Önce sahayı bırakın, yedek kulübelerine girelim. F.Bahçe yedek kulübesinde bir yabancı var. Bursa yedek kulübesinde dört yabancı var. Bir Arjantinli’yi çıkarıyorsun, diğer Arjantinli’yi sokuyorsun. O zaman biri fazla demektir. Yabancı alıyorsan eğer, benim yerlimden iyi olacak. Yani sahada olacak. Gerisi hikaye.
İki takım da baskı yaptı. Ama Bursa tam saha pres yaptı. F.Bahçe yarı saha. Sanki Bursa’nınki maçı daha fazla istiyormuş gibiydi. Sonuç, berabere. Eğer enerjini ekonomik harcamazsan, başı kesilmiş tavuk gibi koşarsan, milleti aldatırsın. Yerinde koşacaksın, yerinde basacaksın, yerinde duracaksın. Futbol budur, gerisi hikaye.
Formaları dışarı çıkarmayın
Futbolcu arkadaşlarıma bir tavsiyem var. Formalarınızı dışarıya çıkarmayın. Dışarıya çıkarılan forma rakip tarafından daha rahat çekilip tutuluyor. Sonra ağlamayın.
Yıllardır lazer tutulurdu, eylem yapılmazdı. Aferin Musa’ya. Lazer tutanları teker teker yakalıyor. Ertuğrul Sağlam, Sercan’ı 90. dakikada oyundan alarak bence yanlış yaptı. Ya hiç oynatma ya da onu yapma.
Cüneyt Çakır, maçlardan önce kim kimle eşleşecek, ders çalışması lazım. Mesela bu maçtaki en önemli ikili Bilica-Ömer’e daha fazla dikkat etmesi gerekirdi. Bu ikilinin defansta ve hücumda devamlı öpüşeceği belliydi. Ama maçın genelinde mümkün olduğu kadar pozisyonlara yakın durdu, yakın olduğu için de futbolcu kafayı kaldırınca ona itiraz etme şansını bırakmadı.
BEĞENDİM
İki takımın da boşu boşuna mücadelesini beğendim
YANLIŞ iş yapanla doğru iş yapan, çalışanla yan gelip yatan arasındaki fark meydana çıkarsa, o ülkede adalet var demektir. Zaten o zaman kaos ortamı olmaz. Çünkü hak eden kazanacaktır. Yıllardır bu iş Türk futbolunda ters oldu. Yan gelip yatanlar, gazeteleri kullananlar, küçüklerin hakkını yiyenler, federasyonlara, hakemlere, tahkim kurullarına baskı yaparak at oynatanlar başarılı oldular.
Az da olsa şekil değişmeye başladı. Bazı ufak takımlar akıllı transferler yaparak, parayı kontrollü harcayarak büyüklere kafa tutmaya başladılar.
Futbol Federasyonu ve hakemler biraz ayakta durabilseler işin rengi yüzde yüz değişecek.
Bakınız, geçen hafta Kayserispor, Beşiktaş’ı yendi. Hem ertesi gün gazetelerde, hem de televizyonlarda Beşiktaş’ın kötü oynadığı ve Schuster’in hatalar yaptığı, Beşiktaşlı oyuncuların da hakemin kötü olduğunu söylediği beyenatları yer aldı. Öyle bir hava estirildi ki, “Beşiktaş kötüydü, Kayserispor öyle yendi” oldu. Eğer, Beşiktaş kötü olmasaydı Kayserispor yenemeyecekti. Ama olay tam tersi. Kayserispor çatır çatır futbol oynadı.
Beşiktaş yüzünü, Kayserispor kalesine bile döndürmedi. Yüzde yüz haklı bir galibiyet aldı. Hakemin de bu galibiyette hata payı sıfıra yakındı. Büyük takımlar, büyük takım yöneticileri hedef değiştirerek büyük paralar verdikleri teknik adamlarını ve futbolcularını istemeden de olsa korumaya alıyorlar.
Sonra da ağlıyorlar
Aslında bu kendi takımlarına zarar veriyor ama bir yere kadar gidiyorlar. Bir yerden sonra lastik patlıyor ve hazin son bütün çıplaklığıyla gözlerinin önüne seriliyor. Çünkü, 3 büyük takımın son 3 yılda getirdiği teknik adamlara ve aldıkları futbolculara baktığınızda Türkiye Cumhuriyeti’nden çıkan paraların ne kadar çok olduğunu görürsünüz. Ondan sonra takımlar Maliye’ye veya Başbakan’a gidip ağlıyorlar, “Borçlarımızı kaldırın” diye.
Her şeyden önce bu Şota inanılmaz derecede spor ahlakı olan bir insandır. Teknik adamlığında da hep hedefleri yukarıda olan bir insan. Bu seneki Kayserispor’da zaten buna paralel görüntüleri net bir biçimde görüyoruz.
Dün gece Beşiktaş eğer bu stattan berabere ayrılsaydı, bırakın Kayserispor adına, futbol adına yazık olurdu. Hakemin başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar bütün pozisyonlarda Kayserisporlu futbolcuların akıllı baskıları var. Hem hücumda, hem defansta birbirlerine mükemmel yardım ettiler. Arada bir de olsa Beşiktaş oyuna çıkmayı, rakip kaleye gitmeyi düşündü ama bütün ikinci topları yine Kayserisporlular aldılar. Zaten gol maçın sonunda değil de ortalarında bir yerde gelseydi, fark açılırdı.
Kayseri ilk 5’te bitirir
Maçı televizyondan seyretmemize rağmen Kayseri’nin en gerideki son adamı ile en uçtaki adam arasındaki mesafeyi hep gördük. Tamam pilot kamera biraz yüksekte ama bu dar mesafeyi Beşiktaş kaldıramadı. Diyecekler ki; “Beşiktaşta sakat oyuncular var.” Kayserispor’da da var. Ama Kayseri’deki oyun mantalitesi Beşiktaş’ta yok. Eğer ters işler olmazsa, bu Kayserispor ligi ilk 5’te bitirir!
Kayserispor’un attığı golde ofsayt yok. Net bir maç oldu. Çünkü Kayserili oyuncular hiçbir şekilde ne terbiyesizlik yaptılar, ne de centilmenlik dışına çıktılar. At sahibine göre kişner. Çünkü Şota öyle bir insan değil, tanırım. Beşiktaş derseniz, aynen. El bombası gibi ne zaman patlayacağı belli değil. Mesela hala daha Nihat’tan bir şey bekliyorsa siyah beyazlılar, onlara daha fazla söylenecek bir şey olmaz.
BEĞENDİM
Kayserispor’un oyun anlayışını çok beğendim.
BEĞENMEDİM
Öyle bir şey olursa ligin tadı tuzu kaçar. Dün Konyaspor’a bakıyorum, gücü yok. Bir alt kümede oynayabilecek bir takım görüntüsünde. Zaten boşuna asansör olmadı. Bir düşüyor, bir çıkıyor.
Fenerbahçe bu takım karşısında hiç zorlanmadan, biraz gaza bastı işi bitirdi sonra da rölantide gitti. Kendini hiç riske zormadı. Haklılar, haftaya öyle veya böyle Galatasaray ile oynayacaklar. Niye kendilerine sakatlık yaratsınlar veya kart görsünler.
İşi bitirdiler
Konyaspor bu kadar iyi değil de Fenerbahçe o kadar rahat mı kazandı? Hayır, o zaman da Fener’e haksızlık yaparız. Sarı lacivertliler, daha evvelki haftalara göre iyi mücadele ediyorlar. Oyunu daraltıyorlar, rakibe baskı yapıyorlar. Peki idealini mi yapıyorlar? Hayır ama bir kımıldama var.
Alex’in olmaması dün sırıtmadı. Emre onun yokluğunu kapattı. Ama bu diğer maçlarda da olur mu tartışılır. Sarı lacivertlilerdeki en büyük kazanç hücumdaki çabuk oyuncular. Maçı 4-1 yapan Fenerbahçe’de gollerin hepsi şahsi beceri. Onlarda da aman aman bir hazırlık pası, oyunu kenarlara yayma, rakibi yan ortalarla hırpalama gibi özellikler yok. Çabuk adamlar, kişisel hareketler ve çabuk goller... Yani foto şipşak. Böylece işi bitiriyorlar.
Hakem de dün akşam çok rahat maç yönetti. Çünkü futbolcular da iyi niyetlilerdi. Maçın 4-1 olması, 2 penaltı olmasını ve 2 penaltı pozisyonunu tartışmaya getirmeyecek. Ama 21. dakikada olan pozisyon ile 90. dakikada olanlar tartışılmayacak. Kısacası sarı lacivertliler zorlanmadan bu maçı kazandı. İki takım arasındaki kalite farkı skoru belirledi.
BEĞENDiM
Fenerbahçe’deki çabuk oyuncular rakip de durursa çabuk gol yapıyorlar.
Galatasaray defansı da aynı Beşiktaş gibi oynadı. Daha doğrusu, Galatasaray’ın defans anlayışı da, Beşiktaş’ın defans anlayışı gibiydi. Rakibi çok önde karşılamaya çıkıyorlar, hücuma gidenler geri dönmüyor. Ankaragücü de aman aman bir futbol oynamadı. Ama böyle bir Ankaragücü, araya atılan toplarla 59. dakikada üçüncü golünü buldu.
G.Saray’da seyirci de yönetime ve Rijkaard’a olan güvenini yitirmiş. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiler. Çünkü G.Saray hiçbir şey oynamıyor. İyiye gitmesi açısından da, en ufak bir ışık görünmüyor. Dün geceki G.Saray, Kadıköy’den de hüsranla döner. Bunun için atomu yeniden parçalamaya gerek yok.
Baros birşeyler yapmaya çalışıyor. O da ne zaman? Topu ona getirebilirlerse. Ama topun ona gelmesi de çok zor. O işler de bir tek Ayhan’ın üzerine kalmış. Yazık, tek başına onun da gücü bir yere kadar yetiyor. Ne çizgiye inip, rakibi açıp, kenardan orta yapıyorlar. Ne de verkaç. Ne de şut.
Bu nasıl futbol
GALATASARAY’ın attığı iki gole bakın, tamamen karambol golü. Baros’un vuruş becerisi. Ankaragücü’ne bakıyorsunuz, onlar da orta sahada büyük pres yapmıyorlar. Mümkün olduğu kadar geriye kaçarak oynuyorlar. Orta alanda Galatasaray’ın rahat rahat mesafeyi kat etmesini sağlıyorlar. Düşünün böyle bir takıma karşı Galatasaray, topları karşıdan şişiriyor. İnanılır gibi değil.
Ankaragücü defansı da, vurabildiğine çıkıp vuruyor. Zaten vuramadığı iki pozisyon da gol oldu. Ankaragücü’nün biraz daha cesaretli oynaması gerekirdi. Rakip zaten 10 kişi kalmış. 10 dakika aranda pas yapsan, rakip havlu atacak. Çünkü fizik olarak da iyi değiller.
Suçlular belli
BAROS sakatlanıp çıktıktan sonra G.Saray tamamen bitti. Ankaragücü daha akıllı çıkmaya başladı ve dördüncü golü de buldu. Ümit Özat, iyi şeyler yapacağının sinyalini veriyor. Yeter ki rahat çalışsın. Bir iki hamle ile bu Ankaragücü, ilk 6, ilk 7’ye girmeye uğraşır.G.Saray’a bakarsanız, onlar başka işlerle uğraşıyorlar. Gündem değiştirmeye çabalıyorlar. Güçsüzlüklerini, ahenksizliklerini, temposuzluklarını başka yollarla kapatmaya uğraşıyorlar. Seyircisini kandırıyorlar. Bakmayın siz, “Rijkaard istifa” sözlerine. Orada suçlu Rijkaard değil, orada bir tek hatalı grup var. Başkan Polat ve yönetim kurulu. Ama onlar, önlerine başkalarını iterek, kaos yaratarak arkaya kaçıyorlar. Nereye kadar kaçarlar bilemem.
İç saha dış saha fark etmeyecek. Ama bir ayrıntı var; Guti yok, Quaresma yok, seyirci de yok. Takıma mı geliyorsun, futbolcuya mı? Sen takımını böyle bir maçta yalnız bırakır, stadı doldurmazsan sonra ah vah deme hakkın hiç yok.
Beşiktaş bildiğimiz gibi... Rakip forveti mümkün olduğu kadar kalesinin uzağında durdurmaya çalışıyor, geniş bir alanda. Eğer böyle bir taktikle oynayacaksan, senin defansta oynatacağın adamların hepsi süratli ve çabuk olmalı. Ama siyah beyazlılarda İbrahim Üzülmez’den başka defansta bu tarz adam yok. O zaman ne yapacaksın? Biraz daha geride kabul edeceksin, alanı ve rakibi daraltacaksın. Yoksa dün akşamki gibi ‘Arap’ın yalellisi’ni oynarsın.
Makukula ağır bir adam, çabuk değil. Deplasman için fazla avantaj da değil. Hikmet Karaman, 62. dakikada Makukula’yı çıkarıp Yiğit Gökoğlan’ı oyuna aldığında skor olarak 2-1 öndeydi. Beşiktaş üstüne gelecekti, o da çabuk ve süratli Yiğit Gökoğlan’la vuracaktı. Nitekim düşündüğünü yaptı. Ama aynı Karaman, son 5 dakikada Beşiktaş onu ezerken, bir adamını santraya koyup karga kovucu korkuluk vazifesi yaptıramadı. Veya bir futbolcu sahanın içinde bunu akıl edemedi. Bu, Manisa tarafı.
Biri yanmış diğeri çalışmış
Milli maçlar dolayısıyla ara verilince Beşiktaşlı futbolcular da kendilerine tatil izni vermişler, bir güzel yanmışlar. Aynı arayı Manisa çalışarak geçirmiş.
Beşiktaş’ta henüz takım oyunu yok. Schuster böyle giderse yavaş yavaş sınıfta kalacak. Şahsa dayalı, yıldıza dayalı futbol oynarsan birkaç maç kazanırsın, sonra böyle sıkça mağlup olursun. Manisa’nın attığı üçüncü gol net ofsayt. Yardımcı hakem Mehmet Metin birkaç pozisyonda daha tereddütlü işler yaptı, bayrakla beraber sallandı. Hakem Barış Şimşek genelde ezilmedi. Ama 81. dakikada Manisalı Eren’e gösterdiği ikinci sarı kart yanlıştı. Bir orada eğildi, ezildi. Tabata gibi bir oyuncu, bir sarı kartla oynarken daha maçın bitimine 36 dakika var iken ve pozisyon kendi kalesine 75 metre mesafede iken o hareketi yapıp ikinci sarıyı almayacaktı.
Mücadelesi yüksek, heyecanı yüksek, kalitesi düşük, marka değeri düşük (!) bir maç izledik.
BEĞENDiM