Erdal İpekeşen

Mihrabın yedi duayeni

22 Ekim 2006
TÜRKİYE’nin en önde gelen hafız mevlithanları arasında, Üstat sıfatını, hançeresinin hakkıyla elde eden yedi isim bulunuyor. "Mihrabın yedi duayeni"nden Halil İbrahim Çanakkaleli ve Fevzi Mısır seksen yaşını aştılar. Onları yaşça, prostat kanserinden tedavi gören Nihat Ulu izliyor. Daha sonraki yaş kuşaklarından Aziz Bahriyeli, İbrahim Peker ile Ankara Kocatepe Cami İmamları İsmail Coşar ve Kadir Temel hafız mevlithanlar içinde seçkin konuma sahipler.

Seslerini korumak için dondurma yemeyen, soğuk su içmeyen hafız mevlithanlar, mevlit okuma halkasına istisnai durumlar olmadıkça usta-çırak düzenine uygun olarak, 18 yaşını doldurduktan sonra girebiliyorlar. Vefat eden Yusuf Gebzeli, Kani Karaca, Süleyman Arabulan, İsmail Biçer de ülkenin değerli, üstat mevlithanları arasındaydılar. Mevlitlerin sonundaki, cömert dileklerle dolu dualarıyla hafızalarda yer eden Adem Erim ile Bülbül Hoca lakabıyla tanınmış olan, kaside okuyucusu İsmail Doruk da Allah’ın rahmetine kavuştular.

Hazreti Muhammed’i övmek için, Bursalı Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve Müslüman ölülerin ardından okunan uzun şiir (mevlit), bahir denilen beş bölümden oluşuyor. 75 ila 90 dakika süren mevlitte Saba ve Çargah makamlarından okunan birinci bahir Tevhit adını taşıyor. Rast makamından okunan ikinci bahir Veladet. Uşşak makamıyla okunan üçüncü bahrin adıysa Merhaba. Hüzzam ve Hüseynî makamlarıyla okunan dördüncü bahir Miraç’tan sonra, Saba makamında karar kılınarak dinletilen beşinci bahir Münacat geliyor.

Bahir aralarında Tevşih denilen dualar ve Kuran okunuyor. Mevlidin sonu ilahilerle, duayla getiriliyor. Kuran okumada Türkiye, bütün İslam ülkelerine açık ara fark atıyor. Diğer tüm İslam ülkelerindeki Kuran hafızlarının toplamından daha fazlası, yalnızca İstanbul’da yaşıyor. 12-15 yaş arasında ezberlenilmesi tavsiye olunan Kuran, iki yol (tarik) ile okunuyor: İstanbul tariki ve Mısır tariki. Mevlithanların tümü de, ehl-i Kuran. Yani, Kuranı Tecvit denen kurallara ve Kıraat denen okuma bilgisine uygun okuyabiliyorlar.

Ekmek ile unu karıştırınca!

GEÇEN hafta "Tüm Türkiye’de bilinen Ankaralı markalar" başlıklı yazımda UNO Ekmek’in İlhan Cavcav’a ait olduğunu belirtmiştim. Oysa önemli bir yanılgı içine düşmüşüm. Sayın Cavcav, UNO-UN’un sahibiyken, ayrı bir kuruluş olan UNO Ekmek’in sahibi Doruk Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hasip Gençer’miş. 1990 yılında UNO’ yu kuran Hasip Bey, 1959 yılında Ankara’da doğmuş ve 1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra iş hayatına atılmış. İlhan Cavcav’ın da UNO isimli bir markası olduğundan dolayı geçen haftaki yazım önemli bir hata içermese de, yine bir Ankaralı olan Hasip Gençer’e ait UNO Ekmek’e haksızlık olmaması açısından bu açıklamayı yapmak istedim.

Hanım Mevlithanlar da var

GELENEKSEL olarak erkek sesine hasredilen mevlidi, okumaya gayret eden hanımlar da bulunuyor. Erkeklerin bulunması arzu edilmeyen mevlitlerde görev yapan mevlithan hanımlar arasındaki, Ankara da bir giyim butiği bulunan 44 yaşındaki Şengül Tezcan, Hacca ve dokuz kez Umre’ye gidip gelmiş.

Tezcan bekar. 19 yaşından beri örtündüğünü söylüyor. Dükkanında müşterilerin elbise prova ettikleri kabinde kılıyor vakit namazlarını. Başörtüsü Hint ipeğinden, başörtünün altında saçlarını içinde topladığı yemenisi de Hint malı. Kocatepe Cami İmamı İsmail Coşar’dan ders alarak başladığı mevlithanlığını, İstanbul, Bursa gibi şehirlerde de icra etme imkanı bulmuş,

"Yalnız mevlit okunmuyor. Hanımlarla istek üzerine dini, ahlaki sohbetler de yapıyoruz. Kuran harflerini ve okuma işaretlerini öğrendim. İsteyenlere de öğretmeye çabalıyorum. Ama, maalesef Hafız değilim. Kuranı ezbere değil, yüzünden okuyorum. Mevlit okuyan genç hanım arkadaşlarla da topluca katıldığımız mevlitlerin dinleyicilerinin tümü hanım oluyor. Bir kaç yüz kişilik topluluklara mevlit okuduğumuz oldu." diye konuşuyor.

Filenin önündekiler ve içindekiler

Plak setini istiflediği korunaklı çantasından başka bir özelliği olmadığı halde, gecenin ilerlemiş vakitlerine kadar eğlence terörü estiren yeni arkadaşları, yani DJ’leri biliyorsunuzdur. Kendileri son zamanlarda eğlence yerlerinde epeyi revaçtalar. Ancak gel gör ki, ünlü bayan mankenler sayesinde onların da pabucu dama atılacak gibi görünüyor. Yeni açılan, ya da sezona merhaba diyen mekanların çoğu, ünlü bayan mankenleri DJ kabinlerine oturtup, müşteri çekmeye çalışıyor.

Televole kültürü içindeki kariyeriyle fiziki cazibesinden başka hiçbir özelliği olmayan podyum güzelleri de, salonda bulunanların müzik zevkinden daha çok, göz zevkini tatmin ediyor. Foto muhabirlerinin flaşları patlıyor, mankenimiz kollarını havaya kaldırıyor, jöleli saçlarıyla gençlerimiz onunla aynı kareye girmek için birbiriyle yarışıyor. Sonra mı? Podyum yerine, DJ kabinine çıkan mankenimiz tomarla parayı cebe atıp, evinin yolunu tutuyor. Ortada ne müzik, ne de dans zenginliği var.

Geçenlerde Ankara, elini sallasan ünlü bir mankene çarpan atmosfer içindeydi. Benim de elime değil, ama gözüme çarpan isimler vardı. Biri beş dakikalığına DJ kabinine girdi, diğeri de iki kez barın üstüne çıktı. Sonra da, uçak ve otel masrafları hariç birkaç bin doları cebe atıp İstanbul’a geri döndüler. O anda aklıma Voleybolda başarıdan başarıya koşan kızlarımız geldi ve mankenlerle benzer yönünü bulmaya çalıştım. Sonuçta da birinin file önünde, diğerinin de file çorap içinde bizlere ter döktürdüğüne karar verdim. Ayrıldıkları nokta mı? O kadar çok ki, hangi birini sayayım.
Yazının Devamını Oku

Tüm Türkiye'de bilinen Ankaralı markalar

15 Ekim 2006
Geçen hafta Ankara'nın en zengin kişi ve ailelerini yazmıştım. Bu hafta ise Başkentin bağrından kopup, tüm ülkeye, hatta kimi zaman Dünyaya adını duyuran Ankaralı markaları aktaracağım. Politikacı ve bürokratlarla nam salmış bu şehri girişimci ruhlarıyla tanıtan insanların ürünlerinden bahsedeceğim.Bakalım birazdan sıralayacağım markaları hatırlıyor musunuz, ya da bir şekilde kullandınız mı?

İlk etapta tekstile bir göz atalım. Levent Özçoban'a ait Polo, Fethi Ağralı'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nda Ağralı ve Tan Ailelerine ait Yeni Kara Mürsel, Tontu Ailesine ait Dörtel, Sedat Onur'un yarattığı, ama iflas edince Junior ile Modateks Tekstile geçen Tiffany& Tomato, Barış Küce'ye ait Limon, Tüzün Mirza'ya ait Tüzün...

Gelelim Turizme... Belki de Ankaralı girişimcilerin en başarılı olduğu alan. Bugün ülkemizin bir çok bölgesinde irili ufaklı bir çok otel ve tatil köyüne sahipler. Ancak listeye girenlerin hepsi otel zinciri kuran ve kendi markasını yaratan Ankaralılar. Mehmet Nazif Günal'a ait Topkapı, Kremlin gibi otelleri bünyesinde barındıran WOW Grup, Özaltın Ailesine ait Gloria Otelleri, Büyükhanlı Ailesine ait Justiniano Grup Otelleri, Akın Yılmaz'a ait Joy Grup Otelleri, Dedeman Ailesine ait Dedeman Otelleri(İlk otellerini 1966 yılında Ankara'da faaliyete geçirdiler), Oğuz Gürsel'e ait The Marmara Otelleri, Burhanettin Kaya'ya ait Kaya Otelleri, Doğramacı Ailesine ait Bilkent Otelleri, İbrahim Çeçen'e ait IC Otelleri, Magic Life Otelleri.

İsterseniz Cumhuriyetimizin ilk yıllarına gidelim ve günümüze kadar gelen markalara bakalım. Bugün bir çok alanda faaliyet gösteren Koç Grubu, Eyüp Sabri Tuncer Kolonyaları, Atatürk'ün kurduğu TED Ankara Koleji, Ali Uzun tatlıcısı … Daha sonradan bunlara ilave olan, Başman Ailesine ait Kavaklıdere Şarapları, İhsan Doğramacı'nın kurduğu Hacettepe Hastaneleri, İş Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank, Şekerbank, Mehmet Nazif Günal'ın kurduğu MNG Bank, MNG Kargo, MNG Havayolları, Akman Ailesine ait Ersu Meyve Suları, Akman Bozacısı, Hasan Aslan'a ait Samur Halıları, Boss Turizm, Nuhun Ankara Makarnası, Doğramacı Ailesine ait Tepe Mobilya, İsmet Akyürek'in kurduğu İsmet Möble, Nuri Gökyay'ın kurduğu Nurus Mobilya, Koleksiyon Mobilya, Tekin Acar Parfümeri, Sports İnternational Spor Kompleksleri, İpek Ailesine ait Koza Davetiyeleri, Mesa Evleri, İlhan Cavcav'a ait UNO Ekmek, Birtat Yoğurt, Togo Ayakkabı, Tekel Bira, Beypazarı Soda, Atatürk Orman Çiftliği Ürünleri.

Bu arada Türkiye'de ilk kurulan üniversite kampusunun ODTÜ olduğunu ve yine ilk Devlet Konservatuarı'nın Ankara'da kurulduğunu belirteyim.

 Bunlarda Ankara'nın meşhur eğlence markaları

Ankara, 1920'li yılların başında küçük bir Anadolu kasabasıyken Başkent olmasıyla birlikte kaderi de büyük bir hızla değişti. Siyasiler Ankara'nın kaderini öylesine etkiledi ki, Cumhuriyet devrimleri Türkiye'de kendini ilk olarak Ankara'nın sosyal hayatında hissettirmeye başladı. Bir yandan opera, bale, tiyatro gibi çağdaş sanatlarla tanıºan Ankara, öte yandan modern yaşama cevap verecek mekanlara da sahip olmaya baºladı. Tabii, büyükelçiliklerin İstanbul'dan Ankara'ya taşınması da bu gelişimi hızlandırdı.

Ankara'nın Batı'yı örnek alan kültürel gelişmesiyle Fransız ve İtalyan restoranları, gazinolar gözde yerler oldu. Dolayısıyla yemek ve eğlence mekanlarını meşhur kılan siyasetçiler ve devlet adamları oldu. Karpiç'in adı Atatürk'le, RV'nin adı İsmet İnönü'yle anılırken, Süreyya ve Yüksel Palas gibi mekanlar da Adnan Menderes ile Celal Bayar'ın tercihi oldu. Ve gelelim dünden bugüne ismini hafızalara kazıtan mekanlara. Bakalım hangilerini tanıdınız ve hatırladınız?

Kuruluşu Cumhuriyetin ilk yıllarına dayanan Karpiç Restoran, Uğrak Restoran, Merkez Lokantası, Ankara Palas, Süreyya Gazinosu, Astorya Gazinosu, Gar Gazinosu, Ambasador Kulüp. Ömür Pastanesi. Son elli yıla damgasını vuran restoran ve eğlence merkezleri; Lunapark Gazinosu, Göl Gazinosu, Köşk Gazinosu, Marmara Otel Gazinosu, Başkent Gazinosu, Grand Gazinosu, Dedeman Gazinosu, Altınnal Gazinosu. Kafe restoran ve bar karışımı mekanlar; Reşat ve Vahit Önat kardeşlere ait RV Restoran ile Türkiye'nin ilk fessfoot mekanı Piknik, Göksu Restoran, Washington Restoran, Hacıbaba Restoran, Uludağ Restoran, Kabap 49 Restoranlar, Kazan, Bizon, Panorama, Sergen, Alba, Elegant. Bonjour, Kulis, Şömine, Artı, Zor Bar, Replik.

Yazının Devamını Oku

Işte en zengin 15 Ankaralı

7 Ekim 2006
İSTANBUL Sanayi Odası’nın her yıl gerçekleştirdiği ISO 500 araştırmasını bilirsiniz. Türkiye’nin en gözde sanayi ve hizmet şirketlerini büyüklük sırasıyla listeler. İşte bu araştırmadan yola çıkarak, Ankara’nın en zengin kişilerini ya da ailelerini sıralamaya başladım. Ayrıca en çok vergi veren kurum ve kişilerin listesiyle de karşılaştırdım. Hatta bu kadarla da kalmayıp borsada işlem gören firmaların son bir yıldaki hisse oranları ve piyasa değerlerindeki değişimlerin hesaplarına da göz attım. Tabii tüm bu verilere kişisel bilgi ve gözlemlerimi de ilave ettim. Ve ortaya Türkiye’nin en zengin kişi ve aileleri arasına ismini yazdıran Ankaralıların listesi çıktı.

Dünyada nakit varlığı, 1 milyon doların üzerinde olan kişi, "Zengin" sıfatını alır. Ama benim listem, 5 milyon dolar sınırından başladı. Zira, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 1 milyon doları olan bir çok zengin adını kayıtlara geçirmiyordu. Geçiren de gayrimenkul zengini olarak karşıma çıkıyordu. Bahsettiğim zenginler ise günlük yaşamında iyi para harcayan, marka giyinen, herkesin gidemeyeceği mekanlara ve seyahatlere gidecek gücü olan, lüks otomobillere binen, hatta özel uçağı olan kişiler.

Örneğin lüks yaşam ve tasarruf denilince bu iki kavramı birleştiren belki de tek nokta, zaman. Bu ikilinin bir araya geldiği alanlardan biri de göklerde özel jetlerle yapılan yolculuk. Şu sıralar ülkemizde, bir şirket ya da aileye ait 20 civarında özel jet var. Bunlardan iki tanesi ise Ankaralı ailelere ait. Biri Hamdi Akın’ın 10 milyon dolar degerindeki Hawker marka jeti, diğeri Çarmıklı Ailesinin 5 milyon dolar değerindeki BE-400 uçağı. Sözü fazla uzatmadan demin belirttiğim kriterlere uyan Başkentli zenginlerin listesini aktarayım. Bu arada sıralamanın büyükten küçüğe doğru gittiğini de belirteyim.

İşte en zengin Ankaralılar

Bilkent Holding’in sahibi

Doğramacı Ailesi.

Talip Kahraman İnşaat ve Turizmin

sahibi Talip Kahraman

Güriş Holding’in sahibi İdris Yamantürk

Kiska Holding’in sahibi Oğuz Gürsel

Nurol Holding’in sahibi Çarmıklı Ailesi

Limak İnşaat’ın sahibi Nihat Özdemir

Özaltın Grubu sahibi Nuri Özaltın

Gama İnşaat’ın sahibi Erol Üçer

MNG Holding’in sahibi

Mehmet Nazif Günal

Akfen Grubu sahibi Hamdi Akın

Ortadoğu Rulman’ın sahibi

Hasan Aslan

Nuh Grubu’nun sahibi Eskiyapan Ailesi

Çeçen Holding’in sahibi İbrahim Çeçen

İpek Şirketler topluluğu İpek Ailesi

Yüksel İnşaat’ın sahipleri

Sazak ve Sert Aileleri


Kondomlu vecizeler halen tedavülde

SAĞLIK Bakanlığı çıkardığı bir kitapçıkta, istenmeyen gebeliklerden, HIV, AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklardan nasıl korunacağını anlatıyordu. Dolayısıyla da kitabın içeriği vatandaşları prezervatif kullanmaya yönlendiren yazılardan oluşuyordu. Bildiğiniz üzere prezervatife Sağlık Bakanlığı "Kondom" adını uygun görmüştü.

Ankara merkeze epeyce uzak bir köyün Sağlık Evi’nde görevli memur, etrafında topladığı vatandaşlara bu konular hakkında bilgi veriyor. Kitabı satır satır okuyarak da çevresinde gülüşmelere sebep oluyor. Tesadüfen bu ortamda ben de bulundum ve okurken memurun bile kahkahalara boğulduğu "Kondom" ile ilgili vecizeleri bir kez daha dinledim. İşte örnekler:

"AIDS’in zulmü varsa, sevenin kondomu var!"

"Fidayda da Ankaralım Fidayda, kondomunu taktın bir anda!"

"Aşkın tatlı özgürlüğü: SEKS. Özgürlüğün paylaşılan sihiri: KONDOM"

"Atem tutem men seni, kondoma saram men seni"

"Kasksız girme inşaata canın yanar, Kondomsuz girme ilişkiye hayatın kayar!"

"Takmak ya da takmamak işte bütün mesele bu... Kondom Shakespeare"

"Elin adamı gidiyooo fezaya, biz KONDOM’u taktıramadık Rıza’ya"

"Tak kondomun hasını, çekme AIDS yasını"

Şimdi, elinizi şakağınıza koyun ve düşünün Ö Bu vecizeleri okuduktan sonra gülmekten aklınıza seks yapmak gelir mi?
Yazının Devamını Oku