Ayetullah düzeyinde Türkiye’ye karşı rahatsızlık içeren açıklamalar yapılırken.
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri Ankara’ya niye geldi?
Hem de teröre karşı ortak harekat talebiyle.
Perde arkasında acaba ne değişti?
Deyim yerindeyse, “Hangi rüzgar attı?”
İranlı generalin çantasında bir tek önemli konu vardı.
O da Irak ve Suriye’nin kuzeyinde hızlanan Kürt devleti arayışları.
Daha da önemlisi...
Şimdiki Antalya Valisi Münir Karaloğlu...
Sokakta bir köpeği göstere göstere ezen o sürücüye ne yapılacaktı?
O vahşi görüntü hayvanseverleri ayağa kaldırmıştı.
Hepimiz ayağa kalktık.
Önceki gün Vali Karaloğlu ile konuştum.
Yapılabilecek en keskin şeyi yaptı.
İbret oldu.
Polis o sürücünün ehliyetine el koydu.
Öncelikle güvenlik kuvvetlerini kutluyorum.
Gelelim, ‘alçaklığın taktik değişikliği’ne.
Yakalanan malzemeler şöyle:
Öncelikle saldırı malzemeleri köy mezrasında falan değil...
Bir mağarada falan hiç değil...
Adana’da lüks bir villada yakalandı.
Şimdi dikkat... Bulunan malzemeler...
- 12 polis üniforması.
O yalnızca bir seçim dönemi adayı olur.
Kampanya adayı yani.
Kampanya adayı da millettin gönlünde değil...
Kampanyayı yürüten reklam ajansının bütçesinde kalır.
Oysa aday dediğin, daha şimdiden köylerde sofraya oturacak...
Maçka’da şehit düşen ‘canım Eren’in’ ailesine dert ortağı olacak...
Ege’de tütün, Adana’da pamuk, Nevşehir’de patates tarlasına girecek...
İstanbul’da sanayiciyle, Antalya’da turizmciyle, Kars’ta hayvancıyla olacak...
Ölümünden bir dize...
“Ruhum...
Cemil Bey’siz bir tambur gibi...
Kendi kendine çalıyor vücudum.”
Diyen Can Yücel’in ölüm günü onun yaşadığını hatırlatmak için...
Bir yakın dostunun sesinden şiirini paylaştım ya...
Öyle mesajlar aldım ki...
Her biri ayrı bir şiir.
“Can’ın Anadoluhisarı’ndan sonraki Körfez durağında, denizin üstündeki evinde, akşamları oturur içerdik. Can’ın hemen üstünde ise Müzeyyen Senar oturuyordu. Akşam belli bir vakit gelince Can yukarı doğru seslenirdi; ‘Müzeyyen Hanım, şarkımı oku’. Ve Müzeyyen Hanım başlardı okumaya. Suzinak makamında. Neyi mi okurdu? Can Yücel’in babası, Hasan Âli Yücel’in bestesi ve güftesi olan ‘Sen bezmimize geldiğin akşam seher olmaz’. Can her defasında hüngür hangür ağlardı.”
Şimdi bu sahneyi burada bırakalım.
Bir başka diyaloğa geçiyorum.
Mehmet Âkif Ersoy’un torunu Selma Hanım’dan Âkif’in anılarını yayınlayan Fatih Bayhan...
Enver’den Latife Hanım’a kadar Türkiye’nin yakın tarihine başarılı belgeseller veren genç kardeşim Fatih...
Önceki gün Türkiye’nin yaşayan bir büyük şairini arıyor ve soruyor:
“Üstadım, sizi Mehmet Âkif Ersoy’un torunu Selma Hanım’la tanıştırmak isterim.”
Kısa bir sessizlik...
Bir milletin özgürlük için şahlandığı bayram.
Gelin bu defa...
Bütün tören kıtalarının ötesinde... Top tüfek dışında...
Rap rap yürüyüşlerin... Gök gürleten jetlerin ötesinde...
Daha güzel bir şey yapalım.
Nevşehir’in 30 Ağustos İlkokulu’nda bir zafer kutlaması yapalım.
Niye mi?
Önceki gün yazdım.
Siyaseti küfre taşıyanların ve ekranlardaki horoz dövüşlerinin ötesinde...
“Bizim sokağın sesi” dediğim yere geldim.
İşte örnekleri:
1- YOLCU OTOBÜSÜ CİNAYETLERİ
Geçen akşamki televizyon haberlerinden birkaç başlık:
-