Oyum İşçi Partisi’neydi...
İçinde bulunduğum arkadaş grubunda durum o kadar lehimizeydi ki...
O gece ilk büyük düş kırıklığımı yaşadım.
*
Sondan bir önceki oyumu Fenerbahçe Kongresi’nde kullandım... Oy verdiğim aday orada da kaybetti...
Orada düş kırıklığına uğramadım.
Son oyumu 71 yaşımda geçen Pazar günü kullandım.
Oy verdiğim aday yine kazanamadı... Ama
Bir şirketin kaderini değiştiren bu soru, kuruluşundan tam 95 yıl sonra soruldu.
Her şey, Keşiş Dağı’nda 1912 yılında başlamıştı. Yine o dağda bambaşka bir yola girdi.
Ama o dağın adı artık Keşiş Dağı değildi.
Şirketin adı da bu olmayacaktı.
Bu şirketin arkasında Türk ekonomi tarihi açısından çok ilginç bir hikâye var. İşletme fakültelerinde “case study” olarak okutulacak bir “dönüşüm hikâyesi” bu...
Bugün size işte bunu anlatmak istiyorum.
Dağıtım kamyonları 29 Ekim töreni için hazır bekliyor.
KEŞİŞ DAĞI’NDA BAŞLAYAN HİKÂYENİN ALTINDA İLK İMZA
Adnan Hoca’nın karşısında dans eden kadın görüntüleri hakkındaki izlenimlerim şu.
***
Bir kere kadın güzel.
Allah için güzel de dans ediyor.
***
Dekoltesi iyi ayarlanmış.
Cezbedici ama tahrik edici değil.
Cezbedecek kadar açık, tahrik edecek kadar dekolte değil.
Pınar Avşar da ünlü sanatçı Esin Avşar’ın kızı...
Eşi hakkındaki taciz iddialarının başından beri susuyordu.
O konuda ben de bir yazı yazmıştım.
Dün bana sitemli bir e-mail attı.
Sonunda şöyle bir not vardı:
“Yukarıdaki satırlar, nezdinizde tüm ‘suçlayanlara’ yöneliktir.”
Yani Talat Bulut’u eleştiren herkese söylüyor bu sözleri.
Şimdi sözü eski eş ve anneye bırakıyorum.
Ama bu kadar pespayesini vallahi de billahi de görmedik...
Lağım çukurunun en dibinden, kanalizasyon borusunun en ucundan konuşan bile kusmadı orada yediklerini...
*
Adam profesör... Yani nasıl olmuşsa olmuş vermişler o unvanı ona...
Attığı tweet şu:
“Senin zihniyetindeki kızlar senin zihniyetindeki öğretmenler tarafından üniversiteye kadar ortaokul ve lisede patlatılarak geliyor...”
Ulan asıl seni patlatıp da göndermişler o kürsüye...
Hem de öyle bir patlatmışlar ki... Şişirip suya bastırdığın zaman, baloncuk yerine kova kova lağım balonları geliyor su yüzüne...
“Hadi geleneksel Maça Kızı sezon açılışını yap...”
*
2012 yılında o meşhur yazı çıktığından beri sezonu hep aynı şakayla açıyordum:
“Sahir, bu yıl lahmacun-ayran fiyatınız ne...”
Bodrum’daki lahmacun-ayran fiyatı, neredeyse Türkbükü’nde ödeyeceğimiz hesabın kurlarını o tayin ediyordu...
*
“Hayır Sahir, bu yıl açılış şakasını değiştirdim” dedim...
Yüzünden hiç gitmeyen o çok hafif gülümseme ile baktı...
Aslında bayramını kutlamak için bir gün önce aramıştım. Ama dün konuşabildik.
ÇOCUK GİBİ GÖRÜNEN BİR ADAYLA SOHBET
Biraz egoistlik gibi olacak ama, gazetecilik açısından da bir bakıma iyi oldu.
Çünkü Baykal önceki gün çok anlamlı bir görüşme yaptı.
Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde en genç aday olan 18 yaşındaki İsmail Hakkı Gül ile görüştü.
Deniz Baykal seçilirse yeni TBMM’nin en yaşlı üyesi olacak.
İsmail Hakkı Gül seçilirse yeni TBMM’nin en genç üyesi olacak.
İLK FOTOĞRAFINDAN
Oy istediği Yalova seçmenini sınıflara ayırıyor.
Önce, “Batı Trakya’dan, oradan buradan, kimisi doğudan gelen insanlar” diyor.
*
Peki nasıl insanlarmış bunlar?
“Kendini ifade edemeyen ezik insanlar...”
*
İnternet sitelerinde okuyunca, “Vay canına” dedim... 16 yıl önce “Biz bu ülkenin zencileriyiz” diyerek yola çıkan bir partinin mensubunun 2018 tahliline bakar mısınız diye düşündüm.
*