Erman Toroğlu

Çiz ve üzülme!

25 Ağustos 2009
DİYARBAKIRSPOR maça çok hızlı başladı. Golü de buldu. Fenerbahçe bu tarz bir Diyarbakır beklemiyordu.

Fenerbahçe geçen senelerin aksine sezon başı fizik olarak temposuz değil. Daha hazırlıklı. Sarı lacivertlilerin iyi top yapan futbolcuları da var.
Diyarbakırspor, bu süratle ikinci golü bulamadı. Bulsaydı belki dengeleri bozabilirdi. 1-0’da kalınca Fenerbahçe top yapmaya başladı. Diyarbakırspor’un bu kadar tempolu başlamasındaki cesareti anlayamadım. Çünkü sezon başı bir hazırlık devreleri yok. Trabzonspor’u yendiler tamam ama Fenerbahçe, Trabzon değil. Nitekim her geçen dakika maç sarı lacivertlilerin lehine döndü. Çünkü daha diri kalan, daha iyi top yapan ve daha daha iyi topa sahip olan takım Fenerbahçe’ydi. Öyle olunca da aradaki fark meydana çıktı.
Seyircisi duma etti
Burada ikinci bir faktör daha var. Belki Diyarbakırspor biraz daha uzun müddet Fenerahçe’yi zorlayabilirdi ama buna engel olan grup ve faktör kendi seyircisi oldu. Diyarbakırspor’un daha etkili olduğu anlarda bile seyirci sahaya yabancı madde atarak Fenerbahçe’nin toparlanmasına yardımcı, Diyarbakırspor’un temposunun düşmesine sebep oldu. Yani Diyarbakırspor seyircisi maalesef kendi takımını duman etti. Anlamak mümkün değil. Ya toptan anlamıyorlar ya da takımlarını provake ediyorlar ya da bu  takımın ligde kalmasını istemiyorlar. İnsanın aklına bin tane şey geliyor.
Göstermeleri yanlış
Fenerbahçeli futbolcuların atılan maddeleri yerden alıp alıp hakeme götürmeleri de yanlış. Bu, hem seyirciyi tahrik ediyor, hem hakemi güç pozisyonda bırakıyor. Atılanları zaten temsilciler yazıyorlar. Diyarbakır da bu cezadan nasibini alacak. Eğer atılan maddeler futbolun oynanmasını engelliyorsa o zaman da hakemler sahanın ortasına gelecekler, durum değerlendirmesi yapacaklar ve devam edecekler. Hala ısrarla aynı durum devam ediyorsa, soyunma odasına gidecekler ve bir daha gelmeyecekler. Yani bundan sonra artık hakemin soyunma odasına gitmesi demek maçın tatil olması, orada bitmesi demektir. Herkes bunu böyle bilsin.
Fenerbahçe’de maçın sonucunu değiştiren adam Gökhan Gönül. Geçen hafta da çok iyiydi, bu hafta da. 2-0 olacak topu çizgiden çıkaran o. Rakip kaleye gidip ilk golü atan yine o. Ama Bilica-Lugano gerçeğini daha doğrusu Bilica-Lugano ikilisine dikkat etmek lazım. Aralarına atılan her top gol pozisoynu olacak. Biraz çabuk adamlara karşı da penaltı yapma şansları fazla. Bariz gol şansından atılmaları da.

Yazının Devamını Oku

Sami Yen'de gol yağacak

24 Ağustos 2009
GALATASARAY iyi top yapıyor, tamam. Zaman zaman da topu terse çabuk çeviriyorlar. O zaman da rakip savunmanın bütün balansı bozuluyor. O da tamam. Ama Galatasaray takımının rakibi Galatasaray’ın üstüne giderse Galatasaray forveti ile orta sahasını defansına yardıma zorlarsa o zaman sarı kırmızılıların işi zorlaşıyor. Çünkü eforlarını defansta kullandıkları için ofansta çok  diri kalamıyorlar. Ama Galatasaray’ı üstüne çekersen seni duman ediyor.
Servet ve Gökhan Zan teke tek iyi mücadele ediyorlar ama aralara atılacak toplar çok tehlikeli. Sabri’nin çabukluğu olmasa güç pozisyonlara düşecekler. Makukula bir dakikada iki gol attı kendini nötr yaptı. Her zaman söylediğim bir iş vardır. Korner atılırken forvet adamları ceza sahasında tehlikeli yerlerde top kurtarmaya gelmeyecekler.
Çünkü o zaman forvet gibi düşünür, defans gibi değil. Çünkü o zaman kalecisini de defansını da güç pozisyonda bırarır hatta gol de attırır. Örnek dün akşam  olduğu gibi.
20 metreden göremedi
Hakemlerin sezona iyi başladığını söyleyemem. Bir top kornere çıkıyor hakeme mesafesi 20 metre. 60 metredeki yardımcıya bakıp korner veriyor. O top da gelip gol oluyor. Haliyle de bütün futbolcular ense kökünde. Burada futbolcular haklı.
Galatasaray’ın Baros’la attığı ilk golde faul yok. Hata yüzde yüz kaleci Souleymanou’da. Çünkü yandan gelen o topa  kaleci diklemesine gitmeli.
Ama o topa paralel gidince dikine gelen Baros, Souleymanou’nun ellerinden önce topa dokunarak nizami bir gol yaptı. Baros’un penaltı beklediği pozisyonlar bana pek inandırıcı gelmedi. Çünkü Baros ceza alanı içerisinde hakemlerin kafasını karıştırmak için her şeyi yapıyor.
Baros’a dikkat
Geçen sene Lincoln ayakta duramıyordu, bu sene de Baros. Hem hakemleri güç  pozisyonda bırakıyor, hem de rakipleri sinirlendiriyor. Bir gün bir hakem çıkar gereğini yapar. O zaman da G.Saray’ın başı yanar.
G.Saray için çok iyi olacağını yazmıştık ve konuşmuştuk ama dün geceki maç Kayserispor takımının çok iyi direnç göstermemesine rağmen sanki sarı kırmızılılar için erken konuşulmuş gibi geldi. Biraz dirençli bir takım karşısında G.Saray ne yapar? Bence hala daha soru işaretleri kalkmış değil.
Bu maçta bir kere daha gözüktü ki, şu ana kadar seyrettiğim küçük takımlar içinde biraz G.Birliği var. Diğerleri kos helva gibi.
 G.Saray’da iş şimdi teknik adamda. Çünkü artık G.Saray’ın her maça çok farklı onbirlerle çıkma lüksünün olmadığı dün akşam gözüktü. Bu takımın standart bir kadro ile mücadele etmesi gerekir. Kötü oynayanların yerine iyisi oynar ama artık yerlerin tapu sahiplerinin az çok belli olması gerekir.
Elano hep böyle vuruyor
Elano iyi transfer. İlk buluştuğu topla da golü yaptı. Vuruş olarak zor toptu. Ama o inanarak  ve  güvenerek vurdu. Nitekim top da doğru yere gitti, gol oldu. Zaten bu tip golleri atan bir futbolcu.
G.Saray seyircisi bu sene öyle veya böyle Ali Sami Yen’de güzel maçlar seyredecek ve yüzde 100 gollü maçlar izleyecek. Rakipler zayıf olunca kendi atacak. Biraz kuvvetli rakiplere de hem kendi atacak, hem de yiyecek. Bu kesin. Çünkü gözüküyor.
Yazının Devamını Oku

Rahat değiller

23 Ağustos 2009
İSTERSENİZ en sondan başlayalım. 86. dakikada Burhan, Sivok’un yanından attı gole gidiyor...

Sivok da uyanık  ya, önünde durdu. Yani kasıtlı olarak. Hakemin kararı devam. Size söylemek istediğim şu, bu pozisyonu çözemeyip yorumunu yapamayan hakemden hiçbir şey olmaz. Eğer pozisyonu çözüp de Sivok ikinci sarı karttan atılacak diye vermemişse yine bu hakemden bir şey olmaz. O zaman da korkak.  Bazen bakıyorsunuz acaba olacak  mı diye. Ama olmuyor işte.  Yani iyi olsunlar diye itiyorsunuz,  ne kadar iterseniz itin bunların kapasitesi bu kadar.
Gençlerbirliği Yönetim Kurulu iki takımla uğraşmaktan kurtulup bir takıma dönünce  Gençlerbirliği’nin takım hüviyeti geri gelmiş.  Şu ana kadar seyrettiğim takımlar içinde en dengeli olanlardan biri Gençlerbirliği . İyi yoldalar.  Aynen devam.
Beşiktaş, hiçbir şey yapamadı. Çünkü bir türlü oyunun direksiyonunu ellerine geçiremediler. Gençlerbirliği oyun alanını iyi parselleyip topu da çabuk kaybetmeyince, siyah beyazlılar netice alamadılar. Şu bir gerçek; iyi defans yaparsan, futbolda başarılı olamama şansın yok. Gençlerbirliği de Alman teknik adamla birlikte iyi defans yapmaya başlamış ve bunu takım olarak yapıyorlar geride bekleyenlerle değil. Gençlerbirliği kazansaydı sürpriz olmazdı. Aama maçı Beşiktaş kazansaydı futbol adına yazık olurdu.
Nihat da farkında
Mustafa Denizli kenarda hiç rahat değildi. Ama takımı da sahada rahat değildi. O takımın sorumlusu da Mustafa. Yani Mustafa önce futbolcularına kızmayacak.  Nerede hata yapılıyor ona bakacak. Çünkü bu işte hesap ondan sorulacak. Oyuncu hazır değilmiş, daha antrenman yememiş, yok yemek yemesi lazımmış, kahvaltı yapması lazımmış kimseyi ilgilendirmez.  Taraftar sahada çatır çatır takım bekler, isim değil. Mesela Nihat. Artık kimsenin beklemeye tahammülü yok. Tahmin ediyorum kendisi de bunun altından eziliyor.  Çünkü güçsüzlüğünün ve etkisizliğinin kendisi de farkında. Bu, yüz ifadesinden net okunuyor.
 Şu andaki görüntüye göre Beşiktaş’ın geçen yılki başarıları yakalayamayacağı gözüküyor.  İnşallah yanılırım da Beşiktaş sonuna kadar bu yarışın içinde olur, hepimiz de keyif alırız. Dün Gençlerbirliği’nin geri dönmesine sevindim. Çünkü Ankara’nın ihtiyacı var. Zaten Ankaragücü ile Ankaraspor birbirlerini yemekle meşguller. Hiç olmazsa kırmızı siyahlılar Başkent’e yakışır futbol oynar.

 

Yazının Devamını Oku

Levazım

21 Ağustos 2009
BODRUM’dayım. Televizyon başına oturdum. Bizim anlı, şanlı büyük spor yazarlarımız gibi bende televizyondan yorum yapıyorum. Dün gece bütün maçları seyrettim.

Avrupa’da 4x4 yapabilirdik. Ama, dördün ikisi oldu. Yani iki çekişli. Bunlar önden iki çekişli mi, arkadan iki itişli mi onu zaman gösterecek. Çünkü, Sivasspor ve Trabzonspor için söylenecek cümle, “Hayırlı işler.”
Ne Trabzonspor’un, ne de Sivasspor’un aldıkları sonuçlar sürpriz değil. İşin kötüsü ikisi de kötü oynuyorlardı ama “İyiyiz” diyorlardı. Sonunda ne kadar iyi olduklarını dün akşam gördüler.
Sivasspor maddiyattan bahsediyor, Trabzonspor’un ki ise tam bir acemilik. Neyse biz attan düşenleri bırakalım, dereyi geçenlere bakalım.
Galatasaray da, Fenerbahçe de yollarına devam edecekler. Ama, onların da sorunları yok mu? Var. Mesela Lugano iki aydır, “Gelecek mi, gelmeyecek mi” diye tartışılıyor. Sonunda anlaşma yapıyor, dönüyor, formayı giyiyor. Dün gece de sahaya çıkıyor. Yani, Fenerbahçe’de haftalarca antrenman yapanlarla, yolda gezip, muhabbet edenler çok farklı değil demek ki.
Fenerbahçe’de bir tuhaflık daha var. Mehmet Topuz ile Bilica’ya tonlarca para veriyorlar. Böylesine önemli bir maçta ikisi de yoklar. Bu tablo üzerine yönetim tonla hikaye anlatabilir. Ama bu da bir gerçek. O zaman Daum’un bunlardan haberi yok muydu? Veya Fenerbahçe’nin paraları bu kadar ucuz mu? Sonra da diyorlar ki “Fenerbahçe’nin borcu bu kadar.” Geçiniz.
Fenerbahçe maçını seyrederken Lugano’yu görenler, “Nerede antrenman yaptı” diyorlar. Diğer masadan hemen cevap geliyor, “Uçakta hazırlanıp, antrenman yapmıştır.”
Cevabı Daum bulacak

Yazının Devamını Oku

Kötü gidiyorsun Hıncal Uluç

19 Ağustos 2009
BAK Hıncal... Sen bilmezsin de, sevgili ağabeyin Öcal Uluç iyi bilir.<br><br>Ben santrfor oynarken çok yorumları vardı.

Yani defans oynayan “kazma”, hücum oynayan “kürek” gibi benzetmeleri yaparsan, baltayı taşa vurursun.
Ben ikinci ligde gol krallığına giderken, sen de gazetecilikte emeklemeye başlamıştın. Yani ben golleri atarken, sen ortalarda henüz yoktun...
Bak Hıncal... Arkadaşın Ünal Özüak suni çim yapabilir, bu beni ilgilendirmez. Beni futbolcuyu ilgilendirir.
“Suni çimde futbol oynamak, şişme kadın ile seks yapmaya benzer” dedim. Bu cümlenin arkasında da sonuna kadar duruyorum. 19 Mayıs Stadı’nın zemininde oynayan futbolcular memnun değil. Teknik adamlar memnun değil, kulüp doktorları memnun değil.
Yoksa adamlar geri zekalı mı, bu kadar masraftan ve emekten sonra tekrar tabi çime dönsünler...
Bak Hıncal... Gençlerbirliği takımını şu an çalıştıran antrenör Tomas Doll’dan önce bir Belçikalı hoca ile görüştü ama anlaşamadı. O Belçikalı hoca ne dedi biliyor musun?
“Bu saha eğer suni çim olursa anlaşma şartlarımız zorlaşır.”

Yazının Devamını Oku

İyi olur inşallah!

18 Ağustos 2009
EVVELSİ gün Denizlispor, dün Sivasspor, bugün Antalyaspor... İnşallah ‘sezon başı sendromu’dur... Lig daha yeni başladı, küçük takımlar inanılmaz kötü futbol oynuyor. Ama bunun sebebi yalnız para değil. Olmaması da gerekir. Eğer takımlar arasında bu kadar kalite farkı varsa, bu sene yandık, demektir. Bu üç takım da Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin ve Beşiktaş’ın üzerine gidemedi. Bir tek Denizlispor güzel bir gol attı, o kadar.
Büyüklerde oynayan futbolcular da hani çoğunluk olarak Avrupa’nın üst düzeyi kadar olsalar bir şey demeyeceğim, ama onlar da Avrupa’da son durağa gelenler. Bunlara yerliler de dahil. Maçlar zaten geç başlıyor, milleti uyku bastırıyor; bizim takımlar da ninni gibi oynuyorlar, uykuya yardım ediyorlar. Ertesi günü, maçı seyredenleri dinliyorum; “Maçtan sonra spor programlarını izleyemiyoruz, çünkü maçları zaten bitiremiyoruz, devreye girmeden uyuyoruz” diyorlar. Haklılar... Dün akşamki maçı bir düşünün, 70’inci dakikada bir gol oluyor, hareket var. Koca 70 dakikada Nobre’nin bir kafa vuruşu var, kaleci Ömer’in kafasında patlayan; o kadar. Seyirci dersen, cezalı. Hadi ondan geçtik, televizyon başında seyredenler de cezalı. Peki ona ne demeli!
Nihat etkili olmalı
Seyirci yok, ses de yok, ama hakemin düdüğü bekçi düdüğünden kötü. Önüne gelene çalıyor, ama her şeye çalıyor. En az 4-5 tane avantaj var, onlara da çalıyor. Yahu zaten millet ölmüş, uyuyor; bırak biraz hareket olsun, maç oynansın, millet bir düşsün kalksın, heyecan olsun, yalandan da olsa.
Nihat’ın bu takımda çok etkili olması lazım, ama o ilk pozisyona giriyor, bencillik yapıyor. Neyse sonra Holosko’ya attırıp affettiriyor. Ama Nihat henüz hazır değil. Bobo biraz kımıldamaya uğraşıyor, fakat sentetik.
Antalya’nın pozisyonu yok... Beşiktaş defansının iyi olduğundan mı? Hayır; Antalya’nın gücü yok. İşin kötü tarafı, kötü oynayan bu takımların teknik adamları ve futbolcuları kötü oynadıklarını kabul etmiyor. “Biz iyiyiz, ama daha iyi olmalıyız” diyorlar. Böyle düşünmeye devam ettikleri müddetçe de zaten iş hallolmaz.
İnsan iyi şeyler yazmak istiyor, biraz ara gazı vermek istiyor, ama ara gazı verecek pozisyon da yok. Çünkü takımlar frene basarak oynuyor. Hani bunlar sezon başı çok iyi hazırlanmışlardı! Daha çamur başlamadı, zeminler bozulmadı, rüzgar yok, sıcak deseniz dün akşam o da yok, harika bir havada oynandı maç. Neyse, yazıyı fazla uzatıp içinizi daha fazla karartmayalım, iyi olur inşallah diyelim ve futbolcuların, teknik adamların çok sevdiği o meşhur yuvarlak lafla bitirelim: Önümüzdeki maçlara bakalım.
Yazının Devamını Oku

Futbolda torpil olmaz

17 Ağustos 2009
ÜÇ senedir Sivasspor takımını bu kadar aciz oynarken görmedim. Futbolu bu yıl tek kaleye döndürmüşler.

Yalnızca kalelerini koruyorlar. Onu da bilinçsizce yapıyorlar. Aldıklarını vuruyorlar. Geri geri giderek hep beraber kendi ceza alanları içine giriyorlar. Nasıl bir anlayışsa bu!

Alex’in çıkması Fenerbahçe’nin bütün oyun planını bozdu. Bu yüzden uzun süre etkisiz oynadılar. Emre biraz Alex’in görevine soyununca hareketlendiler. Sivas da onlara yardım edince (!) skor arttı.

Fenerbahçe’nin Kazım’la bulduğu ilk gol net ofsayt. Yardımcılar eğer bunları kaçırıyorlarsa, neleri yakalayacaklar, doğrusu çok merak ediyorum. Sivas kötü oynuyor olabilir, top yapamıyor olabilir, ama göstere göstere böyle bir gol yedirirsen haksızlık etmiş olursun.

Dün Galatasaray’ı bugün Fenerbahçe’yi seyrediyorsun, ikisi arasında Galatasaray lehine farklar var. Çünkü Galatasaray, oyunu çok değişik yönlere taşıyabiliyor.

Kötü oynayan Sivas iki pozisyon yakaladı, ikisini de Volkan Demirel mükemmel çıkarttı. İyi oynamayan Fenerbahçe de iki pozisyon yakaladı, ikisinde de top direklerden Eğer çıkıp bastıra bastıra yenemiyorsan, böyle ufak ayrıntılarla maç kaybedip kazanabiliyorsun. Yani futbol öyle bir oyun ki, resmen bıçak sırtı. Her an bir tarafa dönebiliyor. Maalesef Türk futbolunda bu tip maç adedi çok fazla. Çok az maçta takımlar rakiplerini çatır çatır yenebiliyor.

Kamanan, biraz koşuyordu, rakibi hırpalıyordu, Ersen Martin onu da yapamadı. Sivasspor Yönetimi’ni ve teknik adamlarını anlamak mümkün değil. Balili’nin ölüsü bile bu takımda top oynar ve faydalı olurdu.

Torpil bir tek hakemlikte oluyor

Dos Santos

Yazının Devamını Oku

Hızır gibi

16 Ağustos 2009
RİJKAARD, geçen maça göre takımın yarısından fazlasını sahaya sürmedi. Bu, acaba kadrosuna çok güvenmesinden mi kaynaklandı, yoksa Denizlispor’u maçtan önce iyi tahlil edip, “Biz bu takımı her şartta yeneriz” diye mi düşündü?
Denizlispor ilk yarı iki defa rakip kaleye gitti, golü buldu. İkinci yarı onu da yapamadı. Mağlup duruma düşmelerine rağmen yine de Galatasaray’ın üzerine gidemediler.
Yalnız şunu özellikle belirtmekte fayda var; Galatasaraylı futbolcular, top hem kendilerinde iken, hem de rakipte iken sahayı iyi parselliyorlar. Hiçbir oyuncu gereksiz yerde durup pozisyon kaybetmiyor.
Dün gece şu net biçimde gözüktü; Galatasaray, ceza alanı civarında Keita’yı topla buluşturursa çok tehlikeli işler yapar. Arda artık tek başına değil.
Bu kadar eksik kadro çıkarmanın şöyle bir dezavantajı olur; bir takım ne kadar çok yan yana oynarsa, futbolcular o kadar birbirlerine alışır. Yani, gözü kapalı birbirlerine pas verirler.
Rijkaard daha dişli rakiplere karşı da aynı değişikliği yapabilecek mi? Bu tarz düşüncenin iki tane avantajı var; birincisi, kadrodaki bütün futbolcular, “Ben her an oynayabilirim” havasına girer ve kendilerini hazır tutar. İkincisi de, “Benim yerim garanti, ben vazgeçilmezim” diyemezler.
Ligin daha ikinci haftasında, 3 büyükler dışındaki takımların kadrolarını güçlendirmekte zorlandığı meydana çıktı. Yani, küresel kriz öncelikle bizim ufaklıkları vurmuş.
Galatasaray’ın ilk penaltısında Deniz Çoban pozisyonu göremedi ama yardımcı hakem İsmail Şencan hızır gibi yetişip penaltıyı işaret etti. İşte hakeme yardım etmek böyle olur.
Bu maç şunu da gösterdi; aynen Fenerbahçe gibi bu sene Galatasaray da gol atmadan bir maçı bitirmeyecek.
Yazının Devamını Oku