Amatör denizciler, Yunan orijinli Poseidon hava tahmin sitesine bakıyordu.
Bir bölümü Windy, PredictWind gibi profesyonel ve gelişmiş tahmin sitelerine para karşılığında abone oluyordu.
Akdeniz'de seyreden tekneler, Türk meteorolojisi yerine başta Yunan hava tahmin sitesi olmak üzere bu profesyonel tahmin sitelerine bakıyordu.
Ve her bakışta soruyorlardı:
“Bizim Meteoroloji Genel Müdürlüğü nerede? Niye biz bunu yapamıyoruz? Neden Türk meteorolojisi denizciler için bu kadar detaylı tahmin haritaları yapmıyor?”
Yazının başlığını ‘Türkiye’nin hak ettiği harita’ diye koymamın nedenine gelince...
Denizciler rota belirlerken hava tahmin haritalarına bakarlar.
Hava tahmin siteleri hangi ülkeye aitse, sanki o ülkenin haritası hissedilir.
2)Orduya getirilen din işleri subaylığı uygulaması “gericilik” midir?
3)Tank Palet Fabrikası olayı nedir? Önceki gün bütün bu soruları MSB kaynaklarına sordum ve cevaplarını aldım. Ama önce şunu söylemeliyim: Arkadaşlar, Türk ordusu siyasete bulaştırılmaktan çok çekti. Geçmişteki tecrübelerden alınan derslerle söylüyorum. Siyasetin eli askerin içine uzandıkça, asker siyasi tartışmalara malzeme edildikçe hep beraber kaybediyoruz. Millet olarak zararlı çıkıyoruz.
Askerin moral değerleri üzerinden süren bu tür tartışmalar zehirli bir sarmaşık gibidir. Nice çınarları sarıp çürütür.
O yüzden “Yapmayın” diyorum.
Cevaplara gelince...
TÜRK ASKERİNİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİREN ABD’Lİ KOMUTAN HULUSİ AKAR PAŞA’YA LİYAKAT NİŞANI VERDİ Mİ?
“Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a Yüksek Liyakat Nişanı, 23 Ocak 2015 tarihinde John Michael McHugh ve Savunma Bakanı Chuck Hagel onaylarıyla verildi. Basında çuval geçirme olayı olarak ifade edilen hadisenin yaşandığı (Irak, Süleymaniye) 04 Temmuz 2003 tarihinde birlik komutanı Alb. William Mayville (173’üncü Hv.İnd.Tug.K./Kerkük) olup, bağlı olduğu Musul’daki 101’inci Hv.İnd.Tüm.Komutanı Tümg. David Petraeus’tur. ‘Türk askerinin başına çuval geçirdiği komutandan liyakat nişanı aldı’ denilen Raymond T. Odierno ise, Temmuz 2003-Mart 2004 tarihleri arasında Tikrit’te görevlendirilen (4’üncü Piyade Tümen Komutanlığı/Texas-ABD) askerdir.”
Evet, olayın resmi cevabı budur...
Cuma akşamı anladık ki ciddi bir tehlike var.
Nereden mi anlıyorum.
Bağcılar tramvayı söylüyor her şeyi.
Bakar mısınız tramvayın içine...
Millet burun buruna gelmemek için daha ne yapsın.
Yüzlerde bir korku, bir tedirginlik...
Birisi hapşırsa millet birbirini ezecek.
Metro, otobüs, minibüs ne varsa bakın...
Hatırlayın. Salgının ilk çıktığı aylarda yine böyle sokağa çıkma yasakları başlamıştı.
O zaman Sağlık Bakanı Fahrettin Koca diyordu ki;
“Ne olur gereksiz yere sosyal hayatta olmayın. Sokağa çıkmayın.”
Aradan aylar geçti.
Bakın dün sokağa çıkma yasağının başlamasına 2 saat kala Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ne dedi?
“Bugün tespit edilen 6.903 yeni hasta var. Ağır hasta sayısı da aktif hasta sayısı da artmaya devam ediyor. Bugünlerde en büyük bulaşma ortamı kapalı ve kalabalık mekanlar. Kapalı ortamlarda kalabalık içinde bulunmayın. Kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun.”
Geriye gidiyorum.
Bakan Koca
Olmadı...
Türk balıkçı gemilerini taciz ettiler.
Olmadı...
Türkiye’yi karşı sürekli NAVTEX ilan ettiler.
Yine olmadı...
Sonra Libya’ya yardım malzemesi götüren Türk bayraklı gemiye karşı “haydutluk” yaptılar.
Türk personelin başına silahlı asker dikip, o anların görüntülenmesine izin verdiler.
İstediler ki o görüntüler yayınlanınca Türkiye’de infial olsun...
Evde bir heyecan.
Dr. Kathleen, önce çocukları öptü.
Sonra eşine sarıldı:
“Uzun bir seyahat olacak. Ama ne yapalım iş bu...”
Elinde bavul kendisini almaya gelen araca bindi.
Sonra bu gezegenin yüzlerimize nasıl kustuğunu anlatayım...
*
Orta Afrika’da bir yer...
Gece yarısı...
Ellerinde projektörlerle bir grup bölgeyi sarıyor.
“Vahşi hayvan kaçakçıları”...
Yavru fil peşindeler...
Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan peş peşe gelen açıklamalar...
Reform hazırlıkları...
Ekonomi çevrelerine karşı “daha sıcak” bir bakış...
Özel sektörü dinleyen bir anlayış...
Ve son olarak “Bize ayrımcılık yapmamasını, en azından ülkemize yönelik aleni düşmanlıklara alet olmamasını bekliyoruz. Geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” sözü...
Ben “Niye” ya da “Şöyle oldu da ondan mı” gibi sorular ve senaryolar yerine, “Hadi hep birlikte, Türkiye için” demekten yana olduğumdan merak ettim.
Türkiye Ekonomi Şurâsı için Türkiye’nin dört bir tarafından gelen esnaf, sanayici, acaba Erdoğan’ın konuşmasından nasıl etkilenmişti?
İnandırıcı gelmiş miydi?