Öyle ki 1960’dan beri dağıtılan, alanında dünyanın belki de en prestijli ödülü olan BBC Yılın Sporcusu ödülünü Tenis dalında yarışan sporcular tam 16 kere kazanmıştır. Bu 16 ödülü kazananların tamamı, aynı yıl Wimbledon’un Tek Erkekler ya da Tek Kadınlar kategorisinde altın madalyaya sahip isimleridir.
İsviçre’li Roger Federer, Muhammed Ali ve Usain Bolt ile beraber bu ödülü 3’er kez kazanarak zirvede yerini almıştır. Çim kortun efendisi, bir çok otorite tarafından tarihin en büyük raketi olarak kabul edilen 35’lik kurt Federer, bu sene yeni bir Wimbledon zaferi kazanırsa belki de 4.kez bu ödülü alarak, zirveye tek başına kurulabilir. Her ne kadar toprak kort performansını çime taşıyamasa da 31 yaşındaki Rafael Nadal, Federer ile aralarındaki 3 grand slamlık farkı kapatmaya gayret edecektir. Son iki Wimbledon şampiyonu Novak Djokovic ve 2013’teki şampiyonluğuyla 1936’dan sonra Britanya’ya Wimbledon tek erkeklerde ilk altın madalyayı kazandıran Andy Murray ve hatta Marin Cilic, Milos Raonic gibi isimlerin de şampiyonluk yarışı vereceği tek erkekler maçları yine turnuvanın zirvesi olacak.
Petra Kvitova ve Karolina Pliskova’nın favori gösterildiği ama bu iki tenisçinin kazanamaması halinde 7-8 tane daha favori ismin ortaya çıkacağı kadınlar kategorisini de heyecanla takip edeceğiz.
Türkiye yayın haklarını 3 yıllığına Eurosport’un aldığı turnuva geçtiğimiz Pazartesi günü başladı ve benim bu yazıyı yazdığım ana kadar oynanan maçlarda turnuvanın majör favorilerinim tamamı yola devam ediyor.
Wimbledon yazımızı şimdilik bir anekdotla bitirelim. 2001 Wimbledon Tenis Turnuvası Erkeklerde sürpriz sonuçlara sahne olmuş, Dünya 125 numarası, daha önce Grand Slam şampiyonluğu olmayan Goran Ivanisevic ile daha önce 2 kere Amerika Açık’ı kazanıp, bir önceki yıl final yapmasına rağmen Wimbledon’da şampiyonluğu olmayan Patrick Rafter finale kalmışlardır.
Final maçından bir gün önce yaptığı basın toplantısında Goran Ivanisevic “Bu gece rüyama bir peri gelse ve bana dese ki, yarın şampiyon olacaksın ama bir daha tenis topuna asla vuramayacaksın, bunu hiç düşünmeden kabul ederdim” cümlesini kurar. Ertesi gün müthiş çekişmeli geçen ve 5.sete uzayan maçta, son seti 9-7 kazanan 30 yaşındaki Ivanisevic şampiyon olur ve gözyaşlarına hakim olamayarak kendisini çim korta bırakır. Kariyerinin ilk Grand Slam şampiyonluğu Ivanisevic’e aynı zamanda BBC Yılın Sporcusu ödülünü de getirecektir. (Ivanisevic’in şampiyonluk anını görmek isteyenler için link: http://www.dailymotion.com/video/x5sm21v)
Ivanisevic 2002 yılında omzundan geçirdiği sakatlık nedeniyle yıl boyunca sadece Avustralya Açık ve ATP Masters Miami turnuvasına katılır ikisinde de 2.turda elenir ve tenisi bırakır. Daha sonra tenise geri dönse de 2003’de sadece Indian Wells’e katılıp ilk turda elenir, 2004 yılında katıldığı ATP Turnuvalarında Monte Carlo ve Roma’da ilk turda, Miami’de 2.turda elenir.
Uygulamanın yıllardır dillendirilmesi ve sonunda pilot turnuvalarda uygulanmaya başlaması, iki farklı cephe yaratmış durumda.
Hak ve adaletin sağlanması için, oyun da dursa kontrollerin yapılıp doğru kararın verilmesi gerektiğine inananlar bir tarafta, oyunun heyecanını ve akıcılığını azalttığı, özellikle gol sevinçlerini ortada bıraktığı için bu uygulamaya karşı çıkanlar karşı tarafta gözüküyor.
Öne geçen takım oyuncularının son 10-15 dakikada sakatlık bahanesiyle neredeyse ayağa kalkmadıkları, kendilerinden güçsüz rakiplere karşı bile, 1 bazen 2 farkla önde olan takımların, topu köşelere taşıyıp zaman geçirmeye odaklandığı bir ortamda, video hakem uygulaması oyunu yavaşlatıyor, akıcılığını engelliyor demek bana pek mantıklı gelmiyor. Asıl sorun gol boyutunda yaşanıyor, bugüne kadar mevcut uygulamada, orta hakem eliyle santra noktasını gösterdiğinde koşulsuz şekilde sevinebilirdin, her ne kadar bir sezonda, iki elin parmaklarını geçmeyecek miktarda, yardımcı hakemle görüşüp verilen gol kararlarının iptal edildiğini görmüş olsak da, bu çok ender görülen bir durumdu.
Konfederasyonlar Kupası ise sanki bu sistem öğrenilsin diye, devamlı tartışmalı kararların verildiği maçlarla başladı, örneğin Kamerun – Şili maçında, Şili’nin attığı 2.golde yardımcı hakem neye dayanarak ofsayt bayrağını kaldırdı anlamak mümkün değil, yardımcı hakemlerin bu denli hatalı kararlar vermeleri çok da sık karşılaşılan bir durum değil, yine Kamerun – Şili maçında yaşanan bir pozisyonda, serbest atış kullanan Kamerun’un bulduğu gol, Şili’li futbolcuya kafa vuruşundan önce faul yapıldığı gerekçesiyle iptal edildi, bu pozisyon video hakem ile düzeltilemedi, demek ki video hakem uygulaması, bu haliyle bazı hataları ortadan kaldıracak ama bazı hataları maalesef önleyemeyecek.
Konfederasyonlar Kupası ilk grup maçlarında en ez 5-6 pozisyonda video hakeme başvurulmuştu. Gol attığı için çılgınlar gibi sevinen futbolcuların video hakem kararını beklemeleri, ya da attıkları gol ofsayt gerekçesiyle iptal edilen oyuncuların, daha sonra karar değişse bile aynı sıcaklık ve heyecanla sevinememeleri seyir keyfini azaltan bir durum olarak ortaya çıkmıştı. Turnuvanın sonraki maçlarında gözlerimiz uygulamaya daha fazla alıştı. Futbolun zaten düşmüş olan seyir zevkine bu uygulama pek iyi gelmeyecek, olayın bir diğer tarafıysa yardımcı hakemlerin çok pasifize duruma düşmeleri, kaldırmadıkları bayrakların pek öneminin kalmamış olması nedeniyle, bundan sonra ofsayt konusunda en ufak tereddütü olan yardımcı hakemler bayraklarını kaldırmayıp, pozisyonun sonuçlanmasını bekleyebilirler ve bu şekilde bir çok gol iptali can sıkıcı olabilir. Mevcut sistem hatalı kaldırılan bayrağa çok kolay çözüm üretemezken, hatalı şekilde kaldırılmayan bayrağa çok rahat çözüm sunuyor.
Bu olayın maddi ve teknik boyutlarını düşünecek olursak; bu uygulama muhtemelen sadece canlı yayını olan maçlarda yapılabilecek gibi gözüküyor. 2.Lig ve daha alt liglerdeki takımların kaderleri yine bolca yapılabilecek hakem hatalarına bırakılmış durumda, hatta Türkiye Kupasında canlı yayının olduğu maçta uygulanıp, yayın olmayan maçta uygulanmaması gibi çifte standart yaratabilecek durumlar da söz konusu. Başlangıç tarihi olarak 2017-18 sezonunun ikinci yarısı öngörülüyor, bir futbol sezonunun yarısının video hakemsiz, yarısının video hakemli olması ne kadar doğru bir karar bunu da size bırakıyorum.
Uygulama nasıl devam edecek, ortaya nasıl sonuçlar çıkaracak bunu hep beraber yaşayarak göreceğiz ama kesin olarak görünen bir şey varsa, video hakem uygulaması ve teknolojinin müdahalesi şu an belirlenen sınırda kalmayacak, zamanla oyunun çok daha fazla içine girecek ve belki de bu süreç klasik hakemliğin sonu olacak.
İNGİLİZLER KURAL KOYMAYA DEVAM EDİYOR
KONFEDERASYONLAR KUPASI (17 Haziran – 2 Temmuz Rusya, Yayıncı: TRT Spor)
İlk olarak 1992’de yapılan, 1995’le 2005 arası 2 yılda bir yapılan ve 2005 yılından itibaren Dünya Kupalarından bir yıl önce, Dünya Kupasının yapılacağı ülkede, bir nevi Dünya Kupasına hazırlık ve ülkenin fiziki, teknolojik eksikliklerini de görmesini amaçlayan Konfederasyonlar Kupası, 8 takımla yapılmaktadır.
Bu 8 takım; ev sahibi ülke, son dünya şampiyonu ve 6 konfederasyonun şampiyonlarından oluşuyor.
Gelecek yıl yapılacak Dünya Kupası’nı müjdeleyen organizasyonun, son 3 şampiyonluğunu alan Brezilya; Güney Amerika Kupası’nı Şili’nin kazanmasından dolayı bu organizasyonda yer alamayacak.
Yine de futbolu kısa sürede özleyenler için Konfederasyonlar Kupası, maçların TRT’de yayınlanacak olmasıyla, gayet güzel bir alternatif olarak görünüyor. Bizim de 2002 Dünya Kupası 3.lüğünden sonra, bir kere 2003’de kısmen genç bir takımla katılarak 3.lük kazandığımız turnuvaya katılacak ülkeler şöyle:
A Grubu: Rusya (Ev Sahibi) Yeni Zelanda (Okyanusya Şampiyonu) Portekiz (Avrupa Şampiyonu) Meksika (Kuzey Amerika Şampiyonu)
B Grubu: Kamerun (Afrika Şampiyonu) Şili (Güney Amerika Şampiyonu) Avustralya (Asya Şampiyonu) Almanya (Dünya Şampiyonu)
Euroleague, Euroleague Play Off, Final Four, Türkiye Ligi, Türkiye Ligi Play-Off maçları dahil son 18 maçının tamamını kazanıp, rakiplerine adeta nefes aldırmayan Sarı – Lacivertliler’in finaldeki rakibi merak konusuydu. Salı günü Abdi İpekçi’deki belki de son resmi maç olan Anadolu Efes – Beşiktaş serisinin 4.maçıyla beraber Fenerbahçe’nin rakibi belli oldu.
Bir çok destanın yazıldığı Abdi İpekçi’ye Anadolu Efes, Beşiktaş karşısında 91-65’lik tarihi bir mağlubiyetle veda ettiği gibi, seriyi de 3-1 kaybederek, büyük hayal kırıklığı yarattı.
Normal sezonu 2.bitirmesi çok önemsenmeyen Beşiktaş ise, normal sezon performansını Play-Offlarda da devam ettirmeyi başardı. Ufuk Sarıca’nın başa geçmesiyle beraber, basketbolda da ivmesi artan Beşiktaş, Ufuk Hoca’nın 2 sezon önce Karşıyaka’da elde ettiği sürpriz şampiyonluk başarısını, Beşiktaş ile tekrar yakalamasını umuyor.
Final serisi 7 maç üzerinden oynanacak ve 4’e ulaşan takım şampiyon olacak.
2015’de her yıl Almanya’nın Oberstdorf kentinde yapılan Yetişkinler Dünya Şampiyonasına katılmaya karar verdi. 15 ülkeden 35 sporcunun yarıştığı Bronz 1 kategorisinde altın madalyayı alıp geldi. Hedefleri büyümüş, başarabileceğini görmüştü. İşinden ayrıldı, artık zamanının büyük kısmını buz pistlerine verecek, 2016’da hem Almanya, hem Kanada’daki şampiyonaya katılacaktı.
Naz Arıcı’yı bu süreçte kötü bir sürpriz bekliyordu, Ankara’daki olimpik buz pisti, çatısındaki sorun nedeniyle kapatılmıştı, artık Naz’ın önünde İstanbul, İzmir, Kocaeli ya da Erzurum’da çalışmak ya da bu işten vazgeçme seçenekleri vardı. Vazgeçmeyi asla düşünmedi, İstanbul ve İzmir pistlerinde çalışmanın maliyeti son derece yüksek, Kocaeli ise hem kendi sporcularının yoğunluğu, hem de Ankara’nın kapanmasından sonra Ankara’daki sporcuların da Kocaeli’ye yönelmesiyle, bir hayli kalabalıktı. Naz düşündü taşındı ve daha önce hiç gitmediği Erzurum’da karar kıldı. Erzurum’a yerleşti, günde en az 5 saat antrenman yaptı, hocası Timuçin Özbükücü, haftasonları Erzurum’a gelip, kendisine program yazdı, antrenman yaptırdı, sonra diğer sporcularının başına döndü.
Günler, haftalar, aylar geçti; Türkiye şampiyonasını kazanarak, Almanya’ya gidecek sporcular arasında yer almaya hak kazandı. Haziran ayında yine Oberstdorf yolculuğu ve yine altın madalya ama 2016 hedefleri bitmemişti. Ağustos sonu Kanada’nın Vancouver kentinde yapılacak şampiyonadaki altın madalyayı da istiyordu Naz. Türkiye Buz Pateni Federasyonu o kadar da istekli değil gibiydi. ISU takviminde olan yarışmanın, olimpik bir dal olmadığı gerekçesiyle; TBPF, Naz’ın ve antrenörünün, konaklama ve seyahat masraflarını karşılamayı reddetti.
Naz, madalyayla dönmesi neredeyse kesin olan şampiyonaya gidememe tehlikesiyle karşı karşıya kaldı, sponsor bulma, bir yerlerden destek isteme konusunda da çekingen olduğu için, morali bozuk bir şekilde çalışmaya devam etti. Antrenörü bir-iki yerle temasa geçti, belediyeler vb. kuruluşlarla toplantılar yapacaktı, 15 Temmuz’daki hain kalkışmayla beraber, ülkenin gündemi tamamen değişti, bu toplantılar hayal oldu, artık umutlar tükenmek üzereydi. Devreye Kemal Kılıçdaroğlu girdi ve Naz Arıcı Vancouver’e gidebildi. Orada da beklendiği gibi altın madalyasını alıp geldi, ödülü ne mi oldu ? Federasyon aleyine basına açıklama yapma gerekçesiyle TBPF Naz’ı tedbirli, antenörünü ise tedbirsiz olarak disiplin kuruluna sevketti. 2016 yazında geçen bu olaylar Kemal Kılıçdaroğlu ile Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç arasında, Ankara’daki meclis koridorlarında bile gündeme geldi.
2016 Aralık ayındaki federasyon seçiminde Dilek Okuyucu, Ahmet Hamdi Gürbüz’ün 1 oy gerisinde kalarak, federasyon başkanlığını devretmek zorunda kaldı.
Ankara’daki salonun bitmesiyle beraber, Erzurum’dan Ankara’ya geri dönen Naz Arıcı ya da nam-ı değer “Altın Kuğu” geçtiğimiz günlerde Obserstdorf’da bu sefer Gümüş 1 kategorisinde rekor bir puanla, madalya koleksiyonuna bir altın madalya daha ekledi. Bu sefer ona Erkekler Bronz 1 kategorisinde Salih Kolcu ve antrenörü Sıla Olçaray da bir altın madalyayla eşlik etti. Ahmet Hamdi Gürbüz başkanlığındaki TBPF ise sporcularımıza desteği esirgemedi.
Ben de bu film vesilesiyle bir zamandır yazmayı düşündüğüm, Doğu Almanya’da şampiyonluklar yaşamış ve Şampiyon Kulüpler Kupasında mücadele etmiş iki Karl Marx şehrinin takımından bahsetmek istiyorum.
Günümüzün Almanya haritasının en doğusunda yer alan Saksonya Eyaletinin 3 bölgesinden bir tanesi Chemnitz; 2.Dünya Savaşının bitiminden, Berlin Duvarı yıkılmasına kadar yaklaşık 45 yıl Doğu Almanya ve Batı Almanya iki farklı ülke, haliyle iki farklı milli takımları ve ligleri var.
Chemnitz şehri o zamanlar Karl Marx Stadt ismiyle anılıyor; 1956 ve 57 yıllarında bugünün Bundesliga2’de mücadele eden temsilcisi Erzgebirge Aue, o zaman ki adıyla Wismut Karl Marx Stadt ligi şampiyon olarak bitiriyor ve Şampiyon Kulüpler Kupasına kalıyor. İlk yıl 2.Turda Ajax, ikinci yıl Çeyrek Finalde Young Boys’a elenen Doğu Alman temsilcisi pek de parlak bir performans sergileyemiyor.
10 yıl sonra bu sefer FC Karl Marx Stadt (Bugün Chemnitzer FC ismiyle Bundesliga 3’de mücadele ediyor) Doğu Almanya Liginin şampiyonu olsa da, Şampiyon Kulüpler Kupasının henüz ilk turunda Anderlecht’e elenmekten kurtulamıyor.
O günlerden bugünlere geldiğimizde, Karl Marx’ın şehrinin adı bile değişse de, Batı’nın Doğu’ya üstünlüğü hala değişmedi. Berlin Duvarı yıkıldığından beri, Bundesliga’yı hiçbir Doğu takımı kazanamadı. Bugün 18 takımlı Bundesliga’da eski Doğu Almanya’dan sadece tek bir takım yer alıyor, eski sosyalist Doğu Almanya’nın şu an ligdeki tek temsilcisi Leipzig, kapitalist sponsoru Red Bull’un desteğiyle yeni çıktığı Bundesliga’yı 2.sırada bitirerek Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılma hakkı kazandı. Ne dersiniz sponsor desteğiyle eski Doğu Almanya, önümüzdeki 5 yıl içerisinde bir Bundesliga şampiyonu çıkarır mı?
Geçen sezon 2.yarının ortalarına doğru Yeni Malatyaspor yükselişe geçmiş, alt sıralardan kurtularak orta sıralara gelmiş, play-off potasını zorlamaya başlamıştı. Bitime 2-3 hafta kala Malatyalı bir arkadaşın play-off’a kalır mıyız sorusuna; hayır ama İrfan Hoca devam ederse, gelecek yıl çıkabilirsiniz demiştim.
Sezon bitti, sürpriz bir şekilde İrfan Buz ile Yeni Malatyaspor’un yolları ayrıldı. 1-2 hafta sonra tekrar anlaşıldı ve İrfan Hoca bu kez kolları Süper Lig için sıvadı. Aslında transfer edilen futbolculara baktığımızda play-off’u bile zorlayacağı pek düşünülmüyordu. Sezona fırtına gibi girdiler, 10 hafta geride kaldığında 25 puanları vardı. 3.haftada oturdukları liderlik koltuğunu 19.haftaya kadar kimseye bırakmadılar. Devre arasında takıma Sezer Özmen, Ayite, Ferhat Kiraz gibi Süper Lig seviyesinde futbolcuların da katılımıyla, tamamen şampiyonluk havasına girildi. At yarışı tabiriyle beyaz bayrak ayna yaptı İrfan Hoca, sadece 19.haftada 3-0 kaybettikleri Samsunspor maçıyla bir haftalığına Eskişehir ve Göztepe’nin gerisine düştüler. Sonraki 7 haftada alınan 19 puanla beraber liderlik koltuğunda çok rahatladılar. Kendilerinden çok yüksek bütçelerle mücadele eden; Eskişehirspor, Göztepe gibi takımlara karşı, ligin hiçbir döneminde ilk 2 sıradan birisini teslim etmeyeceklerini gösterdiler sezonun başından beri. Sezonun sonlarında, zor fikstürün de etkisiyle arka arkaya puan kayıpları gelse de, liderlik koltuğunu kaybetmedi Yeni Malatyaspor. 1970 yılında yapılan yaklaşık 10.500 kapasiteli Malatya İnönü Stadına veda maçında Boluspor’u yendikleri takdirde, 11 yıl sonra Malatya 1.Amatör Ligine kadar düşen (Süper Ligi 1.Lig sayarsak, 7.Lig oluyor) Malatyaspor’un yerine, yeni bir Malatya takımı en üst lige yükselecekti.
Gelin gibi süslenen İnönü Stadında maç ortada başlamıştı, ilk yarının sonlarına doğru Play-off potasından düşmek istemeyen Boluspor bir gol buldu ve uzun süre skor böyle devam etti. Sivasspor Adana deplasmanında 1-0 önde, Eskişehirspor ise sahasında Gaziantep karşısında 2-1 gerideydi ilk yarılar bittiğinde, Eskişehirspor’un puan kaybı halinde, Yeni Malatyaspor kaybetse bile Süper Lig yolcusu oluyordu, buna rağmen İrfan Hoca kaygılı ve gol için istekliydi.
Süper Lig’de düşme hattının sonundaki 3 takımın neredeyse kurtulma şansının kalmaması; Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor gibi büyük takımların şampiyonluk yarışından çok erken kopması, bu yıl Süper Lig’in beklenen heyecanı ve keyfi vermemesine sebep oldu.
TFF 1.Ligde ise gerek ilk 2’den Süper Lig’e çıkacak, gerek 3-4-5-6. sıralarda yer alıp play-off’a kalacak, gerekse düşecek takımlar son iki haftaya girmemize rağmen netleşmedi.
Yeni Malatyaspor ve Sivasspor, doğrudan Süper Lig’e çıkmak için en büyük iki aday, Cumartesi günü Denizli’de kaybeden Eskişehirspor ise son hafta oynanacak Sivas – Malatya maçı dolayısıyla, iki takımdan en az birinin puan kaybedecek olmasından doğacak Süper Lig’e yükselme şansını; Malatya’nın 5, Sivas’ın 3 puan gerisinde kalarak büyük ölçüde yitirdi.
Giresunspor, Boluspor, Göztepe, Ümraniyespor ve Altınordu’dan da 3 tanesi play-off’da yer alacak, bu hafta oynanacak Ümraniyespor – Altınordu maçını kaybeden takım için bu umut tükenecek, beraberlik iki takım için de olumlu bir sonuç olmayacak.
Bu takımlar içerisinde Altınordu takımını ayrı bir yere koymak gerek, yarışan bir takım olmasına rağmen, yabancı futbolcu oynatmayan, alt yapıdan yetiştirdiği oyunculara şans vererek Türk futbolunun geleceği için elini taşın altına koyan takımların başında geliyor İzmir’in bu güzel temsilcisi.
Play-Off yarışının devam ettiği dönemde Boluspor ve deplasmandaki Balıkesirspor maçlarında, U-17 Avrupa Şampiyonası Finallerinde Milli takımımızın kalesini koruyacak 16 yaşındaki Berke Özer’e maç kondisyonu kazandırmak için, asıl kalecisi Erce’yi yedek kulübesinde oturtan Altınordu’yu bu yıl olmasa bile en kısa zamanda, diğer kulüplere de örnek teşkil etmesi açısından, Süper Ligde görmeyi çok istiyorum.
U-17 Avrupa Şampiyonasını merak edenler için de belirtelim, turnuva geçtiğimiz hafta başladı. Hırvatistan’da yapılan ve 16 takımın katıldığı şampiyonada, Galatasaray ağırlıklı bir kadroyla mücadele eden Milli Takımımız, ölüm grubu olarak adlandırılan A Grubundaki ilk maçında 2-0 öne geçmesine rağmen İspanya’ya 3-2 kaybetmişti. 2.maçında ev sahibi Hırvatistan’ı 4-1, son maçında da İtalya’yı 2-1 yenerek, grubu İspanya’nın ardından 2.sırada tamamlayarak çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde Cuma günü 13’te Macaristan ile karşılaşacak olan temsilcimize başarılar diliyorum. U-17 Avrupa Şampiyonasını takip etmek isteyenler, Eurosport’taki canlı yayınları kaçırmasınlar.
TFF 1.Ligde en büyük heyecan ise düşme potasında yaşanıyor. 36 puanlı Manisaspor, 35 puanlı Samsunspor, 34 puanlı Adana Demirspor, 33’er puanı olan Gaziantep Büyükşehir Belediye ve Şanlıurfaspor’la beraber 31 puanlı Bandırmaspor’dan 2 tanesi, Mersin İdmanyurdu’nun ardından lige veda eden diğer takımlar olacaklar.