Fenerbahçe geçen senelerin aksine sezon başı fizik olarak temposuz değil. Daha hazırlıklı. Sarı lacivertlilerin iyi top yapan futbolcuları da var.
Diyarbakırspor, bu süratle ikinci golü bulamadı. Bulsaydı belki dengeleri bozabilirdi. 1-0’da kalınca Fenerbahçe top yapmaya başladı. Diyarbakırspor’un bu kadar tempolu başlamasındaki cesareti anlayamadım. Çünkü sezon başı bir hazırlık devreleri yok. Trabzonspor’u yendiler tamam ama Fenerbahçe, Trabzon değil. Nitekim her geçen dakika maç sarı lacivertlilerin lehine döndü. Çünkü daha diri kalan, daha iyi top yapan ve daha daha iyi topa sahip olan takım Fenerbahçe’ydi. Öyle olunca da aradaki fark meydana çıktı.
Seyircisi duma etti
Burada ikinci bir faktör daha var. Belki Diyarbakırspor biraz daha uzun müddet Fenerahçe’yi zorlayabilirdi ama buna engel olan grup ve faktör kendi seyircisi oldu. Diyarbakırspor’un daha etkili olduğu anlarda bile seyirci sahaya yabancı madde atarak Fenerbahçe’nin toparlanmasına yardımcı, Diyarbakırspor’un temposunun düşmesine sebep oldu. Yani Diyarbakırspor seyircisi maalesef kendi takımını duman etti. Anlamak mümkün değil. Ya toptan anlamıyorlar ya da takımlarını provake ediyorlar ya da bu takımın ligde kalmasını istemiyorlar. İnsanın aklına bin tane şey geliyor.
Göstermeleri yanlış
Fenerbahçeli futbolcuların atılan maddeleri yerden alıp alıp hakeme götürmeleri de yanlış. Bu, hem seyirciyi tahrik ediyor, hem hakemi güç pozisyonda bırakıyor. Atılanları zaten temsilciler yazıyorlar. Diyarbakır da bu cezadan nasibini alacak. Eğer atılan maddeler futbolun oynanmasını engelliyorsa o zaman da hakemler sahanın ortasına gelecekler, durum değerlendirmesi yapacaklar ve devam edecekler. Hala ısrarla aynı durum devam ediyorsa, soyunma odasına gidecekler ve bir daha gelmeyecekler. Yani bundan sonra artık hakemin soyunma odasına gitmesi demek maçın tatil olması, orada bitmesi demektir. Herkes bunu böyle bilsin.
Fenerbahçe’de maçın sonucunu değiştiren adam Gökhan Gönül. Geçen hafta da çok iyiydi, bu hafta da. 2-0 olacak topu çizgiden çıkaran o. Rakip kaleye gidip ilk golü atan yine o. Ama Bilica-Lugano gerçeğini daha doğrusu Bilica-Lugano ikilisine dikkat etmek lazım. Aralarına atılan her top gol pozisoynu olacak. Biraz çabuk adamlara karşı da penaltı yapma şansları fazla. Bariz gol şansından atılmaları da.
Sivok da uyanık ya, önünde durdu. Yani kasıtlı olarak. Hakemin kararı devam. Size söylemek istediğim şu, bu pozisyonu çözemeyip yorumunu yapamayan hakemden hiçbir şey olmaz. Eğer pozisyonu çözüp de Sivok ikinci sarı karttan atılacak diye vermemişse yine bu hakemden bir şey olmaz. O zaman da korkak. Bazen bakıyorsunuz acaba olacak mı diye. Ama olmuyor işte. Yani iyi olsunlar diye itiyorsunuz, ne kadar iterseniz itin bunların kapasitesi bu kadar.
Gençlerbirliği Yönetim Kurulu iki takımla uğraşmaktan kurtulup bir takıma dönünce Gençlerbirliği’nin takım hüviyeti geri gelmiş. Şu ana kadar seyrettiğim takımlar içinde en dengeli olanlardan biri Gençlerbirliği . İyi yoldalar. Aynen devam.
Beşiktaş, hiçbir şey yapamadı. Çünkü bir türlü oyunun direksiyonunu ellerine geçiremediler. Gençlerbirliği oyun alanını iyi parselleyip topu da çabuk kaybetmeyince, siyah beyazlılar netice alamadılar. Şu bir gerçek; iyi defans yaparsan, futbolda başarılı olamama şansın yok. Gençlerbirliği de Alman teknik adamla birlikte iyi defans yapmaya başlamış ve bunu takım olarak yapıyorlar geride bekleyenlerle değil. Gençlerbirliği kazansaydı sürpriz olmazdı. Aama maçı Beşiktaş kazansaydı futbol adına yazık olurdu.
Nihat da farkında
Mustafa Denizli kenarda hiç rahat değildi. Ama takımı da sahada rahat değildi. O takımın sorumlusu da Mustafa. Yani Mustafa önce futbolcularına kızmayacak. Nerede hata yapılıyor ona bakacak. Çünkü bu işte hesap ondan sorulacak. Oyuncu hazır değilmiş, daha antrenman yememiş, yok yemek yemesi lazımmış, kahvaltı yapması lazımmış kimseyi ilgilendirmez. Taraftar sahada çatır çatır takım bekler, isim değil. Mesela Nihat. Artık kimsenin beklemeye tahammülü yok. Tahmin ediyorum kendisi de bunun altından eziliyor. Çünkü güçsüzlüğünün ve etkisizliğinin kendisi de farkında. Bu, yüz ifadesinden net okunuyor.
Şu andaki görüntüye göre Beşiktaş’ın geçen yılki başarıları yakalayamayacağı gözüküyor. İnşallah yanılırım da Beşiktaş sonuna kadar bu yarışın içinde olur, hepimiz de keyif alırız. Dün Gençlerbirliği’nin geri dönmesine sevindim. Çünkü Ankara’nın ihtiyacı var. Zaten Ankaragücü ile Ankaraspor birbirlerini yemekle meşguller. Hiç olmazsa kırmızı siyahlılar Başkent’e yakışır futbol oynar.
Avrupa’da 4x4 yapabilirdik. Ama, dördün ikisi oldu. Yani iki çekişli. Bunlar önden iki çekişli mi, arkadan iki itişli mi onu zaman gösterecek. Çünkü, Sivasspor ve Trabzonspor için söylenecek cümle, “Hayırlı işler.”
Ne Trabzonspor’un, ne de Sivasspor’un aldıkları sonuçlar sürpriz değil. İşin kötüsü ikisi de kötü oynuyorlardı ama “İyiyiz” diyorlardı. Sonunda ne kadar iyi olduklarını dün akşam gördüler.
Sivasspor maddiyattan bahsediyor, Trabzonspor’un ki ise tam bir acemilik. Neyse biz attan düşenleri bırakalım, dereyi geçenlere bakalım.
Galatasaray da, Fenerbahçe de yollarına devam edecekler. Ama, onların da sorunları yok mu? Var. Mesela Lugano iki aydır, “Gelecek mi, gelmeyecek mi” diye tartışılıyor. Sonunda anlaşma yapıyor, dönüyor, formayı giyiyor. Dün gece de sahaya çıkıyor. Yani, Fenerbahçe’de haftalarca antrenman yapanlarla, yolda gezip, muhabbet edenler çok farklı değil demek ki.
Fenerbahçe’de bir tuhaflık daha var. Mehmet Topuz ile Bilica’ya tonlarca para veriyorlar. Böylesine önemli bir maçta ikisi de yoklar. Bu tablo üzerine yönetim tonla hikaye anlatabilir. Ama bu da bir gerçek. O zaman Daum’un bunlardan haberi yok muydu? Veya Fenerbahçe’nin paraları bu kadar ucuz mu? Sonra da diyorlar ki “Fenerbahçe’nin borcu bu kadar.” Geçiniz.
Fenerbahçe maçını seyrederken Lugano’yu görenler, “Nerede antrenman yaptı” diyorlar. Diğer masadan hemen cevap geliyor, “Uçakta hazırlanıp, antrenman yapmıştır.”
Cevabı Daum bulacak
Yani defans oynayan “kazma”, hücum oynayan “kürek” gibi benzetmeleri yaparsan, baltayı taşa vurursun.
Ben ikinci ligde gol krallığına giderken, sen de gazetecilikte emeklemeye başlamıştın. Yani ben golleri atarken, sen ortalarda henüz yoktun...
Bak Hıncal... Arkadaşın Ünal Özüak suni çim yapabilir, bu beni ilgilendirmez. Beni futbolcuyu ilgilendirir.
“Suni çimde futbol oynamak, şişme kadın ile seks yapmaya benzer” dedim. Bu cümlenin arkasında da sonuna kadar duruyorum. 19 Mayıs Stadı’nın zemininde oynayan futbolcular memnun değil. Teknik adamlar memnun değil, kulüp doktorları memnun değil.
Yoksa adamlar geri zekalı mı, bu kadar masraftan ve emekten sonra tekrar tabi çime dönsünler...
Bak Hıncal... Gençlerbirliği takımını şu an çalıştıran antrenör Tomas Doll’dan önce bir Belçikalı hoca ile görüştü ama anlaşamadı. O Belçikalı hoca ne dedi biliyor musun?
“Bu saha eğer suni çim olursa anlaşma şartlarımız zorlaşır.”
Yalnızca kalelerini koruyorlar. Onu da bilinçsizce yapıyorlar. Aldıklarını vuruyorlar. Geri geri giderek hep beraber kendi ceza alanları içine giriyorlar. Nasıl bir anlayışsa bu!
Alex’in çıkması Fenerbahçe’nin bütün oyun planını bozdu. Bu yüzden uzun süre etkisiz oynadılar. Emre biraz Alex’in görevine soyununca hareketlendiler. Sivas da onlara yardım edince (!) skor arttı.
Fenerbahçe’nin Kazım’la bulduğu ilk gol net ofsayt. Yardımcılar eğer bunları kaçırıyorlarsa, neleri yakalayacaklar, doğrusu çok merak ediyorum. Sivas kötü oynuyor olabilir, top yapamıyor olabilir, ama göstere göstere böyle bir gol yedirirsen haksızlık etmiş olursun.
Dün Galatasaray’ı bugün Fenerbahçe’yi seyrediyorsun, ikisi arasında Galatasaray lehine farklar var. Çünkü Galatasaray, oyunu çok değişik yönlere taşıyabiliyor.
Kötü oynayan Sivas iki pozisyon yakaladı, ikisini de Volkan Demirel mükemmel çıkarttı. İyi oynamayan Fenerbahçe de iki pozisyon yakaladı, ikisinde de top direklerden Eğer çıkıp bastıra bastıra yenemiyorsan, böyle ufak ayrıntılarla maç kaybedip kazanabiliyorsun. Yani futbol öyle bir oyun ki, resmen bıçak sırtı. Her an bir tarafa dönebiliyor. Maalesef Türk futbolunda bu tip maç adedi çok fazla. Çok az maçta takımlar rakiplerini çatır çatır yenebiliyor.
Kamanan, biraz koşuyordu, rakibi hırpalıyordu, Ersen Martin onu da yapamadı. Sivasspor Yönetimi’ni ve teknik adamlarını anlamak mümkün değil. Balili’nin ölüsü bile bu takımda top oynar ve faydalı olurdu.
Torpil bir tek hakemlikte oluyor
Dos Santos