Fikret Bila

Bir asırlık oyun

5 Ocak 2017
IRAK ve Suriye’de yaşanan içsavaş ve parçalanma süreci emperyalist devletlerin Ortadoğu’da ikinci paylaşım savaşının sonuçlarıdır.

İkinci paylaşım savaşında, sınırları tehdit altında olan hedef ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bu gerçek açık biçimde gün yüzüne çıktığı içindir ki, Türkiye müdahale etmek zorunda kalmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Fırat Kalkanı operasyonunu başlatmıştır. Ankara’nın, ters düşen ABD yerine Rusya ve İran’la yakınlaşmasının amacı da sınırlarına yönelen bu tehdidi bertaraf etmek, ikinci paylaşım savaşından Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak çıkmaktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ve Kurtuluş Savaşı sürecinde ortaya çıkamayan iki devlet projesi; Büyük Kürdistan ve Büyük Ermenistan’dır.
İkinci paylaşım savaşının yaşandığı günümüzde Büyük Kürdistan projesinin ön almaya çalıştığını görüyoruz. PKK’nın, Suriye’deki gelişmeler ve özellikle Kobani olayından sonra Güneydoğu’da hendek politikasına geçmesi ve şehir savaşları yoluyla bölgeyi işgal etmeye kalkışmanın amacı bu projeyi hayata geçirmekti. ABD’nin, Suriye’de PYD-YPG’yi desteklemesi, PKK’nın bu yöndeki umudunu artırmışsa da Türkiye’nin Rusya ve İran’la işbirliği içindeki hamlesi bu beklentiyi yeniden düşürmüş durumdadır.

ABD’nin, Türkiye’nin Washington’la ters düşmesinin ve tutum değiştirerek, Rusya’yla yakınlaşmasındaki temel nedeninin bu olduğunu anlamış olması gerekir.

Yazının Devamını Oku

Milletçe uyanık olmalıyız

4 Ocak 2017
TERÖR örgütleri, Türkiye’yi kaosa sürüklemek, çökertmek için her yolu deniyor ve anlaşılıyor ki denemeye devam edecekler.

Özellikle 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra terör örgütlerinin Türkiye’de saldırıları arttı. Her türlü yöntemi kullanıyorlar. Reina’daki vahşi eylem bunun son örneği.

Türkiye, daha öncekilere göre belki de daha karanlık bir süreçten geçiyor. Bu bakımdan, Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun dün söylediği gibi milletçe her zamankinden daha uyanık olmalıyız; şiddeti, saldırıyı teşvik edenlerin oyununa gelmemeliyiz. Terör eylemlerini tartışırken, terörün amaçlarına hizmet etmemeli, alet olmamalıyız. Kamplaşmak, aynı görüşte olmayanları peşin hükümle suçlu ilan etmek, hedef göstermek yerine, teröre karşı ortak tepki vermeli, birlik, beraberlik içinde hareket etmeliyiz.

Terörün, demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve milletin düşmanı olduğunu; insanları tahrik etmenin, şiddeti teşvik etmenin, kutuplaştırmayı keskinleştirmenin, ‘dahili ve harici bedhahların’ ekmeğine yağ sürmek olduğunu unutmamalıyız.


Yazının Devamını Oku

Aydınlanmaya ihtiyaç var

3 Ocak 2017
YILBAŞI gecesi Reina’daki hain terör eyleminde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu vahşi eylemi Reuters’in haberine göre DAEŞ üstlendi. Türkiye bir süredir bu sapkın terör örgütünün hedefinde. “Bir insan öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır” diyen dinimizi ve dince kutsal sayılan değerlerimizi saptırarak bütün dünyada terör estiren DAEŞ ve benzeri örgütlere karşı en doğru ve etkili mücadele yolu aydınlanmadır.

Daha 13. yüzyılda dünyaya sevgi, hoşgörü ve barış öğretisiyle ışık saçan Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre’nin yeşerdiği Anadolu toprakları ve toplumu, kutsal dinimizi saptıran, istismar eden, terör ve terörist üreten bir iklime teslim edilmemelidir.

Bunu sağlamanın en sağlam yolu, halkımızın dinimiz ve dini değerlerimiz konusunda aydınlatılmasıdır. Sözüm ona din eğitimi veriyoruz, dinimizi öğretiyoruz diyerek merdiven altı kurslarla, dershanelerle, yurtlarla çocuklarımızın taze beyinlerini yıkayan, onları birer robot haline getiren sahte din adamlarına karşı, dinimizi doğru öğretecek, düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü temellendirecek gerçek bilim ve din adamlarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın temel görevi bu olmalıdır. Reina’da vahşetten hemen sonra Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla bir eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur. Hedef insanlıktır” diyerek çok isabetli bir açıklama yaptı.

Ancak, Görmez’in bu açıklaması ne kadar doğru ise, yılbaşı öncesinde, yılbaşına ve yılbaşını kutlayanlara karşı verilen nefret yüklü mesajlar içeren cuma hutbesi de o kadar yanlıştı. Bu gayret toplumdaki bölünmeyi körükleyen bir gayrettir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın işlevi bunun tam tersi olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı dini konudaki aydınlanmaya öncülük etmesi gereken bir kurumdur.

TÜRKİYE’NİN ÇEKTİĞİ SET

Tarihsel sürecine baktığımızda, dinleri bir siyasal sistem olarak bütün dünyaya hâkim kılmak isteyen akımları görüyoruz. Hıristiyanlık için Haçlı seferleri bu iddianın sonuçlarından biridir ve

Yazının Devamını Oku

2016’dan çıkan dersler

31 Aralık 2016
GERİDE bıraktığımız 2016 yılından geleceğimiz için almamız gereken önemli dersler var...

GERİDE bıraktığımız 2016 yılından geleceğimiz için almamız gereken önemli dersler var...

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ele geçirilmesinin nelere yol açabileceğini acı ve kanlı bir biçimde gördük...

Emir-komuta zincirinin bozulduğu, Anayasa’nın ve yasaların uygulanmadığı, üstlerin astlara bağlı olduğu, emirlerin komutanlardan değil terör örgütüne dönüşmüş cemaat liderinden alındığı bir orduyla, demokrasinin ve Cumhuriyet’in nasıl bir uçuruma sürüklenebileceğini yaşadık.

Bu ordunun, kanlı bir darbeyle boğuştuktan 1 ay sonra sınırlarımız dışında savaşmasına ihtiyaç duyulduğunu da gördük.

Büyük bir badire atlattıktan 1 ay sonra Suriye’de operasyona başlayan TSK şimdi ülke bütünlüğünü korumak için El Bab’da savaşıyor. Mehmetçik orada, karda, kışta, soğukta Türkiye için şehit oluyor.

Bu gerçek bize, TSK’nın her zaman güçlü olması, siyasetin ve cemaatlerin dışında tutulması gerektiği konusunda önemli bir ders verdi.

SAHİP OLDUĞUMUZ HAZİNE

2016 bize sahip olduğumuz en önemli hazinenin, demokratik-laik Cumhuriyetimiz olduğunu da gösterdi.

Yazının Devamını Oku

ABD bunu hep yapıyor

30 Aralık 2016
TÜRKİYE ile ABD arasında iki konuda tartışma sürüyor.

Birincisi, PKK’ya ve YPG’ye yapılan silah yardımı...

İkincisi, PYD-YPG’nin PKK’nın Suriye’deki kolu olduğu...

ABD ikisini de ısrarla reddediyor...

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği yazılı bir açıklama yaparak, “ABD hükümeti YPG veya PKK’ya silah veya patlayıcı sağlamamıştır, nokta” demişti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da aynı üslupla yanıt verdi, “ABD, YPG’ye silah vermiştir, nokta”.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dün TÜBİTAK ödülleri töreninde, ABD başta olmak üzere kimi ülkelerin çeşitli bahanelerle bölgede masumları katleden terör örgütlerine destek verdiğini, silah yardımı yaptığını söyledi. Bir gün önce de Türkiye’nin elinde bunu kanıtlayan belgeler ve görüntüler olduğunu söylemişti...

PKK-PYD-YPG AYNIDIR

ABD’nin ısrarla reddettiği ikinci konu, PKK ile PYD-YPG’nin aynı terör örgütü olduğu konusu. PKK’nın ve PYD’nin kendi belgelerinde, tüzüklerinde, sözleşmelerinde açıkça kabul ettikleri halde, ABD bu örgütlerin KCK çatışı altında çalışan örgütler olduğunu inkâr ediyor. PYD-YPG’yi PKK’nın Suriye’deki kolu olduğunu kabul etmiyor.

Yazının Devamını Oku

Yapıcı belirsizlik ve Astana süreci

29 Aralık 2016
TÜRKİYE, Suriye politikasını doğru yönde değiştirmenin olumlu sonuçlarını görüyor.

Ankara, ABD ile bir yere varamayacağını anladı. Rusya ile yakınlaşarak, Fırat Kalkanı ile sahada etkili bir konuma geldiği gibi ABD’siz masada da yer aldı.

Türkiye’nin konumu Moskova’da, Rusya-Türkiye-İran’ın vardığı uzlaşma ve ortak bildiriyle daha da güç kazanmış oldu.

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov’un menfur bir suikastla katledilmesi -tetiği çektirenler amaçlamış olsa bile- iki ülke ilişkilerini bozmadı aksine güçlendirdi.

Türkiye-Rusya-İran arasında kurulan işbirliği dün gece yürürlüğe girmesi beklenen ‘kalıcı ateşkes’ ve Astana’da kurulacak masayla ‘siyasi çözüm’ kapısını da açtı.

Yazının Devamını Oku

Ölüler yalan söylemez

28 Aralık 2016
ABD’nin bahaneler üreterek kabul etmediği PKK ile PYD arasındaki ilişkiyi ölüm ilanları üzerinden kanıtlayan bir makalenin başlığı bu...

Bu makaleye ilk kez Mensur Akgün Hoca, geçtiğimiz pazar günü Karar’daki köşesinde dikkat çekmişti. Akgün, NATO’ya bağlı Teröre Karşı Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nin yıllık dergisi ‘Defence Against Terrorism Review’in (Terörizme Karşı Savunma) son sayısında yer alan Andrew Self ve Jared Ferris imzalı makalede, PKK’nın web sayfasındaki ölüm ilanlarında doğum ve katılım yerlerinin PKK-PYD-YPG arasındaki geçişkenliği ortaya koyduğunu yazdı.

Akgün’ün de belirttiği gibi, “Dead Men Tell No Lies: Using Killed in Action (KIA) Data to Expose PKK’s Regional Shell Game” (Ölü İnsanlar Yalan söylemez: PKK’nın Bölgesel Kılıf Oyununu Açığa Çıkarmak İçin Ölü Dataları Kullanmak) isimli bu makalede PYD’nin, PKK tarafından kurdurulduğu, Kandil’le ilişkisi açık biçimde gözler önüne seriliyor.

Suriye içsavaşında PYD-YPG saflarında bulunan teröristlerin çoğunluğunun büyük ölçüde Türkiye, Irak ve İran’dan gelen PKK’lılar olduğu da belirtiliyor. Bu teröristlerin yüzde 16’sının Türkiye’den geldiği bilgisi veriliyor. Suriye’de öldürülen PYD-YPG’lilerin yüzde 35’inin Suriye dışından gelen teröristler olduğu da kaydediliyor. Makalede Salih Müslüm’e destek için bin teröristin Kandil’den gönderildiği bilgisi de var.

Söz konusu makale, PYD-YPG’nin PKK ile aynı olduğunu ancak buna rağmen ABD’nin bu gerçeği inkâr ettiğini ortaya koyan bir çalışma niteliğinde...

HUKUKİ BOYUT

Mensur Hoca, yazısında bu verilerin, Türkiye’nin, PKK-PYD ilişkisi konusunda, 20 Ocak’ta ABD Başkanlığı görevini devralacak olan Trump ve yönetimi ile başka ülkeleri ikna etmesini kolaylaştıracağına da dikkat çekmişti. Ayrıca aynı yazısında, terör örgütlerine yardım etmenin suç olduğundan yola çıkarak, Türkiye’nin konuyu PKK’ya PYD üzerinden yardım eden ülkelerin yargısına taşıyabileceği önerisinde de bulunmuştu.

Mensur Akgün

Yazının Devamını Oku

Suriye’de durum

27 Aralık 2016
İSTER savaş ister başka bir felaket olsun bir soruna çözüm ararken öncelik insani boyut olmalı...

Suriye’nin Halep kentinin nasıl bir harabeye, nasıl bir enkaza dönüştüğünü gördük. O harabeler arasında çocukların, kadınların nasıl panik içinde oradan oraya koşuşturduğunu da izledik.

Dün Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ı dinledikten sonra, Suriye’de acil çözüm bulunması gereken en önemli sorunun çocuklara, kadınlara, yaşlılara insani yardım ulaştırılması olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Kaynak’ın verdiği bilgiler Türkiye’nin bu konuda elinden gelen çabayı gösterdiği ve diğer ülkelerden çok daha fazla yardımcı olduğunu gösteriyordu.

YETİM-ÖKSÜZ ÇOCUKLAR

İnsanın içini acıtan o kadar çok öykü var ki...

Örneğin savaşta yetim-öksüz kalan Suriyeli çocuklar...

Sadece Türkiye’ye getirilenlerin sayısı 4 bin...

Yazının Devamını Oku