Yandaki haberde de okuduğunuz gibi bu karara sektör yetkilileri ‘Devrim’ diyor çünkü bugüne kadar önüne gelen herkesin ikinci el araç satması bir çok mağduriyetin, milyarlarca lirayı bulan vergi kayıplarının, dolandırıcılıkların yaşanmasını sağlıyordu. Bir masa, bir kasa ile kurulan sözde galeriler, ikinci el araç satmaktan çok vergi kaçırıyor, arka planda karanlık işler yapılıyordu. Sıfır otomobiller bile birden fazla şahsa ve kuruma satılmış gibi gösterilip, ikinci el adı altında büyük boyutlarda yolsuzluklara imza atılıyordu.
BELGEYİ GÖSTERSİNLER
Son dönemde basına da yansıyan bir çok paravan galerici haberi de dikkat çekiyordu. Özellikle İstanbul’da paravan galeriler kurup, otomobil sahiplerini dolandıran çeteler türemişti. Bu çetelerin otomobillerini satmak isteyen yüzlerce kişiyi dolandırıp milyonlarca liralık vurgun yaptığına tanık olduk. Diğer taraftan Gümrükler Genel Müdürlüğü müfettişleri, galeriler aracılığıyla Almanya ve ABD’den ithal edilen lüks otomobillerle ilgili yaptığı soruşturmalarda büyük vergi vurgunlarını ortaya çıkartmıştı. İthal edilen otomobillerin, gümrük beyanlarında gerçek fiyatlarının yer aldığı ancak yurda girişindeki tescil işlemlerinde düşük fiyatla faturalandırıldıkları belirlenmiş, bu yolla binlerce otomobilin ikinci el olarak vergi ödenmeden satıldığını tespit etmişti. Sibel Can gibi ünlü isimlerde mağdur duruma düşmüştü.
Şimdi bütün bunların hepsi sona erecek. Elinde Bakanlıktan veya odalardan aldığı yetki belgesi olmayan hiç kimse noter üzerinde satış yapamayacak. Verilen rakamlara göre 2015’te noterler üzerinden satışı yapılan 5 milyon ikinci el aracın 3 milyonunun vergisi ödenmemiş. İnanılır gibi değil. Bakalım bu tasarı sonrası ikinci el ticaretinde dengeler nasıl değişecek. Ama şimdiden şunun uyarısını yapayım, internetten veya galeri üzerinden satış yaparken muhakkak yetki belgesi olup olmadığını sorun. Bu belgeyi görmezseniz, bilin ki sizi dolandıracaklar. Çünkü bu belge olmadan aracın noter üzerinden satışı kesinlikle yapılamaz.
15 Temmuz ve sonrası kimsenin öngöremediği bir şey olduğu için pazardaki daralma otomotiv markalarının yurtdışı siparişlerini de doğal olarak etkiledi. Temmuz ve ağustos ayına ilişkin siparişler üretimler yapılıp araçlar geldiği için iptal edilemezdi. (Büyük krizler hariç) Bu yüzden markalar ana merkezlerle irtibata geçip ekim ayından itibaren üretilecek araçların siparişlerinde bir azaltmaya gitmiş olabilirler. Bunu yapan markalar olduğunu biliyorum. Temmuz-ağustosta pazar beklentilerinin altında düşmüş ve ellerinde araç kalmışsa bundan doğal bir şey de yok. Ama ekim ve kasımda özellikle üretimi kısıtlı ve talebi yüksek araçları sipariş edip bekleyen müşteriler biraz aksama yaşayabilir, teslimatlar gecikebilir. Bu konuda hem ana firmaların hem de bayilerinin müşterilerine doğru ve aydınlatıcı bilgi vermesi, mağdur duruma sokmaması gerekir.
TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA
Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin önde gelen isimlerinden birinin verdiği Mercedes siparişinin akıbeti bu konuda tam bir örnek niteliğinde. Ekim ayında aracını teslim almayı bekleyen bu kişiye Mercedes’in büyük bir bayisinin müdüründen elektronik posta gönderilerek şöyle talihsiz bir açıklama yapılmış; “Ülkemizde yaşanan malum olaylardan ötürü Mercedes-Benz Türk Otomobil Grubu olarak küçülmeye gidilmiş olup ekim teslim gelecek araçlar Daimler AG’den iptal edilmiştir. Aracınızın teslimi bu sebeple kasım sonu gözükmektedir. Onayınıza istinaden kasım sonu teslim olarak araç sipariş geçebiliriz. Saygılarımızla.”
Bu bayi müdürünün müşteriye gönderdiği açıklama 2 açıdan çok vahim. Birincisi Türkiye’de son yıllarda otomobil satışlarında rekor üstüne rekor kıran Mercedes’in bu alanda küçüleceği hükmünü koymuş ki bu açıklamayı yapma yetkisine sahip değil. İkincisi yine yetkisi olmamasına rağmen ekim ayı araçlarının Almanya merkez tarafından iptal edildiğini aktarmış. Almanya merkez kendi başına araç iptali yapmaz, Türkiye’den aldığı bilgiler doğrultusunda hareket eder. Farz edelim ki Mercedes Türkiye, gerçekten Almanya’dan araçların iptalini istemiş olsun. Bunu açıklamak bayi müdürüne mi kalmış?
Ne gayrimenkul, ne tekstil ne de diğerleri sadece otomotiv. Üretim, ihracat, istihdam, yatırım ve iç pazarda bu sektörün ayakta kalması ve büyümesi ekonominin bütün parametrelerini olumlu yönde etkiliyor. Bugün baktığımızda Türkiye’nin sanayi üretimi, ihracatı, büyümesi, istihdamı özellikle 2015 yılı ve bu yılın ilk 6 ayında otomotiv sektörüyle ayakta duruyor. Otomotiv sektörünü içerde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta tutan, hızlı ve emin adımlarla büyümesini sağlayan ise dünyaya açılması. Bugün Türk otomotiv sektörü hem ana hem yan sanayisiyle birlikte tüm dünyaya ihracat yapıyor. Amerika’dan Asya’ya, Afrika’dan Avustralya’ya kadar Türk yapımı otomobiller, ticari araçlar yollarda geziyor. Aslında otomotiv sanayi 2001 krizin ardından biraz da köşeye sıkıştığı için ihracatın hayati önemini anladı ve buna yönelik model üretimi konusunda ana merkezleri ikna edip önemli bir hamle yaptı. Zaten baktığımızda 2001’den sonra otomotiv üretiminin ve ihracatının nasıl arttığını net olarak görebilirsiniz.
DARBE GİRİŞİMİ ETKİSİZ
Böyle bir ortamda yaşanan darbe girişiminin ya da diğer siyasi sıkıntıların otomotiv üretimine ve ihracatına öyle sert bir darbe vurması beklenemezdi. Yan sayfada Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu’nun da söylediği gibi 15 Temmuz gecesi başarısız darbe girişimi üretimlerinin sadece 4 saat aksamasına yol açmış. Türkiye’deki diğer büyük otomotiv üreticileri için de aynı durum geçerli. Bu da bugün tüm dünyada rüşdünü ispat eden Türk otomotiv sanayi için en büyük riskin içeride değil dışarıda olduğunu ortaya koyuyor. Yani ihracat yaptığı ülkelerdeki daralma veya yaşanılacak sıkıntılar otomotiv sanayimiz için daha hayati önem taşıyor.
AVRUPA DÜŞÜYOR
Temmuz ayına girildiğinde bu büyümenin 9 günlük uzun Ramazan bayramı tatiline rağmen devam etmesi bekleniyordu. Çünkü mayıs ve haziran aylarında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 15’i bulan artışlar söz konusuydu. Geçtiğimiz yıl temmuz ayında satılan 84 bin adetlik otomobil ve hafif ticari araca bakınca bu yıl temmuzda ikinci yarının etkisiyle en az 80-85 bin adetlik bir satış bekleniyordu.
Ancak o lanetlediğimiz 15 Temmuz darbe girişimi tüm bu beklentileri aldı götürdü. Yaşanan darbe girişimi ardından olağanüstü hal ilanı gündeme damgasını vurunca, haklı olarak Türk halkı yaşadığı şok durumunda otomobil almayı aklının ucundan bile geçirmedi.
Böyle olunca temmuz ayında otomobil ve hafif ticari araç satışları 50-55 bin adetler seviyesine kadar çekildi. Bunu ben değil sektör yetkilileri söylüyor. Bu yetkililer satışların ayın son günlerinde bu seviyede olduğunu, bunu biraz da artırmak için kampanyalara ağırlık verdiklerini de belirtiyorlar. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından resmi rakamlar önümüzdeki hafta açıklanacak ama temmuzda satışların büyük oranda düştüğü aşikar. Geçen seneyle kıyasladığımızda yüzde 35’in üzerinde bir düşüşten bahsediyoruz.
BİSİKLET ALAMAZDIK
Ama inanın yaşanan bu düşüş ticari olarak otomotiv şirketlerine önemli sıkıntılar yaratsa da inanın kimsenin bu şartlarda üzüldüğünü söyleyemem. Bir çok yetkili “Varsın satışlar düşsün yeter ki Türkiye’de demokrasiye yönelik bir daha böylesine aşağılık bir girişim yaşanmasın” yorumunu yapıyor. Çünkü bu darbe girişiminin gerçekleşmesi halinde bırakın otomobil satışını, bisiklet alacak gücümüz olamazdı. Bunun bilincinde olan uluslararası otomotiv markaları da bu dönemde Türkiye’ye duydukları güveni ve verdikleri desteği net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Bu süreci Türk halkının gücüyle atlattık ve inşallah bir daha yaşamayacağız.
Otomotiv satışları temmuzda düşmüş olabilir, ama darbe travmasının atlatılmasıyla birlikte ağustostan itibaren satışların yeniden yükselişe geçeceğine eminim. Temmuzda yaşanan kayıplar bence kurların da düşmesiyle ağustos ayını tarihin en yüksek satışına ulaşılan ağustos ayı yapabilir.