2018 yılını diğer yıllardan farklı kılan ne derseniz, daha önce 2008 yılında yapılan lisanslama ihalesinin 10 yıllık süresinin 2018 yılı Ağustos ayı itibarıyla sona erecek olması.
2018 yılında bu oyunlar için yeni bir ihale yapılacak, burada ihale şartnamesi büyük önem taşıyor, yine İnteltek gibi bir tekele bu bahisleri oynatma yetkisi verilir ve aynı vergi düzeni devam ederse, yasadışı bahislere olan eğilimi önlemek pek mümkün olmayacak.
İnteltek firmasının İddaa markasıyla gerek sanal, gerek fiziki bayiler üzerinden oynattığı oyun, gün geçtikçe oyuncu aleyhine gelişerek, oyuncuların kazanmasını neredeyse imkansız hale getirecek bir hale evriliyor.
Oyunun ilk başladığı yıllardaki kötü oranlar bile gitgide düşerken, MBS 3 kabusu bir türlü bitmek bilmiyor; oranları çok az miktarda yükselttikleri (ortalama kazançlarını %15-16lardan, %13lere indirdikleri) Altın Kupon programında ise MBS 5 yani en az 5 maç oynamanız gerekiyor, buna karşılık 10 yıldır canlı bahis açılan maç sayısı bir elin parmaklarını geçmedi, ortalaması 2 yılda bir maç bile etmiyor.
Nesine.com gibi sanal bayi olarak, bahis oynatma yetkisi verdikleri bayiler bundan 7-8 yıl önce kullanıcı çekebilmek için çeşitli promosyonlar yapıyorlardı, örneğin tutturduğunuz bir kuponun %20si kadar kupon yapmak için kullanabileceğiniz bakiye gibi, fakat fiziki bayilere zarar verdiği iddia edilerek bu promosyonlar İnteltek firması tarafından yasaklandı.
Rake diye adlandırdığımız, ortalama bir bahisten, oynatıcı firmanın kazanacağı miktarın ortalama %5 civarında olması kabul edilebilir bir miktarken, İddaa’da bu oran basketbol maçlarında %15 ile ortalamanın yaklaşık 3 katı, üstelik bazı futbol maçlarında 3.5 alt/üst oyununda iki seçeneğe 1.55-1.65 oranlar vererek rake miktarını %20 gibi kabul edilemez noktalara çıkarıyorlar.
İnteltek’in bu uzlaşmaz, kullanıcıyı yoksayan tutumunun sonucu olarak yasadışı bahis, ağır cezai müyeddiler ile çıkarılan yasalara rağmen, bir türlü önlenemiyor.
Efsane Başkan İlhan Cavcav’ın vefatından sonra Gençlerbirliğinde başkan seçilen oğlu Murat Cavcav zor günler geçiriyor. İlhan Cavcav sezonuna kötü bir başlangıç yapıp, teknik direktör değişikliğine giden ekipde; Ümit Özat’ın yerine getirilen Mesut Bakkal gönderilip, yerine yeniden Ümit Özat getirildi. Geçtiğimiz haftalarda 5 yönetim kurulu üyesinin istifa ettiği kulüpte, her an olağanüstü kongre süreci yaşanabilir.
Sezon başında Başkan Ahmet Şan’ın yaşadığı süreçten sonra istifa etmesiyle göreve gelen Konyaspor’un yeni başkanı Fatih Yılmaz’ın da olağanüstü kongre sürecini başlatması an meselesi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in konuyla ilgili kararı bekleniyor.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ile ters düşen Ali Şafak Öztürk gözyaşlarıyla olağanüstü genel kurul kararını açıklamıştı. Geçen sezon Etoo bombasından sonra bu sezona Nasri, Menez gibi inanılmaz transferlerle başlayan Antalyaspor, ligde düşme potasında; yönetim ve teknik direktör belli olmasa da, yıldız oyuncuların devre arasında takımdan ayrılması gündemde, Antalyaspor bu sezon ligde tutunamazsa; Orduspor, Mersin İdmanyurdu, Gaziantepspor gibi takımların yaşadığının daha şiddetlisini yaşayabilir.
Sezona fırtına gibi başlayan ve ilk 8 haftada sadece 2 puan kaybederek, Türkiye Süper Liginin Manchester City’si olacak mı diye düşünülen Galatasaray’ın ilk yarının ikinci dönemindeki büyük düşüsü; devre arasına girilmeden olağanüstü kongre kararı alınmasına neden oldu, ilk 8 haftada 22 puan toplayan Igor Tudor, devre arasını bile göremedi.
TFF 1.Liginde Eskişehirspor’un yaşadığı kongre sürecini, geçtiğimiz haftalarda uzun uzadıya yazmıştım, şimdi Samsunspor’u bir olağanüstü kongre bekliyor. Gaziantepspor’da da daha 3 ay önce seçilen yönetimin, yeniden kongre kararı alabileceği konuşuluyor.
Geçtiğimiz sezonlarda Süper Lig’e yükselme yarışı veren yılların Adana Demirspor’u, geçen sezon son hafta ligde kalabilmişti. Bu sezon da tehlike hattından uzaklaşmayı başaramadılar. Son 2.5 yılda Adana Demirspor’a 10 Teknik Direktör, 30 Yardımcı Antrenör, 5 Altyapı sorumlusu, 2 Menejer getirildi. 3 kere kongreye giden kulübe bu süreçte, 60’ın üzerinde futbolcu transfer edildi. Borç 25 Milyon TL arttı.
Siyaset ve kulüplerin tehlikeli dansı, yarım asırlık tarihi olan şehir takımlarını birer, ikiser dibe çekmeye devam ediyor. Merkezi ve yerel yöneticilere el açmak, şehrin ileri gelen iş adamlarından para dilenmek dışında hiçbir yaratıcı çözüm, hiçbir proje üretemeyen onlarca yönetici hala kulüpleri yönetmeye devam ediyor.
Süper Lig’de Bora Jet ile devam eden mahkeme süreci nedeniyle Fenerbahçe’yi saymazsak; Osmanlıpor ve Kasımpaşa takımlarının hala formalarında göğüs reklamı yok. TFF 1.Ligde Boluspor, Gaziantepspor, İstanbulspor, Adanaspor takımları için de aynı durum geçerli.
Uluslarası anlamda hiçbir şey ifade etmeyen, Dünya sıralamasına herhangi bir puan katkısı olmayan bu maçı en ön sıralardan; Bülent Serttaş’tan, Hülya Avşar’a kadar geniş bir ünlü kitlesi de seyretmişti.
Maria Sharapova daha önce Tekstilkent Arena’da 2007 yılında yapılan İstanbul Cup’a ve 2011-13 yılları arasında 3 kere arka arkaya İstanbul’da yapılan ve sezon sonu Dünya Sıralamasında ilk 8 sırada yer alan sporcuların katıldığı Yıl Sonu şampiyonasına da 2 kere gelmişti.
10-15 yıl kadar önce Dünyanın en iyi 3 tenisçisi arasında sayabileceğimiz ama son dönemde, gerek sportif başarı, gerek aldığı doping cezası ve gerek kariyerindeki şampiyonluklar açısından baktığımızda bugün kadın tenisinin neresinde olduğu soru işaretidir.
Kadın tenisinde 70li yılların başın Christine Evert, 70lerin sonlarından 80lerin sonlarına kadarına kadar olan yılları tartışmasız Martina Navratilova domine etmiştir. 80lerin sonunda bayrağı Steffi Graf almış, Monica Seles ile rekabetine baktığımız zaman da, bu dönemin majör tenisçisi olmuştur. Doksanların sonunda, 2000 yılına kadar Martina Hingis bir yıldız gibi parlamış ve aniden sönmüş, 2000lerin başından bu yana da kadın tenisinde Grand Slamler ve Yıl Sonu turnuvaları daha homojen olarak dağılmıştır.
Bu 18 yıllık dönemin en başarılı tenisçileri olarak Williams kardeşleri en tepeye koymak hiç de yanlış olmaz. Maria Sharapova bu dönemde en iyi 5 kadın tenisçi arasına girer mi derseniz, bana göre hayır; 2004 yılı dışında kadın tenisini domine ettiği bir sezon yok; şu an çoğumuzun adını hatırlamakta zorlandığımız Kim Clijters, Justine Henin gibi 2 Belçikalıyla aynı seviyeye koymamız mümkün olabilir. Günümüze baktığımızda ise Halep, Radwanska, Wozniacki, Azarenka gibi isimlerin yanına bile yaklaşamaz.
Maria Sharapova bir nevi kadın tenisinin David Beckham’ıdır diyebilir miyiz? O bile zor! Çağla Büyükakçay ile yaptığı maçı seyredenler olduysa anımsarlar. Sharapova’ya maç esnasında evlenme teklifi geldi, kendisinin bu teklife olan reaksiyonu ise son derece sınırlıydı. Benzer bir teklif şampiyon olduğu 1996 Wimbledon Tenis Turnuvasında Steffi Graf’a yapılmıştı, Steffi Graf’ın verdiği reaksiyonla Maria Sharapova’nın reaksiyonunu karşılaştırdığımız zaman da, bir pazarlama harikası olan Maria’yı maalesef Steffi Graf’ın çok arkasında görüyorum.
Meksika temsilcisi Pachuca ile Fas temsilcisi Casablanca Gremio’nun rakibi olmak için karşılaşırken; Ön elemede Auckland City’i geçen ev sahibi Al-Jazira bu sefer Urawa Red Diamonds’ı geçerek yarı finalde Real Madrid’in karşısına çıkmak isteyecek.
Salı ve Çarşamba günü yarı final maçlarının yapılacağı şampiyona; 16 Aralık Pazar akşamı final maçıyla son bulacak.
Son 10 Kulüpler Dünya Kupasının 9’unda kupanın Avrupa kıtasına gittiğini düşünürsek, Real Madrid bu şampiyonanın şüphesiz favorisi konumunda, son 10 yılda kupayı Avrupa kıtasının dışına taşımayı başaran tek takım finalde Chelsea’yi 1-0 yenen Corinthians olmuş. 2012 yılındaki bu finali de Cüneyt Çakır yönetmişti.
FIFA Kulüpler Dünya Kupası olarak adlandırılan organizasyon ilk defa 1960 yılında Intercontinental yani Kıtalararası Kupa adıyla Avrupa ve Güney Amerika şampiyonlarını karşı karşıya getirmek için çift ayaklı olarak başladı. İlk Kıtalararası Kupa’yı Uruguay temsilcisi Penarol’le 0-0 kaldığı maçın rövanşında, sahasında 5-1 kazanan Real Madrid aldı. Penarol ertesi yıl Benfica ile karşılaştığı turnuvada ilk maçı Lizbon’da 1-0 kaybetmiş, sahasında 5-0 kazanmıştı, kurallar gereği iki takımın da birer galibiyeti olduğu için, yine Uruguay’da yapılan 3.maçı da 2-1 kazanarak, bu kupayı daha ikinci organizasyonda Avrupa kıtasının dışına çıkarmayı başarmıştı.
1970lerin başına kadar gayet iyi giden organizasyonda; 1971 yılında Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonu Ajax, Kıtalararası Kupa’ya katılmayı reddeder ve yerine Panathinaikos katılır, 1972de turnuvaya katılan ve kupayı kazanan Ajax 1973’de yine katılmayı reddeder ve yerine Juventus katılır. 1974’de Şampiyon Kulüpler Kupasını kazanan Bayern Münih de benzer şekilde hakkını Atletico Madrid’e devreder. 1975 yılında turnuva yapılmazken, 1976 Şampiyon Kulüpler Şampiyonunun bu formatta katıldığı son kupa olur. Bayern Münih iki maç sonunda Cruzerio’yu geçerek şampiyon olacaktır. 1977’de şampiyon Liverpool’un yerine Borussia Mönchengladbach, 1979’da da şampiyon Nottingam Forest yerine Malmö Kıtalararası Kupa’ya katılırken 1978 yılında yine kupa yapılamaz.
Temmuz ayında da benzer bir süreçten geçen ve iki kongrede de yönetime talip çıkmayan Eskişehirspor’da, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, eski yöneticiler ve şehrin önde gelenleriyle yaptığı seri görüşmeler sonunda, Eskişehir Basket takımını Süper Lige çıkaran Sinan Özeçoğlu’nu destekleyerek, başkan adayı olmasını sağlamıştı.
Sinan Özeçoğlu’nun başkan seçilmesinin ertesi günü kulübe gelen transfer yasağını, kabine değişikliği ve Nabi Avcı’nın bakanlığının son bulması takip etti.
Sezonun başlamasına yaklaşık 2 hafta kala yönetimini oluşturabilen Eskişehirspor, apar topar Sergen Yalçın ile anlaşıp, sezon hazırlıklarına başladı. Sinan Özeçoğlu’nun hükümet başta olmak üzere, belediyeler, ticaret odaları, sivil toplum kuruluşlarından da destek bekleyerek, 15 Milyon Liranın üzerinde sıcak parayla başladığı macera; önce gelen 3 puan silme cezası ve Sergen Yalçın’ın istifası ile sarsıldı. Daha sonra söz verilen desteklerin gelmemesiyle beraber 24 puan silme cezası dedikoduları, primler hariç sezon başından beri ödenemeyen futbolcu maaşları ve şehrin önde gelenlerinin duyarsızlığı üzerine alınan olağan üstü kongre kararıyla kötü ve erken bir final yaptı.
Eskişehirspor, kötü yönetimlerin neden olduğu dibe vurma ve hatta yok olma sürecine giren ne ilk ne de gerekli çalışmalar ve yasal düzenlemeler yapılmaz ise son takımımız olacak. Eskişehirspor gibi, bugünlerinde bile dolu tribünlere oynayan nice takımlar var olma savaşı verirken, belediyelerin, siyasetin desteklediği, taraftarı olmayan takımları Süper Ligde izlemeye ve neden maçlara seyirci gelmiyor diye düşünmemize pek anlam veremiyorum.
Benzer süreçleri yaşayan takımlara baktığımızda; Kocaelispor, Sakaryaspor, Ankaragücü, Karşıyaka, Altay, Orduspor, Malatyaspor, Diyarbakırspor, Erciyesspor, Mersin İdmanyurdu ve yine bugünlerde Gaziantepspor ilk akla gelenler.
Hector Cuper’i göreve getirdiği günlerde 5 yıl sonra Süper Lig şampiyonu olacağız diyen Nedim Türkmen’in Orduspor’u aradan geçen 5 yıl sonunda; şu an Bölgesel Amatör Ligde son sırada ve -8 puanda, gelecek yıl kapanmazsa, Ordu Süper Amatör Ligde mücadele edecek. Ordu’nun üst liglere çıkarmaya çalıştığı yeni takımı Yeni Orduspor ise şu an 3.Ligde play-off potasında, gelecek yıl onları 2.Ligde seyredebiliriz.
Perşembe ve Cuma günü Euroleague maçları oynanırken, Avrupa Elemeleri; Cuma, Pazar ve Pazartesi günleri oynanacak, milli maçlar nedeniyle bu hafta içi Erkekler FIBA organizasyonlarında ve hafta sonu yerel liglerle maç oynanmayacak.
Dünya Kupası Avrupa Elemeleri B Grubunda yer alan A Milli Basketbol Takımımızın rakipleri: Letonya, Ukrayna, İsveç olacak. Grubu ilk 3 sırada bitiren takımlar, gelecek yıl yapılacak 2.eleme turu gruplarına katılacak. 6şar takımdan oluşacak 2.eleme turu gruplarında da, grubunda ilk 3 sırayı alan takımlar Dünya Kupasına katılmaya hak kazanacak.
Cuma günü 19’da Bursa’da eleme maçlarına başlayacak A Milli Takımımızın ilk rakibi Letonya olacak. Ülkemizde yapılan son Avrupa Şampiyonasında çeyrek final yapan ve turnuvayı şampiyon bitiren Slovenya’ya 6 farkla kaybedip, şampiyonu final turlarında en çok zorlayan ekip olan Letonya’nın NBA’da oynayan süperstarı Porzingis NBA maçları devam ettiği için milli takımımıza karşı formaya giyemeyecek.
Pazar günü grubun 2.maçında yine saat 19’da Kiev’de Ukrayna karşısına çıkacak millilerimizin maçlarını NTV Spor canlı yayınlayacak.
2019 yazında Çin’de yapılacak Basketbol Dünya Kupasına ilk defa 32 takım katılacak. Değişiklikler bununla sınırlı değil tabi, en son 2014 İspanya’da 24 takımın katıldığı Dünya Kupasında kullanılan Wild Card sistemi de kaldırıldı. Ev sahibi Çin dışında tüm takımlar elemelerden gelecek. 2 yıllık periyottan 4 yıllık periyoda çıkarılan EuroBasket de artık Dünya Şampiyonası ya da Olimpiyatlar için bir eleme turnuvası olmaktan çıkmış oldu.
Avrupa kıtası için 6 olan kontenjan, yeni sistemle birlikte 12’ye çıktı. (Son Dünya Kupasında Avrupa kıtasının 6 kontenjanı dışında, ev sahibi İspanya ve Wild Card ile gelen Türkiye, Finlandiya ve Yunanistan’ın katılımıyla birlikte, 10 Avrupa ülkesi yer almıştı.) Asya ve Amerika kıtasından 7şer (Avustralya ve Yeni Zelanda da Asya elemelerinde yer alacak), Afrika kıtasından ise 5 takım Dünya Kupasında yer alacak.
Dünya Kupasında ilk 7 sırayı alan takımlar, bir sonraki yıl yapılacak Olimpiyatlara ev sahibi ülke ile katılan 8 takımdan birisi olacaklar, Olimpiyatı düzenleyen ülke Dünya Kupasında ilk 7 sıra içerisinde yer alırsa, çeyrek finale kalan tüm takımlar, Yaz Olimpiyatlarının yolunu tutacak.
Bu dünyaya geldiğinden beri, yani 55 yıldır Nörkopping’in İsveç Liginde kazandığı 2.şampiyonluktu.
6.sezonun ortalarında 13 maç sonunda 27 puandayken, milli görev için Nörkopping takımından ayrıldı ve İsveç A Milli Takımının başına geçti Jan Olof (Janne) Andersson.
Göreve geldiği İsveç milli takımı EURO 2016’da başarılı olamayarak; İtalya, Belçika, İrlanda grubunu 1 puanla son sırada bitirmiş ve eve erken dönmüştü. Son 15-20 yılın fenomen futbolcularından Zlatan Ibrahimovic milli takımı bırakmış, Dünya Şampiyonası Eleme kurasında İsveç; Fransa, Hollanda, Bulgaristan gibi zor takımların bulunduğu bir gruba düşmüştü. Dünya Kupasına katılmayı bırakın, Play-Off aşamasına gelmesi bile sürpriz görünüyordu.
4 maçta 4 galibiyet ve Dünya Kupası hedefiyle başlayan süreçten, sadece 1 galibiyet çıkınca, Rumen teknik direktör, Türkiye gibi Doğu ülkelerinde, yabancı sınırı şart diye başarısızlığına kılıf buluyor. Sinan Engin gibi isimler de, 72 yaşındaki Lucescu’ya en az 4-5 yıl zaman tanınması gerektiği fikrini aşılıyorlar.
Bu kadar siyasete muhtaç bir Federasyon yönetimi ve özellikle vergi ödememek için düzenli olarak Hükümete ve Maliye Bakanlığına adeta yalvaran kulüplerin olduğu bu bozuk sistemin, sadece kişilerin ya da yabancı sınırının değiştirilmesiyle düzeleceğine gerçekten inanan var mı?
Yabancı sınırının düşük tutulduğu dönemlerde, Türk futbolcularının fiyatları, yabancı muadillerine göre çok çok yüksekti. Bülent Akın, Mehmet Topuz, Tarık Çamdal gibi futbolculara ödenen paralar ve alınan karşılık, neden o yıllara dönülmemesi gerektiğini gösteriyor bize. Yabancı sınırlaması olduğu dönemde Galatasaray’ın UEFA Kupasını almasını örnek gösterenlere, takımlarımızın kupa kazanamadığı yaklaşık 55 sezonu karşı tez olarak sunabiliriz sanırım ya da mevcut yabancı sistemiyle Beşiktaş’ın, bir Türk takımının Şampiyonlar Ligi gruplarında en yüksek puan alan takım olma rekorunun eşiğinde olduğunu.
Bu ekonomiyi besleyen; futbolu izleyen, stada gelen, Digitürk vb. platformların kutularını alan futbolseverlerin de benim gözlemlediğim kadarıyla %75-80’i yeniden yabancı sınırı getirilmesine karşılar. Daha özgür bir sisteme alıştıktan sonra, mevcut sistemi geriye götürmek üzere yapılacak radikal bir kısıtlama, futbol seyircisini ciddi anlamda kaçıracaktır. Mutlaka yeni bir düzenleme getirilecekse; 8+3 ya da 9+2 gibi günümüzün rekabetçi futbolunda daha uygulanabilir, bir sistem olmalıdır.
Yabancı sınırlaması sayesinde, A Milli Takımımız seviye atlayacak, Türk Futbolu ekol olacak masalı anlatanlar, yabancı sınırının 3 olduğu yıllarda niye İngiltere’den, Polonya’dan 8’er gol yediğimizi de bizlere mantıklı bir şekilde açıklamak zorundalar. 1923’den, yeni esnek yabancı sınırının getirildiği 2015 yılına kadar geçen 92 yılda, neden hala ekol olamadığımızı da, bu açıklamaya eklerlerse bence harika olur.
2.AVRUPA BASKETBOL SAVAŞLARI
Bundan yaklaşık 20 ay kadar önce Avrupa’da Basketbol Savaşlarını yazmıştım. “