Kadın cinayetleri ve cinsel istismar haberleri yürekleri dağlarken, haberlere konu olmayan psikolojik ve ekonomik şiddet ise madalyonun bir diğer yüzü. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla özel olarak düzenlenen 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanundaki şiddet tanımında da, fiziksel ve cinsel şiddetin yanı sıra psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışa da yer verilmiş. Bu yazıda ise mevcut yasa kapsamında şiddet mağduru kadınların hakları ve başvurabilecekleri yasal yollar değerlendirilecek.
Mevcut yasa kapsamında şiddet mağduru kadın, şiddetin türüne göre koruyucu ve önleyici tedbirler talep edebilir. Mülki amir tarafından verilebilecek koruyucu tedbirler, barınma yardımı, geçici maddi yardım, psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık yardımı, geçici koruma altına alınma, kreş yardımı; hakim tarafından verilebilecek koruyucu tedbirler ise, işyerinin değiştirilmesi, müşterek yerleşim yerinden ayrı bir yerleşim yeri belirlenmesi, tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması, şiddet mağduru kadının hayati tehlikesinin bulunması ve diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması halinde ise mağdurun kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.
Şiddet mağduru kadın ayrıca hakimden şiddet uygulayan kişinin kendisine, yaşadığı konuta, okuluna, iş yerine yaklaşmaması, müşterek konuttan derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun kendisine tahsis edilmesi gibi önleyici tedbirleri de talep edebilir. Şiddet uygulayan kişi aynı zamanda ailenin geçimini de sağlayan veya katkıda bulunan kişiyse ve henüz Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemişse hakim talep edilmese dahi resen tedbir nafakasına da hükmedebilir.
Hakkında verilen tedbir kararlarına aykırı hareket edenler ise zorlama hapsine tabi tutulur. Ayrıca kanunda şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkesin bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebileceği ve bu kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç, posta gideri ve benzeri masraf alınmayacağı da hüküm altına alınmış.
Son olarak şunu ifade etmek isterim ki, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanundaki tedbirlerin yanı sıra şiddete maruz kalan kadınların korkmadan, çekinmeden ve gecikmeksizin suçluların yakalanmaları ve haklarında soruşturma başlatılarak yargılanabilmeleri için Cumhuriyet Başsavcılıklarına veya kendilerine en yakın kolluk kuvvetlerine şikayette bulunmalarını önemle tavsiye ederim.
Film yapımcılarının mali hakları neler?
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 80. maddesinde göre; filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren film yapımcıları, eser sahiplerinden ve icracı sanatçılardan mali hakları kullanma yetkisini devraldıktan sonra yine aynı kanunda belirtilen birtakım haklara sahip oluyor. İşte bu haklar film yapımcılarının mali hakları.
Yapımcıların mali hakları; yapımın doğrudan veya dolaylı olarak çoğaltılması, dağıtılması, satılması, kiralanması ve kamuya ödünç verilmesi hususlarında izin verme veya yasaklama hakları, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletimine ve yeniden iletimine izin verme hakları, yurt içinde henüz satışa çıkmamış veya başka yollarla dağıtılmamış yapımların aslının veya çoğaltılmış nüshalarının satış yoluyla veya diğer yollarla dağıtılması hususunda izin verme ve yasaklama hakları, yapımın telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda tespitlerine ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme veya yasaklama hakları.
Ancak yapımcıların bu haklara sahip olabilmesi için eser sahiplerinden ve oyunculardan mali hakları kullanma yetkisini devralması gerek. Bu devir sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için, yazılı yapılması ve sözleşmede devredilen hakların tek tek belirtilmesi gerekeceği ise unutulmamalı.
Bununla beraber bir yapımın yapımcısının kim olduğu konusunda yaşanabilecek olası bir ihtilafın önüne geçmek adına kanun bir karine getirmiş. Buna göre bir sinema eserinde, olağan şekilde adı bulunan gerçek veya tüzel kişi aksine bir kanıt bulunmadıkça filmin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcı olarak kabul ediliyor.
Film yapımcılarının mali hakları ihlal edildiğinde başvurabilecekleri yasal yollar neler?
Film yapımcıları, bağlantılı hak sahibi sıfatıyla sahip oldukları kanundan doğan haklarının ihlal edilmesi halinde tecavüzün refi, tecavüzün meni ile tazminat davası haklarından faydalanabilirler. Ayrıca bu hakların ihlali suç da teşkil ettiğinden şartları mevcutsa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette de bulunabilirler.
İşe iade davası nedir?
Haksız yere işten çıkarıldığını düşünen işçinin işverene karşı işe iade davası açma hakkı bulunuyor. Kanuna göre işveren tarafından geçerli sebep gösterilmeden veya geçerli olmayan bir sebep gösterilerek işçi işten çıkarılırsa işe iade davası açabiliyor. İşe iade davası özünde işçinin işine geri dönmesini amaçlar ancak işvereni işçiyi tekrar işe almaya zorlamak da mümkün değil. Kanun bu durumu da ayrı bir şekilde düzenliyor.
4857 Sayılı İş Kanununun 21. maddesine göre; İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur…’ Bununla beraber işverenin, kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarını da ödemesi gerekiyor.
İşe iade davası açabilmenin şartları neler?
Haksız yere işten çıkarıldığını düşünen işçinin işe iade davası açabilmesi için bir takım şartların mevcut olması gerekiyor. Bunlardan işçide bulunması gereken şartlar; işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılıyor olması ve en az altı aylık kıdeminin bulunması. Ayrıca işçinin çalıştığı işverenin işyerinde en az 30 kişinin çalıştırılıyor olması gerekiyor. Bunun yanı sıra işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekillerinin işe iade davası açma hakkı bulunmuyor.
İşe iade davası açma süresi nedir?
Geçerli bir neden olmaksızın işten çıkarılan ve işe iadesini isteyen işçinin kendisine fesih bildirimi yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içerisinde arabulucuya başvurması gerekiyor. Arabuluculuk sürecinde tarafların anlaşmaya varamaması halinde ve arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren işçi iki hafta içerisinde İş Mahkemesinde işe iade davası açabiliyor.
01 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile eşler arasında yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu tarih öncesinde yürürlükte olan Türk Kanunu Medenisine göre ise, eşler arasında yasal rejim mal ayrılığı rejimiydi. Yani 01 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununa göre eşler başkaca bir mal rejimi seçmezlerse evlenmeleriyle beraber kendiliğinden edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oluyor. İşte bu yazıda edinilmiş mallara katılma rejimi ile mal paylaşımının nasıl yapılacağı açıklanacak.
Edinilmiş mallara katılma rejimi nedir?
Türk Medeni Kanununun 202. maddesine göre eşler arasında esas olan yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi. Ancak eşler evlenme başvurusu sırasında yazılı olarak yapacakları bir bildirim ile veya evlendikten sonra noterde düzenleyecekleri veya onaylatacakları bir sözleşme ile başka bir mal rejimini seçebiliyor.
Edinilmiş mallara katılma rejimini incelerken karşımıza iki tür mal çıkıyor. Eşlerin evlilik birliği içinde edindikleri mallar ile eşlerin kişisel malları. Kanunda edinilmiş mallar, eşlerin çalışmasının karşılığı olan edinimler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel mallarının gelirleri, edinilmiş malların yerine geçen değerler olarak; kişisel mallar ise, eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler. olarak sıralanıyor. Ancak kanuna göre eşler mal rejimi sözleşmesiyle bazı edinilmiş malların kişisel mal olarak sayılmasını da kararlaştırabiliyor. Bu durumda mal paylaşımı esnasında, söz konusu mal kanunen edinilmiş mal olsa da kişisel mal olarak değerlendiriliyor.
Mal paylaşımı nasıl yapılır?
Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi bir çift boşanma sonrası mal paylaşımı yaparken öncelikle eşlerin kişisel malları ile edinilmiş mallar ayrılıyor ve her bir eşe kişisel malları iade ediliyor. Sonrasında evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara, eşlerden birinin diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, diğer eşin rızasını almadan yaptığı karşılıksız kazandırmalar gibi eklenecek değerler eklendikten; kişisel mallara ilişkin borçlar edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçlar kişisel mallardan karşılanmışsa buna ilişkin denkleştirme yapıldıktan ve bu mallara dair borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değer eşler arasında eşit olarak paylaştırılıyor. Bunun yanı sıra Türk Medeni Kanununun 227. maddesi uyarınca ‘Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip oluyor…’
Ancak istisna olarak, zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin pay oranının kaldırılmasına veya hakkaniyete uygun şekilde azaltılmasına karar verebiliyor.
Bir e-ticaret sitesi üzerinden alışveriş yapan tüketici almak istediği ürünün yalnızca fotoğrafını görebildiğinden ve karşısında kendisini bilgilendirecek bir satış temsilcisi bulunmadığından satıcının, tüketicinin onayına sunmak üzere ön bilgilendirme formu ile mesafeli satış sözleşmesini sistemde bulundurması gerekli. İşte bu yazıda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ön bilgilendirme zorunluluğu ile mesafeli satış sözleşmeleri ve ürünün teslimi ile tüketicinin cayma hakkı anlatılacak.
Mesafeli satış sözleşmesi ve ön bilgilendirme formu nedir?
Mesafeli satış sözleşmeleri Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda düzenleniyor. Kanuna göre; mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.
Bununla beraber alıcının mesafeli sözleşmeyi onaylamadan önce ürünün temel nitelikleri, fiyatı, ödeme ve teslimata ilişkin bilgiler, cayma hakkı gibi konular ile yönetmelikte belirtilen diğer konularda bilgilendirilmesi gerek. İşte bu bilgilendirme de ön bilgilendirme formu ile gerçekleştiriliyor. Uygulamada e-ticaret siteleri ön bilgilendirme formu ile mesafeli satış sözleşmelerini sipariş onayından önce alıcının onayına sunuyor. Alıcı siparişini seçtikten sonra ön bilgilendirme formu ve mesafeli satış sözleşmesini okuyup kabul ettiğine ilişkin kutucukları işaretledikten sonra siparişini onaylıyor.
Ürün teslimi ve tüketicinin cayma hakkı
Sipariş onayını takiben satıcının ürünü taahhüt ettiği zamanda teslim etmesi gerek. Her ne kadar satıcı teslim tarihini belirleme hakkına sahipse de mal satışlarında teslim süresi 30 günü geçemiyor. Satıcının süresinde teslimi gerçekleştirmemesi halinde ise alıcının sözleşmeyi feshetme hakkı doğuyor.
Bir e-ticaret sitesinden ürün alan alıcı 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahip. Eğer alıcı cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı kalmayacak ancak her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erecek. Bu sebeple ön bilgilendirme formunda tüketicinin cayma hakkı konusunda bilgilendirilmesi zorunlu olduğu kadar da önemli. Son olarak cayma hakkı konusunda yönetmelikte belirtilen istisnalar ise saklı bulunuyor.
Mimari proje ve mimari eser
Yasada mimari projeler ilim ve edebiyat eserleri kategorisinde, mimari eserler ise güzel sanat eserleri kategorisinde eser olarak sayılmakta. Her ne kadar ikisi de kanundan doğan eser korumasından yararlansa da birinde mimarın meydana getirdiği proje korunurken, diğerinde inşa edilen bina korunmakta. Ancak inşa edilen bir binanın, güzel sanat eseri olarak değerlendirilebilmesi ve kanuni korumadan yararlanabilmesi için estetik değere sahip olması gerek. Mimarlar tarafından çizilen proje sonucu inşa edilen her bina estetik değere sahip olmadığından eser olarak korunması da mümkün değil. Bununla beraber gerek mimari proje gerekse inşa edilen binanın eser olarak korunması için sahibinin hususiyetini de taşıması gerek. Hususiyet kavramı ise mimarın yaratıcılığının ürünü olarak açıklanabilir. Yani özetle, sahibinin hususiyetini taşıyan mimari projeler ile estetik değere sahip mimari eserler üzerinde mimarın mali ve manevi hakları mevcut.
Mimarların mali ve manevi hakları neler?
Mimarlar, eserleri üzerinde mali ve manevi haklara sahip. Eserin sahibi olarak tanıtılmasını talep etme, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakları manevi; çoğaltma, yayma, işleme hakları ise mali haklara örnek verilebilir. Bununla beraber sadece projesi eser olarak korunan mimarın ortaya çıkan ve estetik değere sahip olmayan bina üzerinde değişiklik yapılmasını önleme hakkı bulunmuyor. Estetik değere sahip mimari eserin sahibi ise eserin izinsiz olarak değiştirilip bütünlüğünün bozulduğunu tespit etmesi durumunda, binanın eski hale getirilmesini talep edebilir. Ancak eski hale getirilmesi halinde kamunun veya binanın malikinin menfaatlerinin esaslı bir şekilde zarara uğramaması gerek. Yani eser sahipliği hakkı ile mülkiyet hakkı arasında bir dengenin oluşturulması gerekiyor.
Hakların ihlali halinde başvurabilecek yasal yollar neler?
Mimarlar, eserlerinin izinsiz olarak kullanılması, taklit edilmesi, kopyalanması veya başka şekillerde mali veya manevi haklarının ihlal edilmesi halinde ihlalin niteliğine göre maddi veya manevi tazminat talepleri de dahil, ihlalin kaldırılması, ihlalin önlenmesi davalarını açabilir. Bu tip ihlaller aynı zamanda kanunda suç olarak düzenlendiğinden şartları mevcutsa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette de bulunabilir.
Aslında Türkiye’de sanat eserleri özel bir kanunla sıkı şekilde korunuyor. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu. Eser sahibi sanatçı lehine hükümler içeren bu kanun eser taklitçilerine ise hukuki ve cezai yaptırımlar yüklüyor. İşte bu yazıda, eser ve eser sahipliği tanımlanarak; eser sahibinin mali ve manevi hakları, eser sahibinin haklarının ihlali halinde başvurabileceği yasal yollar açıklanacak.
Eser ve eser sahipliği
Kanunda ‘eser’ kısaca ‘Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri’ olarak tanımlı. Yine kanundan anlaşılacağı üzere sadece bu tanıma karşılık gelen fikri ürünler eser olarak değerlendirilebilecek ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda yer alan sıkı korumadan yararlanabilecek. Tanımda yer alan ‘hususiyet’ kavramı ise, sanatçının yaratıcılığı sonucu ortaya çıkması yani alelade herkes tarafından meydana getirilememesi şeklinde açıklanabilir.
Eser sahibi ise sanat eserini meydana getiren sanatçıdır. Peki ihtilaf halinde sanatçı, sanat eserinin sahibi olduğunu nasıl ispat edecek? Kanun bu noktada eser sahibi için bir kolaylık getirerek eser sahipliği karinesine yer vermiş. Karineye göre, sanat eserinin aslında veya yayınlanmış bir eserin nüshalarında eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış takma adını kullanan kişi aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılıyor.
Eser sahibinin mali ve manevi hakları neler?
Sanatçılar meydana getirdikleri eserler üzerinde kanundan doğan mali ve manevi haklara sahip. Eser sahibinin manevi hakları; eseri kamuya arz etme, eserin sahibi olarak tanıtılmasını talep etme, eserde değişiklik yapılmasını önleme ve eserin aslına ulaşma hakkı. Mali hakları ise; çoğaltma, yayma, işleme, temsil, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı.
Eser sahibinin haklarının ihlali halinde başvurabileceği yasal yollar neler?
Sanatçılar, eserlerinin izinsiz şekilde taklit edilmesi, kopyalanması veya başka şekillerde eserden kaynaklanan haklarının ihlal edilmesi halinde tecavüzün refi, tecavüzün meni ile maddi ve manevi tazminat davası haklarından faydalanabilir. Sanatçının eser üzerindeki haklarının ihlali aynı zamanda suç da teşkil ettiğinden, şartları mevcutsa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette de bulunabilir.
Kanuni düzenlemeler neler?
Sosyal Medya hesabının çalınması suçu Türk Ceza Kanununun ‘Bilişim Alanında Suçlar’ başlığı altında düzenlenir. Türk Ceza Kanununun 243. maddesine göre; ‘Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.’ Ayrıca maddenin devamında bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı yazılı. Maddede ‘veya’ ifadesi kullanıldığından sosyal medya hesabına izinsiz şekilde girilmesiyle beraber suç gerçekleşmiş olur. Ayrıca bu eylem nedeniyle verilerin bozulması veya yok olması halinde ise daha ağır bir cezaya hükmolunabilir.
Türk Ceza Kanununun 244. maddesinde ise ‘Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişinin altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükmolunur. Görüldüğü gibi sosyal medya hesabına girilmesi ve verilerin bozulması ayrıca bir suç olarak Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Bununla beraber sosyal medya hesabını çalan kişi sistemine girdiği hesap ile başkaca bir suç işliyor da olabilir. Örneğin sistemine izinsiz girdiği sosyal medya hesabı ile dolandırıcılık suçu işleyebileceği gibi hesap sahibinin kişisel görüntülerini yayınlayarak özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da işleyebilir. Bununla beraber eylemi kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi veya yayılması suçlarını da oluşturabilir.
Başvurulabilecek hukuki yollar neler?
Sosyal medya hesabının çalınması başlı başına bir suç oluşturduğundan sosyal medya hesabı çalınan kişi suçluların bulunup cezalandırılması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunabilir. Sosyal medya hesabını izinsiz ele geçiren kişinin eylemi ayrıca başka bir suç da oluşturuyorsa şikayette bu durumun da belirtilmesi gerekir. Aynı zamanda hesap sahibi mağdurun kişilik haklarına saldırı söz konusu ise saldırıya son verilmesi talepli dava ile şartların oluşması halinde maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı da mevcut. Tüm bunların yanı sıra sosyal medya hesabı çalınan kişinin özel hayatı ihlal ediliyorsa, ihlalin hızlı bir şekilde engellenmesi için 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun gereğince içeriğe erişimin engellenmesi de talep edilebilir.