Tello’nun hem attığı gol, hem attırdığı gol hem de yaptığı işler mükemmeldi. Mustafa Hoca’nın sabredip ona güvendiğine değmiş herhalde. Zaten o çıktıktan sonra Holosko girince orta alanda büyük bir boşluk doğdu. Kayseri hücumları da bu dakikalarda arttı ama Kayseri’nin ahı gitmiş, vahı kalmış. Başkanları başka işlerle uğraşmaktan herhalde takımına bakamıyor. Tello’nun memleketinde 8.8 şiddetinde bir deprem oluyor. Sahaya siyah bantla çıkıyor. Ben garipsedim. Niye arkadaşları da siyah bant takmadılar anlayamadım. Kayseri’de siyah bant mı bulamadılar yoksa bantlar çok mu pahalıydı?Kayseri’ye yakışmadıZeminin kötü olması futbolcuların rahat hareket etmelerini engelliyor. Bu stad yeni yapıldı ama zemin sadece yeşil. Isıtmalı da olmasına rağmen demek ki bir yerde hata yapıyorlar. Beşiktaş, takım olarak oynadığı zaman iyi işler yapıyor. Zaten oyuncu portföyü buna müsait. Bir iki halka tutmadı mı kötü takım çıkıyor. Mustafa Denizli ise oyuncuları ters kulvarda kullanmayı seviyor. Mesela Tello sağ iç, sağ açıkta oynadı mı hem kendi işlerini yapıyor hem de rakibe ters geliyor. Tello’nun ilk goldeki vuruş tekniği topun gelişine göre bayağı zor. Ama yaparsan işte böyle mükemmel gol çıkıyor. 2. goldeki topu çalışı, Bobo’ya kazandırışı, Bobo’nun Ekrem’e aktarışı ve gol vuruşu hepsi mükemmel, derslik goller. Ama 2-0’dan sonra Beşiktaş maalesef hücumda laubaliliğe başlıyor. 3-0’ı bulsalar maç kesin 5 olur. Kayseri defansta büyük hatalar yapıyor. Takım kopuk kopuk oynuyor. Belli ki bir terslik var. Bir yerlerde bir yanlışlık var. Bu öyle kolay bir iş değildir. Biraz araştırılsa ardından enteresan işler çıkar. Bunu da çözecek kimdir, kulüp yönetimi ve başkanı. Ama dünkü oyun Kayserispor’a yakışmadı.
Üzülmez’e helal olsun
BEŞİKTAŞ’ta kötü oynayan futbolcu var mı diye bakıyorsun yok. Kötü mücadele eden var mı, yine yok. Ama bu yaştaki İbrahim Üzülmez’in yaptığı mücadele, attığı yalancı deparlar veya doğrucu deparlar mülkemmel. Onun için “helal olsun” demek gerekiyor.
Ya Tello atılsaydı!
HAKEM İlker Meral iyi niyetli. Çok da fazla pozisyonların içine girmiyor. Bu ona bazen avantaj sağlıyor, bazen dezavantaj. Ama gösterdiği ve göstermediği kartlarda yine çok büyük yanlışlar yaptı. Eğer Tello 2. sarı karttan atılsaydı, ilk sarı kartı nasıl temizlerdi bilemem. Çünkü Tello’nun birinci kartını aldığı pozisyonda bırakın kartı, faul bile yoktu. Tamam yorum ama bir yorumla hakem kararı arasında bu kadar büyük fark olmaması gerekir.
NE kadar çok hakem, o kadar doğru karar mıdır? Bunun öyle olmadığını Galatasaray-Atletico Madrid maçında net bir şekilde gördük. “Maçın hakemi pozisyonları görmek zorundadır” deriz. “Çaba sarfetmeli” deriz. İyi güzel de asistan hakemleri niye koydular peki? İki futbolcunun birbirini perdelediği yerde yapılan ihlalleri, görsünler diye.
Bizimkilerin gözüne perde iniyor
Bu tablonun en net olayı Ali Sami Yen Stadı’nda yaşandı. Bence, maçın hakemi pozisyonu süzemedi. Olabilir. İki futbolcuyu, arkalı önlü yakalar ama pozisyonu göremez. Zaten pozisyonu görseydi önce avantajı uygulayacaktı sonra geri dönüp penaltıyı verecekti. Sarı veya kırmızı kartını da kullanacaktı. Ama asistan hakemden hiç ses çıkmadı. Hepsinde konuşma cihazı var. “Bu pozisyon net penaltı” diye hakemin kulağına üflemesi yeterliydi. Bizim anlı-şanlı Türk basını işine gelince görüyor, işine gelmeyince gözlerine perde iniyor. Hakem artniyetli olsa 73. dakikada Galatasaray ceza alanı içinde Hakan Balta’nın rakibine yaptığı net penaltıyı verirdi. Vermedi. Belki öyle değerlendirdi, belki de veremedi. Buradaki olay şunu gösteriyor. Yardımcı hakem sayısı arttıkça hakem daha fazla tembelleşiyor. Çok şeyi onlardan bekliyor. Belki de kendisinin girip çıkacağı pozisyonlara bile, “Nasılsa onlar giriyor” diye girmiyor. Yani, hakem sayısının artması bence sorunları daha da fazlalaştırıyor.
Hiddink’e ne diyecekler
TÜRK Milli Takımı’nın başına Guus Hiddink geldi. Yani Hiddink, A Milli Takım Teknik Direktörü. Milli Takımlar Teknik Direktörü değil. Diğer bütün gruplara ise Ersun Yanal bakacak. Hiddink’i alıyorsun. Ağustosta başlayacak şekilde mukavele yapıyorsun. Hiddink, Dünya Kupası’nda ya Fildişi Sahilleri’nin ya da Nijerya’nın başında olacak. Bizim ise eylül ayında iki tane Euro 2012 grup eleme maçımız var. Hiddink bizim karaciğeri, dalağı, pankreasımızı çok iyi biliyor ki gidecek, gelecek ay yıldızlı ekipte başarılı olacak. Zaten önümüze geleni yeniyoruz. Helal olsun vallahi.
Her şey yasak ama uyuşturucu serbest
GEÇEN hafta Amsterdam’a gittim. Hayatımda sigara da kullanmadım, uyuşturucu da. Hollanda’ya yalnız uyuşturucu için gelen 3 milyon turist varmış. Gezinirken bir şey dikkatimi çekti. Bazı Pup Cafe’ler var. İçeride sigara içmek yasak, telefonla konuşmak da yasak ama sarma içmek serbest. Üstelik satıyorlar da. Uyuşturucu serbest, her şey yasak. Herhalde kendilerini böyle avutuyorlar.
Sağı solu oynayan hakem eskileri
DETAY... Ayrıntı... Nüans... Bu kavramları çoğaltabilirsiniz. Türk insanının genelinde bu kavramlar hikayedir. Onlar çok akıllı, çok muazzam insanlar oldukları için böyle ufak tefek detaylarla uğraşmazlar. Sonra da dağlara taşlara yaparlar ama kabahati hep başkalarına atarlar. Mesela basında yok mu? Var. Madrid’deki ilk maçta yorum yaptığımda bir-iki çok bilen demişler ki: “Erman, o maçta G.Saray’ı aşağılıyor.” Böyle bir şeye hiç kimsenin hakkı yok.
O maçta görünen bir şey var. G.Saray tek yönlü oynuyor. Hücumcuları yok. Zaten daha farklı oynama şansları da yok. Nitekim oradaki G.Saray, burada da aynı oynadı. Belki suçlayabilirsiniz, “neden daha fazla hücum etmedi” diye. O zaman da İbrahim Tatlıses’in bir sözü aklıma geliyor: “Urfa’da Oxford vardı da okumadık mı?” Şu anki kadron sakatlıklardan dolayı bu...
Tipik Türk futbolcusu
Her şey tamam, güzel. Hakem penaltı verdi vermedi. O da farklı bir olay. Ama dakika 80, Maç 1-1. Topu kaptırmışsın. Kaptırdığın yerden kendi kalene tehlike mesafesi 90 metre. Ve orada adama çift dalıp ikinci sarıdan atılıyorsun. Bunu yaparken birinci sarı kartının olduğunu unutuyorsun herhalde. Bu Caner için “amatör futbolcu” desem değil, profesyonel. “Acemi” desem, o da değil. Peki o zaman ne? Aklıma ilk cevap; Türk futbolcusu olduğu geliyor. Bazı Türk futbolcuları buna alınabilirler ama kusura bakmasınlar. Bu tip olayları Türkiye liginde çok görüyorum. Ve yöneticiler onlara sahip çıkıyorlar.
Asistan hakemin suçu
Maç o dakika 1-1. Daha 40 dakika kemiksiz vaktin var. Ve sen takımı en zor ve en yorgun olduğu yerde 10 kişi bırakıyorsun. Bir teknik adam ve takım için böyle futbolcular el bombasıdır. Hiçbir teknik adam oyundan atılan futbolcuyu istemiyor. Çünkü bir kişi eksik, artık çok büyük fark.
Hiç uzatmadan sadede gelelim. Caner’in ceza alanı içindeki Perea ile girdiği mücadelede Perea’nın elle oynaması net bir penaltı. Önce sarı kesin verilir.
HER şey hikaye. Gerçek olan bir şey var, futbolda bunun önüne geçemezsiniz. Yeşil sahada ayakta duracaksın. İkili mücadeleyi kazanacaksın. Vakit geçip süreler ilerledikçe diri kalacaksın.
Dikkat edin Fenerbahçe’nin son 10 maçında, 60. dakikadan sonra kendine biraz direnç gösteren takımlara aynı şekilde cevap veremiyor. Eğer rakip korkar geri çekilirse, üstüne gidip işini bitiriyor. Ama, biraz kontra gösteren rakibe karşı arka tarafı, “Yaylalar, yaylalar”ı oynuyor...
Dakika 90+1. Kontrolsüz bir topla Bursaspor çıkıyor. Kalede Volkan var. Üç Bursalı hücum ediyor, Volkan’ın önünde de bir tane Fenerbahçeli var. Zaten orada da iş bitip Bursa maçı kazanıyor. Aslında Bursa Fenerbahçe’yi kupada da elerdi. Ama, hakem kararıyla İstanbul’daki maç Bursa’yı kurtaramadı...
Defansı bilmiyorlar
Şunu çok net olarak söylüyorum. Türkiye’de hakemler düdüğü ortadan çalsın, maçı yüzde 50, yüzde 50 kessinler her takım her takımı yenebilir. Bunun en canlı örneğini dün akşam Kadıköy’de yaşadık. Herkes diyor ki seyirci avantajı var. Sen sahada futbolunu oyna, seyirci tribünde ne yapabilir ki?
Fenerbahçe’nin çift santrhafları Lugano hariç kim oynarsa oynasın topu sürerek oyuna çıkmaya kalkıyorlar. Dün akşam Deniz yapmaya kalktı, Bilica zaten hep yapıyor. Hiçbir santrhaf topla hücuma kalkamaz. Hakkı yoktur. Çünkü topu kaptırdığı an geriye dönme şansı yoktur. Ya ölü toplarda hücuma giderler ya da hücuma ters taraftan katılırlar. Yani top kaptırıldığında geri dönme şansları olur.
Bu maçı çok ararlar
ERMAN TOROĞLU MAÇIN ÖNEMLİ POZİSYONLARINI YORUMLADI...
FENERBAHÇE takımında kesinlikle sorun var. Neden? Biraz dişli Bursaspor’la oynuyor, ilahlar yardım ediyor, rakibini eliyor. Düşme hattında en altta iki takım var. Ankaraspor zaten düşmüş. Üzerinde 10 puanlı Denizlispor. Onların üzerinde de 20 puanlı Manisaspor. Yani dün akşamki Fener’in rakibi. Hakemin başlama düdüğü ile beraber ilk 25 dakika Fenerbahçe ayağa top yapıyor, 13. dakikada golü buluyor. Tıkır tıkır top oynuyor. Çünkü karşısında Manisaspor diye bir takım yok.
Nereden baksan, F.Bahçe bu dakikalarda biraz tempoyu artırsa skoru koparacak. Başlıyorlar varyete yapmaya. Yan toplar, geri toplar, araya toplar. Ama çoğu fuzuli. Yani tabiri caizse futbol ukalalığı. Nitekim bu tip takımların başına gelen, Fener’in de başına geliyor. Bir ara topu ile golü kalelerinde görüyorlar. Bu sefer Manisa kendine geliyor, F.Bahçe’de panik başlıyor.
Isaac bile 2 gol atarsa...
Mehmet Nas girdikten sonra Manisa’nın oyunu değişti. Isaac faydalı bir oyuncu. Topu tutabiliyor, iyi vuruşlar yapabiliyor, iyi yerlere giriyor ama süratli değil. Böyle bir oyuncu bile F.Bahçe’ye iki tane gol atabiliyor.
Isaac’in yanında çabuk bir oyuncu olsa dün ikinci yarı Fener’in işi kesinlikle biterdi. Dünkü maç 2-2 bittiyse bu Fenerbahçe kadrosu ile Manisa kadrosu arasındaki kalite farkından doğuyor. Yani top çevirme tekniğinden doğuyor.
İlk 25 dakikadan sonra F.Bahçe seyircisi tribünde, sahadaki F.Bahçe Futbol Takımı’ndan daha fazla efor sarfetti, mücadele etti. Galip gelmek için varını yoğunu ortaya döktü.
Emre hep aynı Emre