Yaşlıların ve gençlerin içeride, diğer yaş grubunun dışarıda kalması, hafta sonları ve bayram günleri gelen sokağa çıkma yasağının devam etmesine, koronavirüs pandemisi için bir mücadele ve korunma metodu olmasına itirazımız yok.
Ama kabul edelim ki, hem kafalar karışık, hem yasak trafiği karışık.
Açık alanlarda yürüyüş yasak, çarşı pazar ve AVM’lerde dolaşmak serbest!..
İlginç...
*
Herkes canını koruma derdinde.
İfrat ve tefrit arasında bocalıyor, 70 yıl öncesinden başlayarak 100, hatta 200 yıl geriye giderek tarihe mal olmuş hadiseleri canhıraş bir şekilde tartışıyoruz.
AKLISELİMİ KAYBETMEK
Bunu da sükûneti, aklıselimi ve orta yolu kaybederek yapıyoruz.
Ya gereğinden aşırı ya da çok yetersiz tutum ve tavırlar alıyoruz.
Abartıyı ve görmezden gelmeyi seviyoruz efendim!..
*
Sevmek ne ki… En masum, en basit bir konuda bile birbirine giriyoruz.
Çağ açmak, çağ kapamak da kale kapısı açıp kapamak değildi elbet!..
Burada medeniyet farkı öne çıkar.
Bu zaman eşiklerinin nasıl oluştuğu ile de ilgilenmiyorum.
KORONAYLA GELEN
Yaklaşık altı aydan beri neredeyse tüm ülkeler koronavirüs salgını ile uğraşıyor.
Pandemi, ölüm, hastalık, pozitiflik, test, bağışıklık, entübe, yoğun bakım, karantina, izolasyon, sosyal ve fiziksel mesafe, maske, eldiven, tulum, dezenfektan, çamaşır suyu, sabun, su, el yıkama, hijyen, temizlik, öksürük, hapşırık, ateş, solunum sıkıntısı, 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı, şehirlerarası seyahat kısıtlaması, camilerin kapanması, minarelerden yükselen selalar, ekonominin çöküşü, işsizlik, durgunluk, kapanan işyerleri, keyifsizlik, gibi bir sürü şey.
Birkaç ay içerisinde bunların fazlasını yaşayan dünya artık eskisi gibi yoluna devam edebilir mi?
*
Efendim Şehreküstü meydanında İl Müftülüğü vardı. 40 yıldan fazla bir sürede burada hizmetlerini sürdüren Bursa İl Müftülüğü’ne Yalova yolunda çok büyük ve değerli hazine arazisi tahsis edilerek muhteşem bir bina yapılmıştı.
Geniş, ferah, estetik, saray gibi bir bina 2017 yılında faaliyete geçmişti.
MEYDAN GENİŞLESİN
Bursa’nın tam merkezinde, tarihi bir alanda kalan eski bina ise kısa bir süre önce yıkıldı.
Yıkılır yıkılmaz bir tartışma başladı; yıkılan bina arazisine yeni bir yapının yapılmasın, Şehreküstü Meydanı genişlesin…
*
Aslına bakılırsa bu arazi meydana eklenirse meydan daha ferah, bina yapılırsa fırsat kaçırılmış olacak.
Daha güvenli, daha sağlıklı yaşamak için ‘kaderci’ anlayış yerine ‘tedbirler alan’ hayat anlayışına sahip olmak gerekiyor.
Yani öyle ‘saldım çayıra Allah kayıra’ ile olmuyor.
‘Yirmi yıldır bu işi yapıyorum, bana bir şey olmaz!’ demekle de insan güvende olmuyor…
Öyle olsaydı yılda 2 bin kişi iş kazasıyla hayatını kaybetmezdi!
*
Çalışanların sağlığını;
İşe uygun olması
Bu olayın ardından 38 gün sonra Ankara’da yeni devletin Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920‘de açılmış ve tarihimizin dönüm noktasını oluşturmuştur.
Üzerinden 100 yıl geçti.
100 yıl önce, 100 yıl sonra gibi bir değerlendirme yapmaya bu köşe yetmez bize...
Osmanlı Devleti’nin küllerinden doğan devletimizin sonsuza kadar yaşamasını diliyoruz.
ÇOCUKLAR GİBİ NEŞELİ
Meclisin açılmasının coşkusunu çocuklar gibi sevinerek, neşe içerisinde kutluyoruz.
Bu arada dünyada ‘çocuk bayramı’ yapan ilk ülke olmanın gururunu da yaşıyoruz.
Halkın bozulan ruh sağlığını güçlendirmek için ciddi çabalar göstermeli, yapıcı ve moral artırıcı yöntemler geliştirmeliyiz.
Pozitifliği, hastaları, izolasyonu, karantinayı, iyileşenleri, yoğun bakımları, ölümleri, definleri ve mezarlıkları anlatıyoruz.
Virüsün özellikleri, yayılma, bulaşı yapma gücü, hastalığın belirtileri, nereye nasıl müracaat edileceğini.
Korunmanın ne şekilde yapılacağını, maskeyi, gözlüğü, siperliği, eldiveni, tulumu, galoşu televizyonlarda kıran kırana tartışıyor ve yorumluyoruz.
Bir sürü istatistik ve grafik yayınlıyoruz.
*
Halkın kafası gereksiz bilgilerle mi dolduruluyor?
Eldiven var, maske var, tulum var…
Tribün, salon, hipodrom
Seyirci, taraftar yok.
Slogan, tezahürat,
Alkış, küfür, kıyamet yok.
*
Panik var, korku var…
*