Hem de Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un tüm iyi niyetli çabasına rağmen!
Neden mi? Anlatayım.
Öncelikle tüm eleştirilere rağmen Atilla Koç’un bu yıl Türk turizminin tanıtımı için ayrılan bütçeyi bir önceki yıla göre neredeyse ikiye katlayıp 120 milyon dolara çıkarmış olması kesinlikle alkışlanmayı hak ediyor.
Gerçi her yıl tanıtım için ayrılan bütçenin yarısı bile zor harcanıyor ama olsun.
Son tahlilde fuarlarla birlikte tanıtım bütçesi son yıllarda yabana atılmayacak bir oranda katlanarak büyüdü.
Fakat maalesef oran arttıkça bakanlık tanıtım işini daha kötü yönetmeye başladı.
"Hemen" dedim ve Çandar'la öğle yemeğinde buluştuk.
Meğer Erdoğan Lübnan dönüşü kendisine eşlik eden gazetecilere siyasi sorulardan fırsat buldukça ekonomiyle ilgili bilgiler vermiş.
"Uzun uzun işsizlikle nasıl mücadele ettiklerini anlattı ve bir takım rakamlar verdi" dedi önündeki minik not defterine bakarak.
"Başka?" dedim.
"Valla bir de enerjide çok ciddi atılımlar planlanıyormuş, elektrik dağıtım ihalesini şimdilik iptal etmeyi düşünüyorlarmış" dedi.
"Ne!!!" dedim panikle.
Heyecanımı fark eden Çandar not defterini tekrar aldı önüne ve Erdoğan'ın sözlerini aynen aktardı: "Benzin fiyatlarındaki artışla hiçbir ilgimiz olmamasına rağmen vatandaş bizi sorumlu tuttu. Aynı durum elektrikte de yaşanabilir. Bu nedenle şu an enerji özelleştirmesi düşünmüyoruz."
Doğrusu birkaç ay önce başbakan İstanbul Sanayii Odası'nda
Öğle yemeği sonrası önümüzde değerlendirilmeyi bekleyen binin üzerinde şirket.
Herkes "Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketlerini yüzlerce müracaat arasından iki saat içinde nasıl seçeriz?" dercesine birbirine bakıyor.
Bir ara Hüsnü Özyeğin önündeki klasörlerin hacmini görünce dayanamayıp, bana ve Vuslat Sabancı Doğan’a dönerek; "Bizi bu kadar çalıştıracağınıza göre herhalde akşam yemeğini de hazır etmişsinizdir!" dedi.
İstisnasız herkes kahkahayı bastı!