Paylaş
Ne gayrimenkul, ne tekstil ne de diğerleri sadece otomotiv. Üretim, ihracat, istihdam, yatırım ve iç pazarda bu sektörün ayakta kalması ve büyümesi ekonominin bütün parametrelerini olumlu yönde etkiliyor. Bugün baktığımızda Türkiye’nin sanayi üretimi, ihracatı, büyümesi, istihdamı özellikle 2015 yılı ve bu yılın ilk 6 ayında otomotiv sektörüyle ayakta duruyor. Otomotiv sektörünü içerde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta tutan, hızlı ve emin adımlarla büyümesini sağlayan ise dünyaya açılması. Bugün Türk otomotiv sektörü hem ana hem yan sanayisiyle birlikte tüm dünyaya ihracat yapıyor. Amerika’dan Asya’ya, Afrika’dan Avustralya’ya kadar Türk yapımı otomobiller, ticari araçlar yollarda geziyor. Aslında otomotiv sanayi 2001 krizin ardından biraz da köşeye sıkıştığı için ihracatın hayati önemini anladı ve buna yönelik model üretimi konusunda ana merkezleri ikna edip önemli bir hamle yaptı. Zaten baktığımızda 2001’den sonra otomotiv üretiminin ve ihracatının nasıl arttığını net olarak görebilirsiniz.
DARBE GİRİŞİMİ ETKİSİZ
Böyle bir ortamda yaşanan darbe girişiminin ya da diğer siyasi sıkıntıların otomotiv üretimine ve ihracatına öyle sert bir darbe vurması beklenemezdi. Yan sayfada Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu’nun da söylediği gibi 15 Temmuz gecesi başarısız darbe girişimi üretimlerinin sadece 4 saat aksamasına yol açmış. Türkiye’deki diğer büyük otomotiv üreticileri için de aynı durum geçerli. Bu da bugün tüm dünyada rüşdünü ispat eden Türk otomotiv sanayi için en büyük riskin içeride değil dışarıda olduğunu ortaya koyuyor. Yani ihracat yaptığı ülkelerdeki daralma veya yaşanılacak sıkıntılar otomotiv sanayimiz için daha hayati önem taşıyor.
AVRUPA DÜŞÜYOR
Türk otomotiv sanayi ihracatının büyük kısmını Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yapıyor. Avrupa ülkeleri 2008’deki küresel kriz sonrasında daralmış, Türkiye’de buna çözüm olarak alternatif pazarlar bulmuştu. Ama son 3-4 yıldır Avrupa otomotiv pazarında yaşanan büyümenin etkisi ile Türkiye otomotivde her yıl rekor kırar hale geldi. Şimdi asıl tehlikenin dışarıda olduğunu biraz açayım. Temmuz ayında Avrupa’da yeni araç satışları Ağustos 2013’ten bu yana ilk kez gerileyerek yüzde 2 düştü. 3 yıl sonra gelen bu kötü haberde sıkıntılı bölüm ise en çok araç sattığımız ülkelerde yaşanan gerileme. Temmuzda Almanya’da satışlar yüzde 3.9, Fransa’da ise yüzde 9.6 düşüş göstermiş. Analistler bu durumun temmuz ayına ilişkin geçici bir durum olduğunu söylüyor. Temmuz ayı ihracat rakamlarına baktığımızda Türk otomotiv sanayinin bir kaybı gözükmüyor, aksine ihracatını artırmış. Bekleyip gelişmeleri göreceğiz ama Türk otomotiv sanayi için asıl tehlike çanlarının bu düşüşün devam etmesi halinde çalınacağını söylemeliyim. Yani içerdeki sıkıntılara belli bir seviyeye kadar göğüs gerebiliyoruz ama özellikle Avrupa’da otomobil satışlarında yaşanacak daralma o zaman işleri tersine çevirip Türk otomotiv sanayi için büyük risk taşır.
BMW İLE EVLİLİĞİMİZ ÖMÜR BOYU SÜRECEK
OTOMOTİV editörlüğü yaptığımdan bu yana belirli aralıklarla hep sektörde, “BMW Türkiye’ye kendi geliyor, Borusan’la anlaşmayı feshediyor” şeklinde söylentiler çıkar. En son 2008 yılında buna ilişkin iddialar olduğunda Borusan Otomotiv’den kontratı uzattıklarına ilişkin bir açıklama yapılmış, sular durulmuştu. Son günlerde BMW’nin satışları Türkiye’de 30 bini aşınca benzer söylentiler yeniden alevlendi. Bu iddialara çok itibar etmesem de şüpheleri ortadan kaldırmak için hemen Borusan Otomotiv CEO’su Eşref Biryıldız’a sordum. Distribütörlüklerinin bugünü, yakın, orta ve uzun vadeli geleceği konusunda en küçük bir sorunun olmadığını söyleyen Biryıldız, çok net ifadelerle şunları söyledi:
“Daha süre var desem’, ‘ne kadar’ diye sorulacak, ‘şu kadar zaman’ desem o zaman yaklaşınca tekrar gündeme gelecek. ‘Daha şu kadar yıl var ama şimdiden uzatıldı’ desem ‘Ne zamana kadar’ diye sorulacak, ‘kaç yıl 2 mi, 5 mi, 10 mu’ diye sorulacak. Ben ise bunun şirketin içinde kalması gereken bir bilgi olduğunu düşünüyorum. Dönüp dolaşıp gündeme gelmesinin kimseye bir yarar sağlamadığına inanıyorum. Bu konuda bir açıklama yapılması kararı verilse bile, BMW AG dahil bir çok tarafın o açıklama konusunda mutabakatının olması lazım. Benim söyleyebileceğim, distribütörlüğümüzün BMW’nin dünyadaki distribütörlük ilişkileri arasında bizim bildiğimiz en olumlu, en başarılı ve en sağlıklı yürüyeni olduğu, bu işbirliğinin 33’üncü yılında hiç sorunsuz, karşılıklı memnuniyetle yürüdüğüdür. Aynı karşılıklı anlayışla 50’inci ve ötesi yıllarını da göreceğine inancım tamdır. Yapmamız gereken geçmişte olduğu gibi gelecekte de üstün performans göstermeye devam etmek.” Başka sorusu olan var mı?
Paylaş