*
Şu çivit mavisi ceket, Versace tarzı kravat ve afili cep mendili, ne olduğunu bilmediğim, ama epey yüklüce bir meblağla alınmış olduğuna emin olduğum kol saati ile bize sırıtan bu arkadaşı ben de epeydir radarımdan çıkarmıştım.
Meğer Adnan Hoca lakaplı tarikat şeyhinin yardımcısıymış epeydir...
Tarikat CEO’su yani...
*
Önce şu kıyafet, şu alım çalım, şu edaya bir bakın...
Sonra şunu bir düşünün...
Biz, hepimiz, bütün Türkiye, bundan 19 yıl önce bu adamı kurtarmak için seferber olmuştuk...
*
- “Neredeyse iki haftadır sevgili dostum Ali Baransel’in RTÜK Başkanı olarak, yapması gereken tek şeye eğilmesini galiba nafile bekliyorum...”
- “Nerede ise iki haftadır, sahibi olduğu TV kanalında kavgasız dövüşsüz işler yapmakla övünen Ahmet Özal’ın kanalı ve dergisine yumruğun indirilmesini galiba nafile bekliyorum.
- “Ve nerede ise iki haftadır, Türkiye’de savcıların ortaya çıkarak, ‘özel yaşamın’ kutsal dokunulmazlığı temeline ‘dinamit’ koyanların yakasına yapışmasını galiba nafile bekliyorum.”
- “Neredeyse iki haftadır. Niçin insanlarımızın sokaklarda bu korkunç kepazeliğe karşı çıkmadığını, mangalda kül bırakmayan kadın derneklerinin niçin üzerlerine toprak serpilmişçesine suskun kaldıklarını merak ediyorum.”
- “Ve iki haftadır bu konuda susarak, Türkiye’nin ‘daha önemli siyasi meseleleri’ ile uğraşmaya kalkıştığım için gizli bir utanç duyuyorum.”
*
Hangi makamsa...
İnanın ne araştırdım ne merak ettim...
O meçhul karar merciine yazıyorum...
Bu yazıyı yazarken fonda Chopin’in Nocturnes No 20, post, C-Sharp Minör (Lento Con Gran Espressione) Op. Posth b.49’u çalıyor...
Ona oy vermediyseniz bile siz de üç kere üst üste okuyun.
Gelin birlikte bir kere daha okuyalım.
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Ne görüyorsunuz bu yemin metninde...
Bu şehri hiç böyle görmedim.
Yıllardır İngiltere’ye gelirim...
İngilizleri hiç böyle görmedim.
*
Cumartesi akşamı İngiltere-İsveç maçını pub’ları dolaşarak izledim...
Size şu sahneyi anlatayım.
Maç Londra saati ile 15.00’te başladı. Öğle yemeğinden biraz geç çıktığım için metro ile kaldığım mahalleye gidiyordum.
Metroda uzun bir yürüyen merdivende aşağı inerken birden büyük bir gürültü koptu.
Çünkü İngiltere’nin büyük patronlarının en azından bir kısmı Pink Floyd kuşağından...
O patronlar acaba Roger Waters eline üzerinde “Dünyayı domuzlar yönetiyor” pankartını alıp ekrana ABD Başkanı Trump’ın domuz şeklindeki fotoğrafını koyduğunda ne hissetmiştir?
Eminim “Ohh” demişlerdir...
*
İngiltere’nin en büyük patronlarının başı büyük dertte.
Olay şu...
ABD Başkanı
Geçtiğimiz yıllarda ben de takma isimle yazı yazdım.
Şöyle de garip bir de durum oldu.
Türkiye’nin en büyük gazetesinde kendi adımla yazıyordum. Öteki en büyük gazetesinde de birinci sayfada takma isimle çok kısa yorumlarım yayınlanıyordu.
*
Bana takma isimle yazı yazdıran kişi, Türk basınının en önemli genel yayın yönetmenlerinden biri olan Rıfat Ababay’dı.
*
Benim mahlasım
“Diriliş Ertuğrul” dizisinin başrol oyuncusu Engin Altan Düzyatan’ın eşi Neslişah Alkoçlar doğumunu Los Angeles’ta yapmaya karar vermiş.
Okurken içim burkuldu...
Hayır yanlış anlamayın, “milli ve yerli” değerlerin şampiyonluğunu yapan dizinin kahramanının eşi çocuğunu Amerika’da mı doğurur gibi ilkel bir soru sormayacağım...