Fikret Bila

Terör referandumun konusu olmamalı

27 Ocak 2017
TERÖR bir insanlık suçudur.

Bu nedenle iç siyasette de uluslararası siyasette de araç olarak kullanılmamalıdır. İçeride partiler üstü bir ulusal sorun, dışarıda devletler üstü, uluslararası bir sorun olarak ele alınmalı ve mücadele bu anlayışla yürütülmelidir.

Böyle olması gerektiği halde içeride terör örgütünü arkasına alarak siyaset yapan siyasi partiler, uluslararası alanda terör örgütlerini kullanarak dış politika yürüten ülkeler hep var oldu.

Hiçbir gerekçe terörü haklı kılmayacağı gibi terör örgütlerine destek veren ülkeleri de sorumluluktan kurtarmaz.


Yazının Devamını Oku

Cazibe yatırımını devlet yapmalı

26 Ocak 2017
BAŞBAKAN Binali Yıldırım Doğu ve Güneydoğu’da cazibe merkezleri yaratmak için yeni bir teşvik paketi açıkladı.

Terörün yaygınlaşmasıyla birlikte 1980’lerden sonra hemen her hükümet Güneydoğu ile ilgili bir ekonomik paket açıklamıştır. Sayıları anımsanmayacak kadar çoktur.

Doğu ve Güneydoğu konusunda terör öncesi dönemde de -1980 öncesi- bölgeler arası dengesizliği gidermek amacıyla değişik teşvik önlemleri de uygulanmıştır. O dönemde, yatırım yapacağım diye teşvik belgesi alan, vergi indiriminden yararlanan veya ucuz kredi alan birçok işadamının, tarlanın ortasına uyduruk bir temel attığı veya derme çatma inşaat iskeletleri dikip, kredilerle ağa düğünleri yaptıkları veya batıda sahil kasabalarında otel, motel inşa ettikleri bilinir. 


CAZİP PAKET
Nitekim Başbakan Yıldırım da bu gerçeği bildiği için, “Burada para dağıtılıyor, geleyim 3-5 kuruş alayım diye düşünenler hiç yanaşmasın” diye uyarıda bulundu. Açıklanan paket gerçekten cazip olanaklar sunuyor. Özel sektörün yapacağı yatırımın yüzde 30’unun devlet tarafından karşılanması, fabrika yapımına devlet desteği, sıfır faizli yatırım kredisi, veri merkezlerinin elektriğinin yüzde 50’sinin devlet tarafından karşılanması, faiz oranı yüzde 10 ise yarısının yine devlet tarafından ödenmesi gibi...

Yazının Devamını Oku

Uğur Mumcu'nun iki uyarısı

25 Ocak 2017
UĞUR Mumcu, Ankara’daki evinin önünde, arabasına konulan C4 patlayıcı ile katledilişinin 24. yılında bir hafta sürecek etkinliklerle anılacak.

Mumcu, araştırmacı gazeteciliğin en önde gelen isimlerinden biridir. Yazılarından oluşanlar da dahil olmak üzere 31 kitabının her biri araştırmacı gazeteciliğin örnekleriyle doludur.

Uğur Mumcu, yılmak bilmeyen araştırmacılığıyla oluşturduğu, her biri Türkiye’yi sarsan dosyaları nedeniyle karanlık güçlerin hedefi haline geldiğini biliyordu.

Cumhuriyet’ten görüş ayrılığı nedeniyle ayrılmış, Milliyet’e geçmişti. 1992 yılının başlarıydı. Milliyet’in Ankara bürosunda zaman zaman sohbet ederdik.

Aldığı tehditlerden devlet de haberdardı. O günlerde, “Beni kurşunla değil, bombayla ortadan kaldırmaya çalışırlar. Silah taşıdığımı ve çelik yelek giydiğimi biliyorlar” derdi. Nitekim de öyle oldu...

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın Trump’a verdiği mesaj

24 Ocak 2017
OBAMA, özellikle dış politikada en başarısız ABD başkanlarından biri oldu.

Ortadoğu’da girdiği hiçbir işin içinden çıkamadı. Beyaz Saray’dan ayrılırken yarattığı krizler daha büyümüş haldeydi.

Bu krizlerin başında Suriye geliyor.

Obama’nın Suriye’de izlediği politika, Türkiye-ABD ilişkilerini de tarihin en kötü dönemlerinden birine soktu.

ABD yönetimi, Irak’ta yaptığı gibi Suriye’de de PKK’yı ve ona bağlı PYD-YPG’yi destekleyerek, Türkiye’yi karşısına aldı ve Ankara’ya Rusya ile ittifak yapmaktan başka yol bırakmadı.

Ankara, Suriye’deki gelişmelerin ve ABD politikasının, Türkiye’ye tehdide dönüştüğünü ve beka sorunu haline geldiğini çok kez söylemesine rağmen, Obama kılını kıpırdatmadı.

Türkiye açısından meselenin özünü, Suriye’nin kuzeyinde ABD desteğinde bir Kürt devletçiği daha kurulması ve bu yapı üzerinden Güneydoğu’nun koparılarak, Türkiye’nin parçalanması tehdidi oluşturuyor.

Obama, PKK-PYD-YPG’ye güç vererek bu süreci Türkiye aleyhine hızlandırma yoluna gidince Türkiye de Rusya ile uzlaşarak, Suriye’ye girdi. Fırat Kalkanı, PKK’nın Kuzey Suriye’de, ABD desteğinde ‘Kürt devleti’ oluşturma projesini önleme harekâtıdır.

TRUMP’A MESAJ

Yazının Devamını Oku

Şiddetin cinsiyeti

21 Ocak 2017
TOPLUMSAL yaşamın günümüzde ulaştığı düzey hangi cinsten gelirse gelsin şiddete karşı olmayı gerektirir.

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasinin dayanakları olan düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü temelinde yükselen çağdaş uygarlık, kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddetin her türlüsünü men eder.

Bu nedenledir ki, günümüzde şiddet fikirsel mücadelenin bir aracı olarak kabul edilmez, uluslararası ve ulusal hukukta suç kabul edilir ve cezaya bağlanır. Böyle olduğu halde, toplumsal ve siyasal temsilin en üst düzeyde vücut bulduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde maalesef şiddet hareketlerine tanık oluyoruz.

Meclis’in, vekillerin karşılıklı saygı anlayışı içinde çalıştıkları, farklı fikirlerin nezaket ve zarafet içinde tartışıldığı bir zemin olması gerekirken, zaman zaman yumrukların, tekmelerin, su şişelerinin, saksıların havada uçuştuğu bir arenaya dönüşmesi üzücüdür.

Ukrayna, Tayland gibi ülkelerin meclislerinden yansıyan bu tür görüntüleri ayıplayan bir toplum olarak son dönemde sık sık aynı görüntüleri veriyor olmamız, başımızı önümüze eğmemizi gerektiriyor.

KADIN VEKİLLERİN KAVGASI

Meclis’te şiddete bugüne kadar hep erkek milletvekilleri tarafından başvuruldu. Karşı fikirlere, fikirle karşılık vermek yerine, yumrukla, tekmeyle, boğaz sıkmayla, şişe, cep telefonu, saksı fırlatarak karşılık vermeyi yeğleyen erkek milletvekillerine maalesef gözümüz alışmıştı.

Ancak önceki gün ilk kez kadın milletvekillerimiz arasında da şiddete tanık olduk. Saç çeken, tokat, uçan tekme atan kadın milletvekilleri gördük. Geçirdiği kaza nedeniyle kol ve bacağında protez kullanan bir kadın milletvekilimiz yere düşürüldü. Bir diğer kadın milletvekilinin göğsüne bir başka kadın milletvekilinin tekme attığı görüldü.

Türkiye için utanç veren görüntülerdi.

Yazının Devamını Oku

AK Parti-MHP ittifakı (2): İdeolojik yakınlık

20 Ocak 2017
AK Parti-MHP yakınlaşmasının reel politik nedenlerini dün yansıtmıştım.

MHP açısından bunlar; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin PKK ve Suriye politikasını değiştirmesi, çözüm sürecinin sonlanması, FETÖ’nün kanlı darbe girişimi ile devlete kastetmesi ve 1 Kasım seçiminden sonra MHP’deki parti içi muhalefetin baskısıydı.

7 Haziran 2015 seçim başarısının 1 Kasım 2015’te kaybedilmesiyle MHP’de başlayan parti içi baskının yanı sıra, 2015’te artan PKK, DAEŞ, FETÖ saldırıları, Suriye’deki içsavaşın içeriye taşınması gayreti ile oluşan parçalanma tehdidi; buna karşılık, Erdoğan ve AK Parti’nin MHP’nin savunduğu politikaları hayata geçirmesi, AK Parti-MHP yakınlaşmasının reel politik nedenleri olarak özetlenebilir.


İDEOLOJİK FAKTÖR
AK Parti-MHP ittifakını kolaylaştıran önemli bir faktör de iki parti arasındaki ideolojik yakınlıktır. AK Parti içinde MHP’nin temsil ettiği milliyetçilik; MHP’nin içinde de AK Parti’nin temsil ettiği muhafazakârlık vardır.

Yazının Devamını Oku

AK Parti-MHP ittifakı: Kalıcı olur mu?

19 Ocak 2017
ANAYASA değişikliğinin ikinci tur oylaması dün başladı. Oylama öncesinde CHP Lideri randevu aldığı MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti.

Kılıçdaroğlu’nun Bahçeli’ye, ikinci tur oylama öncesinde “Son kararın mı” diye sormaya gittiğini söyleyebiliriz.

Görüşme sonrası görüntüye bakarsak, Bahçeli’nin “Son kararım” dediği anlaşılıyor.

Anayasa değişikliği sürecinin lokomotifi Bahçeli oldu.

Bahçeli’nin böyle keskin bir viraj alması kafa karışıklığına yol açtı. MHP’de rahatsızlık yarattı. Merkez yönetimin önemli isimleri görevlerinden istifa etti. 5 milletvekili ‘hayır’ oyu kullanacağını açıkladı ve Bahçeli, “partisini yok edecek bir karar almakla” ağır şekilde eleştirildi. Partideki kaynama ve eleştiriler devam ediyor.

AYRI KÖŞELER

Bahçeli öyle kolay kolay daha önce söylediklerinin tam aksini söyleyecek, çizgi değiştirecek bir lider tipi değil.

Öyleyse Bahçeli başkanlık konusunda 180 derece sayılabilecek bir söylem ve eylem değişikliğini niye yaptı?

MHP’de de yanıtı aranan soru bu...

Yazının Devamını Oku

'Vahşetin yönetimi'

18 Ocak 2017
YILBAŞI gecesi Reina’da 39 insanı katleden caninin titiz, sabırlı bir operasyonla sağ olarak yakalanması Türk polisinin önemli başarısıdır.

Bu başarılı operasyona emeği geçen herkese teşekkür borçluyuz. İstanbul Valisi Vasip Şahin’i, İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ı ve onların şahsında olayda görevlendirilen polislerimizi, güvenlik ve istihbarat kurumlarımızı kutlarım.

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın özenli yönetimi ile caninin sağ olarak yakalanmış olması çok önemli. Bu sayede Emniyet teşkilatımız, sadece bu caninin irtibatlı olduğu teröristleri değil, Türkiye’de mevcut oldukları tahmin edilen diğer DAEŞ hücrelerini de yakalamak, çökertmek konusunda önemli bilgilere ulaşacaklardır.


VAHŞET POLİTİKASI
Bu caninin yılbaşı gecesi Reina’da gerçekleştirdiği katliam, DAEŞ’in ‘vahşet’ politikasının bir örneğiydi. Reina’yı kana bularken, yaralı insanların kafasına kurşun sıkması, rasgele herkesi taraması, gözü dönmüş hareketleri ‘vahşet’ yaratmaya geldiğini gösteriyordu.

Yazının Devamını Oku