TÜRKÇE’de bir tabir vardır. “Kıçı başı ayrı oynuyor” derler. Bu tabir, güvenilir olmayan insanlar için kullanılır. Onların ne zaman ne yapacağı belli olmaz. “Seni satar”, “Sana sahtekarlık yapar” anlamında kullanılır. Bu Keita’nın da kıçı başı ayrı oynuyor ama bu durum oynadığı futbolu güzelleştiriyor. Futboluna estetik katıyor. Karşısındaki defans oyuncusu, Keita’nın ayağına mı, kalçasına mı yoksa vücut diline mi baksın. Onu kestiremiyor.
Kadere bırakmadılar
Aslında Keita gibi oyuncuların karşısında oynayan defans oyuncularının kesinlikle ne ayaklarına, ne kalçalarına, ne de vücutlarına bakmamaları gerekir. Tamamen topa bakacaksın. Ama Keita rakip defans oyuncusu tam topa hareket yapacakken ayağının burnu ile onun önünden topu çalıyor.
Allah vergisi bir kabiliyet. Futbolseverler top Keita’ya gelsin istiyorlar. Çünkü o yuvarlak top, onunla beraber bir tuhaf oluyor. Peki bu kalçası, başı ayrı oynayan Keita’nın başka tarafları da oynuyor mu? Oynuyor. Dün gece olduğu gibi eliyle de oynadı, golü attı. Pozisyon çok kısa mesafede ama o kısa mesafede elini çabuk kullandı. Yani bu adamın hem ayağı çabuk, hem de eli.
G.Saray 2-0 olduktan sonra maçı biraz salladı. Baros, hazırlıklı gelmiş. İlk maçı olmasına rağmen diri gözüktü. Bir de Keita ona “Armut piş ağzıma düş” pozisyonunu verince o da golünü atıverdi. Dün gece Ali Sami Yen’de Keita şov vardı. Kader Keita’n varsa işi kadere bırakmıyorsun...
Asistan hakemi de gördük!
KEİTA’nın elle aldığı pozisyonu hakem göremezdi. Yardımcı da zorlanırdı. Onu bir tek asistan hakem görebilirdi. Platini, “Aut çizgisinde asistan hakem olsun” dedi. Sonunda ne oldu? O asistan hakem bu sefer gözünün önünde olan pozisyonu göremeyip Galatasaray’ın Avrupa Ligi’nden elenmesini sağladı.
Kuddusi’nin özgüveni artmış
SÜPER Lig, Korku Ligi oldu. “Olay çıkmasın” diye polis korkuyor. “Ya maçı kazanamazsam” diye teknik direktör korkuyor. “Ya maçta bir pozisyon olur da maç bana yıklırsa” diye hakem korkuyor. Dördüncü hakemler bile kenarda rahat rahat dururken hiçbir şeyi göremiyorlar. Gözlerine perde iniyor. Yani bazı yöneticiler öyle bir korku saldılar ki, ligin adı Süper Korku Ligi oldu.
Maç başlıyor, G.Birliği ileride bir sadece Mustafa Pektemek’i bırakmış. Fener defansı üç kişiyle onu tutmaya çalışıyor. Top orta sahada gidiyor geliyor. İşin daha enteresanı, topu rahat rahat alan Gençlerli oyuncular kendi aralarında paslaşacakken rakibe veriyorlar. Bu topları saysam herhalde 15’le 20 arası olurdu.
Daum mutsuz takım umutsuz
F.Bahçe’nin nasıl bir takımı yenemediğini siz düşünün. Tabii bir daha düşünün, F.Bahçe’nin nasıl bir futbol oynadığını. Daum, maçın son dakikaları hariç hep kulübede oturdu. İki maçtır görüntüsü bu. Daum, mutsuz. Bu net bir biçimde gözüküyor. Ama Allah var, yedek kulübesindeki görüntüsü; peşin mal satan tüccar gibi. Hangi bazı dükkanların duvarlarını süsleyen fotoğlar vardır ya, işte öyle.
Ama daha maçın ortalarında bile Daum’un maçtan umutsuz olduğu görülüyor. Tabii takımından da umutsuz olduğu.
Seyirciyi stattan kaçıracaklar!
Maça baksanız hangisi kazansa diğerine yazık olur. Çünkü iki kötüden birinin kazanması bence futbol adına ayıp. Ama helal olsun gene bu kadar seyirci stada gelmiş. Veya gece evlerinde seyrediyorlar. Bu futbolla seyirciyi nasıl artırırsınız? Onu bilemem ama böyle devam ederlerse seyirci statlardan kaçar.
Emre, Hagi olma yolunda ilerliyor
İSTANBUL’un soğuk, hem de bayağı soğuk gecesinde tribünler dolu. Sebebi ne? Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin puan kayıpları. Beşiktaş maçı alırsa potanın içine girecek. Haliyle taraftar iştahlanıyor. Aslında futbolun güzelliği burada. Türkiye ligi, kaliteli bir lig değil. İyi futbol da oynanmıyor ama tansiyonu yüksek. Mücadele fena değil. O tansiyon olmasa bile ya futbolcu ya da basın yükseltiyor. Onlar hiçbir şey yapmazlarsa kesinlikle yöneticiler yükseltiyor. Öyle beyanatlar veriyorlar ki, bazen ayaklarına kurşun sıkıyorlar. Neyse biz, maça dönelim...
Orta alanı bırakmadı
Büyükşehir Belediyespor uyuta uyuta büyükleri yeniyor. Ne yapıyor? İyi defans yapıyor, orta alanda rakibe basıyor, büyükler, Büyükşehir Belediyespor defansının üzerine gelene kadar yoruluyorlar. Büyükşehir Belediyespor ortada top çeviriyor. Nasıl olsa bir-iki pozisyon yakalayıp işi bitiriyor. Peki Beşiktaş böyle bir takıma karşı ne yaptı? İyi futbol mu oynadı? Hayır. Yalnızca orta alanı Belediye’ye bırakmadı.
Doldur boşalt yaptılar
Peki bu kadar kalabalığa Beşiktaş kenarlara indi mi? Hayır. Şut attı mı? Hayır. Ne yaptı? Göbekten daldı. O zaman pozisyon ne olacak? Tesadüflere kalacak. Karambolden gol bulabilirlerdi. Nitekim Bobo’nun attığı gol de karambol golüydü.
Soruyorum, Beşiktaş takımında çok iyi oynayan futbolcu var mı? Yok. Peki Beşiktaş takımında kötü oynayan futbolcu var mı? O da yok. Yani Beşiktaş takımı yardımlaşarak oynayan bir takım. Eğer bağlantılı zincirler kırılmazsa maçı kazanıyorlar. Dün akşam da böyle bir maç kazandılar. Siyah beyazlılar özellikle ilk yarı karşıdan doldur boşalt yaptılar. O zaman da Büyükşehir Belediyespor’un ortasında iki tane kule var zaten. Top da onlara çarpıp döndü.
Abdullah Avcı’ya yakıştıramadım
Maçı canlı seyretmeme rağmen locadaki televizyondan gördüm. Abdullah Avcı ilk defa birilerine küfür ediyordu. Avcı’ya da hiç yakıştıramadım.
RIZA Hoca kendi futbolculuk dönemindeki anlayışla teknik direktörlüğüne devam ediyor. Öncelikle şunu belirtelim. İyi hücum edersen maç kazanırsın. Ama iyi defans yaparsan şampiyon olursun. İyi defans yapamazsan şampiyon olma şansın olmaz. Bir defa bunu kesin olarak herkesin kabul etmesi gerekir.
Dünkü maça dönüp bir bakalım. Eskişehirsporlular, Galatasaraylı futbolculara göre en az iki kat koşup mücadele ettiler. Zaten eşit mücadele edilip koşulsaydı Galatasaray kazanırdı. Sarı kırmızılılar ilk golü bir yediler evlere şenlik. Defansta hiçbir takım futbol topunu öyle eveleyip gevelemez. En kestirme yoldan orta alana gönderirsin veya çok sıkıştığında uzun vurursun. Onlar futbol ukalalığı yaptılar.
Bir ikinci gol yediler evlere şenlik. Rakip 20 metre top sürüyor, yalandan da olsa bir tek müdahale eden yok. Herkes geri geri kaçıyor. Böyle goller yersen şampiyon olma şansın zorlaşır. Bazı maçlarda güzel futbol oynarsın seyircini tatmin edersin o kadar.
Seyirciye bravo
Maçtan sonra, bu kartları gösteren seyirci acaba, kartları nereye ve kime gösterdiğini biliyor muydu? Dikkatimi bir şey çekti. Televizyon reklamlarında enteresan bir cümle var. Geciktirici reklamı!...
Bu takım nasıl şampiyon olacak?
Fenerbahçe 1-0 galip, maçın bitimi gecikiyor. Maç bitsin diye Fenerbahçe seyircisi ölüyor. Futbolcu zaten sahanın içinde baygın. Peki nasıl bir futbol maçı bu? Maç uzayınca sarı lacivertli seyirci ıslıklamaya başlıyor. Düşünün, Fenerbahçe’nin dünya çapında futbolcusu Güiza sakatlanıyor, sahanın dışına çıkıyor, neredeyse bir tur atıyor, sahanın içine giriyor, yere yatıyor tedavi oluyor. Yani bir an evvel maç bitsin istiyorlar. Peki, böyle bir takım nasıl şampiyon olacak?
Hep mi hakem haksız? Hep mi federasyon haksız? Antalyaspor çok iyi takım mı, tartışılır. Bence dün gece halı saha futbolu oynadılar. Yedikleri gol ilk yarıda oynadıkları Fenerbahçe maçında yedikleri golün aynı. Ailece hücuma gittiler, golü yediler.
Adalet herkes için aynıdır
VEDERSON ikinci sarı karttan kırmızıyı görür müydü? Emre yaptığı hareketlerden dolayı kart görür müydü? Emre’nin pozisyonu penaltı mıydı? Bu da tartışılır. Bütün bunların yorumu neye varıyor? Diyarbakır’daki maç hakemin kafası yarıldığı için yarıda kalıyor. Bünyamin Gezer’in Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda idare ettiği Galatasaray maçı, aynen yardımcı hakemin kafası yarıldığı halde, Acıbadem’den gelen doktorların tedavisiyle maç başlıyor ve bitiyor. Peki bütün bunlar psikolojik olarak Türk futboluna etki ediyor mu? Kesinlikle ediyor.
Ortaoyunu oynanıyor
Neden?
Sezonun ilk yarısındaki Bursaspor-Diyarbakırspor maçında Bursa seyircisi, Atatürk Stadı’nda Diyarbakırspor sahaya çıktığında “PKK dışarı” diye bağırdı. Futbol Federasyonu’nun ceza yönetmeliğinde buna verilecek cezanın şekli kısıtlıydı. Onun için federasyon yalnızca 50 bin TL para cezası verdi Bursa’ya. Ammavelakin hemen toplanarak bu gibi örnek durumlarda verilecek ceza yönetmeliğini değiştirdi. Bu cezanın miktarı 100 bin TL’ye çıkarıldı. Büyük para cezasının yanında olayın şekline göre saha kapatma, puan silme ve seyircisiz oynama cezalarına varan hükümler getirildi. Yani, Bursaspor-Diyarbakırspor maçı bu konuda bir milat oldu.
Cevap veremezler
Maraton programında ve Hürriyet gazetesinde, ilk yarıda oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde, “Hakemin kafasının yarıldığı an o maç oynanmamalı” dediğimde çok ahkam kesenler oldu. Hatta daha da ileri gittiler. Psikolojik, sosyolojik ve biyolojik konularda değerlendirme yaparak hakemin ne muazzam bir kararla maçı oynattığını yazdılar. O zaman “Hakem haklı” diyenler, dünkü Diyarbakırspor-Bursaspor maçını yarıda bırakan Mustafa Kamil Abitoğlu’na da “Haklı” diyecekler.
Aynı konuda iki tane doğru veya iki yanlış olmaz. Bir tane doğru vardır... Abitoğlu’nun yaptığı doğrudur. Ama... Diyarbakırspor’un şunu deme hakkı vardır:
3 tane doktor getirilmişti
“Kardeşim, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda hakemin kafası yarıldığında soyunma odasına Özel Acıbadem Hastanesi’nden 3 tane doktor getirdiniz. Konsültasyon yaptınız. Psikolojik, sosyolojik, biyolojik tedaviler yaptınız. Sonra aynı hakemi sahaya sürdünüz. Diyarbakır’da Acıbadem Hastanesi olmayabilir. Bizde de Tatlıbadem Özel Hastanesi var. Kafası yarılan, kanı pekmez gibi akan hakemi, aynı Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda olduğu gibi doktorlar getirip, aynı tedavileri uygulayıp maça devam ettirseydiniz. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı ile Diyarbakır Atatürk Stadı’nın farkı ne?”
NİHAT Özdemir arkadaşımdır, iyi tanırım. Beyefendi biridir. Sineği incitmez. Aynı Özdemir, “Etik değerler artsın, etik değerlerin artmasına öncülük ediyorum” diyen Fenerbahçe Kulübü adına, İstanbul BŞB maçından sonra açıklamalar yapıyor. Teknik olarak yaptığı açıklamalarda bazı yerlerden kılavuz hizmeti aldığı kesin. Ama dikkat etmesi lazım, kılavuzu karga olmayacak.
Nihat Özdemir, hakem için “Fenerbahçe düşmanı” diyor. Sevgili Özdemir, yıllarca müteahhitlik yaptın o camiayı iyi bilirsin ama bizim camiaya uzaksın galiba. Bizim camiada düşmanlık olmaz. Futbolcu da hata yapar, hakem de hata yapar, teknik direktör de hata yapar. Çünkü bunlar 40-50 bin kişinin önünde canlı canlı oynanan bir oyunda hata yapıyorlar. Peki siz yöneticiler ne yapıyorsunuz? Masanın başında oturup, saatlerce konuşuyor ve bir karar veriyorsunuz. Ne kararları mı?
Hakemsen risk alacaksın
Teknik adam ve futbolcu transferi. Yani idari kararlar, yani takımın geleceğine yönelik kararlar. Kaç senedir aynı ekiple çalışıyorsun sevgili Özdemir? Ne zaman sıkışıyorsunuz, yaptığınız hatalar su yüzünü çıkıp görülüyor, o zaman önce hakemden başlıyorsunuz, sonra basına giydiriyorsunuz. Oradan federasyona atlıyorsunuz, federasyon başkanından, tahkim kuruluna, disiplin kuruluna, MHK’ye kadar uzanıyorsunuz. Sevgili Özdemir, 12 yıldır herkes hatalı. Sizler mükemmel işler yaptınız. Yaptıklarınız da ortada.Sevgili Özdemir, cefakar Fenerbahçe taraftarı sizin tüm bu yaptıklarınıza rağmen stadı dolduruyor, çocuğunun rızkından kesip Fenerium’dan alışveriş yapıyor, kar, yağmur, çamur demeden deplasmanlara gidiyor. Yıllardır bu güzelim seyirciyi aldattınız. Daha ne kadar aynı yoldan gidersiniz bilemem. Sevgili Özdemir, bir şey daha hatırlatayım. Başımdan geçen bir olayı. Eski program arkadaşım Hıncal Uluç bana “G.Saray düşmanı” dedi diye onu mahkemeye verdim. 5 bin lira tazminat aldım. Yarısını avukatıma verdim. Geri kalan yarısını da çatır çatır yedim. Fırat Aydınus size dava açar mı bilemem. Ama ben açtım ve kazandım. Selçuk Dereli açtı o da kazandı. Sonunda da hakemliği bıraktı. Zaten işte bu ufak ayrıntıda hakem olunuyor. Ya herşeyi kabul edip 45 yaşına kadar düdük çalacaksın. Ya da her türlü riski alıp o zaman hakem olacaksın.
NOT: Manisa’da 90+6’da evsahibi takım hücuma çıkarken Cristian’ın
koluyla aldığı top F.Bahçe’nin beraberlik golünün hazırlayıcısı oldu. O eli görmeyen hakem de Manisaspor düşmanı mıydı?
Wenger olayı çözmüş
Arsenal Menajeri Arsene Wenger’in bir sözü var, “Takıma bir Brezilyalı gerekli, iki Brezilyalı yararlı, üçüncüsü zararlı.” Bunu diyen adam dünyadaki ilk 5 teknik direktörden biri. Bu cümleleri de mutlaka yılların verdiği tecrübeyle söylemiştir. F.Bahçe’de 6 tane var. Birlikte yemek yerler ve birlikte gezerlermiş. Demek ki Fenerbahçe’de bu kadar Brezilyalı varken sarı lacivertlilerdeki Zico aşısı tutmuştu. Diğer futbolcular da seviyordu. Zaten futbolcu sevmezse antrenörünü ipe götürür. Onlar profesyoneldirler ama çok kontrollü yaklaşmazsan, sevgi saygı çercevesini iyi korursan oynatabilirsin. Yoksa onlar seninle oynar, adamı maymun ederler. Fenerbahçe’deki yöneticiler, (Alaattin Metin aracılığıyla) bunu basına sızdırdılar.
ERMAN TOROĞLU POZİSYONLARI YORUMLADI
FENERBAHÇE taraftarına helal olsun... Takım kötü gidiyor, takım hem idari hem teknik açıdan kötü yönetiliyor, ama onlar çok terste kalmasına rağmen Olimpiyat Stadı’na gidip dolduruyorlar. Fenerium’lara gidip alışverişlerini yaparak takımlarına sahip çıkıyorlar. Ama takım yürümüyor. Fenerbahçe seyircisindeki heyecan, hırs futbolcuda veya yöneticilerde olsa, bu takım uçar. Ama yere çakılıyorlar...
Fiyat farkına bakın
Gene İstanbul Büyükşehir Belediyesi kazandı... Peki, çatır çatır, çok iyi top oynayarak mı kazandı? Hayır. Büyükşehir Belediye’nin eski futbolu yok, çünkü sakatı çok. Peki, Fenerbahçe’de de sakat var tamam da, Fenerbahçe takımı ile Büyükşehir Belediyesi’nin arasındaki fiyat ve kalite farkına bakın...
Bunu iki şekilde tartışabilirsiniz... Ya bu futbolcular verilen paraları haketmiyorlar ya da bunlara verilen paralar şişirme paralar. Yönetici bilgisizliği... Onun kararını tabii ki Fenerbahçe seyircisi verecek. Bize düşmez...
Az hücum etti
Büyükşehir Belediye teknik olarak ne yaptı? Çok basit; çok az hücum etti. Bu az hücumlardan dönerken de topla oynayan Fenerbahçeliler’e kimse baskı yapmadı. Büyükşehirliler gerisin geriye dönüp, kendi 30-35 metrelerine yerleştiler ve sarı lacivertlileri beklediler. İşin tuhaf tarafı, bu Fenerbahçeliler de bomboş ve pres yapmayan Büyükşehir karşısında kendi aralarında rahatça paslaşacaklarına, topu rakiplerinin üstüne attılar. Yani komedi filmi gibi.