Erman Toroğlu

Şampiyon gibi

28 Şubat 2010
BEŞİKTAŞ şampiyon olduğu dönemdeki takım havasına bürünmüştü dün gece. Maçı 3-0, 4-0 yapıp kopararak, ense yapabilirlerdi. Ama 2-0’dan sonra çok güzel ve çabuk hücum etmelerine rağmen kullandıkları son hücum paslarını doğru yerde ve zamanda atamadılar. Öyle olunca da en güvendikleri Ferrari’nin yaptığı bütük bir hatayla son dakikalarda panik yaşadılar.

Tello’nun hem attığı gol, hem attırdığı gol hem de yaptığı işler mükemmeldi. Mustafa Hoca’nın sabredip ona güvendiğine değmiş herhalde. Zaten o çıktıktan sonra Holosko girince orta alanda büyük bir boşluk doğdu. Kayseri hücumları da bu dakikalarda arttı ama Kayseri’nin ahı gitmiş, vahı kalmış. Başkanları başka işlerle uğraşmaktan herhalde takımına bakamıyor. Tello’nun memleketinde 8.8 şiddetinde bir deprem oluyor. Sahaya siyah bantla çıkıyor. Ben garipsedim. Niye arkadaşları da siyah bant takmadılar anlayamadım. Kayseri’de siyah bant mı bulamadılar yoksa bantlar çok mu pahalıydı?Kayseri’ye yakışmadıZeminin kötü olması futbolcuların rahat hareket etmelerini engelliyor. Bu stad yeni yapıldı ama zemin sadece yeşil. Isıtmalı da olmasına rağmen demek ki bir yerde hata yapıyorlar. Beşiktaş, takım olarak oynadığı zaman iyi işler yapıyor. Zaten oyuncu portföyü buna müsait. Bir iki halka tutmadı mı kötü takım çıkıyor. Mustafa Denizli ise oyuncuları ters kulvarda kullanmayı seviyor. Mesela Tello sağ iç, sağ açıkta oynadı mı hem kendi işlerini yapıyor hem de rakibe ters geliyor. Tello’nun ilk goldeki vuruş tekniği topun gelişine göre bayağı zor. Ama yaparsan işte böyle mükemmel gol çıkıyor. 2. goldeki topu çalışı, Bobo’ya kazandırışı, Bobo’nun Ekrem’e aktarışı ve gol vuruşu hepsi mükemmel, derslik goller. Ama 2-0’dan sonra Beşiktaş maalesef hücumda laubaliliğe başlıyor. 3-0’ı bulsalar maç kesin 5 olur.   Kayseri defansta büyük hatalar yapıyor. Takım kopuk kopuk oynuyor. Belli ki bir terslik var. Bir yerlerde bir yanlışlık var. Bu öyle kolay bir iş değildir. Biraz araştırılsa ardından enteresan işler çıkar. Bunu da çözecek kimdir, kulüp yönetimi ve başkanı. Ama dünkü oyun Kayserispor’a yakışmadı.

Üzülmez’e helal olsun

BEŞİKTAŞ’ta kötü oynayan futbolcu var mı diye bakıyorsun yok. Kötü mücadele eden var mı, yine yok. Ama bu yaştaki İbrahim Üzülmez’in yaptığı mücadele, attığı yalancı deparlar veya doğrucu deparlar mülkemmel. Onun için “helal olsun” demek gerekiyor.

Ya Tello atılsaydı!

HAKEM İlker Meral iyi niyetli. Çok da fazla pozisyonların içine girmiyor. Bu ona bazen avantaj sağlıyor, bazen dezavantaj. Ama gösterdiği ve göstermediği kartlarda yine çok büyük yanlışlar yaptı. Eğer Tello 2. sarı karttan atılsaydı, ilk sarı kartı nasıl temizlerdi bilemem. Çünkü Tello’nun birinci kartını aldığı pozisyonda bırakın kartı, faul bile yoktu. Tamam yorum ama bir yorumla hakem kararı arasında bu kadar büyük fark olmaması gerekir.

Yazının Devamını Oku

5 hakemle olmuyor

27 Şubat 2010
G.Saray-A.Madrid maçında verilmeyen penaltılar bir şeyi net gösterdi. Yardımcı hakem sayısı arttıkça hakem daha fazla tembelleşiyor. Çok şeyi yardımcılardan bekliyor. Bu sistem sorunları daha da fazlalaştırıyor.

NE kadar çok hakem, o kadar doğru karar mıdır? Bunun öyle olmadığını Galatasaray-Atletico Madrid maçında net bir şekilde gördük. “Maçın hakemi pozisyonları görmek zorundadır” deriz. “Çaba sarfetmeli” deriz. İyi güzel de asistan hakemleri niye koydular peki? İki futbolcunun birbirini perdelediği yerde yapılan ihlalleri, görsünler diye.
Bizimkilerin gözüne perde iniyor
Bu tablonun en net olayı Ali Sami Yen Stadı’nda yaşandı. Bence, maçın hakemi pozisyonu süzemedi. Olabilir. İki futbolcuyu, arkalı önlü yakalar ama pozisyonu göremez. Zaten pozisyonu görseydi önce avantajı uygulayacaktı sonra geri dönüp penaltıyı verecekti. Sarı veya kırmızı kartını da kullanacaktı. Ama asistan hakemden hiç ses çıkmadı. Hepsinde konuşma cihazı var. “Bu pozisyon net penaltı” diye hakemin kulağına üflemesi yeterliydi. Bizim anlı-şanlı Türk basını işine gelince görüyor, işine gelmeyince gözlerine perde iniyor. Hakem artniyetli olsa 73. dakikada Galatasaray ceza alanı içinde Hakan Balta’nın rakibine yaptığı net penaltıyı verirdi. Vermedi. Belki öyle değerlendirdi, belki de veremedi. Buradaki olay şunu gösteriyor. Yardımcı hakem sayısı arttıkça hakem daha fazla tembelleşiyor. Çok şeyi onlardan bekliyor. Belki de kendisinin girip çıkacağı pozisyonlara bile, “Nasılsa onlar giriyor” diye girmiyor. Yani, hakem sayısının artması bence sorunları daha da fazlalaştırıyor.

Hiddink’e ne diyecekler

TÜRK Milli Takımı’nın başına Guus Hiddink geldi. Yani Hiddink, A Milli Takım Teknik Direktörü. Milli Takımlar Teknik Direktörü değil. Diğer bütün gruplara ise Ersun Yanal bakacak. Hiddink’i alıyorsun. Ağustosta başlayacak şekilde mukavele yapıyorsun. Hiddink, Dünya Kupası’nda ya Fildişi Sahilleri’nin ya da Nijerya’nın başında olacak. Bizim ise eylül ayında iki tane Euro 2012 grup eleme maçımız var. Hiddink bizim karaciğeri, dalağı, pankreasımızı çok iyi biliyor ki gidecek, gelecek ay yıldızlı ekipte başarılı olacak. Zaten önümüze geleni yeniyoruz. Helal olsun vallahi.

Her şey yasak ama uyuşturucu serbest

GEÇEN hafta Amsterdam’a gittim. Hayatımda sigara da kullanmadım, uyuşturucu da. Hollanda’ya yalnız uyuşturucu için gelen 3 milyon turist varmış. Gezinirken bir şey dikkatimi çekti. Bazı Pup Cafe’ler var. İçeride sigara içmek yasak, telefonla konuşmak da yasak ama sarma içmek serbest. Üstelik satıyorlar da. Uyuşturucu serbest, her şey yasak. Herhalde kendilerini böyle avutuyorlar.

Sağı solu oynayan hakem eskileri

Yazının Devamını Oku

G.Saray'ın el bombası

26 Şubat 2010
Maç o dakika 1-1. Daha 40 dakika kemiksiz vaktin var. Ve sen takımı en zor ve en yorgun olduğu yerde 10 kişi bırakıyorsun. Bir teknik adam ve takım için böyle futbolcular el bombasıdır. Hiçbir teknik adam oyundan atılan futbolcuyu istemez.

DETAY... Ayrıntı... Nüans... Bu kavramları çoğaltabilirsiniz. Türk insanının genelinde bu kavramlar hikayedir. Onlar çok akıllı, çok muazzam insanlar oldukları için böyle ufak tefek detaylarla uğraşmazlar. Sonra da dağlara taşlara yaparlar ama kabahati hep başkalarına atarlar. Mesela basında yok mu? Var. Madrid’deki ilk maçta yorum yaptığımda bir-iki çok bilen demişler ki: “Erman, o maçta G.Saray’ı aşağılıyor.” Böyle bir şeye hiç kimsenin hakkı yok.
O maçta görünen bir şey var. G.Saray tek yönlü oynuyor. Hücumcuları yok. Zaten daha farklı oynama şansları da yok. Nitekim oradaki G.Saray, burada da aynı oynadı. Belki suçlayabilirsiniz, “neden daha fazla hücum etmedi” diye. O zaman da İbrahim Tatlıses’in bir sözü aklıma geliyor: “Urfa’da Oxford vardı da okumadık mı?” Şu anki kadron sakatlıklardan dolayı bu...
Tipik Türk futbolcusu
Her şey tamam, güzel. Hakem penaltı verdi vermedi. O da farklı bir olay. Ama dakika 80, Maç 1-1. Topu kaptırmışsın. Kaptırdığın yerden kendi kalene tehlike mesafesi 90 metre. Ve orada adama çift dalıp ikinci sarıdan atılıyorsun. Bunu yaparken birinci sarı kartının olduğunu unutuyorsun herhalde. Bu Caner için “amatör futbolcu” desem değil, profesyonel. “Acemi” desem, o da değil. Peki o zaman ne? Aklıma ilk cevap; Türk futbolcusu olduğu geliyor. Bazı Türk futbolcuları buna alınabilirler ama kusura bakmasınlar. Bu tip olayları Türkiye liginde çok görüyorum. Ve yöneticiler onlara sahip çıkıyorlar.
Asistan hakemin suçu
Maç o dakika 1-1. Daha 40 dakika kemiksiz vaktin var. Ve sen takımı en zor ve en yorgun olduğu yerde 10 kişi bırakıyorsun. Bir teknik adam ve takım için böyle futbolcular el bombasıdır. Hiçbir teknik adam oyundan atılan futbolcuyu istemiyor. Çünkü bir kişi eksik, artık çok büyük fark.
Hiç uzatmadan sadede gelelim. Caner’in ceza alanı içindeki Perea ile girdiği mücadelede Perea’nın elle oynaması net bir penaltı. Önce sarı kesin verilir.

Yazının Devamını Oku

Fener 60 dakika yanıyor

23 Şubat 2010
Futbolda ayakta kalırsan, işi bitirirsin. Fenerbahçe kendisinden korkan ekibe kafa tutuyor. Ama üstüne gelen, ısıran rakip karşısında bocalıyor. Pili 60. dakikada bitiyor ve bu tarz takımlara cevap veremiyor.

HER şey hikaye. Gerçek olan bir şey var, futbolda bunun önüne geçemezsiniz. Yeşil sahada ayakta duracaksın. İkili mücadeleyi kazanacaksın. Vakit geçip süreler ilerledikçe diri kalacaksın.
Dikkat edin Fenerbahçe’nin son 10 maçında, 60. dakikadan sonra kendine biraz direnç gösteren takımlara aynı şekilde cevap veremiyor. Eğer rakip korkar geri çekilirse, üstüne gidip işini bitiriyor. Ama, biraz kontra gösteren rakibe karşı arka tarafı, “Yaylalar, yaylalar”ı oynuyor...
Dakika 90+1. Kontrolsüz bir topla Bursaspor çıkıyor. Kalede Volkan var. Üç Bursalı hücum ediyor, Volkan’ın önünde de bir tane Fenerbahçeli var. Zaten orada da iş bitip Bursa maçı kazanıyor. Aslında Bursa Fenerbahçe’yi kupada da elerdi. Ama, hakem kararıyla İstanbul’daki maç Bursa’yı kurtaramadı...
Defansı bilmiyorlar
Şunu çok net olarak söylüyorum. Türkiye’de hakemler düdüğü ortadan çalsın, maçı yüzde 50, yüzde 50 kessinler her takım her takımı yenebilir. Bunun en canlı örneğini dün akşam Kadıköy’de yaşadık. Herkes diyor ki seyirci avantajı var. Sen sahada futbolunu oyna, seyirci tribünde ne yapabilir ki?
Fenerbahçe’nin çift santrhafları Lugano hariç kim oynarsa oynasın topu sürerek oyuna çıkmaya kalkıyorlar. Dün akşam Deniz yapmaya kalktı, Bilica zaten hep yapıyor. Hiçbir santrhaf topla hücuma kalkamaz. Hakkı yoktur. Çünkü topu kaptırdığı an geriye dönme şansı yoktur. Ya ölü toplarda hücuma giderler ya da hücuma ters taraftan katılırlar. Yani top kaptırıldığında geri dönme şansları olur.
Bu maçı çok ararlar

Yazının Devamını Oku

Bana göre geçti

22 Şubat 2010
Hakemin bunu görme şansı yok. Leo Franco’nun ikinci hareketteki ayaklarının bastığı yerle vücut açısı ve topu tutan sol elinin durumuna göre bence o top çizgiyi geçti gibi. /images/100/0x0/55eb5d0ff018fbb8f8bc4ef2BİR tanesi Avrupa kupası oynadı, diğeri evinde oturdu. Ve hemen bahane başladı; “G.Saray yorgun.” Ne kadar antrenman yaparsan yap maçın futbolcuya verdiğini hiçbir şey vermez. Nitekim dün G.Saray takımında yorgunluktan eser yoktu. G.Saray’a bakıyorsunuz, santrforu yok. Forvetine iki yeni aldığı adamı soktu. Bakıyorsunuz ikisinin toplamından bir futbolcu çıkmıyor. Sarı kırmızılılarda yük olduğu gibi orta alana ve geriye biniyor. Sakatlanan Baros’tan sonra Nonda da gönderilince sarı kırmızılıların golcüsü kalmadı. G.Saray bu santrforsuzlukla nereye kadar gidecek? Bu alınan oyuncuların verimsizliği daha ne kadar sürecek?

Dönüyorsunuz Beşiktaş, Nobre ve Holosko ile başlıyor. İkisini çıkarıp bu sefer Nihat’la Bobo’yu alıyor. Bunlardan bir tanesi özellikle Bobo veya Holosko G.Saray’da olsa ibre sarı kırmızılılardan yana dönebilirdi.

Tuvalet kağıdı lazım

Holosko’nun kafa vuruşunda Leo Franco topu çizgi üzerinde mi yoksa geçtikten sonra mı çevirdi? Yardımcı hakemin görme şansı yok. Çünkü tam çizgiye inemez. Çizgiyi geçti gibi. Bir tuvalet kağıdı bulsaydım golü çözerdim!

UEFA olsa tribüne o kamerayı koydururdu

TOP çizgiyi geçti mi geçmedi mi? İçeri girse de girmese de bu topun sorumlusu şu anda Türkiye’de yöneticiyim diye geçinen insanlardır. Neden mi? Bu maç Beşiktaş-G.Saray değil de Beşiktaş-Arsenal Şampiyonlar Ligi maçı olsaydı, ceza alanı hizasına tribüne iki tane kamera koymaya mecburdunuz. UEFA kanırta kanırta size o iki kamerayı koydururdu. Siz aylardır marka değeri diye diye milleti gözünün içine baka baka aldatıyorsunuz. Bu iki kamerayı niye koyduramadınız? Sebebi çok basit. Oralarda seyirci var. Gücünüz o kamerayı koymaya yetmiyor. Yöneticiler seyirciye teslimler. Ama UEFA’nın karşısında hazır olda durup tek ayak üstünde bir saat bekliyorsunuz. O topun gol olup olmadığını anlamak çok zor. Türkiye’de marka değeri diye diye sahnenin önünde ayrı arkasında ayrı oynayan yöneticiler yüzünden böyle pozisyonlar ancak tuvaletteki kağıtlarla çözülürler.

Ayhan Akman’ı yok sayıyor


Rijkaard, Atletico Madrid’e karşı göbekte dört stoperle oynadı. Haklıydı da. Ama dün gece bunların ikisini yedek kulübesine aldı. Bence gene haklıydı. Eğer sakatlığı yoksa Elano’yu oyundan alması yanlıştı. Zaten Arda sakatlanarak oyundan çıkmış. Bir de Elano’yu alınca G.Saray’da topa basıp oyun kuracak bir adam kalmadı. Rijkaard’ın Ayhan’ı yok saymasını da kabul etmiyorum. Çünkü iyi bir Ayhan G.Saray’a çok şey verir.

Kümesteki horoz gibi

Beşiktaş, çok daha fazla pres yaptı. G.Saray’ı oynatmamaya çalıştı. Kendisi de zaman zaman oynadı. Ama sarı kırmızılı kalede gerekli etkinliği sağlayamadılar. Futbolcuları anlamak mümkün değil. Golü atanlar reklam tabelalarının üstüne çıkıyorlar. Kümesteki horoz gibi. Ayakları kaysa belki de futbol hayatları bitecek. Veya bazıları reklam tabelalarının arka tarafına kendilerini atıyorlar. Ya sert bir zemin varsa ne olacak? İnanılacak gibi değil.

Kaleci Leo Franco’nun hatası

Nasıl G.Saray’ın attığı golde Beşiktaş defansının hatası büyükse, Beşiktaş’ın attığı golde de Franco’nun hatası büyük. Topa yumruk atıyorsun yere doğru. Top futbolculara çarpa çarpa kalene giriyor. Bazı topları çift yumrukla güzel uzaklaştırıyor ama böyle bir topu yere doğru vurmayacaksın. Topun üzerine vuracaksın. Gerekirse sana faul yapacaklar.

Beraberlik doğru sonuç

Maçı iki taraf da hak etti mi derseniz? Bence hak etmediler. Beraberlik doğru sonuç. İthal oyuncularla kaleci ve defans arasında konuşmalarda sıkıntı çekiliyor. Kimisi niye konuşmadın diyor. Kimisi de konuştuğunu anlamıyor veya anlatamıyor. Bundan dolayı da kalelerinde gol pozisyonu yaşıyorlar.
/images/100/0x0/55eb5d0ff018fbb8f8bc4efa
Böyle penaltı olmaz

Elano’nun serbest vuruşunda Beşiktaş ceza alanı karıştı. O kalabalıkta Mehmet Topal’la İbrahim Toraman’ın pozisyonu var. Galatasaraylılar, Toraman’ın, Topal’ı çekerek yere indirdiği düşüncesiyle penaltı bekledi. Burada ikisi de birbirini tutarak çekiyorlar. O pozisyonda penaltı olmaz. Hakemin devam ettirmesini doğru buluyorum.

Lazere anons yok mu?

Franco’ya sürekli lazer tutuluyor. Bunu durduracak kimse yok mu kardeşim. Avrupa kupalarında en azından anons yapıyorlar. Burada da anons yaptırılması ve o lazerin tutturulmaması lazım.
Yazının Devamını Oku

Santrforsuz mükemmel

19 Şubat 2010
ATLETİCO Madrid’in çabuk forvetlerine karşı Galatasaray’ın özellikle göbekten kademeli defans yapması lazımdı. Onu da yaptılar. Hiç pozisyon yokken Caner’in saçmasapan uzun bir top atıp hata yapmasıyla Galatasaray golü yiyince bu sefer sarı kırmızılıların oyun planları ve bunun yanında sinirleri de bozulmaya başladı. Pozisyonu rakip yakalar gol atar hiçbir şey demezsin. Ama böyle bir gol hakikaten yakışmıyor.
İlk yarı Keita sahnede yok. Arda ne var ne yok mücadele ediyor. Ama Galatasaray hücum edemiyor. Çünkü G.Saray’ın santrforu yok. Rakip çift stoper doksan dakika boyunca hiç zorlanmadı. Hatta yedikleri gol bile konsantrasyon bozukluğundan oldu. Çünkü tutacak rakip bulamadılar. Bu da onları oyundan düşürdü.
Arkayı boş bırakmayacaksın
Şimdi rövanşta ne olur? Bu Atletico Madrid takımına karşı aynen burada oynadığın gibi oynayacaksın. Yani arka tarafını boşta bırakmayacaksın.
Kaleci Franco zamanlaması iyi işler yaptı. Tabii bu işleri yaparken eski takım arkadaşlarını tanımasının faydasını gördü.
Frank Rijkaard yaptığı işten dolayı Caner’e sinirlenip onu oyundan aldı ama oyuna soktğu Santos da dün akşam fazla bir şey veremedi.
Arda eski maçlarına göre daha verimliydi. Çok çalıştı, çok yoruldu. 1-1’lik sonuç iyi mi? Santrforsuz sahaya çıkan bir takıma göre mükemmel.
Rus hakem sarı kartlarda biraz cimriydi. Bu da Galatasaray’ın lehine oldu.
1 nolu yardımcı, biri Galatasaray’a biri Atletico Madrid’e olmak üzere iki ofsayt kaçırdı.
Yazının Devamını Oku

Futbol ukalaları

15 Şubat 2010
İlk 25 dakika ayağa top yapan ve golü bulan bir Fenerbahçe var. Ancak, fuzuli işlere dalınca hele bir de kalelerinde golü görünce panik başladı. Mehmet Nas’ın oyuna girmesi ise ibreyi ev sahibine çevirdi.

ERMAN TOROĞLU MAÇIN ÖNEMLİ POZİSYONLARINI YORUMLADI...

FENERBAHÇE takımında kesinlikle sorun var. Neden? Biraz dişli Bursaspor’la oynuyor, ilahlar yardım ediyor, rakibini eliyor. Düşme hattında en altta iki takım var. Ankaraspor zaten düşmüş. Üzerinde 10 puanlı Denizlispor. Onların üzerinde de 20 puanlı Manisaspor. Yani dün akşamki Fener’in rakibi. Hakemin başlama düdüğü ile beraber ilk 25 dakika Fenerbahçe ayağa top yapıyor, 13. dakikada golü buluyor. Tıkır tıkır top oynuyor. Çünkü karşısında Manisaspor diye bir takım yok.
Nereden baksan, F.Bahçe bu dakikalarda biraz tempoyu artırsa skoru koparacak. Başlıyorlar varyete yapmaya. Yan toplar, geri toplar, araya toplar. Ama çoğu fuzuli. Yani tabiri caizse futbol ukalalığı. Nitekim bu tip takımların başına gelen, Fener’in de başına geliyor. Bir ara topu ile golü kalelerinde görüyorlar. Bu sefer Manisa kendine geliyor, F.Bahçe’de panik başlıyor.
Isaac bile 2 gol atarsa...
Mehmet Nas girdikten sonra Manisa’nın oyunu değişti. Isaac faydalı bir oyuncu. Topu tutabiliyor, iyi vuruşlar yapabiliyor, iyi yerlere giriyor ama süratli değil. Böyle bir oyuncu bile F.Bahçe’ye iki tane gol atabiliyor.
Isaac’in yanında çabuk bir oyuncu olsa dün ikinci yarı Fener’in işi kesinlikle biterdi. Dünkü maç 2-2 bittiyse bu Fenerbahçe kadrosu ile Manisa kadrosu arasındaki kalite farkından doğuyor. Yani top çevirme tekniğinden doğuyor.
İlk 25 dakikadan sonra F.Bahçe seyircisi tribünde, sahadaki F.Bahçe Futbol Takımı’ndan daha fazla efor sarfetti, mücadele etti. Galip gelmek için varını yoğunu ortaya döktü.

Emre hep aynı Emre

Yazının Devamını Oku

Köşeyi dönemedi

14 Şubat 2010
Bu maçı alsalar şampiyonluk için her şeyi konuşabilirlerdi. Bir bakıyorsunuz onlar da sanki Gaziantepspor gibi orta sıralar için oynuyor. Bu ikisini ciddi bir takım dün geceki gibi yakalasa yerle bir edebilirdi.
MAÇ 2-0, Beşiktaş buradan bile döndürebilir. Ama çok net pozisyonları kaçırıyor. Gaziantep’e bakarsanız, çok rahat farka gidebilir. O da çok önemsemiyor. Hadi Gaziantepspor orta sıralar için oynuyor. Rahatlar. Beşiktaş’a bakıyorsunuz, bu maçı alsa şampiyonluk için her şeyi konuşabilir. Bakıyorsunuz o da Gaziantep gibi sanki orta sıralar için oynuyor.
/images/100/0x0/55eb6116f018fbb8f8bd4fce
Öncelikle iki taraf da oyunu fazla sıkıştırmadılar. Bütün sahaya yayıldılar. Öyle yayıldılar ki, maç bazen 65-70 metrede oynandı. Bu iki takımı da biraz ciddi bir takım yakalasa dün gece yerlebir edebilirdi.

Maçsızlık zor iş

Tabata için bu maçta fazla bir şey söyleyemezsiniz. Çünkü eski oynadığı takım. Eski takım arkadaşları Tabata’nın bütün özelliklerini biliyor. Nereden geleceğini, nereye gideceğini kestiriyorlar. İsmail Köybaşı da İbrahim Üzülmez’le aynı işi yapınca oradan da bir kişi eksik kaldılar. Holosko daha hazır değil. Maçsızlık zor iştir. Kendisi net gol pozisyonunda, topu sekiz metre gerisindeki dört Gaziantepli arasındaki Bobo’ya atıyor. Neden? Çünkü kendine güveni yok.

Nobre bu işi bitirmiş. Heyecanı kalmamış, veresiye oynuyor. Tello da aynı. O zaman tek başına Bobo da bir şey yapamıyor. Yani Beşiktaş tam bir dönemeç maç oynadı ama ışığı göremedi, köşeyi dönemedi.

Hem satıyoruz hem puan alıyoruz

Gaziantepsporlu yöneticiler ellerini ovuşturuyorlardır. “Hem futbolcuları satıyoruz tonla para alıyoruz, hem de puanları alıyoruz” diye.

MAÇIN 3 ADAMI

Maçta Olcan’ı, Serdar Kurtuluş’u ve Rüştü’yü çok beğendim. Bence maçın üç adamı vardı. Olcan, Serdar Kurtuluş ve
Rüştü.
Yazının Devamını Oku