan dönen golle 3 puan almayı başardı. Başakşehir yenilgisi ve ardından Fenerbahçe beraberliği ile 5 puan kaybeden Beşiktaş adına değerli 3 puan oldu.
Ailesi ve çocukları ile gidilen bir basketbol maçı, çocukları ile giyilen Efes forması... Hatta çocuklarının giydiği formalarının üzerinde güzel mesajlar yer alması... Televizyona yansıyan görüntü... Buraya kadar aslına bakarsanız her şey normal gibi gözükse de rakip G.Saray, Beşiktaş, F.Bahçe, Trabzon gibi takımlar söz konusu olunca işler değişiyor. Sorun giyilen formanın Efes Türk Telekom veya Darüşşafaka vs. gibi takımlara ait olması değil, yukarıda saydığımız takımların rakiplerinden biri olması. Bu maç Anadolu Efes-Darüşşafaka veya Telekom arasında oynansa inanın bu giyilen formanın bir nebze polemiği olmazdı.
HAKEM OLARAK BiRAZ DAHA DiKKATLi OLMAK GEREK
Mete Kalkavan’ın kişiliği, karakteri, dürüstlüğü, adamlığı tartışılmaz... Gelin görün ki; Türkiye’de futbol taraftarı profili bu tür görüntüleri kabul edemiyor, yarınlar için polemik konusu olacak bir durum oluşuyor. Evet Türkiye’nin futbol konjonktüründe bu tür hadiseler hakem bazlı olduğunda daha farklı değerlendiriliyor, bakış açısı değişik oluyor. Bu hakemin ileride kendi maçlarını yönetecek olması geriye dönük bu gibi sosyal durumları farklı düşüncelerde algılamalarına neden oluyor.
İşte böyle bir konsepte maalesef hakem olarak biraz daha dikkatli olunması gerekiyor. Dediğim gibi Mete Kalkavan insanlığı karakteri duruşu tartışılmaz ama diğer taraftan da hakemlere karşı güven sorunu yaşanması bu düşünceleri tetikliyor maalesef.
Oyun sistemleri birbirine benzeyen; rakip alanda pres yapan, defans hattını önde kuran ve kanatları efektif kullanmaya çalışan iki takımın maçıydı. 2007’den bu yana (Jean Tigana-Zico) ilk kez iki takımın da yabancı teknik adamlar idaresinde mücadele ettiği bir derbiydi aynı zamanda. Maç öncesi Fenerbahçe cephesinde herkes Perez’in yerine Serdar Aziz’in oynamasını ve Altay, Ferdi ve İrfan Can ile birlikte 11’de 4 Türk oyuncunun çıkmasını bekliyordu. Nitekim Jesus, tahminleri boşa çıkarmayıp, kadroyu sürprizsiz biçimde sahaya sürdü. İsmael ise sürpriz sayılacak bir tercih yaparak, Gedson’un yerine Dele Alli’yi ilk 11’de çıkardı.
YARIM GOLLÜK POZiSYONLAR
Özellikle Beşiktaş’ın daha önce oynadığı maçlar dikkate alınarak, derbide ilk 45 dakikanın hareketli geçmesi bekleniyordu ancak beklenen olmadı. Kısır bir mücadeleye sahne olan ilk devrede Beşiktaş’ın Talha, Fenerbahçe’nin de Valencia ile bulduğu yarım gollük pozisyonlar vardı.
Top Fenerbahçe’de iken sarı lacivertliler savunmada 4 kişi kaldı ve bu anlarda Szalai sola kayarak Lincoln’ün sol öne gitmesine imkan sağladı. Lincoln’ün sık sık ileriye çıkması ve Valencia’nın Rosier’in kanadında görev yapması, Beşiktaş’ın bu bölgeden hücum yapmasını büyük ölçüde engelledi. Siyah beyazlılar kanatları kullanamayınca, Weghorst ve Muleka’ya atılan uzun toplarla oynadı.
OFSAYT PATLAMASI
İki takımın da defanslarını öne çıkardığı maçta Fenerbahçe savunmasının arkasına atılan toplar ofsayt bayrağının sıkça kalkmasına yol açtı. Yardımcı hakem Aleks Taşçıoğlu, sahadaki oyuncular ile birlikte ilk yarı en çok yorulanlardan biriydi. İlk yarıda Beşiktaşlılar tam 6 kez ofsayta düşerken, Fenerbahçeliler 2 kez bayrağa takıldı. Maç sonunda ise ofsayt sayıları 7’ye 4 oldu.
iLK MÜDAHALEYi JESUS YAPTI
İkinci devrede de hem oyun hem hakem yönetimi olarak ilk 45 dakikaya benzer bir maç izledik. Beşiktaş taraftarlarının 65. dakikadan itibaren ‘Ghezzal’i sahaya davet etmeleri aslında her şeyi açıkça ortaya koyuyordu siyah beyazlılar adına. Ama ilk müdahaleyi Jesus yaptı ve 70. dakikada 3 oyuncu değişikliği birden yaptı. 2 dakika sonra İsmael aynı sayıda değişiklik ile karşılık verdi. Son 10 dakikada, Beşiktaş’ın ceza sahası ortalarından kafa vuruşlarıyla ürettiği gol girişimlerine tanık olduk. Zaman zaman ‘gelgitler’ ile devam eden maç kısır pozisyonlarla tamamlandı.