O takıma çelme atmak istemek, farklı bir olay. Aslında futbolda bozmak, yapmaktan daha kolay. Bunun için de istek lazım, güç lazım. Maçın başında, Ankaragücü dirençli gibi gözüktü ama Cüneyt Çakır’ın yarattığı penaltıdan sonra sinirleri gerildi, bozuldular. Sonrasında bir eksik kalınca, olay bitti.
F.Bahçe gibi bir takımla 62 dakika eksik oynarsan, puan alma şansın zor olur. A.Gücü’nde iyi futbolcular var ama henüz takım olmuş değiller. Dikkat edin; sezon başında da F.Bahçe’de de aynı oyuncular vardı. Onlar da takım değildi. O meşhur Yeni Malatyaspor maçından sonra takım oldular ve bugünlere geldiler. Zaten bakın, Fenerbahçe kaç maçtır aynı kadroyla oynuyor. O zaman da başarı geliyor. Kenarda oturanlar da haddini biliyor. Allah var, Aykut da bu kadroyu iyi kullanıyor.
Aykut Kocaman, sezon başında bazı acılar çekti. Ama acı çekmeden de, başarı gelmiyor. Tabii burada bazı şeyleri tartışmak lazım. Mesela neyi? Fenerbahçe, Saracoğlu’nda en son golü Emenike’den yedi. Düşünün kaç maçtır gol yemiyorlar. Bu Fenerbahçe’nin çok iyi defans yaptığını mı gösterir yoksa, Türkiye’deki futbol kalitesini mi? Eğer Fenerbahçe, bu işi iyi yaparak, bu neticeyi almışsa, o zaman Şampiyonlar Ligi’nde çok iyi işler yapacaktır, demektir. Aksini siz düşünün.
İlk penaltı hatalıBir A.Gücü takımı düşünün, Alex’in attığı golde, barajı bile yanlış kuruyor. Cüneyt Çakır, FIFA hakemi ve Avrupa’da iyi maçlar yönetiyor. Ama bu Cüneyt Çakır, dün topla 4 defa çarpıştı. Alex’e verdiği 1. penaltı pozisyonun, penaltıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Rakibin ayağı yerde. Alex, daha rakibin ayağı yerde basılı dururken, kendini atmaya başlıyor. Aynı Cüneyt Çakır, ikinci penaltıyı doğru veriyor. Kırmızı kart doğru mu? Bence doğru. Çünkü Niang, topu stop edip, kaleciyi geçtiği an, bir başka Ankaragüçlü oyuncunun Niang’a müdahale etme şansı yok. Ama aynı Cüneyt Çakır, 2. penaltının bir başka kopya pozisyonunda kaleci Özden’i atamıyor. Sebebi basit; verdiği 1. penaltı. Cüneyt Çakır’ın bir karar vermesi lazım. Bazı takımların hakeme de ihtiyacı olmaz. Dün akşam olduğu gibi. Ama sen hakemliğinde istikrarı yakala. İşin başında, kafana şeytanlar girmesin.
BEĞENDiM
Alex’i beğenmemeye imkan var mı?
BEĞENMEDiM
A.Gücü’nün mücadele mantığını...
ÖNÜMÜZDE hem Futbol Federasyonu hem de genel seçimler var. Ona rağmen federasyon yönetimi dik bir duruş sergiledi. Bursa-Beşiktaş maçı konusunda, bazılarına ters gelen ama bence doğru olan bir cezayı verdi.
Şimdi bazıları diyor ki; “Olay stadın dışında olmuştur, hatta uzağında olmuştur. Yalnız polisiye bir olaydır.”
Böyle düşünenler yanılıyor. Neden? Bursaspor kiminle oynayacak? Beşiktaş’la. Bursaspor seyircisi ne yapıyor? Stada gidip yerini alacağına, oynayacağı rakip takımın, yani Beşiktaş’ın otelini basmaya çalışıyor. Burada önlem alan, Beşiktaş’ı koruyan ve Beşiktaş’ın stada gitmesi için çalışan emniyet güçlerine saldırıyor. Hedef kim? Rakip takımın oteli.
Peki yorumlar nasıl? “Bu olaylar Bursaspor’u bağlamaz.”
İşte orada haklılar! Diyarbakırspor’u bağlar herhalde!
Peki biz İsviçre Milli Takımı’nı karşıladığımızda, daha uçağın kapısı açılır açılmaz onlara küfür etmedik mi? Otobüsün güzergahını değiştirip, yumurta atmadık mı?
İsviçre’yi unutmayın
UEFA bize kaç maç ceza verdi? 6 maç. Bu 6 maçın 3’ü bu olaylardan dolayıydı, statta yaşananlardan değil. Sonra ne oldu? “6 maç ceza, 3’e indi” denildi. İşte burada yine yanılıyoruz. UEFA, 3 maçlık cezayı affetmedi, erteledi. Dedi ki; “Bir sene zarfında aynı olayları yaparsanız, size bu 3 maç cezayı da giydiririz.” Bu erteleme sistemi bizde yok. Aslında konulsa iyi olur. Peki, Bursaspor şampiyonluğa gitseydi; Bursaspor seyircisi aynı olayları yapar mıydı? Tartışılır.
Futbolculara bu kadar para veriyorsunuz, sonra Kayseri Kadir Has Stadı’nın bakla eksen bitmez zemininde futbol oynatmaya kalkıyorsun. Zeminin görüntüsü sadece yeşillikti.
Dün iki takım da zeminden dolayı büyük hatalar yaptı. Mesela, Beşiktaş’ın Quaresma ile attığı golde, İstanbul BŞB’li oyuncunun ayağı kaydı, düştü. Rüştü’nün, birkaç pozisyonda ayağı kaydı, gol olabilirdi. Dua etsinler büyük sakatlık olmadı. Daha da önemlisi iki takımın oyuncuları da iyi niyetliydi.
Öncelikle görüntü, İstanbul BŞB’nin fizik olarak daha iyi olduğu yönündeydi. Ama ilerleyen dakikalarda Beşiktaş’ın da fizik olarak oyundan düşmediğini gördük. Yani skorun da bu konuda itici bir takviyesi var. Maç 2-2 olunca, Beşiktaş’ın direnci de, temposu da arttı.
Belediye’nin golünü vermedi
Beşiktaş Guti oynadığı müddetçe, rakibinden bir eksik kaldı. Tayfur’un onda ısrarı, herhalde kamuoyuna Guti’yi daha iyi göstermek içindi.
İbrahim Akın, çıkana kadar etkili oynadı. Çıktıktan sonra İstanbul BŞB’nin hücum gücü çok azaldı. Hocası onu herhalde, fizik olarak oyundan düştüğü için almış olmalı.
Aurelio, alışmadığı yerde oynadı. Nitekim acemice bir penaltı yaptı.
Kendi hatalarından golü yiyene kadar psikolojik olarak da iyi direndiler. Direnmeden öte Fenerbahçe’yi zorladılar. Ama forvette etkili adamları yok. Emenike, iyi bir hücumcu. Çok güçlü bir adam. Emenike gibi bir oyuncun varsa, yalnız hücumda etkili olmazsın, defansın çok rahat eder.
Dün Fenerbahçe golü attıktan sonra oyun tamamen Karabükspor defansının üstüne yıkıldı, hiç rahatlayamadılar. Aslında ikinci devreden itibaren Karabükspor hücumda etkisiz kaldı. Zaten yedikleri golde de defans hatası ondan geldi. Çok fazla baskı yersen, hata yaparsın. Bakınız Fenerbahçe’den fazla bahsetmedik. Niye? Çünkü F.Bahçe iyi futbol oynamadı. Yücel İldiz, F.Bahçe’yi iyi çözmüş. Alex’e iyi markaj yaparsan, Fenerbahçe’nin yarısı bitiyor. Bu maçta bile iyi oynamayan Alex, attığı pasla maçın skorunu belirledi.
Selçuk’u atmalıydı
Önde iki ekran, şampiyonluğa oynayan 2 takımı izliyorsunuz, futbol kaliteleri çok düşük. Bu sene zaten Spor Toto Süper Lig’in kalitesi düşük. Marka değeri de yerlerde sürünüyor. Böyle kısır futbolla, kısır heyecanlarla kendimizi avutuyoruz. Bu maçta hakemlik bence bir pozisyon vardı. Maçın başında Selçuk’un bariz gol şansından atılması gerekirdi. Akıllı (!) hakem Bülent Yıldırım, pozisyona faul de vermeyince, iki işi bir arada halletti. İki no’lu yardımcı da yanlış bayraklar kaldırdı.
İki takım çekişiyor, zararı ufaklar görüyor. Burada şampiyonluğa oynayan takımlarla mücadele edeceklerin yapacağı tek şey var. İyi oynamak bir yana, özellikle iyi savaşmaları lazım ki dedikodunun içine girmesinler. Dün Bucaspor da, Karabükspor da bence iyi mücadele ettiler.
BEĞENDiM
Karabük’ün oyunu bırakmamasını.
BEĞENMEDiM
Yazı çıkınca paniklediniz
Ey Cüneyt Çakır, maçta bir olay olsa, aynı şekilde hakemlerini sahada bırakıp soyunma odasına mı kaçacaksın? Fener şampiyonluğu kaybedip, o alana gelse ve taraftarı da orada olsa yine aynı şeyi mi yapacaksın?
Havaş otobüsüne kaçmak yerine, “konuşmam yasak” desen olmaz mıydı...
TRABZONSPOR-G.Antepspor maçının 22. dakikası... Dany ile Burak ceza alanı yayı dışında mücadeleye giriyorlar. Türkiye’deki en çabuk, en süratli ve dikkatli oyunculardan biri olan Dany, pozisyona hakim oluyor. Burak, dört adım attıktan sonra kendini ceza alanı içine atıyor. Pozisyonun penaltıyla uzaktan yakından ilgisi yok.
Hakemin aldatmadan dolayı Burak’a sarı kart göstermesi, Dany’nin oyuna devam etmesi lazım. Bu sırada maç 0-0. Hakem Cüneyt Çakır, penaltıyı çalıyor, Dany’yi kırmızı kartla atıyor. Pozisyonun bütün günahını ve yükünü iki nolu yardımcı hakemin üzerine yıkıyor. Penaltı gol oluyor, Gaziantep en iyi oyuncusunu kaybediyor, maç 1-0 oluyor.
Dakika 49, maç 3-0 olmuş bile. Bu sefer net bir biçimde Trabzonspor defans oyuncusu Glowacki’nin kırmızıdan atılması lazım. Ama oyunda kalıyor. Bunlar olmasa belki de maçı Gaziantep kazanacak. Trabzon’un Fener’le arasındaki puan farkı 3’e çıkacak. Fener bir maç mağlup olsa dahi şampiyon olabilecek. Yani Cüneyt Çakır ve yardımcıları şampiyonluğu köküne kadar etkileyecek kararlar veriyorlar.
O alanı Fener de kullanıyor
Bu hakemlere 1000’er lira harcırah veriliyor. İsmi üzerinde harcırah. Bu parayı nereye harcayacaksın? Otele, ulaşıma ve yemeğe harcayacaksın. Taksiye binseniz ve 50 lira verseniz daha iyi olmaz mı? Size o parayı biriktirin diye vermiyorlar. Harcayın diye veriyorlar.
Trabzon-G.Antep maçını yöneten Cüneyt Çakır ve yardımcıları İstanbul’a dönüşte taksiyi değil Havaş’ı kullandı.
YILLARCA, “Hakem kimseye mahkum olmasın. Kimsenin karşısında ezilmesin. Saygıdeğer bir şekilde hareket etsin. Kimseden korkmasın” dedim. Bunun için de hep mücadele verdim. Sürekli de şunu söyledim; “Hakem özel hayatında giydiği kıyafetle, gittiği restaurant, cafe ve gece kulüpleriyle ve bulunduğu yerlerle en kaliteli şekilde yaşamalı.”
Sebebi basit. Oralarda bu hakemleri gören futbolcular, yöneticiler ve futbolseverler onlara daha farklı bakarlar. Ama kötü, şekilsiz ve kalitesiz yerlere girip çıkanlar daha bir farklı görülürler...
İnönü Stadı’na belediye otobüsüne binerek giden hakem triosu olduğunu bilirim, köfte, piyaz yiyerek maça çıkan hakemi de... Biz paramız yetmediği için misafirhanelere giderdik. Paramız ancak misafirhaneye gittiğimizde yeterdi.
Harcayın arkadaşlar
Şimdi ise hakemlere çok iyi paralar veriyorlar. Bir ay içinde dört maç idare eden Süper Lig hakemi her şeyi içinde olmak üzere 9 ila 13 bin lira arasında para kazanıyor. Bu parayı da Türkiye’de çok kimse kazanamaz.